Barış Falay
Kamera önüne ilk geçtiğiniz anı hatırlıyor musunuz, neler hissetmiştiniz?
Ufak tefek denemeleri dışarıda tutarsak, benim ilk işim “Aliye”. Dört bölüm için girip sonuna kadar devam ettirme şansım oldu. İlk set günleri korkunç bir heyecan içinde geçti tabii ki. Edirne’nin yaz sıcağında hiç unutmuyorum ilk sahnemi bir evin terasında her tarafı cam olan ufak bir odada çekmiştik. Dolayısıyla o yaz sıcağı hiç çekilmeyecek bir durumdu. Bütün terlemelerimden dolayı kendimi suçlu hissettiğimi hatırlıyorum. Defalarca gömleğin kurutulması benim için büyük bir ıstıraptı. Terlemelerim hep benim hatammış gibi hissediyordum. Ama tabii ki ilk günlerin heyecanı unutulmazdı.
İnsanların sizinle ilgili ilk izlenimi ne oluyor, siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Bilmiyorum, onu insanlara sormak lazım. Ama şunun farkındayım, herkes gibi benim de farklı farklı hallerim var. Evdeki Barış, iş hayatındaki Barış, hatta dizi çeken Barış’la tiyatro oynayan Barış bile birbirini tutmuyor. Ve bunun da sağlıklı olduğuna inanıyorum. Ama genel anlamda olabildiğince kendimin farkına varmaya çalışan, genel anlamda evrenin işleyişini buradan anlamlandırmayı uman bir yapıya sahibim. Dolayısıyla, herkes gibi bir dünya hata yapıyorum. Umarım farkına varabildiğim kadardır hatalarım.
Canan Ergüder
Sizi hep güçlü karakterleri canlandırırken görüyoruz. Kimisinde psikoloji kitabı okudunuz kimisinde ise adliye ziyaretlerinde bulundunuz. Feris’e nasıl hazırlandınız?
Feris için ekstra bir çalışma yapmadım çünkü ben zaten bu sektörün içinde kavrulan bir oyuncuyum. Yabancı değil bana dizide konu olan dünya. Feris’i kafamda kurgulamak ve onun seçimlerini içselleştirmek adına bölümlere hazırlıklı olmak yapabileceğim en iyi çalışma.
Oğlunuz Demir doğduktan sonra tiyatro oyununuz dışında bildiğim kadarıyla ilk yoğun çalışma temposuna sahip projeniz bu iş oldu. Çalışma saatlerinizi nasıl ayarlıyorsunuz, iş dışındaki vakitlerinizde oğlunuzla birlikte neler yapıyorsunuz?
Ay Yapım ve ekibim bana karşı bu konuda çok duyarlı. Set dışındaki vaktim çoğunlukla oğluma ve eşime ait. Elimden geldiği kadar Demir’le vakit geçirip oyun oynuyorum. Onun gelişimini görmek çok büyük bir zevk.
Fatih Artman
Çınar ile hayat nasıl gidiyor, benzer yönleriniz var mı?
Çınar’ı çok seviyorum. Nitelikli ve iyi olanın peşindeyiz ikimiz de. İdealist tarafımız çok benziyor.
Oyuncu olmanın sizce en zor yanı ne?
Bu sorunun cevabı çok uzun ve çok değişken. Ama ben daha genel bir cevap vermek istiyorum. Soyut olan bir durumu somut hale getirebilme süreci diyebilirim. Zor ve sancılı ama çok keyifli bir süreç.
Ayşenil Şamlıoğlu
90’lı yıllarda “Ferhunde Hanımlar”ın Meftune’si olarak şimdi ise Peride karakteriyle karşımızdasınız. Arada geçen yıllarda izleyiciyle nasıl bir bağ kurdunuz?
Aslında tabii bu soruya seyircinin karşılık vermesi daha doğru bir şeydir ama aradan geçen bunca yılda sanıyorum karşılıklı bir sevgi bağı oluşturduk. En azından ben öyle hissediyorum. Ailenin bir ferdi gibi geliyorum sanki insanlara.
Çekim boyunca hepimiz kahkahalarınız ve pozitif enerjinize kapıldık. Hep böyle neşeli misiniz?
Evet, aslında genel olarak neşeli biriyim hatta güne başlarken aynanın karşısında o yataktan kalkmış darmadağınık halime bakıp suratıma suyu çarpmadan önce “Kız Allah senin cezanı vermesin pek çirkinsin ama yine de seni seviyorum” deyip kendi kendime kahkaha atarım. Güne enerjik ve pozitif başlamalı insan. Yaşam yeterince sırtımıza biniyor, yeterince ağır, her günkü tanıklıklarımız yeterince zor, o nedenle ne kadar neşeli ve aydınlık başlarsam güne, günü sonuna kadar öyle taşıyacağım inancındayım. İçimden coşku hiç eksik olmadı galiba benim o çocuksu yanımı hala koruyor olmamdan kaynaklanan bir şey bu, şimdiye kadar hiç eksilmedi bundan sonra da eksilmeyecektir düşüncesindeyim.
Röportaj: Ceylan Yeniacun
Fotoğraf: Ayten Alpün
Styling: Hakan Öztürk
Saç: Ferit Belli/ no 21 Hair Design Studio
Makyaj: Damla Özdil
Styling Asistanı: Fırat Gençdoğan
Video: Öznur Öztürk