Sevgili Mustafa Koç’un dönüşü olmayan bir yolculuğa çıktığını öğrendiğim sırada, bilgisayarımın başında sağlıklı yaşam ile ilgili haftalık yazımı hazırlıyordum. Şaşkınlık ve derin üzüntü duyguları arasında onun arşivimizdeki fotoğraflarına bakar durumda buldum kendimi... İlk bakışta ve bakmaya devam ettikçe, her fotoğraftaki yoğun ışığı, yüzündeki doğal aydınlığı ve karedeki her boşluğu dolduran güven ve sıcaklık hissini algılıyorum. Saygıdeğer ve sevgili Mustafa Koç’un ardından bir şeyler yazmak… Çok güç.
Düzenli spor yapmak ve formda yaşamanın önemini yazarken, gelişen bu haberi yazıyor olmam acı bir tesadüf... Ancak hangi konuyu ele alsaydım, yine de onunla örtüşen bir yanı muhakkak olacaktı. Çünkü öyle nadir insanlardandı. Hayatı dolduran, tüm boyutlarıyla kendinden bir şeyler katan, hayatın her anını dolu dolu yaşayan bir insan. Her insanın bir ritmi var. Hayatı bu ritimle yaşar ve çevresindekilerin ritmini de etkiler. Kendi kalbimizin ritmini hayatla uyumlu tutabilirsek ne mutlu bize ve sevdiklerimize…
Onun hayatının ritmi, mensubu olduğu ve varlığıyla, çabalarıyla daha da ilerilere taşıdığı Koç Ailesi’nin mirasına ödüller ekledi. Ülkesini seven herkesi gururlandıracak sanayi ve kültürel yatırımlara, en prestijli hayırseverliklere imza attı; Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşunun başındaydı; sporun pek çok alanına ilgi gösterdi. Dünyada saygın isimler arasında yer aldı ve almaya devam edecek. Ailesine, dostlarına, ülkemize başsağlığı diliyoruz. Bu sayıda onu fotoğrafları ile, günler yıllar içinde sevgi ile, rahmet ile anacağımız kesin...Yolun ışık dolu olsun sevgili Mustafa Koç.
Ben yine sizlere sağlıklı ve formda olmanızı teşvik edecek yazıma devam ediyorum.
Bedenimizi bize sunulan bir hediye olarak değerlendirelim. Doğduğumuz zaman hayatın ritmiyle uyumlu bir ritme sahibiz. Ancak zaman ilerledikçe, günlük hayatın içerisinde bazı kötü alışkanlıklar elde ediyoruz ki, bunlar bizi güzel ve hakkını vererek yaşamaktan uzaklaştırıyor. Ağır yiyecekler yemek, alkol, sigara tüketmek, tüm gün masa başında oturarak çalışmak, geç yatmak ve hepsinin de belki çözümü olabilecek bir anahtar olan “spor”u ihmal etmek... Ritmimiz bozuluyor, verimimiz ve mutluluk seviyemiz düşüyor. İnsanın yaşamını devam ettirebilmesinin en önemli unsuru, uyum sağlayabilmek.
Formda ve fit bir yaşam sürmeyi bir stil haline getirdiğiniz zaman, aslında vazgeçemeyeceğinizi düşündüğünüz alışkanlıklarınıza ne kadar zayıf bağlarla bağlı olduğunuzu idrak ediyorsunuz. Spor yaptıktan sonra bedeninizin tüm parçaları çalıştıkça, oksijen dolaşımı tüm hücrelerinize ulaştıkça, yaşadığınız değişimi bir kez tattığınızda, size mutluluk veren bu aktiviteyi tekrar yapmak için can atıyorsunuz. Alkali beslenerek, sağlıklı yiyecekler tüketerek ne kadar canlandığınızı gördükçe, yanlış yemek yeme alışkanlıklarından uzaklaşıyorsunuz. Bedenimizin ritmi düzeliyor ve hayatla uyumlu atmaya başlıyor. Siz bir kere bu hayata adım atın yeter, karşılığını çok kısa sürede alıyorsunuz.
Sabah kuş sesleriyle uyanmak, egzersiz yapmak, sağlıklı bir kahvaltı ile güne başlamak… Böyle günlerde diğerlerinden çok daha fazla fikir ve iş ürettiğinizi, sevdiklerinizle daha kaliteli ve keyifli zaman geçirdiğinizi muhakkak deneyimlemişsinizdir. Bir de bu alışkanlıkları bir ömre yaydığınızı düşünün. Uzmanlara göre haftada en az 4 gün spor yapmak, kaliteli bir yaşamın olmazsa olmazı. Bedeninizi formda tutarak hem kendinize olan güveniniz artıyor; hem mutluluk seviyeniz, hem de başarı…
Paris... Yaralarını sardıktan sonraki ilk Haute Couture Moda Haftası’nı yerinde yaşadım. Ne de olsa yaşam devam ediyor... Buradan haberleri görüntüleri ile birlikte gelecek sayımıza bırakıyorum...
Sağlıklı günler ve keyifli bir ALEM zamanı...