Farklı kültürel ögeleri harmanlayıp yenilikler yaratmanın bir tutku, bir yaşam biçimi olduğunu dile getiren Erol Sağmanlı'nın yolu Urart ile 1984 yılında kesişmiş. 1972 yılında Kabaş ailesinin kurduğu markayı 1985 yılında devralan Sağmanlı, zamansız tasarımlara imza attıklarını vurguluyor. Sağmanlı ile Urart'ın dünden bugüne yolculuğunu ve 50. yıla özel hazırlanan Siren koleksiyonunu konuştuk.
Ben lisans eğitimimi Philadelphia'daki Wharton School, University of Pennsylvania'da ekonomi bölümünde, yüksek lisansımı London School of Economics'te tamamladım. O dönemlerde de tasarım, estetik ve sanata ilgim vardı. Zaman içinde estetik birikimlerim ve gözlemlerimle farklı kültürel ögeleri harmanlayıp yenilikler yaratmak benim için bir tutku, bir yaşam biçimi halini aldı. O dönemde yollarımız Urart ile kesişti. Bugün de yaratıcı tutkularımı harekete geçiren her ayrıntıyı tasarımlara yansıtmayı seviyorum.
1972 yılında Kabaş ailesinin kurduğu Urart'a yurt dışına açılmak isteğiyle 1984 yılında ortaklıkla başladık. Yenilikçi ve her an güncellenen bir vizyonla, ilkelerimden ödün vermeden yaratıcı olmayı istiyordum. Urart tüm bunları kapsıyordu. Böylece bir aile yatırımı olarak 1985 yılında şirketi devraldık.
Urart, bildiğiniz gibi 1989 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin kapılarını açtığı ilk ve tek mücevher firması. O gün yıllardır gün ışığı görmemiş bu eşsiz hazinelere dokunurken inanılmaz bir heyecan hissetmiştim. Estetik ve oranlarıyla, üstelik yalnızca basit el aletleriyle üretilen gelişmiş işçiliğiyle antik çağın mücevherleri ve tasarımları gerçekten olağanüstüydü. Bugün hala o duygularla, özgün tasarımlarımız ve materyalin özelliklerine saygı duyan yüksek nitelikli işçiliğimizle bu mükemmelliği sürdürüyoruz. Bu yaklaşımımız sektörde Urart tarzı denilen bir tarz oluşmasına yol açtı. Metropolitan Müzesi, Royal Academy ve Toronto Aga Khan Müzesi'ne ürün tasarlayan ilk ve tek Türk mücevher markası olmamız... Katkıda bulunduğumuz film festivallerinin de dahil olduğu yurt içi ve yurt dışında sayısız kültür ve sanat projesi... Uluslararası birçok tasarım yarışmasında aldığımız ödüller...
Urart Sanat Galerisi'nde çağdaş Türk sanatçılarının eserlerine yer verdiğimiz sergiler; birçok kurumsal özel proje; moda, tasarım, kültür ve sanat gibi birçok alanda konularının ileri gelenleri ile farklı iş birlikleri... Urart severler ile paylaştığımız her an unutulmazdı. Yarım asırdan bu yana kültürel ve estetik mirasımızı koruyarak gelecek kuşaklara aktarma misyonunu başarıyla sürdürmekten gurur duyuyorum.
Modaya, sezona bağlı kalmadan daha çok zamansız parçalar tasarlıyoruz. Değişen trendlere saygı duymak da işimizin gereği. Her zamanki gibi yüksek nitelikli Urart el işçiliğiyle üretilen, ihtişamlı tasarımların yanı sıra gençlerin beğenisine yönelik renkli, yalın parçaların da yer aldığı modern, kolaylıkla kombinlenen tasarımlar... Türkçe'ye "zamansız" diye çevirilen "timeless" "başlangıcı ve sonu olmayan, ebedi, sonsuz, ölümsüz demek. Değerli olan ve özlem duyulan bu. Bir Urart tasarımında çağlardan süzülen estetik duruluğu hissedersiniz. Şatafat yerine klasik, yalın ve sofistike çizgiler, kültürel değerler ile harmanlanarak kalıcı hale getirilir. Kuşaktan kuşağa aktarılan, belli bir zaman diliminde değil, her çağ ve dönemde var olabilen tasarımlar üretiriz. Bu nedenle mücevherseverler arasında Urart ismi neredeyse bir kült!
