Dolandırıcılıktan Sosyal Medya Fenomenliğine

Netflix'te yayınlanan “The Tinder Swindler” isimli belgesel ve “Inventing Anna” dizisi, izlenme rekoru kırarak interneti ve sosyal medyayı ele geçirdi. Bu yapımlara konu olan Simon Leviev ve Anna Delvey de büyük bir popülerlik elde etti ve hatta günümüzün sosyal medya ünlüleri arasındaki yerlerini aldı. “Tinder Swindler” ve “Inventing Anna” üzerinden bu dolandırıcılık hikayelerine göz atıp, şöhretin kaynağını keşfediyoruz.

YAZAR: Çisem Danacı
3 Mart 2022 Perşembe 15:22 | Son Güncellenme:
17 dakika okunma süresi

Netflix, Fyre Festivali fiyaskosunu konu alan "Fyre" (2019) belgeseline olan ilgiyi değerlendirerek iki yeni dolandırıcılık hikayesini izleyicilere sundu. Şubat ayında Netflix'te yayınlanan "The Tinder Swindler" isimli belgesel ve "Inventing Anna" dizisi, izlenme rekoru kırmalarının yanı sıra kelimenin tam anlamıyla interneti ve sosyal medyayı ele geçirdi. Durum böyle olunca bu yapımlara konu olan dolandırıcılar da büyük bir tanınırlık elde etti ve hatta günümüzün sosyal medya ünlüleri arasındaki yerlerini aldı. "Tinder Swindler" ve "Inventing Anna" üzerinden bu dolandırıcılık hikayelerine göz atalım ve şöhretin kaynağını keşfedelim.

"Tinder Swindler" Konusu, "Inventing Anna" Konusu:

Felicity Morris'in yönetmenliğini yaptığı "The Tinder Swindler" belgeseli, zengin ve jet sosyete bir elmas patronu gibi davranan Simon Leviev'in randevulaşma uygulamalarından biri olan Tinder'da tanıştığı kadınları dolandırmasını konu alıyor. Jessica Pressler'ın "How Anna Delvey Tricked New York's Party People" isimli makalesinden esinlenilen "Inventing Anna" dizisinde ise kendisini, New York sosyetesine Alman bir varis olarak tanıtarak büyük bankaları dolandıran Anna Delvey'nin hikayesini daha kurgusal olarak izliyoruz.

Belgeselde Simon Leviev'in, dizide ise Julia Garner tarafından canlandırılan Anna Delvey'nin yarattıkları personaları ve kurguladıkları yalanları izliyoruz. Bu durum Leviev'in vakasında psikolojik şiddete kadar varırken, Delvey'nin durumunda ise ona karşı değil onun tarafında konumlanmamız amaçlanıyor. Peki, izleyici olarak bizi bu tür dolandırıcılık hikayelerine çeken ne? Kurban durumundaki kişi ve kurumlar, negatif tepkilere ve sosyal medya linçlerine maruz kalırken, nasıl oluyor da dolandırıcılar neredeyse halk kahramanı diyebileceğimiz bir konuma gelerek bu kadar popülerleşiyor?

"Inventing Anna" Yorum, "The Tinder Swindler" Yorum:

Bu tür dolandırıcılık hikayeleri meraklı zihinlerimizin ilgisini çekiyor, hatta çoğunlukla bunları ilginç bulmanın ötesinde, komik buluyoruz. Bu bir seri katil veya dümdüz bir hırsızın belgeseli olsaydı konuya yaklaşımımız çok daha farklı olurdu. Ancak birçok dolandırıcı, halkın gözünde zeki olarak kodlanarak yüceltilirken, kurbanları aptallıklarının bedelini ödeyen insanlar olarak aşağılanıyor ve dalga konusu oluyor. "The Tinder Swindler" vakasında da bunu görebiliyoruz. Belgeseldeki kadınlar internette zorbalığa maruz kaldıklarını, para avcısı olmakla suçlandıklarını tekrar tekrar belirtiyor. Tabii şu sıralar Simon Leviev ve Anna Delvey hakkında sosyal medyada dolaşan esprili paylaşımlara da denk gelmeyen pek yoktur. Aslında ne Simon ve Anna bir istisna ne de dolandırdıkları yüzlerce insan.

Ünlü Dolandırıcılar:

George C. Parker, 1928 yılında Sing Sing Hapishanesi'nde mahkum edilene dek insanlara Brooklyn Köprüsü'nden Madison Square Garden ve hatta Özgürlük Anıtı'na kadar dünyanın en ünlü yapılarını sattı. "Saadet Zinciri" terimine çoğumuz aşinayızdır. Ancak diğer adıyla "Ponzi Şeması" olarak bilinen dolandırıcılık yöntemine adını veren Charles Ponzi'yi kaçımız tanıyoruz? Ponzi, ABD ve Kanada'daki dolandırıcılıkları ortaya çıktığında toplam 86 farklı suçtan yargılandı. İnsanları iyileştiren oksijenli hava satandan ünlü veya zengin kişilerin gayri meşru çocuğu olduğunu iddia ederek bankaları ve insanları dolandıranlara; insanlık tarihi, muhtemelen para keşfedildiğinden beri, hatta daha önceden itibaren türlü dolandırıcılık hikayeleriyle dolu. Ancak bunlar bir zamanlar yalnızca gazetede veya televizyonda haber olup geçilen konularken internet ve özellikle de sosyal medyanın yükselişiyle, üzerine uzun uzun konuşulan, incelemeler ve espriler yapılan konular haline geldi.

