IŞIK SAÇAN RESSAM SELİN KANDEMİR

Siyah-beyaz formda oluşturduğu eserlerin, arkalarına entegre ettiği led ışıklarla, kendine ait bir üslup yaratan ressam Selin Kandemir, ışığın resimlerinde maneviyat, vicdan, ruh gibi yönleri açığa çıkardığını anlatıyor.

1 Temmuz 2015 Çarşamba 13:25 | Son Güncellenme:
13 dakika okunma süresi

2005 yılından bugüne illüstratör ve art director olarak uluslararası markalarla çalışan resim ve fotoğraf sanatçısı Selin Kandemir, 6 yaşından beri resim çiziyor. Hatta ilk resim sergisini kendi odasında mahalle arkadaşlarıyla yaptığını tebessümle anlatıyor... “The Lights of Life” adını verdiği kendi tekniğiyle oluşturduğu ışıklı resimleriyle klasik resim anlayışını yıkan Kandemir, aynı teknikle yapılan tarihsel hikayeleri konu alan panoromik görsel çalışmalarıyla tanınıyor. Başarılı genç sanatçıyla bir araya geliyor ve sanatı odağına alan hayat serüvenini konuşuyoruz... 
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Nerede büyüdünüz? İlk resim tutkunuz nasıl başladı?
İzmir doğumluyum; İzmir’de doğanın tam ortasında bir evde büyüdüm. Bahçemizde çeşitli meyve ağaçları, mis kokulu güller, upuzun yeşil çimler, çam ağaçları vardı. Vitraylı camların arasından eve fesleğen kokuları dolardı. Sanırım her şey orda başladı. 6 yaşımdan öncesini çok detaylı hatırlamıyorum ama sonrası çok net. Resim defterimi, boyalarımı alır dışarı çıkıp manzara resmi yapardım. İlk resim sergimi kendi odamda açtım. Konusu savaştı. Odamdaki kokteylde kıymalı yumurta ve çay servisi yaptı ailem; mahalleden sergimi ziyarete gelen arkadaşlarıma. Resim tutkusu tam anlamıyla sonradan oluşabilecek bir şey değil bence... O, içinde oluyor, onunla doğuyorsun... 


Hangi okuldan mezunsunuz, okul size nasıl bir vizyon kattı?
Hayat, bir tasarım gücüdür. Doğarız, hisseder ve bakarız. Dokunuruz, şekil veririz, anlam yükleriz. Elbette tüm bu döngünün içinde eğitimin inanılmaz etkili bir gücü var. Benimde aldığım eğitimler öncelikle; hayata çok yönlü bakmamı sağladı. Sanat eğitim hayatıma İzmir’de BAML. Grafik Tasarım bölümünde başladım. 1999 yılında liseden mezun oldum ve İstanbul’a doğru yolculuğa çıktım. 2001-2005 yılları arasında Marmara Üniversitesi Resim/Fotoğraf bölümünde, 2005-2007 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf bölümünde, bir sonraki evreye kadar eğitimimi tamamladım.
Seli Design Sanat Atölyesi’ni kurma fikri nasıl gelişti?
Kendi atölyemi açmak çok küçük yaştan itibaren kurduğum bir hayaldi. Okulu bitirip mezun olunca, asıl soruyla karşı karşıya geliyor insan. Şimdi ne olacak? Neredeyse bir buçuk yılımı stajyer olarak çeşitli sektör ve firmalarda geçirdim. Bu dönem sonrası illustratör olarak ilk profesyonel iş hayatıma başladım. Sonra iş hayatım şekillenmeye başladı ve kendimi uluslararası markalara hizmet veren büyük bir reklam ajansında art director olarak buldum. Reklamcılığı bilenler bilir. Genellikle sabah 9’da başlayıp ertesi sabaha uzanabilecek çalışma temposunun içinde oluruz. Bu tempoyla yıllar gelip geçti. Mesleğimi sevsem de resim yapamadığımı, aslında gerçek anlamda üretemediğimi düşünerek istifa ettim. Ve bu sürecin sonunda Ağustos 2013 tarihinde hayalim gerçek oldu ve atölyemi açtım.