50 yılda Türkiye'nin modern mücevher ve obje tasarımı tarihinde iz bırakan 10.000'den fazla model, 40.000'den fazla parça ürettik, yani engin bir arşivimiz var. Geçmişten gelen ölümsüz tasarımları, daha hafif, küçültülmüş ve kolay kullanılır hale getirerek yeni bir soluk getiriyoruz. Neolitik sadelikten klasik Hitit, Frig, Urartu, Lidya, Pers, Helenistik zarafetine, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı sanatının zenginliklerine kadar birçok ikonik tasarıma çağdaş detaylar ekleyerek hayat veriyoruz. Koleksiyonlarımızı hazırlarken, takı veya objenin günlük hayatımızı beraber yaşayabileceğiniz parçalar olmasına özen gösteriyoruz. Kasadan alacağınız takılar veya sadece misafir geldiğinde dolaptan çıkaracağınız objeler değil; günlük hayatta, her zaman elinizin altında, gözünüzün önünde olacak parçalar... Geleneksel hünerlere saygı duyan, ilkelerini koruyarak sürekli gelişen, alıcının değişen eğilimlerini sezebilen, göz alıcı ve yalın tasarımlar... Urart'ın kültürleri ve çağları buluşturan bakış açısının sanat ve estetiğe değer veren yeni jenerasyona da yüksek bir tatmin duygusu sağladığını düşünüyorum. Ayrıca teknolojik ve sosyal gelişmeleri de çok yakından izliyoruz.
Nasıl ki bir insanın özü değişmez ama zaman içinde gelişir, yetkinleşir, Urart da dinamik ve farklı çizgilere açık, ancak klasik ve minimalist çizgisini kaybetmeden yeni trendlerle buluşur. Mükemmel oranlar, kusursuz işçilik, benzersiz materyal gibi estetiğin görünen unsurlarını tamamlayan öge ise Urart'ın titiz araştırmaları ve yenilikçi vizyonu.
İlk olarak 50. yıla özel tasarlanan Siren koleksiyonu ile başlayayım. Siren koleksiyonu, Urartu uygarlığındaki bir kazan kulbundan uyarlandı. 50 yıldır Urart'ın üstün tasarım gücü ve yüksek nitelikli işçiliğinin sembolü olan, yarı insan yarı kuş siren, Urart logosunda da yer alıyor. Siren koleksiyonu, yalnızca bu yıl değil, her zaman mücevherseverlerin gözdesi olacak. Zarif, anlamlı formu ile kişisel tarzınızı vurgulayan kolye, yüzük ve küpeleri, kusursuz mermer ve bronz objeleri ile Siren, ikonik bir Urart koleksiyonu. Bronz kapaklarında geyik, martı, çam, kar tanesi, melek, yelkenli gibi kişiye özel seçebileceğiniz sayısız motiflerle, Saltanat Çayı, Mistik Pathchouli, Yasemin gibi farklı doğal kokuları ile Urart mumları da benzersiz yılbaşı armağanları arasında.
Her Urart tasarımı benim için özel, ancak 50. yıla özel Siren koleksiyonunun enerjisi daha farklı. Urartu eserlerinde süslü başı, açık kanatları ile sirenler, yarı insan yarı kuş varlıklar olarak işlenir. Kanatları olduğu için göğe yani yaratıcıya ve yaratıcılığa yakın olmanın da sembolüdür. İlk günkü heyecan ile özenli araştırma, estetik kusursuzluk, yüksek nitelikli işçilik gibi, Siren de Urart'ın özgün ve yaratıcı tasarımlarının alamet-i farikası...
Kendime yakın hissettiğim kültür ve uygarlıklardan esinlenerek Urart'ta tasarımların konseptine yön vermeyi, heyecanımı ekibe aktarmayı sevdiğim gibi, koleksiyonerlik yolculuğum da aynı duygularla 1984 yılında Burhan Doğançay'ın kağıt üzeri teknik çalışmasını alırken başlamıştı. İyi bir koleksiyon içinde bir resim diğerlerinin tamamlayıcısıdır. Aynı kişinin bakış açısı ve duyguları ile seçilen eserler bir bütünlük içinde bir aradadır. Bugün iyi bir gözle iyi bir koleksiyon sahibi olduğumu düşünüyorum. Biraz önce bahsettiğim gibi Urart Sanat Galerisi'nde eserlerini de sergilediğimiz Erol Akyavaş, Burhan Doğançay, Fikret Mualla, Yavuz Tanyeli, Murat Morova, Çağrı Saray gibi çağdaş Türk sanatçıları ve kavramsal sanatın ustası kuramcı Joseph Kosuth başta olmak üzere zengin bir sanat eseri koleksiyonum var.
Alberto Giacometti'nin eserleri... Doğaya olan ilgisi ile yalın, içten gelen bir ustalıkla işlenmiş, insanın iç dünyasını yansıtan metal, bronz ve alçı heykelleri, resim ve çizimleri...