FRANSA SARAYI’NIN EV SAHİPLERİ MURIEL DOMENACH OLIVIER BOUQUET

Fransa Başkonsolosu Muriel Domenach ve Eşi Olivier Bouquet çocukları ile birlikte yaşadıkları Fransa Sarayı’nın kapılarını açtı. Saray bir anlamda aile yadigarı, Olivier Bouquet Osmanlı Devleti’ndeki son Fransa Büyükelçisi Maurice Bompard’ın ikinci kuşak torunu.

ABONE OL
8 Temmuz 2015 Çarşamba 16:02 | Son Güncellenme:
15 dakika okunma süresi
FRANSA SARAYI’NIN EV SAHİPLERİ MURIEL DOMENACH OLIVIER BOUQUET

İstiklal Caddesi’nin paralelinde muhteşem bahçesi ve görkemli yapısı ile Fransız Sarayı yer alıyor. Yüzyıllardır Türkiye-Fransa ilişkilerinin merkezi olan bu sarayda Başkonsolos Muriel Domenach ve Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Olivier Bouque çocukları ile birlikte konut olarak da kullanıyorlar. Fransız Sarayı’nın kapılarını bizlere açan Fransız çiftle sarayın tarihini, anılarını ve Başkonsolos’un projelerini konuştuk. Bu sarayın onlar için bir başka önemi daha var, Başkonsolosun eşi Olivier Bouquet son Osmanlı Büyükelçisi’nin ikinci kuşak torunu. Dedesinin Fransa’dan getirdiği piyanoyu bugün kendi çocukları çalıyor. Türkçe öğrenen ve konuşan çiftle özel bir sohbet gerçekleştirdik.

Böyle bir sarayda yaşıyor olmak nasıl hissettiriyor?
M.D: Güzel bir soru, kahramanı olduğunuz bir oyun gibi hissettiriyor. Bir yandan tabi ki işim gereği burada yaşıyorum dolayısı ile Fransa Sarayı’nı Fransa’nın tanıtımı için en iyi şekilde kullanıyoruz. Her zaman kendime bu sarayı en iyi ne şekilde kullanabilirim diye soruyorum. Hangi resepsiyonu organize edebilirim, kimleri davet edebilirim, hangi konferans ya da konseri düzenleyebilirim diye düşünüyorum. Bunlar profesyonel hayatımın getirdikleri, kişisel tarafa bakarsak çocuklarımıza buranın gerçek bir yaşam olmadığını anlatıyoruz. Burası bizim kişisel mekanımız değil .

Kaç çocuğunuz var?
M.D: 3 çocuğumuz var. 3 yaşında bir kızımız ve 9 ve 7 yaşlarında oğullarımız var.
O.B: İki paşa ve bir sultanımız var diyebiliriz.Küçük kızımız prenses olduğunu düşünüyor. Kardeşleri ona prenses olmadığını, normal bir çocuk olduğunu söylüyorlar. Gerçi burada herkes ona prenses diye hitap ediyor.

Bu sarayda yaptığınız organizasyonlardan biraz bahseder misiniz?
M.D: Türk misafirlerle ilgileniyorum, çalışma arkadaşlarımla sürekli bir çalışma ve düşünme halindeyiz. Fransa’yı Türklere daha iyi tanıtmak için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Türkiye’de Fransa’yı tanıyan ve Fransız kültürünü sevenler olduğu kadar tanımayanlar da var ama Fransa ve kültürü ile ilgililer. Toplumdaki iki kesime de hitap edecek aktiviteler düzenlemek gerekiyor. Bizi tanıyanlarla ilişkilerimizi geliştirdiğimiz kadar yeni arkadaşlar da edinmek istiyoruz. İSMEK ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte projelerimiz olacak. Kültürel konferanslarımız, Fransız filmleri aktivitelerimiz ve resepsiyonlarımız her zaman oluyor.

Fransız sineması ile ilgili nasıl bir çalışmanız var?
M.D: Fransız Kültür Merkezi’nde bir sinemamız var, “Başka Sinema” ile iş birliği yaparak birbirinden değerli Fransız filmlerinin Haziran ayı boyunca gösterimleri oldu.Büyük ilgiyle karşılanan Fransız filmlerinin gösterildiği bu programda yakın tarihli ve ödüllü 8 Fransız yapımı yer aldı. Burada seçilen filmler tamamen Fransız yapımı olmasa bile ortak yapım oluyor. Fransa’da filmleri destekleyen bir kuruluş var bu da Fransız genç yönetmenlere filmlerini çekmeleri için olanak sağlıyor.

