Havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez hep Brezilya’dan çıkar güzeller… Farklı markaların yüzü olarak defalarca İstanbul’a gelen Ana Beatriz Barros ile bu kez kampanya yüzü olduğu Mango defilesi öncesi Swissotel’de buluştuk. Güzel, doğal ve samimiydi… Makyajı yapılırken samimiyetle karşıladı bizi… Swissotel’in bahçesinde, ALEM için yaptığımız özel çekim öncesinde sorularımızı da içtenlikle yanıtladı. Sohbet arasında keşfettiğimiz doğum günlerimizin aynı tarihe denk gelmesi (tabii yıl farkıyla) daha bir sempatik hava yarattı aramızda. 29 Mayıs 1982 doğumlu ela gözlü top model, ALEM’e özel gerçekleştirdiği moda çekiminin ardından aynı günün akşamında1,82 boyu, incecik fiziği ile yine harikalar yarattı Mango podyumunda.
Modellik kariyerine nasıl başladınız? Henüz 13 yaşındayken Brezilya’da plajda keşfedildiğiniz biliniyor. Nasıl başladı hikaye?
Büyük Ablam'la birlikte Rio de Janeiro’da plajdayken biri gelip “Senden çok iyi bir model olur, yarışmaya katılmak ister misin?” diye sordu bana. Henüz 13 yaşındaydım ve modellikle alakalı hiçbir fikrim yoktu. O ana kadar hayat deniz, kum, güneşten ibaretti benim için. Beni plajda keşfeden Elite Model Management’ın yöneticisinin teşvikiyle ertesi yıl Elit model yarışmasına katıldım ve Breziya’da birinci, dünyada ikinci seçildim. Bu yarışmanın ardından Elit Modellik Ajansı ile bir kontrat yaptım ve New York’a taşındım. Bu kararımın ardından ailem bana modelliği denemem için üç yıl süre verdi. Üç yıl içinde bu işi başaramzsam geri dönmem için vermişlerdi bana bu süreyi ama ben daha ilk yılda supermodel olmak için kararımı vermiştim.
Hep mi güzeller çıkar şu Brezilya'dan! Brezilyalı kadınların güzel olarak anılmasının sebebi çok fazla Avrupalı’nın olması... İtalyan, Alman, Polonyalı… Bir bakıma Avrupalı milletlerin bir karışımı gibi Brezilya… O yüzden Brezilya kadınları çok güzel ve alımlı olarak tanımlanıyor bence.
Bu 20 yılda neler değişti hayatınızda?
Hayatım çok değişti. Çok fazla seyahat etmeye başladım. Ailemden ve arkadaşlarımdan uzak kaldım ama bu bana çok şey öğretti. Çok değişik insanlarla tanıştım ve yeni kültürler tanıdım. Seyahat etmeyi çok sevmeye başladım, her seyahat ettiğim yerde bir sürü anılar geçti başımdan. Bir sürü hikayem oldu böylece… Yemek yemeği çok sevdiğim için her gittiğim yerde yeni yemekler tatmayı seviyorum. Sanat da ilgi alanımda. O yüzden gittiğim yerlerde mümkün olduğunca müzeleri ve galeri gezmeye, o kültürü öğrenmeye özen gösteriyorum.
Model olmasaydınız nasıl bir kariyeriniz olurdu sizce? Brezilya’da mı yaşardınız? Hangi mesleği seçerdiniz?
Model olmasam kesinlikle Brezilya’da yaşardım. Tanıdığım herkes ve ailem Brezilya’da çünkü. Modelliğe henüz 13 yaşındayken başladığım için o vakte kadar ileride ne olacağımı düşünmemiştim hiç. Ama eğer model olmasaydım doktor olmayı isterdim.
Defalarca dünyanın en seksi kadını olarak seçildiniz. Bu nasıl bir duygu? Siz kendinizi seksi hissediyor musunuz?
İnsanların iltifatlarından dolayı çok gururlandım tabii ki ama seksilikle ilgili şunu söylebilirim ben sadece çekimlerde seksi oluyorum, normal hayatımda ben de sıradan bir insanım.
Çekimlerde ve normal hayattaki Ana Beatriz’in ne gibi farkları var?
Çekimlerde olduğumdan çok farklıyım normal hayatta. Kameralar önünde oyuncu gibiyim, belli bir kişiliğe belli bir karaktere bürünüyorum. Setteyken yapılı saçlarım, makyajım ve üzerimdeki kıyafetlerle birlikte, özellikle iç çamaşırları varken bambaşka bir insana dönüşüp dünyanın en seksi kadını olabiliyorum ama normal hayatımda çok daha farklıyım. Rahat olmayı, at binmeyi, sinemaya gitmeyi, yeni restoranlar keşfetmeyi ve sevdiklerimle birlikte vakit geçirmeyi seviyorum. Yani çok normal bir insanım özel yaşamımda.
Biraz da modaya gelelim bugüne kadar pek çok ünlü markanın yüzü oldunuz ve şimdi de Mango’nun yüzü olarak burdasınız. Mango ile bu birliktelik nasıl doğdu?
Mango’yu çok seviyorum, çok uzun zamandır Mango ile beraber çalışıyorum. Minimum 10 yıldır. Daha öncesinde de katalog çekimleri yapmıştık Mango ile beraber. Bence harika bir marka. Hem rahat ürünlerin olduğu hem de dikkat çekici, çarpıcı parçaların bulunduğu bir marka o yüzden onlarla çalışmayı çok seviyorum. Ve Mango adına burda olduğum için çok mutluyum.
