Yeni yıla girmemize çok az zaman kala, Ekim ayında vizyona giren Bohemian Rhapsody yılın en çok konuşulan filmlerinden biri oldu. Hatta Amerikan film tarihine adını en başarılı biyografik film olarak yazdırdı. Efsanevi İngiliz grup Queen’in hikayesini anlatan film, grubun solisti Freddie Mercury’nin başarısına odaklandı. Grubun beyni olarak tanımlamakta sakınca görmediğimiz Mercury’yi canlandıran Rami Malek’in performansı eleştirmenler, Mercury hayranları ve hatta grup üyeleri Brian May ve Roger Taylor tarafından çok beğenildi. Filmin çekimleri boyunca sette bulunan May ve Taylor’ın da filme katkısı olduğu muhakkak ama filmde en sevdiği an ile ilgili Brian May’in söyledikleri de bizce çok önemli. Freddie Mercury’nin gruptan ayrılacağını söylediği anı May bir dergiye verdiği röportajda şöyle anlatıyor: “Yapımcılar o sahneyi filmden çıkarmak istediğinde karşı çıktık çünkü grup için çok önemli bir andı. Bir aile dağılıyordu.” “Bohemian Rhapsody, gençlerin arabalarında kafalarını sallayıp söyleyecekleri bir şarkı değil” diyerek ileride hit olacak şarkının albüme girmesini engellemeye çalışan yapımcıyı Mike Myers’ın canlandırması da aslında biraz ironik. Çünkü hem Queen’in tarihinde böyle birisi yok hem de Myers’ın rol aldığı 1992 yapımı Wayne’s World filminin açılış sahnesi Bohemian Rhapsody ile başlıyor ve arabadaki beş genç bu şarkıya kafalarını sallayarak eşlik ediyor. Güçlü bir Oscar aday adayı olarak gösterilen Rami Malek’in bu rol için seçilmesinin sebebi ise, yapımcıların Malek’in Mr. Robot dizisindeki performansına hayran kalmaları.
Yönetmen: Bryan Singer
Oyuncular: Rami Malek, Lucy Boynton, Gwilym Lee, Ben Hardy, Aidan Gillen, Tom Hallander.
Arabeskin önemli isimlerinden Müslüm Gürses ve hayat arkadaşı Muhterem Nur’un hayat hikayesinin anlatıldığı film, sadece şarkıcının hayranları tarafından değil, bir müzik adamının hayatını izleyen sinemaseverler tarafından da çok beğenildi. Gürses’in hayatı Adana ve İstanbul olarak ikiye bölündüğünden film de iki yönetmen tarafından çekildi: Ketche ve Can Ulkay. Adana, Gürses’in hayatının daha karanlık bir dönemini anlatırken İstanbul’da Muhterem Nur ile tanışması ve müziğin içine girmesiyle birlikte renklenen hayatı konu ediliyor. Yine de Müslüm Gürses’in hayatının rengarenk olduğunu söylememiz pek mümkün değil. Filmin fazla dramatik olduğunu düşünenlere filmin yapımcısı Mustafa Uslu’nun bir cevabı var. Uslu, drama dram eklemediklerini, tam tersine Müslüm Gürses’in hayatının bazı kısımlarını törpüleyerek daha izlenebilir hale getirdiklerini söylüyor. Muhterem Nur’un onayıyla çekilen filmde Müslüm Gürses’i canlandıran Timuçin Esen’in performansı ise çok beğenildi. Esen’i, Hollywood’da pek çok oyuncuya koçluk yapan Greta Seecat bu role hazırladı. Yine Uslu’nun söylediğine göre film, Müslüm Gürses’in hayranlarından da olumlu puanlar topladı.
Yönetmen: Ketche, Can Ulkay.
Oyuncular: Timuçin Esen, Zerrin Tekindor, Ayça Bingöl, Erkan Can.
