Sonbaharda Gezilecek Yerler - Avrupa Seyahat Notları

Sükunetine kavuşmuş şehirlerin yerlileriyle gurme deneyimler yaşayıp, müzik ile sanatın gezginleri olun. Kışın soğuk günleri gelmeden Avrupa'da sonbaharın tadını çıkarın.

YAZAR: Serda Büyükkoyuncu
26 Kasım 2020 Perşembe 18:40 | Son Güncellenme:
38 dakika okunma süresi

Sonbaharda Avrupa’da Gezilecek Yerler

Sarı rengin en çok yakıştığı mevsimdir sonbahar. Gizemli bir romantizmi vardır ve Avrupa’nın şehirlerini bir başka romantik yapar sonbahar… Sarının her tonunun, rüzgarın nağmeleri ile dans eden yaprakları renklendirdiği parklarda yürüyüş yapın, kalabalıkların ardından el sallayan kumsallardaki denizin melodik dalgalarını dinleyin. Haydi gelin farklı, umulmadık bir yerden başlayalım Avrupa aşkına...

Paris Gezilecek En Güzel Yerler Listesi

Paris’te yapılacaklar listesi sonbaharda çok kabarık. Luxembourg Bahçeleri gibi geniş park ve bahçelerde sonbaharın sarı renk cümbüşüne veda etmeden önce yürüyüş yapabilirsiniz.

Gündüz ve gece ayrı bir güzelliğe sahip olan Seine Nehri üzerinde gezi tekneleriyle turlayabilir, mimar Haussmann tarafından 19. yüzyılda yeniden düzenlenen geniş ve şık bulvarlarda dolaşabilir, her biri ayrı bir sanatsal şaheser olan etkileyici binalara bakabilir, Paris’i simgeleştiren Eyfel Kulesi’nin tepesine çıkabilirsiniz.

Bilinen klasikler olan Arc de Triomphe (Zafer Takı), Louvre Müzesi, Versailles Sarayı ve şehrin biricik tepesinde konuşlandırılmış Sacre Coeur’ü (Kutsal Kalp Kilisesi) ziyaret edebilirsiniz.

IX. Louis tarafından inşa edilen La Sainte Chapelle’de Noel konserleri kısa bir süre sonra başlayacak. Muhteşem vitrayların olduğu bu gotik yapıda müziğin tadını çıkarmak bile bu mevsimde Paris’e gitmek için bir neden olabilir.

Güncel mekanlardan G. Pompidou Merkezi’ni, La Defence bölgesini, kendisi belli başlı bir şehir olan P. de la Villette’teki Bilim Kompleksi’ni görebilirsiniz, ancak yerel lezzetleri tadabileceğiniz, her zevke ve bütçeye hitap edebilecek kafe ve restoranlarda soluklanmayı, üniversite denilince ilk akla gelen isimlerden biri olan Sorbonne’a uğramayı ihmal etmeyin.

Vakit kalırsa, çocukluğunuza geri dönün ve şehrin doğu çıkışındaki Disneyland’a gidin. Sanat için yaşayanlardansanız, şehirde 150’nin üzerinde sanat galerisi ve müze bulunuyor. Paris’te sonbaharı çok şık ama bir o kadar da pahalı restoranlarda uğurlamak istiyorsanız, size beş tane farklı seçenek veriyorum.

Paris’te Nerede, Ne Yenir?

TAILLEVENT

Dahi şef Alain Soliveres’in L’Etoile yakınındaki bu restoranına çok önceden rezervasyon şart. Şehrin kesinlikle en iyi Fransızı. Servis Fransızlardan beklenmeyecek kadar iyi, neredeyse kaşıkla yedirecekler. 15, Rue Lamennais, 8e. Tel: +33-1-44951501.

