“ANADOLU KADINI KRALİÇEDİR”

Tarih boyunca kadının siyasi ve sosyal statüsü, toplumdaki önemi ve hukuki hakları hep merak konusu oldu. Özellikle kadının rolünün merak edildiği sosyal çevrelerden biri de; eski Anadolu toprakları ve onun toplumları...

ABONE OL
2 Mart 2016 Çarşamba 14:14 | Son Güncellenme:
14 dakika okunma süresi
“ANADOLU KADINI KRALİÇEDİR”

Anadolu’nun tarihöncesi dönemlerinde kadın, bereket ve doğurganlığıyla ön plana çıkarıldı ve tanrıça figürleriyle sembolize edildi. Anadolu’da rastlanan, Prehistorik Çağlara ait bu tür tasvirlerin en eskisi MÖ 7 binlere, yani besin üretimine geçişin sağlanmış olduğu Neolitik Çağa tarihlenen Konya Çatalhöyük’te ele geçen pişmiş topraktan yapılma ana tanrıça heykeli... 


Bu tarihlerde hiyerarşik bir yapılanmanın olmadığı dönemin ürünü olan anaerkil toplum düzeni,içinde kadın; doğurganlığı ile neslin devamını sağlayan üretkenliğin simgesi ve doğa ile özdeş değerli bir varlık olarak gösterildi. Toplumu oluşturan bireyin dünyaya gelişine aracılık eden dişi, bu rolüyle, önemli bir statüye sahip oldu. Kadının toplum içerisinde elde ettiği bu yüksek vasıf, Anadolu’da küçük krallıkların teşkilatlandığı dönem olan Eski Tunç Çağında da aynen devam etti ve kadın siyasi nüfuz bakımından ve sosyoekonomik hayat açısından önemli bir statü ile yaşamını sürdürdü.

 

 
KADIN ADALETLİDİR...
Bu manada Anadolu kadının söz konusu konumuyla ilgili olarak arkeolojik her türlü malzemenin yanı sıra MÖ 1974-1719 yılları arasında tesadüf eden Assur Ticaret Kolonileri Çağına ait olan, “Kültepe Tabletleri” olarak isimlendirilen yazılı kaynaklardan önemli bilgiler elde edilmekte. Ancak bu tabletlerin Anadolu halk kadınından ziyade daha çok saray kadının devlet ve toplum içerisindeki konumu hakkında bilgi verdiği belirtilir. Tabletlerde yer alan ifadede “Anadolu kadını kraliçedir ve suçluları cezalandırmada adaletlidir” tanımlaması yapılır. 


Anadolu’nun ilk tarihi dönemine ışık tutan çivi yazılı Kültepe Tabletleri, Hitit öncesi Anadolu kadının siyasi arenada erkekle eşit statüye sahip olduğunu, kocası veya veliahtla birlikte şehir devletini yönettiğini ortaya koyar. Ayrıca kadının gelenekler ve hukuk nizamı karşısında önemli bir sosyal statüye sahip olduğu, aile içerisinde önemli bir birey olarak hareket ettiğini, ailenin oluşumu ve bozulması esnasında yani evlenme, boşanma ve miras konularında hukuki eşitliğe sahip olan bir birey olduğunu bu periyot için söylemek zor değil. 


KANES KRALİÇESİ VE HİTİT MİTOLOJİSİ
Örneğin tabletlerde sözü edilen bir Kanes kraliçesi, Hitit mitolojisine de konu olmuştur. Mitolojinin Orta Anadolu MÖ 2. binyıl başlarında (1950-1700) Assur Ticaret Kolonileri Çağını yaşarken, zengin ticaret kentleri olan ve Karum adı verilen pazar merkezlerinden birinin kraliçesine ait olduğu varsayılır. Bu pazar yerlerinden en önemlisi Kayseri’deki Karum Kanes’tir. Boğazköy kazılarında Hititçe olarak bulunmuş olan hikayeden bir pasaj şu şekildedir: “Kanes kraliçesi bir yıl içinde 30 erkek çocuk doğurdu. ‘Ben ne biçim bir şey doğurdum!’ dedi. Kraliçe kapları pislikle doldurdu, çocukları içine koyup, ırmağa bıraktı. Irmak onları Zalpuwa Ülkesi’nde denize çıkarttı. Tanrılar, çocukları denizden alıp, büyüttüler”. Çocukların bir ırmağa atılması ve daha sonra tanrılar tarafından bulunup büyütülmesi, Ön Asya’da sıkça karşılaşılan bir motiftir. Hatırlanacak olursa Assur Kralı Sargon ve Hz. Musa ile ilgili benzer anlatılar vardır. Bu mit Hititlerin Anadolu’ya gelişleriyle ilgili bazı ipuçları içeren Zalpa Hikayesi’ne konu olmuş, hatta başrolünü üstlenmiştir.