Fransa Sarayı’nın tarihi ile ilgili neler söylersiniz?
M.D: Aslında eşim için buranın anlamı daha farklı, eşimin ataları bu sarayda daha önce yaşamış. Eşim Olivier Osmanlı devletindeki son Fransa Büyükelçisi Maurice Bompard’ın ikinci kuşak torunu. Dedesi burada bu sarayda Büyükelçilik görevini yürütmüş.
O.B: 1909’dan 1914’e kadar dedemin dedesi olan Maurice Bompard burada Büyükelçiymiş. Onun eşi büyük büyük annem Gabrielle Bompard son Halife Abdülmecid ile özel hukukları varmış. Abdülmecid çok kültürlü, Fransızca’yı çok iyi konuşan bir kişiymiş. Birlikte ‘ La Societe des Amis İstanbul’ adlı bir derneğin çalışmalarını yürütmüşler. O dönemde Fransızca çok yaygın bir dildi ve diplomatlar Fransızca’yı çok iyi konuşuyorlardı. Bu birlikte çalıştıları dernekte ünlü Fransız yazar Pierre Loti’de vardı. Bugün Fransa Sarayı’nın bahçesinde bulunan çeşme, kitabe yazısı ile birlikte son Halife Abdülmecid tarafından büyük büyük anneme hediye edilmiş. Atalarım görev sonrası Fransa’ya döndüklerinde buranın bahçesinde bulunan küçük havuzun aynısını orada yaptırmışlar. 
M.D: Bahçedeki girişi de eşimin dedesinin dedesi yaptırmış daha önce sarayın girişi Pera Caddesi tarafındaymış. 1910’da bugün sizin de girerken kullandığınız giriş inşa edilmiş.

O.B: İçeri bölümde gördüğünğüz piyano da 1913’te Fransa’dan dedemin dedesi tarafından getirtilmiş. Bugün benim çocuklarım o piyanoyu çalan 6. jenersyon. Burayı bizim için saryın dışında ev yapan işte bu tarihe dayanan anılarımız. Büyük büyük annem Gabrielle Bompart’ın günlüğü bügün bende tabi Fransızca olarak yazılmış. Fransa Sarayı’nı ve burada yaşadığı hayatı anlatmış. O yüzyılda herkes Fransızca’ya büyük önem veriyor herkes de Fransızca konuşuyormuş, bugün bir değişim olarak eşim Türkçe biliyor ve konuşuyor. 
Türkiye’de başka ne değişimler oluyor sizce?
M.D:Türkiye çok daha demokratik bir ülke haline geliyor. Bu da umut verici bir gelişme.
Geçmişte Fransa Sarayı’nda misafir ağırlanıyor muydu? Burada kimler kalmış?
O.B: Evet, İstanbul’a gelen hemen hemen önemli bütün Fransız isimler burada kalmış Biliyorsunuz eskiden ulaşım bu kadar rahat olmadığı için insanlar geldiklerinde daha uzun zaman kalıyorlarmış. Ünlü yazar Alfonse de la Martine burada kalmış ama sarayın restore edilmeden önceki zamanında. Gustave Flaubert de sarayı ziyaret eden önemli isimler arasında. Burada 16. yy.’ın sonundan beri Fransa Sarayı var, daha önce ahşap olan yangında yanmış, 18. yy.’dan sonra taş hali inşa edilmiş. Sanırım toplamda 7 kere yeniden inşa edilmiş. 
Sizce Fransız ve Türk kültürünün ortak yanları neler?
M.D: Tarihe olan ilgileri, mutfağa olan düşkünlükleri, çocuklara karşı merakları. Sanırım iki ülkenin de eğitim sistemi ile ilgili soru işaretleri var. Türkiye’de tanıştığım pek çok kişi hobi olarak tarihe meraklı. Benim de Türkçe öğrendiğim ilk kelime ‘tarihçi’ oldu. 
O.B: Türkiye tarih açısından inanılmaz zenginliklere sahip.
M.D: Gastronomi merakı çok yaygın, Osmanlı mutfağı meraklıları çok. Fransa’da da gastronomi çok önemsenen bir konu. 
O.B: Bence iki kültürün önemli bir ortak noktası da aileye verilen değer. Aile kavramı iki ülke için de önemli. Kanuni Sultan Süleyman’ın tek bir eşi oluyor, aile kavramının o dönemlerde bile önemli olduğunu görüyoruz, bu Fransa’da da böyle. Biz de çok çocuk yapıyoruz, Avrupa Birliği’nde en fazla çocuk sahibi olan, aynı zamanda da kadınların çalışma hayatına katılımın en yüksek olduğu ülke Fransa.
M.D: Genelde biz de ortalama iki çocuk yapıyoruz. Şöyle bir fark var diyebiliriz biz de eğitim seviyesi yüksek kişilerde çocuk sayısı artarken Türkiye’de tam tersi oluyor. Çalışan kadınlar Türkiye’de daha az çocuk yapmayı tercih ederken Fransa’da bu daha alışılmış bir durum. Benim üç çocuk sahibi olmama burada şaşırıyorlar. 
O.B: Burada gözlemlediğim bir şey hangi kesimden olursa olsun insanlar çocuklarına değer veriyor ve onları önemsiyorlar, bu özgüvenli çocuklar yetiştirmek için çok önemli bir nokta.