taillevent.com

LA TOUR D’ARGENT

500 bin şişeden oluşan bir şarap mahzenleri olduğuna inanabiliyor musunuz? Manzara da Meryem Ana’ya ithafen yapılmış Notre Dame Katedrali, önünüzde ördeğin alası. Öğle yemeklerinde fiyatlar daha insaflı. 15-17, Quai De La Tournlle, 5e. Tel: +33-1-43542331

latourdargent.com

GUY SAVOY RESTAURANT

Farklı bir Fransız mönüsü için deneyebilirsiniz. Özellikle enginar trüf çorbası bir harika. Dekorasyon Kaliforniya esintileri taşıyor. 18, Rue Troyon, 17e. Tel: +33-1-43804061

guysavoy.com

LE GRAND VEFOUR

Napolyon ve karısı Josephine’in de yemek yediği bu mekan olağanüstü dekoru ve krallara layık yemekleriyle konuklarını ağırlıyor. Hesap da dahil olmak üzere her şey sıra dışı. Palais Royal, 17, Rue de Beaujolais, Tel: +33-1-42965627

relaischateaux.com

LE JULES VERNE

Fransız yemekleri güzel olsa da bu restoranı büyüleyici kılan Eyfel Kulesi’nin üzerinde yer alması. Fonda 70’lerin dekorasyonu, Paris ayaklarınızın altında bir şekilde yemek yiyorsunuz. Tour Eiffel, 2. Kat, 7e. Tel: +33-1-45556144

Yemek sonrasında Buddha Bar’a uğrayabilirsiniz. Küba ezgileri eşliğinde bir mojito yudumlayarak Karayipler’e doğru yolculuğa çıkmak isterseniz Paris’teki adres belli: Havanita Cafe.

Paris kafeleri denilince ilk akla gelen isim olan Les Deux Magots’da kahvenizi yudumlamazsanız Paris’i yaşamamış, ruhunu hissetmemiş sayılırsınız. Burası Jean Paul Sartre ve Ernest Hemingway’in yaşadıkları dönemde, sık sık gittikleri bir mekan.

Paris’e gitmişken, en çok ziyaret edilen yer olan Notre-Dame Katedrali’ni (yılda 10 milyon ziyaretçi), en eski kilise Saint Germain des Pres’yi (1000 yıllık) ve en uzun sokak Rue de Vaugirard’ı (4.5 km.) muhakkak görün.

Paris’te Romantik Sonbahar

Paris dünyanın en etkileyici şehirlerinden biri, o kadar güzel ki Fransızların Kaf Dağı’ndaki burunları bile bu muhteşemliği gölgeleyemiyor. Işıklar şehri Paris, mimari görkemin, kültürel faaliyetlerin, moda ve yemek sanatının zirvesi olmanın bilincinde sonbaharın romantizmini de arkasına alıp ziyaretçilerini bir Latin aşığı cilvesiyle baştan çıkararak harika bir keşfe davet ediyor.

Londra Gezilecek En Güzel Yerler Listesi

Günümüzün Londra’sı çok farklı dönemlerin izlerini taşıyan bir dünya şehri ve her mevsimde ayrı güzel. Sonbaharda ise parkları adeta renk şöleninin olduğu yerler. Sarının tonlarına bulanıp negatif enerjinizden arınmak istiyorsanız, Londra bir parklar şehridir, Kensington Gardens’dan başlayıp, Hyde Park’tan geçip, St. James Park’a gider, şehir merkezinin büyük bir kısmını da görmüş olursunuz.

Londra hala anayasal monarşiyle yönetilen bir ülkenin başkenti olduğundan mıdır pek bir asil. Kraliyet ailesi ise İngiltere’nin en büyük tanıtım malzemesi, Lady Di 1997’de öldü ama gazeteleri süslemeye devam ediyor. Kraliyet sarayı Buckhingham ise sonbahar dahil her dem turistlerin kameralarına en çok konuk olan yerlerden biri. Saat 11.30’da sarayın yakındaysanız büyük bir ihtimalle muhafız değişim törenini izleyebilirsiniz.

Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri olan Londra öylesine büyük ki, gezmek için çok zamana ihtiyacınız var. Sonbaharın yağışlı günlerinden birine denk gelirseniz müzelerden başlayın.

