Tuba Ünsal ile Sohbet| Alem Dergisi

Son dönemde dizi çekimlerinden dolayı oldukça yoğunsun. Nasıl gidiyor?

Çok keyifli ve verimli gidiyor. Çok severek ve isteyerek girdiğim bir proje oldu "Gecenin Ucunda". Edebiyat uyarlamalarının sahnelenmesiyle ilgili tecrübem vardı şimdi tek fark televizyondayız. Seyirciden tepkiler almaya başladıkça çalışma verimliliğimiz de artıyor. Genel olarak müteşekkirim her şeye.

Canlandırdığın Nermin karakteri için neler söylemek istersin?

Çok üzüldüğüm, çok içimi acıtan bir kadın. Yapmak istediklerini ve hayallerini bir bavula koyup bir erkek için kapının önüne koymuş ve zamanla aşkını da yitirmiş. Kendimle benzeştirdiğim tarafları olsa da ben kendimi ve hayatımı kimsenin arkasına koymadım. Nermin gibi bir durumda kalmak birçok kadının bu coğrafyada yaşadığı şey. Eğitimlisi de eğitimsizi de erkeği ve evliliği hayallerinin ötesine koyduğunda bu hayal kırıklığını yaşıyor. O yüzden kadın her zaman üretmeli ve muhtaç olmamalı.

Kendinle karşılaştırdığında benzer yönlerin var mı karakterle?

Ben de aşık olduğumda gözü kara oluyorum ama temel değerlerimi hep en üstte tutuyorum ve kendimden başka bir güce asla sığınmıyorum. Bu da beni hep daha bağımsız ve aşk tükendiğinde giden taraf yaptı.

Seni tanıdığımızdan beri hep çalışan, üreten bir kadın var karşımızda. Seni en çok bu motive ediyor diyebilir miyiz?

Evet başka türlüsünü düşünemiyorum. Eskiden beri hep sınırlarımı genişletme ve yeni keşfettiğim alanlarda varlık gösterme derdindeyim. Çalışmadan nasıl olur bilmiyorum. Kendime de alan yaratıyorum o yüzden tükenmiyorum.

Anne, iş insanı, evlat gibi birçok role bürünüyoruz. Hiç yorulduğun ve her şeyden uzaklaşmak istediğin anlar oluyor mu, öyle durumlarda ne yapıyorsun?

Uzaklaşıyorum zaten. Bazen çocuklarımdan bile alan istediğim oluyor. Her annenin buna ihtiyacı var. Üreten kadının da kendini sıfırlaması çok mühim, aksi sürekli çalışan bir makine gibi. Ben farklı disiplinleri de sevdiğim için alan değiştirdikçe enerji yeniliyorum. Şu an uzun bir aradan sonra ekranda olduğum için müthiş heyecanlı ve motiveyim. Eskiden zorunluluktan sette olurdum kendimi de yanımdakileri de tüketirdim. Şimdi çok mutlu ve huzurluyum. Çok doğru bir zamanda büyük bir hevesle ilk oyunculuk günlerimdeki gibi işime dört elle sarılmış ilerliyorum.

Tiyatro, sinema filmi, dizi hepsinin sende yeri ayrı biliyorum ama en keyif aldığın hangisi?

Tiyatro tabii ki. Çok özel bir alanı oyunculuğun. Her şey canlı. Kalbinin ritmini sürekli karnında hissediyorsun. Hata yapma şansın yok. Çok özel rolleri oynadığım için de motivasyonum hep çok yüksek.

Yakın zamanda sürpriz projeler var mı?

Çok güzel bir reklam kampanyası geliyor. Yıllardır cildimi ve yaşsız olmamı insanlar merak etti, şimdi biraz neler yaptığımı anlatma zamanı.

Geçen yıl Bodrum'da bir davetimizde kızın Sare ile sohbet etme fırsatım olmuştu. Çok olgun, ayakları yere basan bir çocuk. Çocuklarını yetiştirirken en çok nelere dikkat ediyorsun?

Çok özel iki çocukla yaşıyorum. Şanslıyım. Benim hayatla ilgili her şeyi sorgulayan halim onlara da geçiyor. Farkındalıkları yüksek çocuklar.

Sare ve Civan'la nasıl bir ilişkin var, birlikte neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Artık her şeyi beraber yapabiliyoruz. Şu sıra çekimden dolayı yoğun olduğum için biraz özlüyoruz birbirimizi ama her ortamda eğlenmeyi biliyoruz. Olgun çocuklar oldukları için benim arkadaş grubumda da vakit geçirmekten keyif alıyorlar. Dediğim gibi çok şanslıyım.

Yoğun tempoya sahip biri olarak evde olduğunda nasıl vakit geçiriyorsun?

Spor yapıyorum. Daha uzun meditasyonlar ve ritüeller oluşturuyoruz. Çocukların hoşuna giden atıştırmalıklar hazırlıyorum. Mutlaka doğanın içinde olmaya çalışıyorum. Japonların çok çalıştıkları ve zihinlerini berraklaştırmak istedikleri dönem yaptıkları "orman banyosu" yani ormanda zaman geçirme ritüeli benim için de geçerli. İstanbul'da nefes alacak alanımız çok olmasa da olan kısıtlı yerlerde doğanın içinde olmak zihni sıfırlıyor.

