Aziz Sancar aldığı Nobel ödülü ile ülkemizin gururu oldu ve bilimin önemini bir kez daha düşündürdü. Kuzey Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde ders veren profesör ödülünü aldıktan sonra onu Anıtkabir’e götürmek istedi. Aldığı ödülü cumhuriyet sayesinde aldığını söyleyen Aziz Sancar bilim dalında ilk Nobel ödülü olan kişi olarak tarih yazdı. Türkiye’ye gelen başarılı bilim adamı ile bir araya gelerek üstün başarısını ve merak ettiklerimizi konuştuk.
Türkiye’de Aziz Sancar ismini bilmeyen kalmadı. Ne kadar takip ediyorsunuz bilemiyoruz ama ilk defa bir bilim adamı bu kadar çok konuşuldu. Çok özel bir ödül aldınız. 2 haftadır Türkiye’desiniz nasıl geçiyor günleriniz?
Çok yoğun geçiyor, medyayı takip etmiyorum çünkü etkilenmek istemiyorum, kendimi büyük görmek istemem. Gençlere etki edebilmiş olmak beni çok mutlu ediyor.
Nobel ödülü aldığınızı ilk nasıl öğrendiniz?
Sabah 5’te telefon geldi. Eşim açtı telefonu, Stockholm’den arıyoruz demişler, o da beni uyandırdı. Önemli bir telefon var dedi. Karşı taraftaki ses Nobel ödülünü aldığımı söyledi ben de gerektiği gibi teşekkür etmeye çalıştım.
Nobel madalyanızı ve sertifikanızı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a teslim ederek Anıtkabir’i ziyaret ettiniz, duygularınız paylaşır mısınız?
Bu ödül cumhuriyet sayesinde kazanıldı. Cumhuriyete ve Atatürk’e layık bir ödül oldu. Bu ödülün Türk gençlerine ilham vermesini diliyorum. Bu ödül umarım gençlerimize ilham olur ve gençlerimiz başka Nobel ödülleri alarak Anıtkabir’e götürürler.
Tükiye’de medyada çıkan ilk fotoğrafınızda üzerinizde tuğralı bir kravat, ceketinizde Atatürk rozeti ve Türk bayrağı var. Bu durum kamuoyuna “Bir bilim adamı milliyetçi olur mu?” sorusunu sordurdu. Sizce bir bilim adamı evrensel yönü ile mi ortaya çıkmalı, milliyetçi olması doğru olmayan bir tavır mıdır?
Tabii ki hayır. Amerika’da dünyanın her yerinden gelen bilim adamı var. Hindistan’dan, Pakistan’dan, Çin’den yani dünyanın her yerinden bilim adamı mevcut. Benim labaratuarımda 6 farklı ülkeden bilim insanı var. Herkes ülkesine çok bağlı. Benim de memleketime olan bağlılığım çok doğal. Tarihimizle gurur duymak, kültürümüze sahip çıkmak çok olağan bir durum, bunun bilim adamı olmakla bağdaşmayan bir yönü yok.
Sizin tarihi çok sevdiğinizi biliyoruz, bugün Topkapı Sarayı’nda buluşmayı seçmemizin sebebi sizin tarihe olan özel ilginiz sebebei ile oldu. Tarihimize dair neler söylemek istersiniz?
Türkiye bu bulunduğu coğrafyaya zembille inmedi. Bizler Selçuklu’nun Osmanlı torunlarıyız ve devamında Türkiye Cumhuriyetiyiz ve hepsi ile iftihar ediyoruz. İftihar etmek yetmiyor bunu daha da ileri götürmemiz lazım. Osmanlı farklı alanlarda dünyadaki ülkelerle yarışıyordu şimdi biz de bilimle bu yarışa devam ediyoruz. Bugün artık bilimle yarışmanın önem kazandığı bir dönemdeyiz.
Ödülü almanız çok yeni, bazen insan sıcağı sıcağını bir olayın etkisini değerlendiremez ama siz 2015’te tarihten günümüze gelen başarıların son noktasısınız. İbn-i Sina, Farabi, Mimar Sinan gibi isimlerin son uzantısısınız. Yüzyıl sonra siz de onların ismi ile bir arada anılacaksınız bu nasıl bir duygu?