Listeye dünyanın en büyük koleksiyonlarından birine sahip olan, Efes’teki Artemis Tapınağı’nın ve Bodrum’daki mozolenin de bazı bölümlerini bünyesinde bulunduran British Müzesi’ni koyun.

Onun yakınındaki Madame Tussauds balmumundan yapılmış ve gerçeğe çok yakın olan heykelleriyle ilginizi çekebilir.

Trafalgar Meydanı’nda bulunan Milli Galeri (National Gallery) 15 ve 19. yüzyıl arasındaki Avrupalı ressamların müthiş eserlerine ev sahipliği yapıyor. Galeride bir Türk halısına kollarını dayamış olarak resmedilmiş olan büyükelçiler, adlarını taşıyan resimde devleşiyorlar.

Londra Ziyaretinde Gezilecek En Popüler Yerler

Eğer sonbaharın son günlerinde amacınız eğlenceyse birbirine yakın olan, Soho, Leicester Meydanı ve Covent Garden yakınlarında dolaşın. Değişik insanların, farklı kültürlerin, marjinal grupların yarattığı kozmopolit havayı solumak bile bu bölgeyi ziyaret etme sebebi olabilir.

Chinatown’da Çin yemekleri yiyebilir, barlarla dolu olan sokaklardan ilerleyip tiyatrolar bölgesine geçebilirsiniz. Modası geçmiş olsa da bölgeye renk katan punklar hala etrafta dolaşıyor.

1970’lere kadar toptancı pazarı olarak kullanılan Piazza’nın bulunduğu Covent Garden, sokaklarında müzisyenlerin olduğu, açık hava kafelerinde insanların birbirlerini seyrettikleri bir mekan, şık mağazalar da bu dekora zenginlik katıyorlar.

Londra’nın finansal merkezi City’de ise aynı zamanda dünyanın en büyük kiliselerinden biri olan St. Paul’s var. 110 metre yüksekliğindeki kubbesiyle ihtişamlı bir görünüme sahip olan St Paul’s, Christopher Wren isimli mimarın en önemli eseri.

Daha ilerideyse 1894’de yapılan ve Londra’nın sembolü sayılan Kule Köprüsü (Tower Bridge) şehrin siluetine katkıda bulunuyor. Köprünün devamında, Thames Nehri kenarında dokuz yüzyıllık Londra Kulesi ( Tower of London) var. Kule 1941’e kadar özellikle monarşiye karşı gelenlerin mahkum edildiği bir yer olarak kullanılmış.

Düz bir şehir olan Londra’yı bir de tepeden görmek isterseniz, Big Ben ve Parlamento’nun karşı tarafında South Bank Centre’da bulunan London Eye isimli dönme dolaba binebilirsiniz. 135 metrelik dünyanın bu en büyük dönme dolabından şehrin eşsiz sonbahar manzaralarını görebilirsiniz.

Londra’da kraliyet ailesine yaraşır bir otel arıyorsanız en ideal adres Claridge’s (www.claridges.co.uk ). Claridge’s’de krallara layık bir servis ve ihtişamla karşılaşacaksınız. Spencer Tracy “Cennete değil, Claridge’s’e gitmek istiyorum.” demiş.

Tercihiniz şık ve gündemin çizgilerini yansıtan bir mekansa ünlü tasarımcı Hempel’ın yaratıcılığını sergilediği ve adını taşıyan Hempel’i tercih edin.

The Covent Garden Hotel ise ünlülerin ve moda gurularının rağbet ettiği çok gözde ve sıra dışı döşenmiş bir yer.

The Portobello Hotel üst kesime hitap eden Notting Hill bölgesinde bulunuyor ve müşteri portföyü gazete sayfalarını sürekli işgal edenlerden oluşuyor.

The Connaught (www.the-connaught.co.uk ) Hotel sevgilinizi alıp gidebileceğiniz ve ilgiden şımarabileceğiniz bir konaklama tesisi. Mayfair’deki otel 1897’den beri varlıklı kesime hizmet veriyor.

