Bir kutlama yapılacaksa eğer, başarısı ve zarafetiyle yıllara meydan okuyan, her geçen gün kendini bir adım yukarı taşıyan, duruşuyla ilham veren bir kadın ile yapılmalı. Tıpkı Tuba Ünsal gibi... Deklanşöre basan isim de elbette, bu güçlü kadının kahraman enerjisini bir masala taşıyacak Nihat Odabaşı olmalı. Bir "zamanda yolculuk" hikayesine çıktık birlikte...
Sanırım kariyerimin başında daha zordu anlaşılmak. Ama şu an hem sosyal medya hem de zamanla insanlarla kurduğun ilişki daha anlaşılabilir kılıyor seni. İlk yıllarımda çok acı çektim diyebilirim. Şimdi Tuba dediklerinde benim kendi dünyama çok da uzak olmayan bir algı var.
Oyunculuk insanlarla ve onların hikayeleriyle empati kurmana destek oluyor. Çocuk büyütürken de drama derslerinin faydasını gördüm. Biz kendimizi ifade etmekte çok da başarılı bir toplum değiliz. Daha içe kapalı bir dünyamız var. Oyuncunun ifade özgürlüğü bu alanda çok önemli. Hem empati yapabilmesi hem de topluma örnek olması açısından oyuncunun bir sorumluluğu var. Toplumun beklentisini yerine getirmektense kendi özgün fikirleriyle ışık tutması çok önemli.
Çok teşekkür ederim. Bu kadar yıllık kariyerimde ben de farklı Tubalar gösterebildiğim için mutluyum ve özel hissediyorum. Bu çekim için yapım şirketimiz Miray Yapım ve TRT Platolar Yönetimi'ne teşekkür ediyorum, çok özel bir hatıra oldu. Canım Nihat Odabaşı müthiş bir heyecan ve emekle bu çekimi yaptı. Onunla her buluşmam özel oluyor.
Ben Mara Hatun'un hikayesini çok etkileyici buluyorum. Bu proje bana teklif edildiğinde çok mutlu oldum. Mara Hatun hem kendi yolundan çıkmamış hem de Osmanlı'ya bağlı kalabilmiş güçlü bir prenses. Ne dininden ödün veriyor ne yaşam şeklinden. Bu, o dönemin dünyasında çok önemli. Sırp Kralı'nın kızı olmasına rağmen Osmanlı için hizmet eden ve bürokraside önemli görevler alan bir kadın. Diğer taraftan, bu kadar görkemli bir projede yer almak da çok güzel. Set ortamı çok rahat ve mutlu insanlarla bir aradayım. Fatih Sultan Mehmet'in hikayesi çok etkileyici ve inanılmaz dersler çıkarılabilecek bir hikaye. Bizim de tüm ekip olarak bu hikayeye yakışır bir iş yaptığımızı görüyorum.
Vizontele Tuuba sanırım. Hem çocukluğum hem ilk büyük projem. Oradaki Tuba'yı ve korkularını sarıp sarmalamak isterim.
Ben hayatın dümdüz bir düzlemde olmadığını biliyorum. Bu dünyaya mutlu olmaya geldik. Zorlukların da öğrettiği şeyler var. Olana şükür, olmayana bin şükür diyebiliyorum. Böyle baktığında iyi ya da kötü yok, tecrübe var. Çok zor zamanların da içinden geçtim ama hepsine tüm kalbimle teşekkür edebiliyorum. Her gün ettiğim tek dua; "Evrenin benim için hazırladığı ilahi plana şahitlik etmek istiyorum." Çünkü hepimizin ilahi planı muazzam.
Aile ilişkileri, saf aşk, saygı. Ben değişime kolay adapte olabiliyorum, hatta bu hızıma arkadaşlarım şaşırıyorlar. Çünkü olanın, olması gerektiğini ve kötü olanda da ısrarcı olmamamız gerektiğini tecrübe ettim.