Tinder Avcısı:

Aslında teknoloji kaynaklı hızlı iletişim, bir yandan bu hikayelerin yayılımını ve görünürlüğünü arttırırken, bir yandan da itici gücü haline geldi. Simon Leviev, dolandıracağı insanları dünyanın en popüler flört uygulamalarından Tinder'ı kullanarak buluyordu. ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından yapılan incelemelere göre; ABD'de geçtiğimiz yıl Tinder'daki bu gibi benzer avcılara 1 milyar dolardan fazla para kaptırılmış. Tabii ki burada günahı teknolojide bulmak doğru olmaz çünkü sosyal medya, dolandırıcılar için bir araç olabilir ama bir neden değil. Bu kişiler, saf kurbanlar bulan, birkaç zeki söz söyleyerek bir yerlere varan ortalama insanlar değiller. Yarattıkları hikayeler, birçok insanın gerçek hayat hikayesinden çok daha komplike ve derinlikli. İnternette isimlerini araştırdığınızda karşınıza ne çıkacağını bile önceden planlamış insanlardan bahsediyoruz. Teknolojiyi ve interneti, kurdukları yalanları desteklemek için kullanan oldukça zeki insanlar. Peki suçları ortaya çıktığı halde Simon ve Anna gibi dolandırıcıların, değil toplumdan dışlanmak, sosyal medya ünlüleri haline gelmesini sağlayan ne?

Klinik Psikolog Bujen Oğuz'a göre; bu tür dolandırıcılık hikayeleri, çağımızın sorunlarını anlattığı için ilgi çekmekte. Bu dolandırıcılar, dışarıdan bakıldığında hızlı ve çok para kazanmanın şifresini kırmış gibi görünüyorlar. Bunu yaparken zekalarını kullanarak istediklerine ulaşıyorlar ve bu da onları pek çok kişinin gözünde kapitalist sistemde üstün bir konuma yerleştiriyor. Oğuz, bu tür dolandırıcılık hikayelerinin popülerleşmesinin diğer bir nedenini de psikolojik dizi ve filmlerin sevilmesiyle benzer bir sebebe dayandırıyor. Dolandırıcıların çoğu psikopat veya sosyopat kişilik özellikleri sergilemekte ve bu tür kişiler, genelde toplum tarafından merak uyandırıcı, karmaşık ve korkutucu olarak nitelendirildiği için izleyenlerin ilgisini çekiyor. Bu insanların kullandığı psikolojik manipülasyon yöntemleri, merakımızı uyandırıyor. Somut süreçler görmediğimiz ve hem dolandırıcıların zihinlerine kademe kademe girdiğimiz hem de kurbanların başına gelenleri yavaş yavaş çözümleyebildiğimiz için bu tür hikayeler, dikkatimizi çekiyor. Bir labirentin içinde zihinsel bir yolculuğa çıkıyoruz ve sonunda dışarıya ulaştığımızda, tanık olduğumuz maceranın gerçek bir hikaye olduğunu bilmek, bizi daha da heyecanlandırıyor.

Manipülasyon Teknikleri:

"Inventing Anna" ve "The Tinder Swindler"daki dolandırıcıların yüceltilirken, kurbanların ise sosyal medyada aşağılandığını görüyoruz. Manipülatörü üstün bir konuma yerleştirirken, biz de manipülasyona uğrayan kişiye yukarıdan bakıyoruz. Ancak bu dolandırıcılık hikayelerindeki kurbanları dışarıdan gözlemleyerek "Ben böyle olmazdım" veya "Bu duruma düşüp, bu yalanlara inanmak için aptal olmak gerek" demek oldukça kolay. Bu psikolojik manipülasyonu çözebilmek için dolandırıcılar ile kurbanlar arasındaki "ödül yöntemi"ni anlayabilmemiz gerek. 2006 yapımı "The Prestige" filminde bu konuya rahatlıkla uyarlayabileceğimiz çok güzel bir monolog var: "Her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur. Birinci bölüme 'Vaat' denir. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir; iskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. İkinci perdeye 'Dönüştürme' denir. Sihirbaz, olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Henüz alkışlamazsınız çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir, onu geri getirmeniz gerekir. Hilenin sırrını arıyorsunuz ama bulamazsınız çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Siz, sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsunuz..." Muhtemelen bu dolandırıcılık hikayelerinin bize bu kadar keyifli gelmesinin nedeni de bu, hepsi birer sihir gösterisine benziyor ve gösterinin sonunda sihirbazı daima alkışlarız. Ancak gösterinin tadını çıkarırken kandırıldığımızı asla düşünmeyiz. Biz inanmak istediğimiz şeye inanır veya içten içe yalan olduğunu düşünsek de kendi refahımız için inanıyormuş gibi yaparız. Bize mutluluk ve hayallerimizi vadeden dolandırıcılara inanmak için bazen elimizden geleni yaparız çünkü dolandırılmak için aptal ya da zayıf olmanız gerekmez. Yalnızca bir şeye ihtiyacınız olması ve dolandırıcının bunu fark etmesi gerekir ve bu dünyada herkesin, en azından bir şeye ihtiyacı vardır. Bu bazen aşk bazen sevgi bazen iş bazen para bazen bir umuttur ama daima bir ihtiyaç vardır. Dolandırıcı, Tinder Avcısı Simon Leviev veya Anna Delvey'nin vakalarında olduğu gibi, bu ihtiyacınızı keşfettiğinde bunu sizin için bir vaat haline getirir. Uyguladığı kompleks manipülasyonlar ve siz farkında bile olmazken sizi içine çektiği psikolojik savaş ile bu vaadi, hayali bir gerçekliğe dönüştürür. Ve tıpkı sihirbazın kaybolan objeyi geri getirmesi gibi sizi küçük ödüllerle besler. Sonunda öyle bir noktaya gelirsiniz ki kandırıldığınızı veya manipüle edildiğinizi anlamak için ancak o çukurun içinden çıkmanız gerekir. Bu yüzden o çukura dışarıdan bakan insanların bunun bir yalan olduğunu görmesi kolayken, çukurun içindeki insanlar için o, normal ve gerçek olandır.