Çok güzel bir duygu. Osmanlı ve Müslüman ülkeler 15. yüzyıldan sonra bilim üretmemiş bunun sebebini bilmiyorum, sosyal bilimci değilim. Pek çok nedeni olabilir ama şu anda Türkiye’de bilime çok fazla ilgi var.Gençlerimizde bunu görüyorum. Tarihte uzanan zincirde bir halka olabilmekten büyük gurur duyuyorum. Gençlere hizmet ediyor olmak beni ayrıca mutlu ediyor ve duygulandırıyor.
Nobel ödülü aldıktan sonra sorumluluğunuzun arttığını düşünüyor musunuz?
İlk başta düşünmüyordum. Türkiye’de yankı bulacağını ve halkın sevineceğini tahmin ediyordum. Tebrikler geldikten sonra iki üç hafta içinde ortalığın durulacağını düşünüyordum ama bir baktım ki sadece Türkiye’den değil tüm Türk dünyasından Kosova’dan Kazakistan’a kadar büyük ilgi geldi. Bu bana büyük sorumluluk verdi. Sadece Türkiye’yi değil bütün Türk dünyasını temsil ettiğimi anladım. Kazakistan’daki arkadaşlarım bana Türk Dünyası Akademisi madalyasını sundular. Tüm Türk dünyasına karşı sorumluyum, araştırmalarıma devam etmek istiyorum ama ondan öte sorumluluğumun farkındayım ve bugün Türkiye’de olmam bu hissimin bir tezahürüdür.
Gençlere önem verdiğinizi biliyoruz neler söylersiniz?
Gençlerle olmaktan, onların sorularını yanıtlamaktan büyük mutluluk duyuyorum. Onların bilime ilgisini gördükçe yaşadığım sevinci tarif edemem. Ülkemizin bilim alanında artık daha ileri gitmesi gerekiyor.
Türkiye’de ilk defa tanınmadınız aslında 2007 yılında Vehbi Koç Ödülü’nü almıştınız ama bugün artık sizi tanımayan kalmadı. Nasıl tepkil tepkierle karşılaşıyorsunuz? Şöhret bunaltıyor mu?
Bütün halkın 7’den 70’e ilgi göstermesi beni mutlu ediyor. Özellikle gençlerin tepkileri ayrı bir mutluluk kaynağı. Bu kadar ilginin üzerimde olması da çok alışık olduğum bir durum değil diğer bir yandan.
Cumhurbaşkanı ile yaptığınız ziyarette eşinizin elini bırakmadığınız gözlerden kaçmadı. Bir bilim adamının hayatında eş fakörünün önemi nedir?
Eşimin benim başarımda katkısı büyük. Bilim yapmak kolay değil. Gece gündüz çalışıyoruz. Her kadın bu durumu kabul etmeyebilir. Kendisi de bilim insanı olduğu için bunu biliyordu ve kabul etti. Şunu da söylemek isterim eşim Türkiye’yi ve Türkleri çok seviyor. En Türk’ten daha çok Türktür. Saygı bekliyorsanız önce kendinize saygı gösterecfeksiniz. Eşim benim her zaman Türkiye ve kültürümle gurur duyduğumu gördü o da aynı bilince ulaştı. Fetih törenine katıldık bu sene İstanbul’da o benden daha heyecanlıydı.
Eşiniz Türkçe biliyor mu?
Az biliyor.
Eşinize ödülünüzü Anıtkabir’e bırakacağınızı söylediğiniz ne tepki verdi?
Eşim Cumhuriyet tarihini çok iyi bildiği için Anıtkabir’in bizim için ne anlama geldiğini, önemini biliyordu. Ödülümü oraya bırakmam onun için doğaldı.
35 yıldan fazladır bilim üzerine çalışıyorsunuz, çok çalışkan olduğunuzu biliyoruz, 536 makaleniz var. İşin manevi motivasyonunu nereden buluyorsunuz?
Motivasyonum doğanın sırlarını çözmek ve vatanıma, milletime hayırlı olmak. İnsanlığa hizmet etmek arzum var. Merak size bilim yaptırıyor. Merak varsa birçok fedakarlık yaparsınız.
