“Seçici İletken” Sergi ile Yeni Medyanın Hikayesi

Değişen ve dönüşen dünyada insan evrimini dijital teknolojilerin odağında sorgulayan “Seçici İletken” sergisine konuk olduk. Bir araya geldiğimiz serginin küratörü Sinan Eren Erk'ten ve seçkide eserleriyle yer alan Ahmet Rüstem ile Hakan Sorar'dan yeni medya alanında üretilen eserlerin arkasındaki hikayeleri dinledik.

YAZAR: Kübra Bıçak
ABONE OL
6 Şubat 2023 Pazartesi 10:12 | Son Güncellenme:
30 dakika okunma süresi
“Seçici İletken” Sergi ile Yeni Medyanın Hikayesi

SİNAN EREN ERK

Contemporary Istanbul Vakfı'nın Fişekhane'deki mekanında kapılarını açan "Seçici İletken" sergisinin küratörlüğünü üstleniyorsunuz. Sergi ne tür konulara odaklanıyor?

"Seçici İletken", dijitalleşmenin ve teknolojinin hem yaşamlarımızdaki hem de kendi içindeki dönüşümünü odağına alıyor. Bu konu elbette insan ve insan yaşamının çağlar boyunca dönüşümüyle de direkt olarak bağlantılı. Sergi evrim sürecini beden ve dijital teknolojiler eksenlerinde sorguluyor. Hangi yollardan geçtiğimizi, bugün nerede olduğumuzu ve nereye gidebileceğimizi sorgularken, izleyiciyi de bu konular üzerine düşünmeye davet ediyor. Türkiye'de yeni medya alanında çok güçlü, yaratıcı ve yetenekli sanatçılar var. Üstelik bu sanatçıların büyük bölümü de yurt dışında tanınıyor, eserleri ilgi görüyor. Dolayısıyla serginin küratöryel süreci, kavramsal çerçeveyi doğru şekilde ifade edebilmek adına çok detaylı ve dikkatli bir çalışmayı gerektiriyordu. Sürecin başından itibaren zihnimde canlanan sergi kurgusunu gerçekleştirebilmek için serginin yaratıcı direktörü Arda Yalkın ve Contemporary Istanbul Vakfı ekibiyle yoğun bir tempoda çalıştık. Sergide Abel Korinsky, Ali M. Demirel, Ahmet Rüstem Ekici, Ahmet Said Kaplan, Ceren Su Çelik, Candaş Şişman, Dilara Başköylü, Dist Collective, ha:ar, Hakan Sorar, Orhan Kavrakoğlu, Ozan Türkkan ve Selçuk Artut'un eserleri yer alıyor. Küratöryel anlamda bütün bu eserlerin birbirleriyle nasıl konuşacağına, nasıl bir hikaye anlatacağına ve izleyiciyle nasıl bir bağ kurabileceğine odaklandık.

Sergi bedensel evrimin dijital devrimle kesişimine ayna tutuyor. Sizce dijitalleşen dünyada insan nasıl yaşamına devam ediyor? Bu nokta sergi için seçtiğiniz başlık ne ifade ediyor?

Bizler organik bedenlere sahip canlılarız; varlığımızı sürdürmek, bilgi birikimimizi bir sonraki nesile aktarabilmek ve yaşamlarımızı kolaylaştırmak için keşifler yapıyoruz. Teknoloji işte tam burada devreye giriyor. Ateşin bulunuşuyla yapay zekanın ortaya çıkışındaki temel nedenler aslında birbirine benziyor ama sonuçları elbette kıyaslanamayacak kadar farklı. Bu evrim sürecinde bir sonraki nesile genetik kodlarımız aracılığıyla göz rengimiz, beden yapımız, fiziksel ve zihinsel yatkınlıklarımız gibi bazı özelliklerimizi aktarıyoruz. Tıpkı bir yazılımın yeni bir sürümünde olduğu gibi. Gündelik yaşamlarımızda sayısız dijital teknoloji ve yazılımla donatılmış cihaz kullanıyoruz. Onlar her yeni sürümde bize uyum sağlarken biz de yaşam alışkanlıklarımızla onlara uyum sağlıyoruz. Dolayısıyla organik ve dijital evrim bir arada varlığını sürdürüyor. Dahası da var. Tüm bu cihazlar tıpkı bedenlerimiz gibi elektriği iletiyor ve zihnimizin yaptığına benzer şekilde bilgiyi işliyor, iletiyor. Hatta bugün mükemmele yakın bir şekilde yazı yazabilen, bir başka teknolojiyi örneğin interneti kullanarak kendi araştırmasını yapabilen yapay zekâ örnekleri giderek yaygınlaşıyor. "Seçici İletken" tam olarak bu benzerliği inceleyerek dijital teknolojilerin, yazılım tarafından işlenen ve yorumlanan bilgilerin, sanatçılarla bir araya nasıl geldiğini izleyicilere güncel bir seçkiyle sunuyor. Bu sergi, her biri yeni medya alanında önemli sanatçıların tamamının 2022 yılında üretilmiş eserlerini bir araya getiren kapsamlı ve heyecan verici bir içeriğe sahip.