Seli Design Sanat Atölyesi’nde neler yapıyorsunuz?
Atölyecilik anlayışımda (paylaşım) var benim. Herkesin çekinmeden içeri girip dolaşabileceği, sorular sorabileceği, eleştirebileceği, beni resim yaparken gözlemleyebilecekleri bir alan. Aslında Çukur Cuma Caddesi’nde 11 aydır devam eden bir sergi gibi atölyem. Tüm ziyaretçilere kapım açık. Ayrıca insanların etkin olarak sanatın içinde olmalarını seviyorum. Bu nedenle resim atölyeleri ve ücretsiz workshoplar düzenliyorum. Bir toplantım ya da sergim yoksa sabah akşam atölyemde deli gibi resim yapıyorum.
Resim dersleri veriyorsunuz, resim atölyenize kimler katılabiliyor?
Aslında gerçekten bir şeyler üretmek, çizmek isteyen herkese kapım açık. Resim sanatı, özlem, duygu, düşünce, tepki, durum; kısacası insanın özüne bağlı estetik bir duruş. Atölyemde temel sanat eğitimi sonrasında kişinin ilerlemek istediğiniz yolu beraber bulup, resim sanatını hem tekniksel hem de düşünsel inceliyoruz. 
Resimlerinizi yaparken ilham kaynaklarınız neler?
Ben yaşadığım hayattan, hayallerimden ve sorularımdan ilham alıyorum. Konuşamadığım ya da konuşsam da anlaşılmadığımı düşündüğüm zamanlarda hep sanata sarılıyorum. Bir gün okulun ve derslerin çok yoğun olduğu bir kış döneminde, ormanı, ağaçları, ağaçların arasından gök yüzünü izlemeyi özlemiştim. Ama o hafta sonu bir türlü gelmedi yoğunluktan. Bir metrelik bir tuvali odamda yere yatırdım ve ağaçları çizmeye başladım. Kışın büyüsüne boyanmış, kırmızı, sarı, yeşil ağaçlar. Resmi bitirdiğimde ormana gitmiş, yürüyüş yapmış ve mis gibi havayı içime çekmiştim. Resim; uzağı, özleneni ya da olmayanı yanı başıma; bana getiriyor.

Farklı bir malzeme kullanıyorsunuz, bu malzemeyi yaptığınız işleri anlatır mısınız?
Evet, Pileksiglas üzerine çalışıyorum. Resimlerimde bu malzeme yardımıyla ışığı çok rahatça kullanabiliyorum. Ayrıca yüzey bir kağıt gibi pürüzsüz, kalem ve boyayı yüzey üzerinde çok rahat kullanabiliyorum. Aslında ışıkla birlikte kullanıldığında riskli bir malzeme çünkü geçirgen olduğu için çizerken yapılan küçük bir hatanın bile telafisi olamıyor. Yaptığım resimlerin özgün olduğunu düşünüyorum. Elbette ışığı ve pileksi gibi malzemeleri kullanan çok sanatçı var. Ama ben bu iki malzemeyle klasik resim anlayışını yıktığımı düşünüyorum. 
Resimlerinizde farklı bir malzemenin yanında ışıkta kullanıyorsunuz. Neden ışık?
Ben grafik tasarım, resim ve fotoğraf eğitimi aldım. Uzun yıllar, aslında halende reklamcılık hayatıma devam ediyorum. Bu üç sanat dalı ve aktif reklam iş hayatı bana farklı malzemeleri keşfetmemde ve cesaretli olmamda öncü oldu. İlk kez yuvarlak formlu pileksi malzemelerin üzerine çokta bilinçli olmayarak çizmeye başladım, stres atmaktı bir nevi. Sonucu gördükçe malzemenin geçirgenliğini fark ettim ve ışık eşliğinde yaptığım çizimleri izledim. Sonra neden ben böyle resimler yapmıyorum dedim, tıpkı bir yağlı boya tablo gibi. Zamanla ışığın benim resimlerimde çokta ifade edemediğim bir yönümü karşıladığını gördüm. Maneviyat, vicdan, ruh... 