Milliyetçi kimliğiniz, etnik kökeniniz sosyal medyada da çok konuşuldu, genel bir cevap vermek isterseniz neler söylersiniz?
Nobel komitesi ödülü aldığımı haber verdikten sonra ödülü açıklarken milliyetiniz için ne yazmalıyız diye sordular. Ben de Türküm dedim. Çifte vatandaşım ama Türk asıllı olduğumu bildirdiler. Sosyal medyada çok şey yazıldı bunu önemsemiyorum, bilim yapmak yerine bu konuları konuşmaya gerek görmüyorum. Mardin’e gittiğimde orada Süryani kardeşlerimle de konuştum, Avustralya’da beni görmeye gelen Süryani bir arkadaşım vardı ve tıp fakültesinde Yahudi bir arkadaşım vardı en güzel tebrikler onlardan geldi. Yahudi arkadaşım tebrik notunun sonuna “Ne mutlu Türküm diyene.” yazmış. İnsanları ayırmayı doğru bulmuyorum. Bu konularla uğraşmak sadece enerjimizi boşa harcamak.
Sizinki gibi bir başarı elde edince Cumhurbaşkanı’nın tebrik etmesi ve görüşmesi olağan bir durumdur; yalnız sizin hukukunuz biraz daha sık oldu, Amerika’da görüştünüz sonra Türkiye’de tekrar bir araya geldiniz, normalden daha fazla bir ilgi gördüğünüzü söyleyebilir miyiz?
Cumhurbaşkanı biilime çok önem veriyor ve bunu her zaman söylüyor. Bilime olan yatırımlar artıyor. Cumhurbaşkanı başarıma çok sevindi. Milliyetimle ve tarihimle övünmemi de takdir ediyor çümkü o da aynı şekilde düşünüyor.
Özel bir dostluk kurdunuz diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz. Torunu yeni doğduğunda Cumhurbaşkanına Nobel rozetimi hediye ettim ve torununun Nobel almasını diledim.
Yurt dışında sizin gibi bilim çalışmaları yürüten Türklerle çalışmalar yürütüyor musunuz?
Kendi labaratuarları olan pek çok Türk bilim adamı var ama benim alanımda çalışan yok o nedenle ortak çalışma yürütemedik. Laboratuarımda her zaman Türkler var. Doktora öğrencileri her zaman laboratuarımda bulunuyor. Her sene en az bir Türk öğrenci oluyor. Benim aldığım ödül bakterilerde ve insanlarda DNA’larda onarımın nasıl olduğu ile ilgiliydi. Şöyle bir soru geldi “Bitkilerde nasıl oluyor?” Laboratuarımda çalışan üç Türk öğrenci bu sorunun cevabını araştırıp yanıtladı. Üç hafta önce bunu yayınladık. Bakterilerde, insanlarda ve bitkilerde DNA onarımının nasıl olduğunun cevabını Türkler vermiş oldu. Bu ders kitaplarına geçecek. Bu durum beni çok sevindirdi.
DNA’nın onarımı üzerine çalışmalar yapıyorsunuz, kansere neden olan sigara ile ilgili neler söylesiniz?
Kanser ölümlerinin yüzde otuzu sigaradan kaynaklanıyor. O sebeple sigara kullanımı gerçekten çok zararlı. Ben de gençken içmiştim ama içerek aptallık yaptığımı düşünüyorum.
Uzun çalışmaların sonucunda yılgınlığa düştüğünüz oldu mu bunu nasıl atlattınız?
Evet tabii ki oldu üç şeyin yardımı oldu biri eşimin desteği, ikincisi çok inatçı olmam, yenilmeyi kabul etmemem son olarak da milletim için en iyisini yapmak istemem.
Evde sizin mi sözünüz geçiyor eşinizin mi?
Eşimin sözü geçer. Öğrencilerim Nobel almadan önce benimle daha çok tartışırdı, şimdi söylediklerimi daha kolay kabul eder oldular. Evde eşim “Çöpü çıkarır mısın?” dedi, ben de “Nobel aldım çıkaramam.” dedim. O da “Sen yine de çıkar.” diyince onu dinledim. Evde eşimin sözü geçer.
