Melodilerini nerede duyarsanız hemen tanıyarak, eşlik etme isteği duyarsınız. Cezayir asıllı Fransız Enrico Macias sahnede Fransızca şarkı söylerken Türk dinleyicilerinin ona Türkçe söyleyerek eşlik etmelerinden büyük bir mutluluk duyduğunu söylüyor. İstanbul’da vereceği konserde Şevval Sam ile düet yapacak olan sanatçı Ajda Pekkan’a olan hayranlığını da dile getiriyor. Dünyaca ünlü sanatçı ile müzik, başarıları ve İstanbul üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Türkçe’ye çevrilmiş pek çok şarkınız bulunuyor, 80’den fazla. Zingarella, La Guitar, Solenzara bunlardan sadece üçü, çeviriler hakkındaki düşünceleriniz nedir?
80’den fazla şarkımın Türkçe sözleri olduğunu biliyorum. Adaptasyonda Türkçeye çevrilen en çok şarkı bana ait.Türkiye'de. 3 nesile hitap ettim. Benim dinleyicilerim içinde; gençler, anne babaları ve dedeleri de var. Bu şarkılardan bence önemlileri Fikret Şeneş’in Türkçe sözler yazdığı ve Ajda Pekkan’ın okuduğu melodilerdir. Elimdeki dokümanlara bakacak olursam 17 tane Türk şarkıcısı Enrico Macias bestesi okumuş. Başarılarından ötürü hepsini kutlarım.
Şarkılarınız genellikle barış, özgürlük ve eşitlik üzerine şarkılar. Ne dersiniz sizce şarkılarınız gerçek olur mu bir gün?
Hayaller gerçek olsa bir şarkı adı galiba… Pek tabii ki şarkılarımın barış, özgürlük ve eşitlik getirmesini arzu ederim. Zaten bir şarkıcının da görevi bu değil midir? Bir yerde o sözlerle umut dağıtıyoruz. Güzel bir atasözü vardır “Umutsuz bir hayat olmaz.”
Birkaç ay önce yine İstanbul’daydınız, Nisan’da tekrar konser vereceksiniz. Türkler sizi ve şarkılarınızı çok seviyor. İstanbul’da tekrar bir konser verecek olmak size neler hissettiriyor?
17 Kasım’da 53 senedir benim menajerliğimi yapan, hemen hemen her yıl beni ülkenize getirmiş olan
Erkan Özerman’dan Zorlu Performans Sanatlar Merkezi’nde şarkı söylemem için teklif getirdi. “İstanbul’un yeni yapılmış ve en güzel tiyatro salonu, hatta bir opera salonu, dünyadaki benzerlerinin en güzellerinden, senin orada sahneye çıkmanı istiyorum.” dedi. Gerçekten muhteşem bir salon. Oraya gelen iki bin kişi, benim sadık seyircilerim. Şarkılarımın sonunda çılgın alkışlarla desteklediler. Tam 22 tane melodimi bu şekilde sundum. Bir şarkıcının hayatında yaşayabileceği en güzel anlar böyle anlar çünkü ben bu şarkıları Fransızca okuyorum, tıklım tıklım dolu olan salonda hayranlarım Türkçe okuyor. Kısacası şarkıları hep beraber okuyarak birlikte muhteşem bir koro meydana getirdik. İstanbul’da konser vermek bir ayrıcalık. 50 senedir hala gelip konser veren dünyadaki tek şarkıcıyım. Ben Fransa’dan önce Türkiye’de meşhur oldum. Gidemediğim ana vatanım Cezayir’in yerine gönlümde Türkiye’yi oturttum. Çünkü Türkler beni evlat edindiler.
20’den fazla albüme ve 10 kadar filme imza attınız, hayattaki başarınızla ilgili neler söylersiniz?
800’e yakın bestem var. Film ve televizyon dizilerim hepsini yan yana koyduğunuz zaman, ne güzel işler yapmışım diyorum. Özellikle filmlerde iyi bir komedyen olmaya gayret ettim. Gişesi çok başarılı filmler yaptık. Bir sinema oyuncusu kadar da hayranlarım oldu. Bu iki ayrı sanat dalını tek tek inceleyecek olursak pek tabii ki 40 milyondan fazla plak satmış olmam müziği çok ön plana çıkarıyor.
Yeni bir albüm yapmayı düşünüyor musunuz?
Piyasada iki tane yeni albümüm var. Biri 50.yıl anısına yapılan birçok ünlü sanatçıyla düet yaptığım albüm, kimler yok ki o albümde, Carla Bruni Sarkozy, Danny Brillant, Cali, Mickael Miro, Khaled, Sofia Essaidi, Riff Cohen, Gerard Darman, Natasha St Pier, Cobra Casay, Dani, Bruno Maman…. 12 şarkıcı bana eşlik etti. Onunla beraber piyasada olan en son plağım ise geçtiğimiz aylarda çıktı. Olympia’da 16-17 Ocak’ta verdiğim konsere yetiştirdiler. Gittiğim televizyon programlarında şarkılarımın çok beğenildiğini hissettim bu da bana büyük bir mutluluk verdi.