Diğer yandan kadının toplum içerisinde elde ettiği söz konusu siyasi ve sosyal statüyü dönemin Anadolu halkının anaerkil aile yapısıyla açıklamak mümkün. Aynı yapı ve gelenek, Hitit hukuk nizamında ve özellikle yönetim anlayışı ile sosyal ve gündelik hayatında da uzun süre tesirini devam ettirir. Hititlerin Orta Anadolu’da egemen olmalarıyla birlikte anaerkil yapının yavaş yavaş yerini ataerkil yapıya bırakmasının nedenini ise tarihçiler ve arkeologlar; Anadolu’daki nüfus yoğunluğuna ve bunun beraberinde getirdiği istilaya, dolayısıyla dinmek bilmeyen siyasi mücadeleye ve savaşlara bağlıyor.

 

 

MEZOPOTAMYA’DA KADIN 
Mezopotamya’da ise kadın denince ilk bakılması gereken kaynaklar “kanun koyucu” kralların yazdığı kanun maddeleri... Bunların en erkeni, İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi’nde korunan ve Sümer Kralı Urnammu’ya (MÖ 22. yüzyıl) ait kanun maddelerini içeren tablet iken; en bilindik olanı ise bugün Louvre Müzesi’nde Babil Kralı Hammurabi’nin ( MÖ 18 yy.) yasalarının kazılı olduğu 2,25 metre yüksekliğindeki dikme taş. Babil Kralı Hammurabi’nin kanunları arasında, Babil dönemindeki güncel toplumsal meselelerin yanı sıra evlilik, aile, boşanma ve miras konularını da oldukça kapsamlı işleniyor. Özellikle 128. ve 194. maddeler arasındaki hükümlerden, MÖ 18. yüzyıla ait farklı sosyal statülerdeki kadının evlilik ve boşanma şartlarına, ebeveyn-evlat ilişkilerine ve kadının miras haklarına dair bilgi edinmek mümkün... Örneğin Hammurabi yazıtlarında; “Eğer bir adam bir kadınla evlenmiş, fakat buna ilişkin bir sözleşme yapmamışsa; bu durumda kadın adamın karısı sayılmaz” şeklinde bir kanuna yer verilmiş, böylece evliliğin Mezopotamya’daki hukuki tanımının hem bir sözleşme hem de bir şölen olduğu öngörülmüş. 


Tüm Yakın Doğu’da olduğu gibi Erken Mezopotamya’da da aileler ataerkil yapıya sahip. Babanın ölümü durumunda aile reisliği en büyük erkek çocuğa geçiyor. Ancak çocuklar aileyi yönetemeyecek kadar küçük yaştaysa kadınalar yönetimi devralırdı. Kadının kendine ait köle kadınlardan birini cariye olarak kocasına kendi elleriyle sunması ve ondan olacak çocuğu büyütmesi de erken Mezopotamya’da kadının çocuksuzluk yüzünden bitecek evliliğini kurtarmak için bulduğu çözümlerden biridir... Her türlü çözüme rağmen çocuğu olmayan kadın boşanacaksa, baba evinden getirdiği çeyizini ve damada verilen başlık parası kadar gümüşü alarak boşanırdı.

