Aslında oyuncu olmak değil oynamak istediğim karakterler benim için hayaldi. Küçükken tek başına bulduğun bir oyunu insanların meslek olarak yapıyor olması bence büyük şans. Ben de bunu keşfettiğim gün yolumu hangi yöne doğru çizeceğime karar vermiştim. Böylece en sevdiğim oyun aynı zamanda işim olacaktı ki oldu da.
İlk projem için çok heyecanlıydım. Daha önce televizyonda gördüğüm birçok insan o gün setteydi. Elim ayağım birbirine girmişti resmen, kalp atışlarım kulaklıklardan duyuluyordu. O zaman çok utanmıştım.
Benden çok ailemin çekinceleri vardı. Çok küçük yaşta çalışmaya başladım. Fakat buna rağmen bir korkum olmadı. Baştan beri kendime bir rota çizdim. Nerede oyalanıp nerede tam gaz gideceğimi, hatta artık nerede durmam gerektiğini biliyorum. O yüzden ne korktum ne de vazgeçmeyi düşündüm. Bu işe başlarken iyi yönlerini kabul ettiğim kadar kötü yönlerini de göze aldım diyebilirim.
Hepsi benim için tabii ki çok özel. En özelini seçmek o yüzden çok zor ama "Mucize 2" filminde oynadığım karakter ve edindiğim tecrübeler çok başkaydı.
Tam olarak istediğim ve beklediğim karakterdi Kumru. Diğer oynadıklarımdan farklı, dramdan uzak, enerjimi rahatlıkla akıtabileceğim bir karakteri artık oynamak istiyordum. Bu karakteri kabul ettiğim için çok mutluyum çünkü oynarken çok keyif alıyorum ve eğleniyorum. Bazı net ve duygusuz halleri bana benziyor. Tabii ki onun kadar değilim ama oynarken zorlanmıyorum diyebilirim.
Yeni sezona yine ezberleri bozarak başladık.
Öncelikle bunu zorlu bir durummuş gibi kodlamıyorum. Erken kalkan, hareketli bir yapım var. Bu da haliyle çoğu şeyi yapabilmeme fırsat tanıyor. En çok önem verdiğim şey ise kendime ve sevdiğim şeylere vakit ayırmak.
Çok zorlandığımı söyleyemem. Tabii ki bazen farkında olmadan kayıt kesildikten sonra bir iki cümle aynı tarzda devam ediyorum ama Kumru olarak kaldığımı düşünemiyorum.
Disiplin, disiplin, disiplin. Geç kalmayı sevmem, işimin getirdiği sorumluklukları ne olursa olsun yerine getirmeye özen gösteririm. Neyi ne kadar yapmak, ne kadar yaşamak istiyorsam bir o kadar da işime asılırım. Sonuçta hedeflerime hızlı ulaşmamı sağlayan işim.
Aslında anlatabileceğim çok fazla olay var ama bütün zorluklar peşinde güzellikler getiriyor. O yüzden bende kalsın.
Enerjik bir yapım var. Pozitif bir insanım, çalışırken eğlenmeyi severim.
Pek yakında sete çıkacağım. Çok güzel bir proje. Sanatçının değerini hatırlatacak bir projede yer alacak olmak benim için çok heyecan verici.
Şu an düşündüğümde yok. Sonuçta kimle çalışırsam çalışayım hepsi benim her açıdan önemli tecrübeler edinmeme katkıda bulunuyor. Ama şöyle "Ocean's 8" tarzı bir filme asla hayır demezdim.
Psikolojisi bozuk bir karakteri canlandırmak isterdim. Bunun dışında aksiyon dolu bir yapımda oynamayı da çok istiyorum.
"Stardust", bıkmadan usanmadan. Sanırım o tarz filmlerden daha kolay etkileniyorum. Dönem filmi olması da ekstra ilgimi çekiyor tabii.
Cahide Sonku'yu canlandırmak isterim.
Muhtemelen yine sanatla uğraşırdım ama birden çok işim de olabilirdi. Yani tek bir sektörde kalmazdım.
Her şey bittiğinde, göğsüm kabararak ve tabii gönül rahatlığı ile oynadığım işleri çocuklarıma ya da torunlarıma izletebilmek.
Bu yaz muhteşemdi benim için. Hem gezdim hem öğrendim. Bol bol resim yaptım, artık sergilenmeye de başlanacak. Bunu da buradan paylaşmış olayım. Yani aslında boş durmadım. Biraz tatil yaptım biraz da elimdeki işlere yöneldim.
Evcimen bir insanım, evde minik çocuklarımla olmayı, resim yapmayı, yemek yapıp arkadaşlarımı davet etmeyi seviyorum. Doğada olmak da hoşuma gidiyor. Doğa yürüyüşleri yapıp, güzel bir kahvaltı ardından canım ne isterse onu yapmak en büyük keyfim.
Bu bir tercih meselesi, tabii ki her zaman mantığımızla hareket edemeyebiliriz. Fakat pozitif kalmayı seviyorum, kendimi seviyorum, yaşamayı seviyorum. Bu yüzden herhangi bir negatifliği de üstüme almayı sevmiyorum.
Hangi birini anlatayım ki.! Şu anda altı tane çocuğum var. Her biri benim karakterimin bir parçası. O kadar farklı noktalardan birbirimize benziyoruz ki bazen şaşırıyorum. Ama hepsini bir kenara bırakırsak, iyi ki varlar! Onlarlayken inanılmaz huzurlu ve keyifliyim. Yani anlayacağınız, biz yedi kişilik bir aileyiz.
Aile, çok önemli. Yağmur'un yeri ise benim için çok ayrı. Çok akıllı ve olgun biri, kardeşim diye söylemiyorum ama dünya tatlısı. Böyle bir kardeş, böyle güzel kadınlardan oluşan bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım.
Aslında bu konuda çaba gösterdikçe çok üstüme gelindi, çok zorlandım, zorladılar. Kimsenin ne dediği, benim hakkımda ne düşündüğü hiçbir zaman umurumda olmadı. Herkes kendinden mesuldür. Kendimi de en iyi ben bilirim. Özel hayatım da bana ait, bana özel olmalı.
Aşk şu an hayatımın tam merkezinde! Evimde, çocuklarımda, içimde, hem de bu hayata karşı!
Kimsenin ayağına bakamıyorum.
Alışveriş mi? Sonunda benim konuma geldik. Evet, her zaman kendimi frenlemem gereken bir konu oldu ve öyle olmaya da devam edecek gibi görünüyor. Ama benim için en keyifli cardio diyebilirim, net! Modaya saplantılı değilim, marka tutkum yok. Ama aynaya baktığımda kendime güzel görünmeyi seviyorum.
Çok ürün kullanıp, bakımlarla cildimi boğmayı sevmiyorum. Doğal ürünler kullanıp, her zaman ona ihtiyacı olanı vermeyi seviyorum.
Bundan 10 yıl sonra, yılda iki kere istediğim ya da merak ettiğim ülkelere gideceğim. Güzel tatlı bir çiftlik evim olacak, doğada doyasıya vakit geçirebileceğimiz. Arada içime sinen projeler çıktığında, onlara da yer ayıracağım tabii ki.