Virginia Woolf'tan Mrs. Dalloway olurdu. Kendi çiçeklerini kendi alan kadın. Ben kendi hayatımı kendi isteklerim doğrultusunda, kimseye bağlı kalmadan, hiçbir erkek egemenliğine boyun eğmeden kurma kararını 22 yaşında verdim. Ya klasik bir evlilik hayatım olacaktı ya da çalışıp çabalayan ve kendi özgürlük alanlarını kendi kurgulayan biri olacaktım. Şu an bu kararımdan çok mutluyum. Zaman zaman gelecek korkusu duyduğum, birine yaslanma ihtiyacı hissettiğim anlar olsa da sonunda hep yalnız yol almayı seçtim.
Cannes'a davet edilen ilk Türk yıldızlardan olduğumda, Altın Portakal'da jüri olarak görev alıp Asghar Farhadi ile yan yana yürürken, Ajyal Film Festivali'nde jüri başkanlığı yaparken, Kürk Mantolu Madonna ile En İyi Tiyatro Ödülü alırken, Vizontele Tuuba ile Hollywood Film Festivali'nde yarışırken ve daha bir sürü güzel hatırada kendimi cimcikleyip "Yaşasın galiba emeklerimin karşılığı oluyor" diyordum.
Mutluluğunu ilk sıraya koyup zarafetini kaybetmeden çabalamak.
Varlığının ve başarının nereden geldiğini unutmadan, fayda sağlamayı hayatının merkezinde tutarak ilerlemek. Ben kazancımın önemli bir bölümünü insanlara ve hayvanlara yardım için kullanırım. Bunun bolluğunun, bereketinin de farkındayım. Hayata verdiğin kadarını yaşıyorsun, bu çok net bir kural.
Biraz planlı biraz da akışında gidiyoruz. Mutlu olmaları ilk öncelik. Dünyanın düzeni değişirken, meslek gruplarının önceliği değişirken, nasıl bir plan yapabilirim ki? Mühendis mi olmalı, çiftçi mi diye sorsalar sanırım çiftçiliği seçerim. Ama ben onların yoluna sadece ışık tutabilirim, seçimi yine onlar yapacak. Sare zaten oyunculuğa müthiş ilgi duyuyor, onun yolu biraz böyle olacak gibi. Civan için de teknoloji diyebilirim ama günün sonunda bambaşka alanlar da olabilir. Bu çağda bir çocugu tek bir ilgi alanına tıkmak doğru değil. Geniş bir portfolyoları olsun çabasındayım.
Müzik, sinema, kitap, podcast'ler, müzeler beni besliyor. Çok seyahat ediyorum, seyahat etmek beni dünyalı hissettiriyor.
Ayrılık da sevdaya dair...
Şu an güzel ve eğlenceli bir dünyam var. Bir taraftan hem yalnızım hem de yeni insanlarla tanışıyorum. Yalnız olmanın keyfini hayatımda ilk kez yaşıyorum. Ben hep bir ilişki içinde, hayatı iki kişi ve aşkla yaşadım. Ne kadar bireysel olsam da yanımda hep bana eşlik eden biri vardı. Şimdi biraz ağırdan alıyorum her şeyi. Bakalım hayatın ilahi planı nedir?
Sağlayamıyorum. Ben daha klasik bir moda anlayışının içindeyim. Koton ile yaptığım koleksiyonlarda da bu klasik anlayışın yansımaları var.
Grace Kelly ve Jane Birkin benim ikonlarım. Kendi dünyamdan Ayten Teyzem, hep stiliyle, kadın duruşuyla, tek başınalığıyla bana ilham verdi.
Yeni film ve çıkacak olan Mustafa Kara'nın yönettiği, Akın Aksu'nun yazdığı "Bizi Seyreden Bulutlar" dizim.
Bu yaz başlarken şunu söyledim: "Hayatımın en güzel yazı olacak!" Ve gerçekten öyle de oluyor. Bir seyahatim bir sonrakini belirledi. Çok güzel insanlarla tanıştım. Kalbim çarptı, heyecanlandım, güzel yerler keşfettim ve keşfediyorum; muazzam oluyor her şey.
Paris.
Çok coşkulu bir insanım ben, mutluluğumu da çok coşkuyla yaşıyorum. Hep yanımda sevdiklerim olsun; güzel, uzun sohbetler edelim, danslar edelim isterim. Hayatımda kutlayacak hep güzel şeylerim olsun.