Barbra Streisand ve Kris Kristofferson’ı 1976 yılında bir araya getiren, gişede büyük bir fiyasko olsa da Streisand’in şanını hiç lekelemeyen film, aslında ilk olarak 1954 yılında başrollerde Judy Garland ve James Mason’ı bir araya getirmiş, en çok sevilen A Star is Born olmuştu. Daha da geriye gidersek, 1937 yapımı Frederick March ve Janet Gaynor’ı bir araya getiren bir versiyondan da bahsedebiliriz. Biz en iyisi hızlıca günümüze dönelim, Bradley Cooper’ın yönettiği versiyonunu anlatalım biraz da. Daha önce Clint Eastwood’la birlikte A Star is Born müzikal filmini yapacağını düşünürken, Eastwood’un vazgeçmesi Cooper’ın “Artık zamanı geldi” diye düşündüğü yönetmenlik hayalleriyle çakışıyor. Çünkü televizyonda Annie Lennox’un I Put A Spell On You performansını izleyen Cooper’ın kafasında A Star is Born müzikalini yapmak hep var zaten. Tam da o dönemde Cooper, Lady Gaga ile tanışıyor ve “Birlikte şarkı söylesek mi” dediklerinde Cooper o kadar güzel şarkı söylüyor ki, Lady Gaga çok etkileniyor. İşte tam da o anda Bradley Cooper, “Bu filmi birlikte çekmeliyiz” diyerek iPhone’una kaydettiği bu performansı, rol için Lady Gaga’yı onaylamayan Warner Bros’a izletiyor ve film projesi onaylanıyor. Bradley Cooper, verdiği bir röportajda role hazırlanması için yeterince zamanı olduğunu, çünkü filmin gerçeğe dönüşmesinin dört yıl aldığını söylüyor. Bu esnada başarılı oyuncu, American Sniper filmindeki oyuncu koçundan ses dersleri alıyor ve evinin bodrum katını bir müzik stüdyosu haline getiriyor. American Cinematheque Gala’da onur ödülüne layık görülen Cooper’ın Oscar ile de haşır neşir olacağı konuşuluyor.
Yönetmen: Bradley Cooper
Oyuncular: Bradley Cooper, Lady Gaga, Sam Elliott, Alec Baldwin.
Whitney isimli biyografik belgesel, 2012 yılında hayatını kaybeden Whitney Houston’ın yaşam hikayesini konu alıyor. Kevin Macdonald, şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmamış görüntüleri, özel kayıtları ve Houston’ı yakından tanıyanlarla yapılmış röportajları bu belgeselde şarkıcının hayranlarıyla buluşturuyor. Macdonald, Whitney Houston’ın yaşamı ve ölümüyle ilgili bir belgesel yapacağını ve bunun için Amy Winehouse’un Amy belgeselini hazırlayan Altitude ile çalışacağını duyurdu. Film, ilk kez bu yıl Cannes Film Festivali’nde gösterildi. Houston’ın eski eşi Bobby Brown’ın geçtiğimiz ayın sonunda Whitney: Can I Be Me isimli televizyon belgeseline açtığı iki milyon dolarlık davanın ışığında, ilerleyen günlerde bu belgeselle ilgili davalarla da karşılaşır mıyız bilemeyiz ama söz konusu Whitney Houston olduğunda sadece bir belgeselle yetinmek de olmazdı diye düşünüyoruz. Şu an bile 200 milyonluk albüm satışıyla tüm zamanların en çok satan şarkıcısı olma ünvanını koruyan Houston’ın Kevin Costner’la birlikte rol aldığı Bodyguard filminin müzikleri de şimdiye kadar en çok satış yapan film müzikleri albümü ünvanına sahip. Belgeselde sadece Houston’ın kariyerinin inişe geçişinin anlatılması bazı eleştirmenler tarafından yerden yere vurulurken, yapımın Houston’ın ailesi tarafından onaylanmış olması onu bambaşka bir konuma getiriyor.
Yönetmen: Kevin Macdonald
Oyuncular: Whitney Houston, Bobby Brown, Kevin Costner, Aretha Franklin.