Mango’nun yeni sezon koleksiyonu ile de ilgili birkaç ipucu alalım sizden… Koleksiyonu nasıl buldunuz? Bu sezon ne gibi hit parçalar var bizi bekleyen?
Yeni koleksiyonu ben de yeni gördüm ve çok beğendim. Yüksek bilekli botlar var çok beğendiğim, püsküllü ceketler ve kazaklar favorilerim arasında. Bir bütünü oluşturan farklı parçalar var koleksiyonda. O yüzden yeni koleksiyonu çok beğendim. Hem çok modaya uygun hem de çok farklı. Aynı zamanda reklama da yatkın… Özellikle bej ve krem rengi botlarına bayıldım.
Bu kadar modayla içiçe biri olarak modayla aranız nasıl? Nasıl giyinmeyi seviyorsunuz? Rahat, seksi, trendy?
Modayı çok seviyorum. Dünyada en sevdiğim şey moda diyebilirim. Stilim günlük moduma bağlı olarak değişiyor. Bazı günler daha günlük giyinmeyi seviyorum, bazen daha süslü olmayı seviyorum, bazense daha şık ve asil görünmek istiyorum. Bu moduma göre değişiyor. Tek bir stilim yok, giyim tarzım günüme göre değişiyor.
İlgilendiğiniz sporlar var mı? Fiziğinizi nasıl koruyorsunuz?
Çok yoğun bir iş tempom var ama bu tempo içerisinde sporu ihmal etmemeye çalışıyorum. Yaptığım iş gereği vücuduma iyi bakmam gerekiyor çünkü vücudum benim tek sermayem. Bu yüzden iyi besleniyorum, güzel uyuyorum ve spor yapıyorum. Bir tane özel trainner’ım var. Nereye gidersem gideyim o da benimle geliyor. At binmeyi çok seviyorum. Hayattaki en büyük tutkularımdan biri... Pilates yapmayı seviyorum. Bunların dışında boks yapıyorum. Bir de vakit buldukça bisiklete binmeyi de çok seviyorum.
Ayak bileğinizdeki ayyıldız dövmesinin hikayesi öğrenebilir miyiz? Bizim bayrağımızın sembolü olduğunu biliyorsunuz değil mi?
Evet, bu tesadüften haberim var. Bu dövmeyi yaptırma sebebim biz ailece hem ayı hem de yıldızları çok seviyoruz. Aslında önce kızkardeşim yaptırdı bu ayyıldız dövmesini, sonra ailecek aynı dövmeyi yaptırdık. Ve şimdi ailemizin bir sembolü artık bu ayyıldız.
İstanbul’a bu ilk gelişiniz değil, İstanbul ve Türkiye ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Evet, bu ilk gelişim değil, birçok kere geldim, Saymadım ama 10-12 kez olmuştur büyük ihtimalle… İstanbul’u çok seviyorum. Yemeklerini, insanları, mimari yapısını çok seviyorum. Yeni ve eskinin birleşimi gibi geliyor bana o yüzden bunu tanımlayabilecek bir kelime yok. Kapalıçarşı’yı çok seviyorum mesela. Türk kahvesini de çok seviyorum, dünyada en sevdiğim kahve Türk Kahvesi diyebilirim. Türkiye birçok açıdan beni büyülüyor. Dürüst olmak gerekirse dünyadaki 5 favori şehrimden biri İstanbul. Diğer sevdiğim şehirler arasında New York, Sao Paolo, Londra’yı sayabilirim.
Mısırlı bir erkek arkadaşınız olduğunu ve uzun süreli bir birlikteliğinizin olduğunu biliyoruz. Yakın zamanda evlilik planınız var mı?
Evet, 4 sene oldu. Gelecek yaza evlenmeyi düşünüyoruz. Nişanlım Mısırlı olduğu için gelecek yaz Haziran ayında Kahire’de evleneceğiz.
4 senedir oldukça uzun bir süre… Zor olmuyor mu onca mesafeden bu ilişkiyi yürütmek?
Evet oldukça zor aslında. New York, Londra ve Rio de Janeiro arasında bir ilişki yürütüyoruz. Basitçe bir hesapla Sao Paulo-Londra arası 12, Londra-Kahire arası 4 saat sürüyor. Oldukça uzun bir mesafe ama ayarlıyoruz bir şekilde. Mümkün olduğunca her fırsatı değerlendirmeye çalışıyoruz. Bazen ben ona gidiyorum, bazen o bana geliyor. Bazen ortada bir yerlerde buluşuyoruz. Bir ay görüşemediğimiz zamanlar da oluyor ama sonuç olarak ortada bir yerlerde buluşuyoruz mutlaka. Uzaklık aramızdaki tutkuyu daha canlı tutuyor. Bu sayede birbirimizi özlüyor ve daha özenli davranıyoruz birbirimize…
Son olarak hayata bakış açınızı öğrenebilir miyiz?
Hayatımı olabilecek en iyi şekilde yaşamaya çalışıyorum. Bu yoğun iş temposu arasında eğlenmek ve yaşadığım anın tadını çıkarmak benim için önemli. Çok çalışıyorum, dur durak olmadan… Ama yaptığım işi seviyorum ve kariyerimin geldiği noktadan çok memnunum. İnanması güç ama 20 yıl oldu bu meseleğe başlayalı… Aynı zamanda gelecek sene evleneceğim için de çok mutluyum.