Yıllar içinde nasıl bir kadına dönüştün, şu anki Tuba'dan memnun musun?

Çok! Yıllar önce bir röportajımda «Kendi üst versiyonum için çalışıyorum «demiştim bunu her geçen gün farkında bir şekilde görüyorum. En temelinde mutlu olmayı öğrendim. Bunun bir seçim olduğunun farkındayım. Kendi üzerimde çok çalışıyorum. Sürekli yeninin peşinde ve durmadan öğrenme isteği kendimden tatmin olmamı sağlıyor. İnsan kendisini sevmeyi öğrendiğinde herkesin saygı duyduğu ve sevdiği birine dönüşmek kaçınılmaz. Çocuklarımı yetiştirirken de hep merkezlerine kendilerini koymalarını sağlamaya çalışıyorum. "İnsan önce kendini sevecek" cümlesi onların da mottosu. Yavaş yavaş da içini doldurarak sarf etmeye başladıkları bir motto olmaya başladı.

Kendinde değiştirmek istediğin bir özellik var mı?

Bu soruyu üç, dört yıl önce sorsaydın sayfalarca yazardım ana şu anda olan halimden her şeyimden ve seçtiğim her şeyden çok memnunum.

Aşk nasıl hissettiriyor?

Güzel. Eğer sağlıklı bir aşksa seni yakmıyorsa çok daha keyifli. Yakan ve acıtan aşk da güzel o da seni büyütüyor. Tasavvufta okurken duyduğum bir cümle beni çok etkilemişti "Allah yanına yaklaştıracak istediği kullarının gönlüne önce aşk acısı koyarmış oradan geçenler ilahi aşkı daha iyi anlarmış" Dünyevi aşkın acısını anlamlandırmak için iyi bir tanım, insanın ruhunu sakinleştiriyor.

Çok sık hayal kurar mısın, en büyük hayalin nedir?

Çok kurarım. Aslında artık basit şekilde mutlu olmayı becerebilen birisi olmak iyi bir hayal benim için. İşimi en ideal şartlarda yapabilmek, vizyonumu geliştirmeye duyduğum tutkunun işime yansımasını görmek güzel ve ayağı yere basan hayaller. Bir de permakültür öğrenmek istiyorum. Yaşam alanımın kendi kendine yeten bir ekosistem olmasını istiyorum. Mümkün olabilecek en doğal hayatın içinde olmak ne güzel olurdu. Kendi ihtiyacım olan sebze, meyveleri yetiştirmek mesela güzel bir hayal. Hatta masal gibi...

Mutluluk senin için ne ifade ediyor, mutlu musun?

Çok mutluyum. Mutsuz olmaya ya da mutsuz seçimler yapmaya programlı biriydim. Bu çemberden çıkmam zaman aldı ama tünelin ucunda ışık varmış. Şahane bir şey sebepsiz mutlu olmak. Benim dünyaya geliş amacımın insanlara mutluluk saçmak olduğunu biliyorum. Çocukken de öyleydi, herkesi mutlu etmek için müthiş bir çaba gösterirdim. Şimdi ilk önce kendimi mutlu ediyorum sonra başkalarını. Katıldığım bir seminerin sonunda herkese yaşam amaçları dağıtılmıştı. Benimkisi mutluluk saçmak ve yaymaktı. Rehber bunu söylediğinde gözlerim doldu ve bunu biliyordum ama onaylanmış olması çok daha etki yarattı kendi hayat yolculuğumda.

Sınırlarını zorlamayı sever misin?

Sanırım bunun sözlük anlamı Tuba olabilir. Her zaman, her noktada sınırlarımı genişletmeyi seviyorum.

Seni şu hayatta en çok ne zorluyor?

Kalabalık yaşamak ve her şeyi organize etmeye çalışmak. Herkese yetmeye çabalamak.

Kadınlar için 40 yaş önemli bir dönüm noktası derler. Sen ne düşünüyorsun?

Ben 50'leri merak ediyorum. Her dönem bir öncekinden daha güzel geçiyor.

En sevdiğin mevsim hangisi? Sonbahar nasıl geçiyor?

Yaz. Ben yaz insanıyım. Sonbaharı da seviyorum içime dönmemi yazın neşesinden sıyrılıp üretmek için alan yaratmamı sağlıyor.

Portonovi'de senin enerjinle çok keyifli bir çekim gerçekleştirdik. Çekimle ilgili neler söylemek istersin?

Çok tatlı bir ekiptik. Hep aynı insanlarla çalışıyorum genelde. Bu sefer kabuğumdan çıktım iyi ki de öyle olmuş. Bu arada şunu da belirtmek isterim Portonovi Resort ekibi ve Next Phase Danışmanlık'tan Pınar Kartal Timer müthiş bir ev sahibiydi.

Portonovi deneyimin nasıldı, hoşuna giden detaylar nelerdi?

Ben Montenegro'ya daha önce iki kere gittim. Müthiş bir doğa. Kotor ve kara ormanlar çok etkileyici. Portonovi Resort'un bünyesinde çok iyi restoranlar var. Çevresinde çok güzel sahil kasabaları var. Her sene gitmek isterim.