Eğer aristokrasiyle beraber beş çayı içmek istiyorsanız Brown’s ve Ritz Hotelleri’ni deneyin.

Bu mevsimde Londra soğuk ve yağışlı olabilir ama şehir uluslararası restoranlar konusunda çok zengin. Hemen hemen her ülkeye ve mutfağa ait restoran bulabiliyorsunuz.

Fas yemekleri yapan ve Gloucester Road’da bulunan Pasha güzel bir ortama sahip, yemekleri ise parmak yedirten cinsten.

Çok şık bir muhit olan South Kensington’daki Bibendum’da ambiyans da deniz ürünleri de çok iyi.

Covent Garden’da bulunan Joe Allen’s New York havasını soluyup yemeklerini tadabileceğiniz çok başarılı bir tesis.

Khan’s of Kensington ise dekorasyonu kitsch ama bir o kadar da otantik bir restoran. Hint mutfağının da en iyi temsilcilerinden biri, üstelik çok uygun fiyatlarla.

Türk kebaplarını özlerseniz Belgravia’daki Bosphorus şık bir muhitte güzel bir alternatif.

Gece kulüpleri için tavsiyelerim ise 65 Regent Street’te bulunan Cocoon’daki Late Lounge ile The Living Room.

Londra’da Alışveriş Yapabileceğiniz Yerler

Londra’ya bayramda alışveriş için giden beylere en iyi terzi ve gömlekçilerin bulunduğu Jermyn Street ve Saville Row’u tavsiye ederim. Yemeğe düşkün olanlar Fortnum & Mason’a girsinler. Victoria dönemine ait bir pasaj olan Piccadilly’deki Burlington Arcade ise gerçek bir alışveriş tecrübesi için ideal. Cumartesi sabahı Portobello Market ile pazar günü Camden Lock’ta bit pazarları var. Müzikseverler Covent Garden’daki Royal Opera House’da bir gösteriye gidebilir, kitap kurtları da Charing Cross Road’da dolaşabilirler. Yürüyüş içinse Sloane Street, Knightsbridge, Chelsea, King’s Road, Notting Hill, Regent Street, Bond Street, Hampsted Heath Park ve gece manzarası için South Bank ve Waterloo bana göre sonbaharın bu son demlerinde en ilginç yerler.

Londra Hakkında İlginç Bilgiler

Avrupa’nın çoğu köşesinde olduğu gibi Londra’da da hangi taşı kaldırsanız karşınıza Romalılar çıkıyor. “Geldim, gördüm, yendim.” diyen Jül Sezar, İngiltere’ye de İ.Ö. 55 yılında gelmiş. Bugünkü başkentin adını Romalılar kendi dillerine uyarlayıp Londinium demişler.

Roma Gezilecek En Güzel Yerler Listesi

Goethe, 1786 yılında geldiği Roma’yı gördüğünde “Gençlik düşlerim nihayet gerçeğe dönüştü” demiş. Bu sonbaharda siz de Goethe ile hemfikir olabilirsiniz.

Roma, İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuş bir şehir, şehri keşfetmeye önce şehrin kurulduğu tepe olan Palatinus’dan başlıyabilirsiniz. Palatinus’a giderken Venedik Meydanı’ndan geçeceksiniz. Bu isim buradaki konağın, 1455’te Venedikli bir kardinal olan Pietro Barbo tarafından yaptırılmış olmasından kaynaklanıyor.

Meydanda göze batan bir başka eser ise anıtsal Vittoriano yani İtalyan Birliği’nin kurulmasına büyük katkıları olan Savoy Kralı Vittorio Emanuele Anıtı. Kral 1878’de ölünce hem onun hem yeni kurulan İtalya Birliği’nin anısına, 1885 ile 1911 yılları arasında mimar Pietro Sacconi tarafından yapılmış. Çok merkezi bir noktada olduğu için anıtın önüne her sene kocaman bir Noel ağacı dikiliyor.