“Adieu Mon Pays” yani Hoşça kal Ülkem şarkınızı nasıl yazdınız, anlatır mısınız?
Adieu Mon Pays şarkısı benim ilk bestemdi. Herhalde en büyük şansım da o oldu. Dünyanın her yerinde bir numara olan bu eser 1962 yılında Ankara Radyosu’nda yılın şarkısı seçildi. O zaman radyonun Eğlence Yayınları Müdürü ve yanılmıyorsam Türkiye’nin ilk DJ’yi olan Erkan Özerman’ın üç ay içinde beni ülkenizde 1 numara yapmasına imkan verdi. Beni her zaman çok seven, bağrına basmış olan ilk ülke Türkiye’dir. Adieu Mon Pays şarkısını yaptım diye Cezayirliler bana darıldı. İşte o zaman Türkiye beni kucakladı. Evlat edindi ve baş tacı yaptı. 53 yıldır bitmeyen bir sevgiyle ülkenize her gelişimde ana vatanıma gitme mutluğunu da yaşattınız. Teşekkür ederim…
Sahnedeyken nasıl hissedersiniz?
Orası bambaşka bir dünya. Sadece Tanrı ve ben oluyorum. Kelimelerle anlatmaktan daha çok bu bir hissetme meselesidir. Şarkı söylemek benim tarzımdaki insanlar için ibadet etmek kadar önemlidir.
Pek çok kez İstanbul’a geldiniz, İstanbul’la ilgili neler söylersiniz?
50. meslek yılımı Paris Olympia konserlerimden önce Türkiye’de kutladım. İzmir Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın davetlisi olarak Dario Moreno kutlamaları için İzmir’e gittim. Yeri gelmişken söyleyeyim İzmirli Dario Moreno bana Paris’te ABC Tiyatroları’nda ilk defa sahneye çıkma şansını veren kişidir. Büyük bir ağabeylik yapmıştır. Onun sayesinde ve himayesinde Parisliler beni büyük bir tiyatronun sahnesinde ilk kez gördüler. İzmir Belediyesi’nin hazırladığı ve Dario Moreno sokağında yapılan bir davete Erkan Özerman ile beraber gittik. Sokağın başında benim ve Dario Moreno’nun heykelini gördüğüm zaman şok oldum. Ama bu şok sanki bir zafer heykeli görmenin yaşattığı şok durumuydu. Pek tabii ki ben Dario Moreno için gitmiştim. Ama onların elimde gitarımla heykelimi yaparak, sokağın diğer ucuna koymaları hiç ama
hiç beklemedik bir olaydı. 50. yılımızı doldurduğum o senede bu olay ve orada bana verilen ödüllerin yanı sıra Erkan Özerman’ın da 50. Meslek Yılı olduğu için ona verilen plaket ve ödüller bizi o gün 20’li yaşlarımıza götürecek kadar pozitif bir enerjiyle doldurdu.
20’li yaşlarınıza dönme şansınız olsaydı kendinize ne söylerdiniz?
Biraz önce söylediğim gibi 20’li yaşlara muhteşem bir enerjiyle bir günlüğüne de olsa dönebildik. Şayet o günleri tekrar yaşamak için bir şans verilmiş olsaydı teşekkür ederdim. Yaşadıklarım o kadar güzel ki...
Onun için yaşımla barışığım. Çok uzun bir yol yaptım. Sizin efsanevi şairinizin söylediği gibi “Uzun ince bir yolda” yarım asırdan fazladır yürüyorum.
Türk yemekleri ile ilgili neler söylersiniz?
Bir sırrımı vereyim, her konserden sonra kimseye belli etmeden biz gider Türk yemekleri yapan bir mutfakta kadim dostumla kuru fasulye yeriz. Birinci tercih ettiğim yemek odur.
Ajda Pekkan ile birlikte konser verdiniz. Neler söylersiniz, konserle ilgili bir anınız var mı?
Ajda Pekkan ile birkaç roman olacak bir geçmişiz var. Ama artık bu konuyu tekrar tekrar gündeme getirmek istemiyorum. O benim için çok güzel bir kadın, aşık olunacak bir kadın. Muhteşem bir şarkıcı, yorumcu
ve tanıdığım en güzel kadınlardan biri. Bu sene Olympia konserlerimde Erkan Özerman bana çok güzel bir teklifle geldi. Efsanevi sanatçınız Zeki Müren için yapılacak olan ve 13 Türk şarkıcısının katıldığı bir anı albümünde yer almamı teklif etti. Bu şarkı Zeki Müren’in sözlerini yazdığı, müziği ve Fransızcası Jacques Brel’e ait olan Ne Me Quitte Pas… Bu teklifin yanı sıra çok güzel bir hanımefendi da vardı yanında.
Kimdi o hanımefendi?
Şevval Sam'dı. Bu genç ve çok güzel hanımın aynı zamanda iyi bir şarkıcı olduğunu ısrarla üstüne basarak söyledi ve İstanbul konserimizde onunla düet yapacağımızı açıkladı. Bu da beni çok mutlu etti.
Röportaj: Petek KIRBOĞA