Çağdaş yazar Özge Aydın Özcan'ın bilinç akışı tekniğini dikkat çekici bir şekilde uyguladığı ilk romanı "Ufak Tefek Bir Aşk Hikayesi", 25m2 etiketiyle kitapseverler ile buluştu. Özcan, "Ufak Tefek Bir Aşk Hikayesi" romanında; gönülsüzce yaşanan hayatları, rengi akıtılmış solgun ruhları, hoyratlığı, ilkelliği ve zorbalığıyla insanı merkeze alıyor.
Özge Aydın Özcan'ın farklı bir bakış açısı ile kaleme aldığı "Ufak Tefek Bir Aşk Hikayesi", annesi tarafından istenmemiş bir insandan eski bir İstanbul mahallesindeki bakkal sahibine kadar farklı insanların bambaşka hikayelerine yer veriyor.
"Ufak Tefek Bir Aşk Hikayesi" kitabının kendine has dilini ise kitaptan alınan birkaç bölüm ile görebiliriz: "Ne annem istemiş evlenmeyi ne babam. Bomboş, sessiz ve kapkaranlık geçecek koca bir ömrü kim ister... Zaten doğurmayı da hiç istememiş annem, benden kurtulmanın yolunu aramış durmuş. Sonunda, hem de altı ayın sonunda kendini mutfak tezgahından atmış. Ama ne beni atabilmiş içinden ne de sıkıntısını. Daha kötüsü olmuş, bir fena olmuş, çok kanaması olmuş, Allah'ın sopası yok ki olmuş, bende arıza olmuş.
Eski bir İstanbul mahallesinde küçük bir bakkal dükkanı, her gününü bitsin diye geçiren otuz yedi yaşında ufacık bir adam, parça parça olmuş kocaman bir kalp... Gölgesine bile katlanamayan, ömrünü ayakları geri geri giderek harcayan birinin aşkı nereye sığar? Benliğine tahammülü olmayanın hayata tahammülü olur mu?
Hayır, ne olur yapma, bozma her şeyi. Ne olur götürme beni. Ne işine yararım ben senin, ayak bağı olurum hem. Sen git, geldiğin gibi git, Allah kahretsin, defol git, nefret ediyorum senden... Tek kelime konuşmadan yattık."