Anna Delvey, Simon Leviev:

Anna ve Simon gibi insanlar, toplumu ve karşılarındakileri okumak konusunda becerikli ve bu sayede onları manipüle ederek kendilerini sevdirip, istediklerini -ki bu çoğunlukla para ve ün oluyor- elde edecek kadar zeki. Durum böyle olunca içten içe aradığımız şeylerin karşılığını onlarda buluyoruz, bir de üstüne merak uyandırıcı kişilikleri eklenince bu gibi insanları ve olayları konu alan yapımları bir çırpıda bitiriyor, sosyal medyada bu insanları takip etmeden duramıyoruz. Sonuçta Anna ve Simon, yüzlerce kişi ve kurumu dolandırıp milyonlarca dolar çalmış olabilir ama muhtemelen en büyük başarıları yakalanmaktı. Kazandıkları bu şöhreti ve onunla birlikte gelen ilgi ve parayı başka şekilde elde etmeleri mümkün değildi. Bizler de sosyal medyadaki her bir takip, beğeni ve bahsetme ile döngüyü tamamlamalarına yardımcı oluyoruz. Dolandırıcılık zincirinin yalnızca izleyicisi olduğumuzu sanıyoruz ama dolandırıcılara tam da istediklerini veren aktif katılımcılar haline geldiğimizi fark etmiyoruz. Bu sihirbazlık gösterisinin sırrını çözmek değil, kandırılmak istiyoruz.

"Inventing Anna" Dizisi Hakkında

"Kulüp" Dizisi Hakkında

"Don't Look Up" Filmi Üzerine

EN ÇOK OKUNANLAR

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

6 dakika okunma süresi
Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

1 dakika okunma süresi
Versace Saatleri Sonbahar-Kış 2024 Koleksiyonu Tanıtıldı

Versace Saatleri Sonbahar-Kış 2024 Koleksiyonu Tanıtıldı

1 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
adL Night Zoom x Mert Aslan Defilesi Gerçekleşti

adL Night Zoom x Mert Aslan Defilesi Gerçekleşti

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

2024 Contemporary Istanbul Edisyonunda Neler Oluyor?

2024 Contemporary Istanbul Edisyonunda Neler Oluyor?

Leros Adası: Eşsiz Doğa ve Kültürel Aktiviteler

Leros Adası: Eşsiz Doğa ve Kültürel Aktiviteler

Jennifer Lopez, Simu Liu ve Sterling K. Brown ile “Atlas” Filmi Üzerine Sohbet

Jennifer Lopez, Simu Liu ve Sterling K. Brown ile “Atlas” Filmi Üzerine Sohbet

British Museum'da Köklü Değişiklikler

British Museum'da Köklü Değişiklikler

Fırat Neziroğlu ile Dokuma Sanatı Üzerine

Fırat Neziroğlu ile Dokuma Sanatı Üzerine

2024 Emmy Ödülleri Adayları Açıklandı

2024 Emmy Ödülleri Adayları Açıklandı

Seren Ojalvo, Ece Duran ve Heper Sayar ile Mamut Art Project Üzerine

Seren Ojalvo, Ece Duran ve Heper Sayar ile Mamut Art Project Üzerine

Tan Sağtürk ile “Carmina Burana” Oyununu İnceledik

Tan Sağtürk ile “Carmina Burana” Oyununu İnceledik

2024 Temmuz Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Temmuz Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Ekim Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Ekim Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

Piyanonun Parlayan Yıldızı: İlyun Bürkev

Piyanonun Parlayan Yıldızı: İlyun Bürkev

Eylülde Sanat ve Müzik Şöleni

Eylülde Sanat ve Müzik Şöleni