Teknoloji bir medyum olmaktan çıktı ve kendi medyumlarını yarattı. Dijital dönüşüm disiplinlerarası geçişte sanatçıların pratiğini sizce nasıl etkiledi?

Dijitalleşmenin yaşamlarımızdaki etkisi günden güne artıyor. Yarı iletkenlerin keşfiyle büyük bir ivme kazanan süreç, mikroçiplerin ortaya çıkışı ve nanoteknolojiyle artık cep telefonlarından, akıllı evlere kadar birçok alanda ilerleyişine devam ediyor. Bu sürecin sanattaki yansımalarına dair hayranlık uyandıran örnekleri son yıllarda daha fazla görüyoruz. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi örneklerin yanında yapay zeka yardımıyla tasarlanmış, farklı algoritmalar kullanan sanat eserleri hem fiziksel hem de dijital ortamda üretiliyor. Bunların tamamı sanatın farklı ifade biçimlerine zemin hazırlayan yöntemler ve aslında resmin, heykelin, müziğin, fotoğrafın ya da videonun sunduğu yeniliklerden farklı değil. Fakat yeni medya alanı kendi tekniklerini üretebilme potansiyelini barındırdığı için, eserlerini üretirken sanatçılara belirli bir disiplinden daha fazla olasılığı sunuyor. Resimde veya heykeldeki malzemeden kaynaklanan sınırlandırmalar bu alanda çok daha az ve bu defa sanatçılar yazılımın olanaklarından da faydalanabiliyorlar. Yeni medya sanatı bana göre, çağdaş sanatın ortaya çıkışından sonraki kırılma noktası olabilir. Makine, yazılım ve insan birlikteliğinin sanatın sınırlarını çok daha ileriye taşıyacağına inanıyorum. Bu da bence yakın bir gelecekte yeni medya alanındaki çalışmaların temelini aldığı klasik sanat disiplinlerini dönüştürecek ve bu iki alan birbirini besleyerek yeni bir dönemi şekillendirecek.

"Seçici İletken" sergisinde izleyiciyi nasıl bir düşünme tarzına davet ediyorsunuz?

"Seçici İletken" izleyiciyi çok yönlü düşünmeye teşvik eden ve bunu farklı karşılaştırmalarla yapan bir sergi. Kavramsal çerçevesindeki organik ve dijital evrim bu karşılaştırmaların temelinde yer alıyor. Sergi yerleşimi ise bu kurgunun bir başka tarafı. Fişekhane içindeki Cocoon alanı geniş bir sergi mekanı ve mimari açıdan birçok yerleştirme biçimine olanak sağlıyor. Böylece serginin kavramsal yönünü mimari plana da yansıtma şansı buldum ve sanat tarihinde mükemmeliyeti tanımlarken sıkça karşılaştığımız "altın oran" kavramını kullanmaya karar verdim. Altın oranı kısaca antik dönemlerden beri, hem sanatta hem de mimaride estetik açıdan en iyi olanı yakalamak için başvurulmuş bir ölçekleme şekli olarak tanımlamak mümkün. Görselleştirildiğinde ise bir salyangoz kabuğunun sarmalına benzer. Bu yapıdan ilhamla sergiyi iç içe geçmiş iki sarmal olarak kurgulamayı seçtim. Bunlardan biri organik, diğeri ise dijital evrimin her yeni nesilde kendini nasıl ileriye taşıdığına bir göndermeydi. Bu iki sarmalın birbirinin içine geçmesiyse, önceki soruda cevapladığım gibi makine ve insan birlikteliğini sembolize ediyor. İlk başta karşıtlık gibi gözüken şey aslında bir birlikteliğe dönüşüyor. Böylece bu mimari yapı organik ve dijital evrimin birbirini nasıl besleyerek ilerlediğini gösteriyor. Öte yandan iki sarmalın içindeki eserler de birbirleriyle kimi zaman organik-inorganik, soyut-somut, bireysel-toplumsal ilişkiler kuruyor. Hatta iki sarmalı dijital teknolojiler içinde bir öğrenme modeli olarak yakın zamanda adını daha çok duyduğumuz Çekişmeli Üretici Ağlar (GAN) içinde birbiriyle rekabet halinde ama aynı zamanda birbirini besleyen iki sinir ucu gibi bile düşünebilirsiniz. "Seçici İletken", izleyicilerin eserler karşısında vakit geçirdikçe bu ve benzeri tüm ipuçları üzerinden okuyabilecekleri yoğun bir sergi. Sergiyi şu ana kadar ziyaret edenlerden de benzer geri dönüşler alıyoruz. Dolayısıyla henüz ziyaret etmemiş olanlara ufuk açıcı ve sürprizlerle dolu bir deneyimle karşı karşıya kalacaklarını söyleyebilirim.

AHMET RÜSTEM

Dijital teknolojinin sanatına yansıması nasıl oldu? Bu süreçteki keşif yolculuğundan biraz bahsedebilir misin?

İç mimarlık ve sahne tasarımı disiplinleri ile şekillenmiş bir sanatçıyım. Bu nedenle 2000'li yılların başından bu yana 3D görselleştirme yazılımlarını kullanıyor ve bana verilen boşluklara müdahalelerde bulunuyordum. Plan ve senaryolar yerine, kendi hikayelerimi anlatmak için alanlar kurgulama konusunda dijital sahanın sonsuz potansiyelleri beni her daim büyüledi. Fiziksel bir sahne, mekan kurgulanırken zamanlama, bütçe, yerçekimi, ölçek gibi kısıtlayıcı durumlar ile baş etmek zorunda kalabiliyoruz. Oysa yerçekiminin olmadığı, materyaller ile dilediğiniz gibi oynadığınız sanal bir alanda hayal gücünüz, potansiyeliniz çok daha fazla açığa çıkıyor. Kısaca dijital araçlar ile ürettiğim eserlerde dilediğim gibi ışık, malzeme ve formlarla oynadığım alanlar yaratabiliyorum. Ek olarak teknolojik araçlar, kavramlar ile nasıl örtüşür, nasıl aynı dili konuşur bunun üzerine çalışıyorum. Örneğin, hamam serisinde antik dönem mozaiklerini oluşturan minik taş parçaları tessera'lar ve piksel'ler arasında bir bağ kurmuştum ve hikayelerim bu dil ile görsellere dönüşmüştü. Artırılmış gerçekliğin görünen ve görünmeyen arasında kurduğu köprü, hikayelerimi kurgularken eserlerimi kavramsal açıdan yeniden yorumlamamı sağlamıştı. Kısaca yenilikleri sadece bir araç olarak değil deneyimi kuvvetlendiren anahtarlar olarak kullanıyorum.

Yeni medya alanında ürettiğin eserlerindeki düşünce aktarımını ve üslubunu nasıl tanımlarsın?

Çok şanslı biri olarak arkeolojik sit alanları içerisinde büyümüş olmak; mimariye, çevreme bakışımı geliştirdi. Arkeolojik nesnelerin yüzeylerindeki hikaye anlatım metodlarından her daim büyülendim. Bir mozaik, fresk, lahit vb nesneler yüzeyleri ile bizlere çok fazla bilgi aktarmaya çalışır. Bunu yaparken kimi zaman üçüncü boyuta olabildiğince ulaşmaya çalışırlar. Mozaikler hikayeleri, renk değişimleri, izometrik geometri, gölgeler ile bir illüzyon olarak sunarken, bazı lahitler neredeyse heykel gibi detayları ile daha boyutlu olarak aktarır. Ben de bir sanatçı olarak, hem arkeolojiye farklı bir bakış geliştirme, hem de yapay zeka, artırılmış gerçeklik gibi günümüz teknolojileri ile yeni yüzeyler yaratma, var olan yüzeyin ötesine geçme ve yüzeylerde hikayeleri yeniden kurgulamanın peşine düştüm. Mimarlık ve sahne tasarımı disiplinlerinden gelmiş olmam materyal bilgimi çok geliştirdi; bu nedenle her seride malzemelerim değişebiliyor. 3D baskı, tekstil, ahşap, lazer kazımalar, karma gerçeklik gibi araç ve yöntemler hikayelerimi kurgularken eşlikçim olabiliyorlar. Son serilerimde daha çok mekan ve beden ilişkilerini araştırıyorum. "Mekanların cinsiyetleri var mıdır? Toplumsal cinsiyetin mekansal karşılıkları nelerdir?" gibi sorular ile yapıları, bölümlemeleri ve deneyimi ele alıyorum. Örneğin "Hamam" oryantalist bakıştan uzak bir yerde konumlanırken, tıpkı mozaikler gibi zeminlerde ve yüzeylerde gördüğüm anlara odaklanıyordu. 360 VR olarak deneyimlenen "Sauna" sergisinde ise Neufert standartları gibi verilerin ötesinde haz ile bir mekan nasıl şekillenir sorusuna odaklanıyordu. Son seri "Islak Hacim" ise cinsiyet ve mekan ilişkisinde tuvaletlere, kodlara ve standartlara odaklandı. Yoğun araştırma ve deneyimle şekillenen bu serilerde gözlemci olmanın yanı sıra geleceğe deneyim ve hikaye aktarmaya özen gösteriyorum.

"Seçici İletken" sergisinde hangi eserinle yer alıyorsun? Bu eserinden biraz bahsedebilir misin?

Seçici iletken sergisinde "Islak hacim" serisi için ürettiğim 10 çalışma ile yer alıyorum. Bu eserlerin Fişekhane'de yer alan tarihi hamam içerisinde konumlanması ıslak hacimler ve mimari ile kurduğu bağ adına çok değerli. Bu seri genel olarak tuvaletlere, ıslak hacimlerdeki yüzeylere, cinsiyete, geçmiş, bugün ve geleceğe odaklanıyor. Bu çalışmalardan biri ancak döndükçe görüntü oluşturan holografik bir illüzyon cihazı olan holofan'da sergileniyor. Bu fan içerisinde akışkan/hayalet bir beden gibi varlık gösteren ve 'kuir' gece hayatının önemli figürlerinden biri olan Kübra Uzun'un dijital bedeni ve benim bedenimin bir karışımı bize eşlik ediyor. "Mollusca" isimli çalışma ise tuvalet için şehir ölçeğinde kanalizasyon inşa eden ve su tüketen tek canlı olan insanı gelecekte neler bekleyebilir sorusu üzerinden şekilleniyor. Mimari standartlar her alanda bizlerle. Tuvaletler gerçekten her bedenin ölçeğine uygun mu gibi bir soru üzerinden her bedenin şeklini alan, hem pisuvar hem tuvalet formuna giren, susuz çalışan bir 'hybrid' canlı yer alıyor. Diğer yüzeylerde ise 'kuir' seramik desenlere odaklanırken video çalışmalarda ıslak hacim varyasyonlarına odaklanıyoruz. Fişekhane'de yer alan tarihi hamam şu soruya ev sahipliği yapıyor; "Anne karnından şu an deneyimlediğimiz mimariye hangi ıslak hacimlerle yolumuz kesişiyor?"

"Islak Hacim" adlı eserin Fişekhane'deki Hamam'da sergileniyor. Bu mekanı sen mi seçtin? Mekanın eserlerinle arasındaki bağlantıyı senden dinleyebilir miyiz?

Yaratıcı direktörlüğünü Arda Yalkın'ın ve küratörlüğünü Sinan Eren Erk'in üstlendiği "Seçici iletken" başlıklı sergisinde hamam, "Islak Hacim" serisi için mükemmel bir seçimdi; bu nedenle kendilerine yeniden teşekkür ediyorum. Hamam içerisine girdiğimizde ses, ışık yönlendirici olarak izleyiciyi deneyimciye dönüştürüyor ve rotayı deneyimci belirliyor. Çünkü sesler aynı uzunluklara sahip değil. Biri başlarken diğeri bitiyor. Deneyimci ışığın, mekanın ve sesin gücü ile bir seçiciye de dönüşüyor. Aynı zamanda hamamlar yapı olarak çeşitli hikayelere ve deneyimlere ev sahipliği yapmış hafızası olan mekanlar. Antik dönem hamamlarının alt yapıları, mekan/su ısıtma sistemleri günümüzde farklılaşmış olsa da günümüzün plastik izlerini eserlerde deneyimleyebiliyoruz. Aynı zamanda hamam bir mahrem alan sunuyor bu noktada da artırılmış gerçeklik, görünen ve görünmeyen arasında bağ kurarak izleyici ve eser arasındaki perdeyi aralıyor.

AR / VR teknolojisiyle ürettiğin eserler tarihi mekanda geçmişle günümüzü bir araya getiriyor. Serginin başlığından yola çıkarak bu ikilemi nasıl açıklarsın?

Artırılmış gerçeklik sanal nesneleri fiziksel ortamımızda deneyimleme metotlarından birisidir. İzleyici olmadan bu deneyimden bahsedemeyiz. Bu noktada eser görüntü olarak var iken deneyimci ile ikinci bir anlatıma geçiyor. İşlevi değişiyor. İzleyici sadece esere pasif şekilde bakmıyor ve telefonu karşısındaki eseri kayda almıyor. İkisi de eserin başka faza geçmesinde rol alan iletkenlere dönüşüyorlar. Işığın, sesin, atmosferi dönüştürdüğü en etkileyici yapılardan biri olan hamam içerisinde bu çeşitliliği deneyimlemek çok değerliydi. Kimliğin ve mekanın dönüşümünü, akışkanlığını da kavram olarak ele alabiliriz.

Sanat kariyerinde ilerleyen dönemlerde ne gibi işlere imza atmayı planlıyorsun?

Sanat benim için geleceğe bilgi ve deneyim aktarma yolculuğu. 50 veya 100 yıl sonrasında günümüze bakıldığında özellikle farklı mekanlara dair ipuçları bıraktığımı düşünüyorum. Kadınlar mahfili (Gynaeceum) ardından hamam, sauna ve tuvaleti kapsayan "Islak Hacim" ile mekan ve cinsiyet araştırmalarıma devam ediyorum. Geçtiğimiz sene Orta Kapadokya'nın önemli neolitik yerleşimlerinden biri olan Aşıklı Höyük Kazı İzleri sergisi için değerli bir projedeydik. Bu projeden ilham ile tarih öncesi dönem cinsiyet ve mekan izlerinin peşine düşeceğim. Dr. Sera Yelözer, Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran gibi değerli arkeologların yayınlarını detaylı bir şekilde okuyarak çalışmalara başladım. Seri 3D baskı, artırılmış gerçeklik gibi araçlarla şekillenecek.

HAKAN SORAR

Dijital teknolojinin, sanatına yansıması nasıl oldu? Bu süreçteki keşif yolculuğundan biraz bahsedebilir misin?

Sanat yolculuğum fotoğraf ile başlamıştı. Dijital fotoğraf düzenleme araçları ile fotoğraf ve baskı teknolojileri üzerine deneyler gerçekleştirdim. Polaroid ve Fujifilm gibi öncü markaların yeni nesil film baskı araçları ile bir yolculuğa çıkmıştım. Ardından 3D görselleştirme programlarının ve sanal kameralarının potansiyellerini keşfettim. Böylece lensler, derinlik, ışık ve dekor üzerine denemeler yaparak hikayelerimi sanal araçlar ile oluşturmaya başladım. Bu yolculuk hala devam etmekte. Yeni araçlarla doku, renk, ışık ve formlar üzerine deneylere devam ediyorum. Dijital teknolojinin sınırsıza yakın çok katmanlı yapısı eserlerimi oluştururken beni beslemeye devam ediyor.

Yeni medya alanında ürettiğin eserlerindeki düşünce aktarımını ve üslubunu nasıl tanımlarsın?

Özellikle fotoğraf sonrası eserlerime baktığımda gerçekliği taklit etme, yeniden kurgulama olarak yorumlayabilirim. Kimi zaman kendi bedenim üzerinden elde ettiğim dokuları işleyerek onları sanal dokular haline getiriyorum, kimi zaman dijitalin hazır nesnesi olarak tanımlayabileceğimiz eklentilerden faydalanıyorum. Ama çalışmalarımı başlıklar altında toplayacak olursak sürreal de hiper gerçekçi diyebiliriz. Üslubumu, bu kalıplardan bağımsız, üzerine çalıştığım kavramlar ile şekillendirdiğimi söyleyebilirim.

Dijital sanat senin için nasıl bir ifade aracı? Eserlerinde özellikle odaklandığın kavramlar neler?

Eserlerimde özellikle odaklandığım kavramların başında beden, bedenin yüzeyi, politika, cinsiyet ve onu sarmalayan yapılar geliyor. Bu yapılara kimi zaman kent ve dönüşüm estetiği ile yaklaşırken kimi zaman ten olarak yaklaşabiliyorum.

Contemporary İstanbul Vakfı'nın Cocoon'da ve Hamam'da 12 Mart'a kadar devam edecek sergisinde hangi eserinle yer alıyorsun? Eserin, hangi bakış açısını izleyiciye sunuyor?

"Float" yerçekiminin olmadığı bir ortamda yörüngede, an'da, aks üzerinde asılı kalmış bir bedenin hareketlerine ve var oluşuna odaklanıyor. Bu bedene bakınca dokuların, izlerin takibi üzerine sorular sorabiliyoruz. Bu sorular bize mekan, beden ilişkisi üzerinden değerlendirme şansı veriyor.

Bu dijital eserinde yer alan beden figürünün ifade biçimindeki anlamı ne?

Float serisinde; kadın/erkek, güzel/çirkin gibi ikilikleri aşan, belirli bir cinsiyet kimliğine oturmayan, asimetrik bir bedeni ve bu bedenin potansiyelini odak noktama alıyorum. Kafadan azade bu beden; temsiliyetten uzak, toplum tarafından inşa edilmiş ölçütlerin ötesinde kendine alan açıyor ve var oluyor.

Hızla değişen ve dönüşen teknolojide "an" senin için ne ifade ediyor? Bu eserinde zaman kavramını nasıl ele alıyorsun?

An dediğimiz şey kimimiz için bazen hatırlanan bir hatıra olabileceği gibi, kimi zaman içinden çıkılmayan bir döngü olabilir.


Fotoğraflar: Ertan Demirbilek


Contemporary Istanbul'un "Seçici İletken" Sergisi

Şubat Ayı Sergi Ajandası

Contemporary Istanbul Gecesi, Miami The Bass Müzesi'nde

EN ÇOK OKUNANLAR

Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu
Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

1 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
New York'ta Türk Gecesi
New York'ta Türk Gecesi

New York'ta Türk Gecesi

1 dakika okunma süresi
“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi
“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi

“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi

4 dakika okunma süresi
Kışa Özel Nail Art Trendi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Dior'dan Peter Lindbergh'e Saygı Duruşu
Dior'dan Peter Lindbergh'e Saygı Duruşu

Dior'dan Peter Lindbergh'e Saygı Duruşu

6. Mardin Bienali Hakkında Bilmeniz Gerekenler
6. Mardin Bienali Hakkında Bilmeniz Gerekenler

6. Mardin Bienali Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Yaz Dönemi Sergi Ajandası
Yaz Dönemi Sergi Ajandası

Yaz Dönemi Sergi Ajandası

2024 Yılının En Dikkat Çeken Sergileri
2024 Yılının En Dikkat Çeken Sergileri

2024 Yılının En Dikkat Çeken Sergileri

Pablo Picasso'nun Eserleri Musée National Picasso-Paris'te
Pablo Picasso'nun Eserleri Musée National Picasso-Paris'te

Pablo Picasso'nun Eserleri Musée National Picasso-Paris'te

Lara Sayılgan Eserleriyle Contemporary İstanbul'da
Lara Sayılgan Eserleriyle Contemporary İstanbul'da

Lara Sayılgan Eserleriyle Contemporary İstanbul'da

“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi
“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi

“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi

Arkas Sanat Alaçatı: Ege'nin Sanatla Buluştuğu Yeni Nokta
Arkas Sanat Alaçatı: Ege'nin Sanatla Buluştuğu Yeni Nokta

Arkas Sanat Alaçatı: Ege'nin Sanatla Buluştuğu Yeni Nokta

Dokuzuncu Uluslararası Sinop Bienali Başladı
Dokuzuncu Uluslararası Sinop Bienali Başladı

Dokuzuncu Uluslararası Sinop Bienali Başladı

Nisan Ayı Sergi Ajandası
Nisan Ayı Sergi Ajandası

Nisan Ayı Sergi Ajandası

Dijital Dinamizm: Ali Alışır'ın “In Motion” Sergisi
Dijital Dinamizm: Ali Alışır'ın “In Motion” Sergisi

Dijital Dinamizm: Ali Alışır'ın “In Motion” Sergisi

Sonbahar 2024 Sergileri
Sonbahar 2024 Sergileri

Sonbahar 2024 Sergileri