Güney Afrika'nın en eski ve en popüler şehirlerinden Cape Town, otelleri ile adeta bir cennet. Masa Dağı'nın hakim olduğu bu liman kenti, pek çok su sporu tutkununu da kendine çekiyor. Doğal güzelliklerinin yanı sıra gelişmiş gastronomi sahnesi, kültürel aktiviteleri ve üzüm bağları ile de oldukça beğeni topluyor. Butik otellerden lüks seçeneklere, modernden klasik stildeki yapılara dek Cape Town'un en iyi otelleri listesine göz atmadan seyahatinizi planlamayın.
Şehir merkezinde bir Cape Town oteli için Labotessa, kalınabilecek en büyüleyici yerlerden biri. Kilise Meydanı'nda yer alan otel, Arnavut kaldırımlı sokaklar, kiliseler ve müzelerle çevrili. Kafede, şöminenin yanında ya da asma katta oturarak aşağıdaki sokakları seyredebilirsiniz. Ayrıca terasta Güney Afrika şaraplarının tadını çıkarabilirsiniz. Masa Dağı'nı, Company's Garden'ı veya St George Katedrali'ni keşfetmek isterseniz de şehrin tüm turistik yerleri kapınızın önünde.
Instagram: @labotessahotel
The Silo Hotel, Cape Town'ın V&A Waterfront bölgesinde yer alıyor. Şehirdeki mimari açıdan en çarpıcı otellerden biri. Cape Town'un Çağdaş Afrika Sanatı Müzesi olan yeni Zeitz MOCAA'nın üstünde bulunuyor. Üst katlardan Masa Dağı'nı, Atlantik Okyanusu'nu ve aşağıdaki limanı görebilirsiniz ve bu manzaralardan en iyi şekilde yararlanmak için bir çatı katı da bulunuyor.
Instagram: @thesilohotel_
Georgian döneminden kalma 15 odalı bu zarif şehir yapısı; restoranları, barları ve iç tasarım mağazalarıyla tanınan şık ve hareketli bir semt olan Gardens'ta yer alıyor. Masa Dağı görkemli bir fon oluşturur, Lion's Head de hemen yanı başınızda. Cape Cadogan dışarıdan bakıldığında bembeyaz boyası, siyah panjurları, bakımlı bahçesi ve havuz terasıyla güzel bir özel ev gibi görünüyor. İçeri adım attığınızda ise bohem şıklığında bir dünyaya giriyorsunuz.
Instagram: @capecadogan
Mount Nelson, 1899 yılından bu yana ziyaretçilerini ağırlayan Cape Town'ın en ikonik otellerinden biri. "Pink Lady" olarak da bilinen otel, Masa Dağı'nın yamaçları ile şehrin merkezi arasında yer alıyor. Bu zarif inziva noktasında çay içmek için bir teras, gezinmek için dokuz dönümlük bahçeler ve bir spa bulunuyor. İki havuz ve bir tenis kortuna da ev sahipliği yapan tesiste, saçınızı kestirmek isterseniz bir kuaför salonu bile bulunuyor. Ziyaretçi defterinde Marlene Dietrich ve Dalai Lama gibi ünlü konukların imzalarını görebilirsiniz.
Instagram: @belmondmountnelsonhotel
Camps Bay ve Llandudno arasındaki sahil yolu bir koruma alanı, bu nedenle burada çok yapı göremezsiniz; bir tarafta sadece fynbos kaplı dağlar ve diğer tarafta Atlantik Okyanusu'nun uçsuz bucaksız genişliği. Ta ki yoldaki bir virajı dönüp adını sahile paralel uzanan On İki Havari sıradağlarından alan The Twelve Apostles Hotel and Spa'yı görene dek. Dağ yamacının kıvrımları içine inşa edilmiş olan otel, nispeten küçük bir alana sığdırılmış. Ancak odalar, ya denize ya da dağlara bakan gösterişli, eski tarz bir ihtişama sahip.
Instagram: @12apostleshotel
Clifton'ın ünlü plajlarının yukarısında yer alan bu eski sahil evinde beş süit ve iki müstakil daire bulunuyor. Ağartılmış ahşap, soluk keten ve pamuklu büyük boy kanepeler ve koltuklar, Afrika boncukları ve kabile heykelleri ile bezenmiş bir tasarıma sahip. Orijinal sahibi Jess Latimer, kiralık bir aile mülküyken burayı rahat bir sahil evi estetiğine sahip şık bir pansiyona dönüştürmüş.
Instagram: @capeviewclifton
One&Only Cape Town, birçoğu Masa Dağı'na bakan, şehrin en geniş süitlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor. Espa bakımları, canlandırıcı havuzlar ve buz çeşmeleri, dinginliğe yardımcı olan sakin su yolları ile çevrili etkileyici bir spa bulunuyor. Tesiste bulunan restoranlardan Nobu'da veya havuzun yanında palmiye ağaçlarıyla çevrili Akdeniz restoranı Isola'da yemek yiyebilirsiniz.
Instagram: @oocapetown
10 dönümlük bahçesiyle dikkat çeken The Cellars-Hohenort, otelci ve müthiş bir iş insanı olan merhum Liz McGrath'ın gururu ve sevinci. Buraya varıldığında, geniş bir alan, tertemiz çimler ve onlarca yıldır özenle yetiştirilen ağaçlar göze çarpıyor. Beyaz badanalı binalar, tertemiz ve iç açıcı bir görünüme sahip ve personel, misafirlere inanılmaz bir özen gösteriyor. Sofistike bir kır evi oteli olan The Cellars-Hohenort, şehir ve Waterfront ile güney yarımadanın plajları ve doğal güzellikleri arasında yer alıyor.
Instagram: @thecellarshohenort
Hout Bay'in deniz kenarındaki banliyöde yer alan Tintswalo Atlantic, Cape Town'da Masa Dağı Milli Parkı içinde yer alan tek lüks otel. Yüksek Chapman's Peak'in dibinde yer alan otel, hem çevredeki yamaçların hem de okyanusun inanılmaz manzaralarına sahip. Renkli süitlerde pastel duvarlar, kirişli tavanlar, avizeler ve çift koltuklar bulunuyor. Otelde bir Chefs Warehouse restoranı bulunuyor ve bu restoran o kadar popülerdir ki şu anda Cape Town ve çevresinde yedi tane daha şubesi bulunuyor. Burada, Atlantik manzaralı bir terasta restoranın imzası olan istiridye ve risotto'nun tadını çıkarabilirsiniz.
Instagram: @tintswalo_atlantic
Gösterişli Higgovale'de ormanlık bir vadinin kenarındaki bu son derece çekici küçük otel, yüksek duvarların arkasında, doğal güzelliklerle çevrili. Her odadan gökyüzünün, Masa Dağı'nın veya Lion's Head'in büyüleyici manzaraları görülüyor. Buna rağmen şehrin en iyi restoranlarına, parti mekanlarına, mağazalarına ve plajlarına birkaç dakika uzaklıkta. Avlu tarzındaki duvarlarla çevrili bahçede küçük bir havuzun yanı sıra şezlonglar veya yemek yemek için kafe masa ve sandalyeleri bulunan bir dizi açık hava dinlenme alanı bulunuyor. Yıllanmış limon bahçesi sayesinde hava narenciye kokularıyla dolu.
Instagram: @kensington.place
Merkezi İş Bölgesi'nin kalbinde yer alan bu ilginç konaklama yeri, ziyaretçilere yeni bir bakış açısı sunuyor. Şehrin zengin dokulu mimarisinin bakış açısı sayesinde, pencereler neoklasik yapılara bakıyor ve Art Deco kuleleriyle dikkat çeken üçgen Cape Dutch çatılarını görüyor. Sahiplerinin Art Deco yapıyı ve Edward Dönemi komşusunu sorunsuz bir şekilde yenilemeleri 60 yıl sürmüş ve sonuç, dünyanın hiçbir yerinde var olamayacak ama Ana Kent'in kalbinde yer alan bir otel ortaya çıkarmış. Lobide, Capetonlu seramikçi Lucie de Moyencourt'un mahalleyi gösteren mavi-beyaz Delft çinileri ve Artifact'in peluş deri kanepeleri gibi Güney Afrika markaları bulabilirsiniz. Gorgeous George adının hakkını veriyor; tam da bölgede eksikliği hissedilen türden akıllı, tasarım merkezli bir sığınak sağlıyor.
Instagram: @gorgeousgeorgecpt
İstenirse bir bütün olarak kiralanabilen iki evden oluşan Future Found Sanctuary, Masa Dağı'nın eteklerinde yer alıyor. Vadideki Maison Noir ve dağın yamaçlarındaki Villa Verte'ten oluşan bu iki mülkte toplam dokuz yatak odası bulunuyor ve iç mekanlar baştan sona şık bir tasarıma sahip. İç mimaride beton koridorlar, elle boyanmış çiçekli duvar kağıtları ve yerel sanat eserleri yer alıyor. Ormanın içindeki huzur verici bu otelde, sonsuzluk havuzları, bir yoga güvertesi ve bir dalış göleti bulunuyor.
Instagram: @futurefoundsanctuary
Ellerman House, Cape Town'un en iyi butik otellerinden biri. Lion's Head ve Atlantik Okyanusu arasında yer alan otel, etkileyici bir sanat koleksiyonuna ve dokuz binden fazla seçenek bulunan özenli bir şarap seçkisine sahip. Konukların, 19. yüzyıl manzara ressamı Thomas Bowler'ın eserlerinden daha çağdaşlarına dek sergilenen sanat eserlerini gezmelerine yardımcı olmak için kurum içi rehberler hazır bulunuyor. Ayrıca Cape Town'un en iyi galeri ve müzelerine özel turlar da düzenleniyor. Ellerman House, ayrıca bir spaya ve Atlantik'in kenarında çizgili şezlongların yer aldığı huzurlu bahçelere ev sahipliği yapıyor.
Instagram: @ellermanhousehotel
Restore edilmiş Cape Dutch mirası binalarda yer alan bu küçük otelin tarihi, 17. yüzyılın sonlarına dek uzanıyor. Aynı zamanda Steenberg, Constantia'daki en eski orijinal şarap çiftliği. Ayrıca zamanında Caherina Ras'a ait olan bu yapı, Cape'te bir kadına verilen ilk çiftlik olma özelliği taşıyor. Engebeli bir dağ arka planına sahip bir yol, girişten başlayarak değerli üzüm bağları arasında sizi dolaşmaya çıkarıyor.
Instagram: @steenbergfarm
More Quarters, süitleri, mutfakları, yemek ve dinlenme alanları ve lüks döşenmiş yatak odaları ve banyoları ile misafirlerini özel hissettirmeyi başarıyor. Kahvaltı; dergi, gazete ve taze meyve suları, smoothie'ler ve meyvelerden oluşan cömert bir büfe ile bitki dolu, botanik temalı bir alanda servis ediliyor. Her gün değişen sıcak spesiyaller menüsü, kabarık omletlerden Fransız tostuna dek uzanıyor.
Instagram: @morequarters