Saray’ın dekorasyonu için ne söylersiniz?
M.D: Modernizm ve gelenek bir arada. 

Duvarlardaki resimler hangi dönemden?
O.B:18 yüzyıla ait çok resim var. 17. yüzyıldan kalma büyük duvar halıları var. Güney cephesindeki terasa açılan yemek salonunun duvarlarını Josse Perrot’un tasarladığı halılar bulunuyor. 

İş dışında İstanbul’da neler yapıyorsunuz?
M.D: Istanbul çok hareketli bir şehir. İşim gerçekten çok yoğun geçiyor, geriye çok az bir zamanım kalıyor. Hafta sonları deniz kıyısına gitmeyi tercih ediyoruz.
O.B: Kişisel merakımdan dolayı türbeleri ziyaret ediyorum. Her yerde tarihi eserler var. Tarihçi olduğum için Osmanlıca da biliyorum. Geçenlerde Kilyos’a gittik, orada araştırma yaparken tasadüfen Çelik Gülersoy’un mezarına rastladım, Çelik Gülersoy İstanbul üzerine kitaplarıyla ve eski yapıların onarılması konusunda gösterdiği çabayla tanınan önemli biri. Onun mezarına rastlamam enterasan bir tesadüf, geçen sene de Büyükada’da evini ziyaret etmiştik.
M.D: Konserler gidiyoruz, geçenlerde Jehan Barbur’un konserine gittik.

Istanbul’un en sevdiğiniz bölümü hangisi?
M.D: Burası Beyoğlu.
O.B: Her semtin kendine ait bir karakteri var, hepsini tanıma şansımız yok. Ben daha önce İstanbul’da yaşadığım dönemde İstanbul Gaziosmanpaşa’ya kadardı, şimdi çok daha büyük. Çocuklarımız Kadıköy’ü çok seviyor. Vapura binmekten çok hoşlanıyorlar.
Sevdiğiniz Türk yemeği hangisi?
O.B: Geleneksel anlamda ocakbaşını çok seviyorum. Kokoreç’te çok lezzetli. İstanbul gastronomi merkezi haline gelmeye başladı.
M.D: Ben de burada balıkları çok seviyorum. Fransız lezzetlerini harika bir şekilde yapan La Petite Maison’u da Fransız lezzetlerini merak edenlere tavsiye ederim.
Projelerinizden bahseder misiniz?
Bu yaz bir 19 Haziran’da bir müzik festivali gerçekleştirdik. Hilton Dalaman’da Fransız gastronomisi üzerine bir gece gerçekleştirdik, orada Fransız lezzetlerinden oluşan özel bir menüyü konuklarımıza sunduk. Kültürel programlar yapıyoruz. Onur Haftası’nda da etkinliklerimiz oldu, film gösterisi düzenledik. Geçen sene bir ramazanda iftar vermiştik ve ardından bir caz konserimiz olmuştu. Bu sene tekrar gerçekleştirmek istiyoruz. Kardeşlik kavramı bizim için önemli biliyorsunuz, farklı düşüncelerden insanları bir araya getirmek istiyoruz. Ünlü Fransız cazcı ve piyanist Andre Manoukian’ın ve Okay Temiz’in de aralarında bulunduğu dört Türk müzisyenin sahne alacağı bir gece olacak. Kökeninde Ermeni olan piyanist sanatçının bu gecede sahne alması ayrıca anlamlı. Bu konser 10 Temmuz’da gerçekleşecek. Eylül’de pastacılık günü düzenleyeceğiz. Fransız ve Türk pastane ürünleri bir arada olacak ve baklava yapımını göreceğiz. Güllüoğlu ile ortak bir çalışma olacak. 13 Temmuz’da Ulusal bayramımızı özel bir programla kutlayacağız. 

Röportaj: Ayça BARUT TANMAN
Fotoğraf: Ertan DEMİRBİLEK

EN ÇOK OKUNANLAR

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

6 dakika okunma süresi
Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?
Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

7 dakika okunma süresi
Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil
Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

1 dakika okunma süresi
İstanbul'un Yeni Lüks Restoran Deneyimi: Bardot
İstanbul'un Yeni Lüks Restoran Deneyimi: Bardot

İstanbul'un Yeni Lüks Restoran Deneyimi: Bardot

4 dakika okunma süresi
Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler
Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

4 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR
GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ
ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN
EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

ŞAMPİYON BABALAR
ŞAMPİYON BABALAR

ŞAMPİYON BABALAR

SERRA KASLOWSKİ "TUTKU DOLU BİR HAYAT"
SERRA KASLOWSKİ "TUTKU DOLU BİR HAYAT"

SERRA KASLOWSKİ "TUTKU DOLU BİR HAYAT"

MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI
MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI

MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK
BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ
AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”
GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER
GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA
EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR
İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR