(10-31 Mayıs, YapıKredi Bomontiada 1. Kat Galeri)
Kezban Arca Batıbeki'nin "Pulp Fiction 3" adlı yeni kişisel sergisinde, sanatçının önceki çalışmalarının çoğunda görülebileceği gibi ilgiyi talep eden baskın imge, fantezi dünyasında olduğunu hissettiğimiz kadındır. Resim sanatında çok uzun zaman geçerli sayılan ve hakim algı "Erkekler eyler, kadınlar boy gösterir olarak tanımlanır, yani gözetleyen erkek, gözetlenen kadındır. Soyutlanan kadın nesneleşir, görsel bir nesne haline, bir görüntüye dönüşür." Kezban Arca Batıbeki, bu algının iç yüzüne işaret eder ve bir şekilde nesneleştirmenin etkisiz kılınmasına katkıda bulunur çünkü bu resimlerde kimliği belirsizleşen figür erkektir. Röntgenci, tehditkar, nüfuz edici erkek, belli belirsiz varlığıyla bir gölge gibi gezinir. Buradaki esas, sanatçının herhangi bir kimliği temsil etmek yerine, onu ustalıkla bir imgede ele geçirmesidir. Kezban Arca Batıbeki'nin "Pulp Fiction 3" sergisi, Cue Art Space organizasyonuyla YapıKredi Bomontiada 1.Kat Galeri'de açılıyor.
"No. 219", 20 Nisan 2020, iPad resmi, © David Hockney
(11 Mayıs – 22 Temmuz, Sakıp Sabancı Müzesi)
Şimdiye kadar dünyanın dört bir yanında 400'den fazla solo sergi yapan ve 500'den fazla grup sergisinde yer alan David Hockney'nin Türkiye'deki ilk sergisi, "Baharın Gelişi, Normandiya, 2020" ismiyle Sakıp Sabancı Müzesi'nde gerçekleşiyor. Daha önce Londra'daki Royal Academy'de ve Brüksel'deki Bozar'da sanatseverlerle buluşan "Baharın Gelişi, Normandiya, 2020"nin üçüncü durağı Sakıp Sabancı Müzesi. Kariyeri boyunca yeni teknolojileri ve sanat yapmanın farklı yöntemlerini araştıran Hockney, 2000'lerden beri iPhone ve iPad ile çizim yapıyor. Söz konusu teknolojik arayışının doruk noktası olan bu sergi, sanatçının baharın gelişini müjdeleyen iPad resimlerinin 116 tanesini içeriyor. Bunların tamamı 2020'de, Covid-19 salgınının ilk dönemi sırasında, Normandiya'daki evinde üretildi. Bu "resimler", Hockney'nin meyve ağaçları, çalılar, çiçek bahçeleri, gölet ve nehirler, tarlalar ve uzak tepelere uzanan bir manzarada çalıştığını; baharın senelik yolculuğunu çıplak ağaçlardan tomurcuk ve çiçeklere, bol yeşil yapraklara kadar yakaladığını gösteriyor. Sergi, baharın başından sonuna bir hikayesi, adeta bir kutlaması niteliğinde ve doğal dünyanın mucizelerini, sürekli yenilenişini, yaşam döngüsünü bize hatırlatıyor. "Baharın Gelişi, Normandiya, 2020" sergisi, 11 Mayıs – 29 Temmuz 2022 tarihlerinde Sakıp Sabancı Müzesi'nde sanatseverlerle buluşuyor.
Mahmut Karatoprak, "Portre", ahşap üzeri akrilik
(11 Mayıs – 30 Haziran, Decollage Art Space)
19. yüzyılın önemli Fransız şairlerinden, modernist estetiğin habercisi Charles Baudelaire'in aynı isimli şiirinden ilham alan "Le Voyage (Yolculuk)" başlıklı sergi, Modern Türk resminin usta sanatçılarını bir araya getiriyor. Sergi, Türk sanat tarihine iz bırakmış Selim Turan, Adnan Varınca, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Mübin Orhon, Burhan Uygur, Süleyman Saim Tekcan, Mustafa Pilevneli, İbrahim Örs, Fevzi Karakoç, Haşim Nur Gürel, Dilek Işıksel, Resul Aytemür, Mahmut Karatoprak, Kemal Önsoy, Mahir Güven, Bubi, Gülten İmamoğlu, Mehmet Güler, Atilla Atala ve Meliha Sözeri gibi pek çok sanatçının resim ve heykellerini izleyiciyle buluşturuyor. Yolculuk teması pek çok yazarın ve sanatçının üretimlerinde önemli bir esin noktası olarak karşımıza çıkar. Bu serginin de odağını oluşturan tema, sanatçıların yolculuk kavramına kendi perspektiflerinden bakışlarını bir araya getiriyor. Doğa tasvirleri, natürmortlar, at figürleri, peyzajlar, günlük yaşamdan sahneler ve portrelerin konu olduğu resimlerin yanı sıra heykellerin de yer aldığı sergi, sanatseverleri bir yolculuğa davet ediyor.
Neda İsmail Atar, "Money of Rainbow", 2022, metal plaka üzerine baskı
(12 Mayıs – 5 Temmuz, BE Contemporary)
Çalışmalarında günümüz tüketim ve endüstri toplumunun getirdiği problemleri ve insani duygular üzerinde yarattığı tahribatı ele alan Neda İsmail Atar'ın yeni sergisi "Paranın Arka Yüzü", 12 Mayıs 2022'de BE Contemporary'de açılıyor. Neda İsmail Atar, çalışmalarını farklı zamanlarda belirlediği konular üzerinden seri üretimlerle gerçekleştirmekte. Bu serilerde farklı malzeme ve teknik çözümlemeler göze çarpsa da odak noktası tüketim ve endüstri toplumudur. Sanatçı "Paranın Arka Yüzü" adlı yeni serisinde, kağıt banknotların arka yüzünü derin bir söylemi ifade etmek için yeniden yorumlamakta. Sıradan banknotların arka yüzündeki tasarım amaçlı kullanılan bir ülkeye özgü önemli kişiler, mimari yapılar veya farklı semboller gibi görsel unsurlar ve ilişkin oldukları algı ve propaganda, sanatçı tarafından kasıtlı olarak felce uğratılmıştır. Herhangi bir ülkeye ait olmayan bu banknotlarda, para ve rekabet dünyasının doğrudan veya dolaylı yollarla neden olduğu manzaralar yansıtılmıştır. Yüzyıllardır tutarlı bir şekilde varlığını sürdürmüş bu araç, insanın doğasında tahribatlara yol açmış, onu bencilleştirerek şefkat duygusunu yitirmesine sebep olmuştur.
(13 Mayıs – 2 Temmuz, x-ist)
x-ist'in genç yetenekleri bir araya getirdiği keşif serisinin yedinci edisyonu "Kesişme VII" sergisi, Büşra Çeğil, Pelda Aytaş ve Sayna Soleimanpour'un eserlerini izleyiciye sunuyor. Sosyolojik ve psikanalitik öğeler aracılığıyla üretim yapan Büşra Çeğil, nesneleri deforme ederek duygular üzerine bağlar kurduğu eserleriyle sergiye katılıyor. İğne ve ipliği kadınlığın tarihi ve kimliğini sorgulama aracı olarak kullanan Pelda Aytaş, sergideki eserlerinde kadınların, arzunun nesnesi olmaktan ziyade öznesi olabilmesinin mümkünlüğünü araştırıyor. Çoğunlukla halüsinasyonlarından aldığı ilhamla üretim yapan Sayna Soleimanpour, bedeni ve kimliği üzerinden bilinç ve uyanış konularını irdelediği ve kendisi için bir ifade dili haline gelen otoportreleriyle sergideki yerini alıyor.
(14 Mayıs – 19 Haziran, Pilot Galeri)
Pilot Galeri, 14 Mayıs-19 Haziran 2022 tarihleri arasında Özgür Demirci'nin galerideki ilk solo sergisi "Vaatler Antolojisi"ne ev sahipliği yapıyor. Sergi, sanatçının son üç yıla yayılan düşünce sürecinin ardından ürettiği video, obje ve yerleştirmeleri bir araya getiriyor. Geçmişte kalan vaatler geleceği ne kadar şekillendirmiştir? Bir toplumu inandırmak ve yönetebilmek adına verilen sözler, çoğu zaman kısa bir anın temsilinden öteye gidemez. Geçmişin sorgulanmadığı bir gelecek, toplumsal hafızanın yitiminin bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Süreci yaratan politik mekanizmanın, sorunların çözümü için sarf ettiği sözler, toplum tarafından unutulan ve unutulduğu için de benzer süreçlerin tekrarlandığı bir yapı oluşturur.
Ali Kazma, "Finis Terrae", 2019, İki kanallı senkronize HD video, 5 dk.
(14 Mayıs – 14 Ağustos, İMALAT-HANE)
Ali Kazma'nın zaman ve zaman içinde oluşan ritimlerin ve bu ritimlerin içinden çıkan videolarının oluşturduğu yeni kişisel sergisi "Zaman Zaman", 14 Mayıs'ta İMALAT-HANE'de açılıyor. İnsanın dünyayı algılama, şekil verme, değiştirme ve yeniden yaratma yöntem ve imkanları üzerine eğilen sanatçı, zamanın farklı bölünmüşlüklerine, mekan ile kurduğu diyaloğa, tanım, kişilik, kimlik olarak ifadesine alternatif perspektiflerden yaklaşıyor.
Alper Aydın, "Phreatic", 2015, Video, 9'7''
(22 Mayıs'a kadar, Versus Art Project)
Versus Art Project, Senkron 2022'ye beş sanatçının işlerinden oluşan "Dip Dalga" isimli bir çevrim içi seçki ile katılıyor. Alper Aydın, Sena Başöz, Yelta Köm, Metehan Özcan, Sibel Horada'nın işlerinden oluşan "Dip Dalga" başlıklı online video seçkisi, günümüzde dijital teknolojinin sanat ve hayat arasında kurduğu bağa dair tespit ve tahayyüllerden yola çıkıyor. Gösteri olarak videonun popülerliğinden sıyrılıp şiir, öykü, resim, heykel, sinema ve belgeselle ilişkileri bağlamında sanat olarak videonun potansiyellerinin peşine düşüyor.
Shirin Neshat, "Herbie Nelson", "Land of Dreams" serisinden, 2019
(22 Mayıs'a kadar, Dirimart)
"Land of Dreams" sergisiyle eşzamanlı olarak, Neshat'ın aynı ismi taşıyan üçüncü uzun metraj filmi de 41. İstanbul Film Festivali kapsamında üç farklı sinema salonunda gösteriliyor. "Land of Dreams" başlıklı ilk video, yerel insanları evlerinde fotoğraflamak için Batı Amerika'yı dolaşan Simin adında Iranlı bir fotoğrafçıyı takip eder. Filmin kahramanı, tanıştığı insanlara en son gördükleri rüyalarını sorar ve sonunda kendini her bireyin bilinçaltında dolaşırken bulur. New Mexico'nun muhteşem manzaralarının sinematografik görüntüleri senaryoyu tamamlar. Neshat tarafından çekilen, New Mexico sakinlerinin 111 portresinden oluşan fotoğraf yerleştirmesi, kurgusal Simin karakterinin röportajları sırasında çekmiş olabileceği fotoğraflardan oluşur. Bu portreler, farklı yaş ve cinsiyetten Yerli Amerikalılar, Afrikalı Amerikalılar ve Hispanikler gibi Amerikan kimliklerinin çeşitliliğini yakalar. Videolardaki kurgusal kahramana benzer şekilde Neshat da bu insanlara rüyalarını sorar ve bazılarını portrelerin üzerine Farsça yazılarla kaydeder. Neshat, toplumun içindekilerle dışındakiler arasında insani bir bağ kurar. İç içe geçerek birbirini tamamlayan bu işler bütünü, hayallerin birçok kişiye satıldığı ancak çok az kişiye verildiği bir ülkeyi gözler önüne serer.
(28 Mayıs'a kadar, Atelier Marvy)
Sergiye adını veren "Oyun bitti / Hadi oynayalım" ifadesi, seyircilere doğanın renkli, iyileştirici ve rahatlatıcı yanlarını hatırlatan bir vaha sunarken, aynı zamanda içinde bulunduğumuz sosyal ve politik düzene ince bir göndermede bulunuyor. Sonsuz tökezlemelerle ilerleyen bu düzenin artık bir sonunun gelmesi ve o sondan daha insancıl bir başlangıca gidilmesi temennisini ifade ediyor. Elvan Alpay'ın üslubunun belkemiği olan renkli çiçek ve hayvan desenleri tuval yüzeyinin arka fonunu oluşturuyor. Elvan Alpay'ın "Oyun Bitti / Hadi Oynayalım II" adlı sergisi, 28 Mayıs'a kadar Atelier Marvy'de ziyaret edilebilir.
(28 Mayıs'a kadar, Evin Sanat Galerisi)
Temür Köran ''Muğlak'' sergisinde, son sergilerinde olduğu gibi, dünyada ve ülkemizde yaşanan küresel olayların etkilerinin kişide yarattığı duygusal boşluk hissinden yola çıkıyor. Cesur ton kullanımının öne çıktığı resimleriyle tanınan Temür Köran, biçim ve renk birlikteliğini dinamik bir yapı ile bağlamaya devam ediyor. Köran'ın vurucu renk kullanımının dikkat çektiği tuvallerindeki desen ve yaratıcılık, ritim duygusunu harekete geçirirken, çok katmanlı bir görsellik uyandıran üretimleri de sergide yer alıyor. Temür Köran'ın savaş, salgın, göç gibi son yıllarda insanlığı büyük çapta etkileyen kavramların kendisinde yarattığı hislerden yola çıkarak, çevresinde ve anılarında var olmuş, bireyleri ve nesneleri yorumladığı "Muğlak" sergisi, 28 Mayıs'a kadar Evin Sanat Galerisi'nde görülebilir.
(29 Mayıs'a kadar, Meşher)
Deniz Artun'un küratörlüğünde gerçekleşen "Ben-Sen-Onlar: Sanatçı Kadınların Yüzyılı" sergisi yaklaşık 1850–1950 arasında Türkiye'de yaşamış ve yaratmış sanatçı kadınların eserlerinden bir seçkiye yer veriyor. Meşher'in üç katında gerçekleşen sergide, 117 sanatçıdan 232 eser yer alıyor. "Ben-Sen-Onlar", ismini Şükran Aziz'in sergideki bir eserinden alıyor. Sergi, çoğunluğu "ben"leşememiş ve dolayısıyla sanat tarihi tarafından kaydedilmemiş kadınları tek tek fark etmenin yanı sıra, kolektif bir "biz"in oluşabilme koşullarını da araştırıyor. Aynı zamanda bu sergi ile "biz"e yapılan çağrı kapsamında, Meşher ve MUBI iş birliğiyle A. Lily Aminpour, Haifaa Al-Mansour, Naziha Arebi, Kim Bora, Caroline Champetier, Barbara Hammer, Kim Cho-Hee, Joanna Hogg, Nadine Labaki, Azra Deniz Okyay, Agnès Varda ve Chloé Zhao gibi kadın yönetmenlerin filmlerinden oluşan özel bir seçki hazırlandı.
Serkan Küçüközcü, "Küre", 2022, Tuval üzerine akrilik boya
(10 Haziran'a kadar, Anna Laudel)
Serkan Küçüközcü, yaşam ve doğayla kurduğu ilişkinin bir göstergesi olarak doğal mekanları tablolarında betimlerken, peyzaj resminin çağdaş sanata bakan yüzünü vurguluyor ve dış dünyanın iç dünyamızla olan ilişkisini yansıtıyor. Hayatın olağan akışında buzdağının görünmeyen tarafında rolünü sürdüren bilinçaltı, Küçüközcü'nün fırça darbelerinde sınırsız ve zamansız ilişkilerin kurgulandığı bir düzlemde beliriyor. Bilinçaltından gün yüzüne çıkan imgelerle sanatçı, çocukluk ve masumiyeti işaret ederken; oyun, oyuncak ve hikayelere ait parçaları birer simge gibi resme taşıyor. Mekanın kendine ait gerçekliğini altüst ederek kompozisyondaki yerini alan nesne ve figürler, ıssızlık ve zamansızlık hislerini uyandırırken gerçeküstücülüğe de kapı aralıyor. Serkan Küçüközcü'nün kullandığı renkler ve figürlerle izleyiciyi yolculuğa çıkaran tablolarının bir araya geldiği "Sınır-sız Devinim" isimli kişisel sergisini, 26 Nisan – 10 Haziran 2022 tarihleri arasında Anna Laudel'de ziyaret edebilirsiniz.
Belkıs Balpınar, "Mikro-Makro (Micro-Macro)", Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz, Anna Laudel Istanbul 2022
(10 Haziran'a kadar, Anna Laudel)
Anna Laudel, geleneksel kilim dokuma tekniğini güncel sanata taşıyarak özgün işler üreten sanatçı Belkıs Balpınar'ın "Mikro-Makro" isimli kişisel sergisine 26 Nisan – 10 Haziran 2022 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Anadolu kültürünün önemli miraslarından biri olan kilim dokuma yöntemini, çağdaş sanat ve bilimle buluşturan Balpınar, hem kendilerinin hem de diğerlerinin etrafında daireler ve elipsler çizerek hareket eden mikro ve makro evrenleri, uzamdaki hareketlerin bir yansıması olarak ele alıyor.
(23 Temmuz'a kadar, Kibele Sanat Galerisi'nde)
Ressam Yalçın Gökçebağ'ın farklı dönem eserlerini bir araya getiren "Geçmiş Uzun Sürer" sergisi, 23 Temmuz 2022 tarihine kadar Kibele Sanat Galerisi'nde izleyiciyle buluşuyor. Öğretmenlik yaptığı yıllarda Anadolu yaşamını, insanını ve doğasını gözlemleme imkanı bulan Gökçebağ, tanık olduğu güzellikleri özümseyerek tuvalleri aracılığıyla bizleri büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. 60 yılı aşkın sanat hayatı boyunca ürettiği eserlerinde artık kaybolmakta olan kırsal yaşamı sanatının gücüyle birleştiriyor.
(28 Ağustos'a kadar, Borusan Contemporary)
Kalabalıklardan arınmış şehirleri ve görkemli manzaraları fotoğraflamasıyla tanınan Alman sanatçı Axel Hütte'nin eserlerinin Hans Irrek küratörlüğünde sergilendiği "Chronostasis", 30 Nisan - 28 Ağustos tarihleri arasında hafta sonları Borusan Contemporary'de ziyaret edilebilir. Axel Hütte, 2017 ve 2018 yıllarında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretleriyle Efes, Milet, Perge, Sagalassos, Hierapolis ve Afrodisias'ın da aralarında bulunduğu on dört antik kenti kapsayan rotada planlanan bir çekim dizisi gerçekleştirdi. Sanatçının inisiyatifiyle dahil olan Didim ve Milet gibi farklı yerleşimler ile birlikte proje görkemli bir "Asya Minör antik kentleri" projesine dönüştü.
George Maciunas, "Flux Pinpon", 1976
(9 Nisan 2023'e kadar, Arter)
Küratörlüğünü Emre Baykal'ın üstlendiği "OyunBu" başlıklı grup sergisi, Arter Koleksiyonu'ndan seçilen yapıtları çocukluk ve oyun kavramları etrafında bir araya getiriyor. Sergi, oyunun özgürleştiriciliğini; gerçekliği askıya alışı ve yeniden kurgulayışındaki kural tanımazlığını; gündelik olanın dışına taşma ve tamamen kendine ait bir düzen ve anlam üretme şekillerini sanat yapıtları ve bu yapıtların sundukları deneyimler bağlamında araştırmayı hedefliyor. Sanatın hem oyun kurucu hem oyun bozucu niteliklerini birlikte ele alan "OyunBu" sergisi, rekabet, gerilim, şans, taklit, ritüel, sihir, esrime ve haz gibi kavramların izini sürerken, hem yetişkinler hem de çocuklar için aslında kazananı olmayan ya da herkesin kazandığı bir oyun alanı açıyor.