Zambiya'nın bereketli topraklarından çıkarılan 6.225 karatlık olağanüstü bir ham zümrütten doğan Chopard Insofu koleksiyonu, ismini Bemba dilinde "fil" anlamına gelen Insofu taşından alıyor. Yalnızca devasa boyutuyla değil, taşıdığı anlamla da Chopard'ın vizyonunu simgeliyor. Ham bir taşla yola çıkmak, bir mücevher evinin alışıldık rotasının çok ötesinde bir meydan okuma. Oysa Chopard, 2017 yılında Garden of Kalahari koleksiyonuyla bu bilinmezliğin zarafetini çoktan benimsemişti. Insofu projesi ise bu yaklaşımı daha da ileri taşıyor: kesilmemiş, işlenmemiş bir zümrütle, yolculuğun en başından itibaren süreci elinde tutarak, izlenebilirliği ve etik kaynak kullanımını garanti altına alıyor.
Chopard'ın Cenevre'deki atölyelerinde, dünyanın en usta taş kesicileri eşliğinde neredeyse bir yıl süren titiz bir çalışma sonucu Insofu, içindeki potansiyeli açığa çıkarıyor ve tam 850 karatlık, kusursuz zümrütler yeni bir yolculuğun kapılarını açıyor. Koleksiyonun merkezinde yer alan fil kolye, doğrudan taşıdığı isme gönderme yaparken, detaylarda ustalığın ve anlamın birlikteliğini gözler önüne seriyor: yukarıya kıvrılmış bir hortum şansın ve bereketin sembolü zümrütler ve pırlantalarla bezeli uzun bir zincir üzerinde asılı duruyor.
Bu kolye yalnızca görsel olarak değil, simgesel olarak da koleksiyonun kalbini temsil ediyor. Koleksiyonda yer alan 15 eşsiz parça beş çift küpe, dört kolye, üç yüzük, bir bileklik ve bir mücevher saat Art Deco'nun geometrik zarafetini, doğadan ilham alan organik formlarla bir araya getiriyor. Francis Scott Fitzgerald'ın "The Great Gatsby" romanındaki şatafatlı 1920'ler ruhunu taşıyan uzun kolyeler, iri taşlarla bezeli yüzükler ve pastel tonlu incilerle dengelenmiş canlı zümrütler...
Her parça, dönemin zarif aşırılığını bugünün etik duyarlılığıyla yeniden yorumluyor. En dikkat çekici parçalardan biri, dört kolyeden oluşan set. Zarif bir pırlanta choker, tam ortasında 2.50 karatlık kare kesim bir zümrüt taşırken; ikinci kolye pembe safirler ve zümrütlerle bezeli bir 15.53 karatlık sekizgen taşla öne çıkıyor. İnci, zümrüt ve pırlantanın akışkan birleşimiyle oluşturulan uzun kolye ve narin pembe incilerden oluşan sautoir, koleksiyonun çok katmanlı, çok yönlü doğasını gözler önüne seriyor.
Ve elbette, koleksiyonun ismini taşıyan "fil" figürünün ardında yatan daha derin bir anlam var: Caroline Scheufele'nin, Asya'da fillerin yaşam alanlarını korumak amacıyla faaliyet gösteren Elephant Family adlı sivil toplum kuruluşuyla başlattığı iş birliği. Her satıştan elde edilen gelirin bir kısmı, bu özel oluşuma aktarılıyor.