Sanatıyla ve zorlu yaşamındaki güçlü duruşuyla ilham kaynağı olan ressam Frida Kahlo'nun 152 tablosu, ilk kez büyük boyutlu yeni bir sehpa kitabında toplandı. Tarihçi ve küratör Luis-Martin Lozano'nun tam 30 yıllık çalışmasının ürünü olan eseri, Taschen yayınları piyasaya sundu. "Frida Kahlo: Tüm Eserleri" (Frida Kahlo: The Complete Paintings) adlı kitap, sanatçıyı tüm yönleriyle ortaya koyuyor. Frida'nın, 55'i otoportre olan muhteşem eserlerinin aslına uygun kopyaları, fotoğrafları, birkaç kayıp eseri, hayatı ve sanatının analizleri, 80 yıldır hiç sergilenmemiş tabloları kitapta yer alıyor. Kapağında ise Kahlo'nun kendisini, boynunda dikenli bir telle resmettiği, 1940 tarihli bir portresi var. Yaşamı sağlık sorunlarıyla geçen sanatçı, bu tablosunu kendisini tedavi eden Dr. Leo Eloesser'e ithaf etmiş; eser, Los Angeles'taki özel bir koleksiyondan alınmış.
Artnet News'a konuşan Lozano, "Frida hakkında yazanlar, aynı fikirleri ve aynı resimleri defalarca tekrarlama eyilimi içindeler" diyor. Yıllarca Frida'nın koleksiyonlardaki eserlerinin izini sürerek, bu kapsamlı kitabı ortaya çıkaran Lozano, sanatçı hakkındaki ilk kitabını 2001 yılında yayınlamıştı. Lozano, Frida'ya yeni bir bakışla yaklaştığını, böylece sanatının daha iyi değerlendirileceğini belirtiyor. Onun yaşamını, acılı bedenini, Meksikalı kimliğini ve ikonik modasını yansıtan bu tablolardaki sanatsal birikime de dikkat çekiyor. "Umarım okuyucular onun resminin ne kadar karmaşık ve sanat tarihi konusunda ne kadar bilgili olduğunu anlarlar. Frida, Alman Yeni Objektifliği'nden, Gerçeküstücülük'e kadar pek çok kaynaktan ve ayrıca Kolomb öncesi sanat akımı ile Mısır antik eserlerinden beslendi. Bütün bunlar bir araya geldiğinde; Kahlo'nun resimleri, onun hayat hikayesinden çok daha fazlasıdır" diyor. Kahlo, tablolarının sürrealist (gerçeküstü) öğeler taşıdığını söyleyenlere "Ben düşlerimi resmetmedim. Kendimi resmediyorum, çünkü genellikle yalnızım ve bildiğim en iyi konu, kendimim" diyordu. 1954 yılında 47 yaşında iken yaşama veda eden Kahlo'nun sanat dünyasında tanınır olması, Doris Olmedo ile Jacques ve Natasha Gelman'ın özel koleksiyonlarındaki eserlerin sergilerde yer alması sayesinde oldu.
Frida 1925 Eylül'ünde henüz 18 yaşında iken Mexico City'de bindiği otobüse, bir tramvayın çarpması sonucunda korkunç bir kaza geçirdi. Bir demir çubuk omurgasından girerek bedenini parçaladı. Bu kaza onu yatağa bağımlı hale getirdi; 32 ameliyat geçirdi. Yaşamı omurgası ve sağ bacağındaki dayanılmaz acılar içinde geçerken, otoportrelerine böyle başladı. Annesinin yatağına yerleştirdiği şövale ve aynaya bakarak kendini resmetti. Dönemin ünlü ressamı Diego Rivera ile tanışması Frida'nın yaşamında yeni bir sayfa açtı. "Meksikalı Michelangelo" olarak da tanınan Rivera ile 1929'da evlendi. Onunla New York'a giderek orada sergi açtı. Fırtınalı geçen 10 yıllık evliliğini 1939'da bitirdi. Ama bir yıl sonra Rivera ile yeniden evlendi. Yaşamının son yıllarında New York, San Francisco ve Paris'e yolculuklar yaptı ama doğduğu ve yaşadığı evi "Casa Azul"a geri döndü. Ve bu küçük evde yaşama veda etti. Mavi boyası nedeniyle "Casa Azul" denilen ev sonradan Diego Rivera ve Frida Kahlo Müzesi oldu. Sanat dünyasında derin iz bırakan Kahlo'nun eserleri, moda dünyasını da etkiledi; Dolce &Gabbana, Jean Paul Gaultier gibi tasarımcılara ilham kaynağı oldu.