Meraklı bir insanım. İnsanlığı, sanatı, geleceği merak ediyorum. Fazla hayalperestliğin gazabına uğradığımı da söyleyebilirim, felaket senaryoları içine kaptırabiliyorum kendimi. En mutlu olduğum zaman ise arkadaşlarımı güldürdüğüm anlar.
Annem sadece mutlu olacağım seçimler yapmamı istedi. Beni güçlü ve kendinden taviz vermeyen bir kadın olarak büyüttüğü için bu sektöre girerken ufak nasihatları olsa da sanırım çıkardığı işe güvendi. Oyunculuk konusunda hikaye üzerine konuşuyoruz; her insanın yöntem ve geliştirdiği teknik çok kişisel bir serüven olduğu için paylaşmak mantıklı olmuyor.
Londra’da karantinadaydım.
Londra’dan İstanbul’a döndüm. Pandemi olmasaydı da dönmeyi düşünüyordum. Kafam farklı bir şekilde çalışmaya başladı. Anksiyete kaynağı olan bazı gelişmelerin aslında ne kadar yakın olduğunu gördüm. Dünya çok hızlı evriliyor ve artık ayakta durmak, yetişebilmek için farklı adımlar atılması gerektiğini fark ettim.
Yönetmen ve yazar olarak Martin McDonagh, Phoebe Waller-Bridge, Jason Bateman ile çalışmak ; Jack O’Connell ile de karşılıklı oynamak isterdim. Gillian Anderson idollerimden. “Kızgın Damdaki Kedi”nin Maggie’sini ve “Arzu Tramvayı”nın Blanche’ını canlandırmayı hayal ediyorum.
Mekan için Çırağan Palace Kempinski’ye teşekkür ederiz.
RÖPORTAJIN DEVAMI BU HAFTA ALEM'DE.