Cangül Soydemir'in üst düzey yöneticiliğe kadar ilerleyen kariyeri maddi-manevi başarılarına rağmen onu bir türlü mutlu edememiş. Sonunda, içinde bulunduğu enerjiden uzaklaşması gerektiğini fark ederek yönünü değiştirme kararı almış. Şimdi, Cangül Soydemir Psikosentez Metodu ile danışanlarına yol gösteriyor.
Düştüğümde ayağa kalkmayı, başka insanlara da öğretebileceğimi düşündüm. Fakat birilerine rehberlik yapma kısmında da eğitim almam gerekiyordu. Böylece ikinci öğrencilik dönemim başladı ve Oxford Üniversitesi'nin Psikolojiye Giriş sertifika programını bitirdim. Arkasından psikodrama, sonra da San Francisco'da iki yıl psikosentez eğitimi aldım.
Psikodrama eğitimi aldığım Profesör Maurcia Gastro ile birlikte psikodrama eğitim workshop'ları yaptık. Bir gün bana, "Bu rehberliği artık sen yapmalı ve kendine özgü bir şey yaratmalısın" dedi, çok haklıydı. Böylece Cangül Soydemir Psikosentez Metodu'nu oluşturdum. Burada derin astroloji, psikosentez ve meditasyonu kullandığım bir program uyguluyorum.
Amerikalı bir klinik psikolog hocamla, psikosentezde bir alt kimlik çalışmasını yaparken kendimde çok etkin olan, beni sabote eden birtakım alt kimlikleri tespit ettim. Kitabın ilk tohumunu da bu eğitimi alırken attım.
Evet, kitap yaşanan korkuları, bir türlü içe doğru atılamayan o adımları, değişime doğru gidememeyi, bunun önündeki engelleri, kısacası hepimizin başından geçen çeşitli yaşanmışlıkları anlatıyor. İçerikte gerçek olayları anlatırken aynı zamanda bilimsel ve manevi bilgiler veriyorum.
Bir kere ben tasavvuf kökenliyim. Dolayısıyla Mevlana ve Yunus Emre'den çok beslendim. Ayrıca hem bir filozof hem de çok değerli bir mistik olan Halil Cibran'ın müthiş dörtlüklerinden, yazılarından çok söz ettim. Ve tabii Psikiyatr Carl Gustav Jung ve psikosentezin kurucusu Psikiyatr Roberto Assagioli gibi isimlerden de esinlendim. Çünkü ben yazar olduğum kadar iyi de bir okurum aynı zamanda.
Bütün mistikler, bütün manevi büyükler hep "Bir öz var içte" der. Yani içimizde bir öz var ama üstü bir sürü katmanla kaplı. Bunlar, ailemizden, köklerimizden aldığımız acılar, bu özü baskılayan katmanlar. Fakat bütün manevi büyüklerin dediği gibi; "Kendini bul!" Bize ait olmayan dış kabukları yavaş yavaş terk ederek, değiştirerek, dönüştürerek, eriterek içe yolculuğu başlatabiliriz. Yine de insan, bu yolculukta mutlaka bir rehbere ihtiyaç duyar. Çünkü hepimizin kör noktaları var.
Aslında ben 20 yıldır astrolojinin içindeyim. Ayrıca uluslararası arenada tanınan hem astrolog hem psikoterapist İngiliz Marc Edmund Jones'un da öğrencisiyim. Zaten bana özgü metodun birinci ayağı da astrolojidir. Danışanlarımın önce bireysel haritasını çıkarırım. Ardından kişinin ihtiyaçlarına ve özelliklerine göre hem psikosentezi hem meditasyonu kullanarak ilerleriz. Astrolojiye günümüzde genel bakış açısının olduğu noktadan bakmayı reddediyorum ben. Bunu bir falcılık seviyesine indirmek çok acı bir şey. Çünkü astroloji binlerce yıldır çok bilge bir öğreti. Astroloji, arketik öngörü yapar. Kehanet ya da falcılık değildir. Ben astrolojiyi böyle kullanıyorum.