 


ATAERKİL YAPININ ZİRVE YAPTIĞI SÜREÇ
Uygarlık tarihi içinde önemli bir yeri bulunan Antikçağ kültürü, kadınların mağduriyetinin ve erkek egemenliğinin zirve yaptığı bir süreci içerir. Antik Yunan kültürünün, kutsal metinleri olarak kabul edilen Homeros ve Hesiodos’un eserleriyle başlayan eril söylemin iktidara taşındığı bir periyottan söz edilir. Zira bu eserler topluluğun kutsal kitabı olarak işaret edilir. Cinsiyet rollerinin keskin biçimde belirlendiği Antik Yunan kültürü, kendisinden sonraki uygarlık sürecini de derinden etkiler. Antikçağın inancının temelinde yatan eril iktidar, kadınların ötekileştirilmesine kutsal bir anlam katmıştır. Bu kadim kültür, eril aklın selameti için bunun zaruretine işaret eder. Neredeyse tüm dünya inançlarının başlangıcında olduğu gibi Yunanlarda da önce erkeklerin yaratıldığına inanılır: “Zeus, daha en baştan kadını öteki olarak yaratmıştır. Erkeklere ve onların hamisi olarak Prometheus’a duyduğu öfke, Zeus’un bir bela olarak Pandora’yı yaratmasına vesile olmuştur. İçinde her türlü musibeti, dünyayı kötüleştirecek ve kirletecek unsuru barındıran bir kutuyla insanın günahkarlığının müsebbibi bu ilk kadındır.”


Antikçağ toplumlarında kadınların öteki olarak konumlanmasının izlerini felsefede de bulmak mümkün... Bu felsefi düşüncenin üzerinde hemfikir olduğu konulardan birisi, kadın ve erkek bedenine yüklenen mana.Erkeği akılla özdeş kılan bu düşünce; kadına, doğaya olan benzerliği nedeniyle sadece bedeni yakıştırır. Bu yüklenen anlamlar cinsiyetlerin sosyal rollerini de belirler. Bunun yanı sıra antik dönemde evlilik devlete ve topluma karşı bir sorumluluk olarak kabul edilir. Kadının bu kurumdaki sorumluluğu erkeğin genlerinin aktarımını sağlayacak bebekleri doğurmak ve onları erkeğin gururuna zarar vermeden büyütmektir.


SAVAŞÇI KADINLAR
Ata binen ve ok atan, doğaüstü güçleriyle erkekleri öldüren kadınlar hakkındaki hikayeler ve mitler ise klasik Yunan edebiyatının en ünlü efsanelerinden birine dayanır. Zeus’un yarı ölümlü kahraman oğlu Herakles’in “On İki Görevi” efsanesinde 9. serüven, Amazon Kraliçesi Hippolyte’nin kutsal kemeri ile ilgilidir. Kraliçenin kolay teslim olmamasının ardından ortaya çıkan savaşta, kraliçe öldürülmüş ve kız kardeşleri anavatanlarını terk etmişlerdir. “Tarihin Babası” olarak da bilinen Herodot, anlatılarında göçebe Sarmatya kabillerinin kökeninden bahsetmiştir; bunlar Amazonların ve İskitlerin atasıdır. Kadın gladyatörlerin varlığına somut kanıt oluşturan en güçlü veri ise British Museum’da sergilenen ve MS 1. ya da 2. yüzyılda tarihlenen Halikarnassos’ta bulunan mermer kabartmadır. Yüz yüze betimlenen kadın dövüşçüler, gladyatörlere özgü bir giysi giymişler ve silahlarla donatılmışlardır. Her ikisinin de altında Grekçe takma isimleri yazar: soldaki Amazon, sağdaki ise Akillia’dır. Ancak kadınların arenada dövüşmesi, Romalılara göre kadının sosyal statüsü için kabul edilemez bir durumdur. 


8 Mart’a yaklaştığımız şu günlerde arkeolojik veriler kadının çağlar boyunca yaşadıklarına birer kanıt niteliğinde... Kadının tarih sayfalarında yavaş yavaş ötekileşmesi binlerce yıl sonra gerçekleşen Sanayi Devrimi’nin ardından minik ivmelerle erkeğe rağmen değişmeye başladı, ancak kadınlar hala hak ettiği itibarı geri kazanamadı... 