Sevdiğiniz türküler var mı?
Sevindiğim zamanlar Üsküdar’a Giderken’i söylerim, üzüldüğümde Uzun İnce Bir Yoldayım’ı söyler bazen de ağlarım. 1970’lerde laboratuarda çalışrken ilginç bir olay oldu. Ben sevinçliydim ve Üsküdar'a Giderken’i söylüyordum. Orada Japon bir arkadaşım şarkıya eşlik edince şaşırdım ve nereden bildiğini sordum. “1950’ler Japonya’da bu şarkı çok popülerdi.” dedi.
Yurt dışında Türk evi açmanıza neler sebep oldu?
İlk gittiğimde Amerika’ya çok zorluk çektim. İleride imkanım olursa buraya gelen Türklere yardım edeceğim demiştim. Bir vakıf kurduk böylece, Vehbi Koç Ödülümden aldığım para ve ona yaptığımız eklemeler ile Türk Vakfımızı kurduk. Eşim Türkleri benim kadar sever, ailesinden kalan mirası ekledi. Türk hocalar orada kalıyor, Türkiyemizi tanıtıyoruz, konfereanslar düzenliyoruz. Türk yemekleri dersi veriyoruz. Türk öğrencilere yardımcı olduğumuz gibi Türkiye’yi tanıtıyoruz.
En sevdiğiniz yemek hangisi?
Ankara simidini ve Aydın incirini çok severim.
Eşiniz Türk yemekleri yapar mı?
Evet, yapar.
Geçmişinizi değerlendirince ne söylersiniz?
Tıp fakültesini bitirdiğimde Mardin Savur’da doktorluk yaptım ve çok küçük çocukların hayatını kurtardım. Bu beni çok tatmin etti, çok mutlu iki yılım oldu. Belki de orada yaşayıp oradaki insanlara faydalı olabilirdim diye hayıflanırım. Bir daha dünyaya gelsem öğretmen olmak isterim. Öğretmenlerin değeri ölçülemez. Ben ne yaparsan birinci olmak isterim. Çöp toplasam çöp toplamada birinci olmak isterim. Benim Amerika’ya gidişim bilim alanında o dönem Türkiye’de yüksek kalitede bilim yapamayacak olmamdı. En iyisini yapmak için Amerika’ya gittim.
Bilim insanı olmak için kendinizi bilime adayın demiştiniz, bilim adamı kendini işinin dışında besleyebilir mi yoksa sadece işine mi odaklanması gerekir?
Nobel almış bir çok bilim insanı tanıdım herpsi farklı kişilikteydi. Biri operaya tutkundu mesela, ben öyle değilim ben çalışmaktan başka bir şey yapmadım. Amerika’da doktoramı yaparken gece gündüz labarotuarda çalıştım. Orada uyudum. Evlendikten sonra bile her gün 18 saat laboratuarda çalıştım, çok odaklandım ama herkesin böyle olması gerekmez bu benim yolumdu.
Örnek aldığınız bir kişi oldu mu? Bir rol model?
Annem babam okuma yazma bilmezdi. Annem çok akıllıydı ve bizi okutmak için elinden geleni yaptı. Babam çok çalışkan bir insandı. Benim rol modelim oydu, ben çalışmaya çok önem verdim. Nobel’den sonra çok ödül aldım, İsveçli Türk işçiler bana bir plaket verdi o benim için çok özel bir ödüldü.
Babanızla ilgili anılarınızda neler var?
Babam çok konuşmazdı, o davranışı ile örnek oldu. Babam hiç kahvede vakit geçirmedi yaşıtları gibi. Tarlada çalışır eve gelirdi. Bizi gördüğünde bizi çalıştırırdı, boş oturmamızı istemezdi.
Genç anne babalara ne önerirsiniz?
Çocuklarına çalışmanın önemini ve vatan millet sevgisini öğretsinler. İnsanın manevi yönünün olması başarıya gitmesine vesile olur. Çocukları ile zaman geçirsinler. Ben ilkokulda hep top oynardım, çocukken çocukluk yaşanmalı.