3’üncü Uluslararası İzmir Sanat Bienali’ne hangi resimlerinizle katıldınız? Resimlerinizle anlatmak istedikleriniz nelerdi?
3. Uluslararası İzmir Sanat Bienali; İzmir ve ülkemiz için çok önemli bir etkinlik. İstanbul merkezli bir Türkiye’de başka şehirlerimizin de sanat ve kültür şehri olarak yola çıkması çok heyecanlı. “Vicdanlar Tanrılaştıkça” başlıklı konsept tanrılaştığını hisseden insanları ele alıyor. Doğasal olaylar dışında dünyadaki her şey güç ve paranın elinde. Neden savaşlar çıkıyor? Neden insanlar aç? Neden çocuklar, insanlar ölüyor? Neden içi boş ve aslında kötü niyetli siyaset yapılıyor? O kadar çok soruyla doluyor ki bazen içim, bienalde sergilenen seri, o soruların bir dışa vurumu oldu. Bienalde bu serim çok saygıdeğer jüri üyeleri tarafından bienal ödülüne layık görüldü. Söylenmek istenenin anlaşılması ne güzel.
Resimle ilgili en büyük hayaliniz nedir?
Elbette en büyük hayalim çok fazla insana ulaşabilmek. Yaptığım sanatı herkes görsün istiyorum, onlarla sanatı aslında kalbimi paylaşmak istiyorum. Sanatın herkese ulaşabilir olduğu bilincini, sanatın toplumların ve kültürlerin büyüyüp, gelişmesinde en önemli faktör olduğunu sürekli eser üreterek, eğitim vererek göstermek istiyorum.
Aynı zamanda fotoğraf sanatçısısınız fotoğraflarınızda neler anlatıyorsunuz?
Fotoğraf sonradan tanıştığım bir aşk. 1999 senesinde hayatıma giren ve çıkması mümkün olmayan bir sanat. Makinamla sokakta olmayı, saatlerce yürümeyi seviyorum. Yeni yerler ve tanımadığım insanların yaşamlarını keşfetmek, anlıkta olsa o yaşamlara tanık olmak bana büyük bir keyif veriyor. Tek bir fotoğraf karesinin 90 dakikalık bir film gibi içinde kocaman bir hikaye barındırdığını düşünüyorum. Detay ve doku çekmeyi de seviyorum. 
Resimlerinizde İstanbul’u görüyoruz İstanbul sizin için ne ifade ediyor?
Sanırım bu kentten ilham almamak mümkün değil. 18 yaşımdan beri burada ailemden uzakta yaşıyorum. Artık neredeyse her cadde, her bank, denizi, trafik ışıkları, kalabalık ve farklı kültürden insanları her şey tanıdık gibi. Sanki benim bir parçam gibi. Karmaşık ve büyük bir kent ama bir o kadarda bir kişi ve tek hayat gibi. Resimlerim benim iç dünyamdan dışarı yansıyor; İstanbul’da benim iç dünyama yansıyor. Garip bir aşk. 

Röportaj: Petek KIRBOĞA 
Fotoğraflar: Oğuz BİRKARDEŞLER
Mekan sponsoru Avantgarde Collection Hotels'e 
teşekkür ederiz.

EN ÇOK OKUNANLAR

"Mufasa: Aslan Kral" Galası'nda Beyonce ve Blue Ivy'den Metalik Uyum

"Mufasa: Aslan Kral" Galası'nda Beyonce ve Blue Ivy'den Metalik Uyum

1 dakika okunma süresi
Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

1 dakika okunma süresi
Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

4 dakika okunma süresi
2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

16 dakika okunma süresi
Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI

ŞAMPİYON BABALAR

ŞAMPİYON BABALAR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”