EN ÇOK OKUNANLAR

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler
Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

4 dakika okunma süresi
2024 MTV Avrupa Müzik Ödülleri: Unutulmaz Anlar
2024 MTV Avrupa Müzik Ödülleri: Unutulmaz Anlar

2024 MTV Avrupa Müzik Ödülleri: Unutulmaz Anlar

2 dakika okunma süresi
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

6 dakika okunma süresi
2024 Baby2Baby Gala'da Yıldızlar Geçidi
2024 Baby2Baby Gala'da Yıldızlar Geçidi

2024 Baby2Baby Gala'da Yıldızlar Geçidi

2 dakika okunma süresi
Yeşilin Öncülüğünde Dekorasyon Önerileri
Yeşilin Öncülüğünde Dekorasyon Önerileri

Yeşilin Öncülüğünde Dekorasyon Önerileri

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

NEW YORK'TA ÜNLÜ MİMAR KELLY HOPPEN TASARIMIYLA DİNGİN DOKUNUŞLAR
NEW YORK'TA ÜNLÜ MİMAR KELLY HOPPEN TASARIMIYLA DİNGİN DOKUNUŞLAR

NEW YORK'TA ÜNLÜ MİMAR KELLY HOPPEN TASARIMIYLA DİNGİN DOKUNUŞLAR

EFSANE YAZARIN AYAK İZİNDEN ERNEST HEMINGWAY EVİ VE MÜZESİ
EFSANE YAZARIN AYAK İZİNDEN ERNEST HEMINGWAY EVİ VE MÜZESİ

EFSANE YAZARIN AYAK İZİNDEN ERNEST HEMINGWAY EVİ VE MÜZESİ

GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİDE YENİ TREND
GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİDE YENİ TREND

GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİDE YENİ TREND

HER ÇAĞA AİT BİR KENTİ KEŞFETMEK; GAZİANTEP
HER ÇAĞA AİT BİR KENTİ KEŞFETMEK; GAZİANTEP

HER ÇAĞA AİT BİR KENTİ KEŞFETMEK; GAZİANTEP

GAP CANLI! MÜZİK CANLI! FİNALİ 2 HAZİRAN’ DA KANYON’DA!
GAP CANLI! MÜZİK CANLI! FİNALİ 2 HAZİRAN’ DA KANYON’DA!

GAP CANLI! MÜZİK CANLI! FİNALİ 2 HAZİRAN’ DA KANYON’DA!

ANTİKA TUTKUSUNDA BİR YAŞAM OSMAN GÜRSOY ANTİKA VE SANAT EVİ
ANTİKA TUTKUSUNDA BİR YAŞAM OSMAN GÜRSOY ANTİKA VE SANAT EVİ

ANTİKA TUTKUSUNDA BİR YAŞAM OSMAN GÜRSOY ANTİKA VE SANAT EVİ

BİRLEŞİK KRALLIK COTSWOLD’DA PASTORAL BİR GÖL EVİ
BİRLEŞİK KRALLIK COTSWOLD’DA PASTORAL BİR GÖL EVİ

BİRLEŞİK KRALLIK COTSWOLD’DA PASTORAL BİR GÖL EVİ

İNGİLTERE SUSSEX'DE LÜKSÜN DANSI
İNGİLTERE SUSSEX'DE LÜKSÜN DANSI

İNGİLTERE SUSSEX'DE LÜKSÜN DANSI

FİGEN ÇİFTÇİ İLE TARİHİN SÜZGECİNDEN İNSAN YÜZLERİ
FİGEN ÇİFTÇİ İLE TARİHİN SÜZGECİNDEN İNSAN YÜZLERİ

FİGEN ÇİFTÇİ İLE TARİHİN SÜZGECİNDEN İNSAN YÜZLERİ

İTALYAN RİVİERA’SINDA UFKA UZANAN BİR EV
İTALYAN RİVİERA’SINDA UFKA UZANAN BİR EV

İTALYAN RİVİERA’SINDA UFKA UZANAN BİR EV

EVİNİZDE 2016 YILI TREND RENKLERE YER AÇIN
EVİNİZDE 2016 YILI TREND RENKLERE YER AÇIN

EVİNİZDE 2016 YILI TREND RENKLERE YER AÇIN

GENÇ, ÖZGÜR VE DOĞAL
GENÇ, ÖZGÜR  VE DOĞAL

GENÇ, ÖZGÜR VE DOĞAL