Koleksiyonerlikte beni en çok keşfetme, kimsenin görmediğini bulma, sanatçıyla bağ kurma aşamaları heyecanlandırıyor. Benim için koleksiyonerlik, keşfetme üzerine kurulu bir kavram ve aynı zamanda da bir aile geleneği. Ciddi derecede emek ve enerji isteyen bir uğraş. Koleksiyoner olmak, sürekli okumayı ve değişimlere ayak uydurmayı gerektiriyor. Bir koleksiyon yapmak; sadece eser toplamaktan ibaret değil. Toplarken kurulan dostlukları ve alınan eseri gereğince koruyup, yeri geldiğinde paylaşma sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. Sanat eseri alımı konusunda belli başlı kriterler olması gerektiğini düşünmüyorum. Bu işin organik ve içgüdüsel ilerlemesi, bana daha heyecan verici geliyor. Eserle bir ilişki kurmanın çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
“Eskiyi onurlandırırken yeniyi kucaklayan, nereden geldiğini unutmadan gideceği yer için heyecan duyan, uzun soluklu bir serüven.” Koleksiyonumuz ailenin bir tarihçesi ve aynası aslında. Koleksiyonda bulunan eserlerin, zamanla nasıl farklılıklar gösterdiğini görünce, ailece neler yaşadığımızı, beğenilerimizin nasıl değiştiğini fark edebiliyoruz ve bu da bize ayrı bir zevk veriyor.
Hemen hemen dünya üzerindeki bütün sanat fuarlarını takip ediyoruz. SAHA üyesiyiz. Holding bünyemizde “The Art Department” adında sanat departmanımız ve ekibimiz var. Etkinliklerin gerçekleştiği mekanlar, birçok eserin bir arada sergilendiği, sanat dünyasının buluştuğu ve sanatçıları, eleştirmenleri, koleksiyonerleri çeken birer merkez haline geliyorlar. Paris’i FIAC zamanında, Madrid’i ARCO zamanında, Venedik’i Bienal zamanında gezmek bambaşka oluyor. Bunun dışında, Art Basel, Frieze gibi büyük ve yerleşmiş fuarlara mümkün olduğunca gitmeye özen gösteriyorum. İspanya’daki “Just Mad” veya İtalya’daki “Artissima” gibi bağımsız fuarlar da görülmeye değer oluyor. Lizbon’daki otelimiz sayesinde ArcoLisboa ve senenin dört ayı orada yaşadığım için Art Basel Miami’yi her sene mutlaka ziyaret ediyorum. Refik Anadol, Ali Kazma özellikle takip ettiğim sanatçılar arasında… Takip etmenin yanı sıra birlikte vakit geçirip proje yapmaktan hoşlandığım sanatçılar da var. Portekiz, Türkiye ve Amerika’daki sanatçılarla güzel iş birlikleri yapıp, birlikte çalışıyoruz. Pandemi sürecinde Nilbar Güneş, Fahrelnissa Zeid, Güngör Taner, Erol Akyavaş, Abidin Elderoğlu ve Adnan Turani’nin eserlerini aldık. Açıkçası bu konuda içimizdeki en hevesli kişi babamız, onun bitmez tükenmez bir enerjisi ve aşkı var. Pandemi zamanında biz “Şimdi sırası mı?” derken, o sanattan hiç vazgeçmedi. Bu dönemde hepimiz pandeminin hayatlarımıza olan etkilerini yönetmekle meşguldük. Her birimiz teknemizi ayakta tutmaya gayret ederken, aynı zamanda tekneyi hangi yöne hareket ettireceğimize de karar vermeye çalışıyorduk. Bu sürecin, sanatçılar açısından nasıl gittiğini çok merak ediyorum. Pandeminin yerel sanatçıları nasıl etkilediğini ve genel olarak sanat üretimini nasıl şekillendirdiğini görmek için sabırsızlanıyorum. Çalışmaların, geleceğimizin nasıl olacağına dair birçok ipucu vereceğine inanıyorum.
Fotoğraf: Fevzi ONDU