Palatinus Tepesi’nin yakınında, İstanbul’a Konstantinopolis adını veren İmparator Konstantin’in Zafer Takı var. Konstantin’in, M.S 315’te İmparator Maxentius’a karşı kazandığı zaferden sonra dikilmiş.

Yanında bulunan ve Roma’nın tarihi simgesi olan Colosseum’un esas adı Flavius Amfitiyatrosu. Colosseum, İmparator Vespasianus tarafından 72 ile 80 yılları arasında yaptırılmış. Seyirci kapasitesi 55.000 olan Colosseum, ilk önce tiyatro gösterilerini sunmak için yapılmış. Daha sonra gladyatörlerin dövüştüğü alan haline gelmiş.

Colosseum’dan yürüyerek Titus Zafer Takı’na doğru çıkabilirsiniz. Bu tak, M.S 70 yılında Yahudilere karşı kazanılan zaferin anısına yaptırılmış.

Bulunduğunuz yerden Roma Forumu’nu seyredebiliriz. Forum eski Roma’da şehrin siyasi, ticari ve hukuki merkeziymiş. Bugün kalıntı olarak gördüğünüz bu yer halkın gününü geçirdiği, toplandığı, sözleştiği cıvıl cıvıl bir alanmış.

Roma Ziyaretinde Gezilecek En Popüler Yerler

Trastevere bir zamanlar esas Romalıların oturduğu yer olarak bilinen, genç ve yabancıların çok rağbet ettiği, Roma’nın en eski ve popüler semti. Dapdaracık Orta Çağ sokaklarına dalın. Burası lokanta, butik, publarla dolup taşan, Roma’da çok sevilen, rengarenk bir yer! Sonbahar akşamları sokakları, lokanta masaları, masaların aralarında şarkı söyleyen şarkıcılar ve sürü halinde yürüyen turistlerle dolup taşıyor.

Bu sonbahar Roma’nın renkli ve şen meydanlarından Campo dei Fiori’ye de uğrayabilirsiniz. Burası gündüz saat 14.00’a kadar rengarenk bir açık hava pazarı, sonrasında ise pub, lokanta ve pizzacıları turistlerin istilasına uğruyor! Campo dei Fiori eski Roma kalıntılarının üzerine kurulmuş binaların, Orta Çağ hanlarının ve Rönesans konaklarının bir arada bulunduğu cıvıl cıvıl bir semt! Meydanın iki tarafındaki çeşmeler, Caracalla Hamamları’ndan alınmış granit havuzlardan oluşuyor. Bu meydandaki sıcak atmosferi, nefis mutfağı ve mükemmel servisiyle Ristorante Camponeschi’de (Tel: 687 49 27) bir akşam yemeği yiyebilir ya da köşesindeki Wine Bar’da bir aperitif alabilirsiniz.

Navona Meydanı, Campo dei Fiori’ye çok yakın. Ve barok dönemin en güzel örneklerinden biri. Ortada Mimar Bernini’nin dünyanın dört büyük nehrini ( Ganj, Nil, Tuna, Rio de la Plata) betimleyen çalışması ve iki yanında da çeşmeler var. Bu meydana günün her saatinde uğramak mümkün. Meydanın etrafındaki fiyatları yüksek kafe ve lokantalar devamlı açık. Sabah bir capuccino, öğle veya akşam yemeği veya sadece bir içki için buyurun. Yeter ki meydanda şöyle bir oturup sonbaharın keyfini çıkarın! Meydanın bir özelliği de eserlerini sergileyen ressamların ve karikatür yapanların burada bulunması.

Pantheon, Roma mimarisinin bir harikası olarak bugünlere kalabilmiş. Bunun sebebi, Bizans İmparatoru Foca’nın M.S 608’de Pantheon’u, Papa IV. Bonifacio’ya bağışlaması ve Papa’nın da tapınağı Meryem Ana’ya adanmış bir kiliseye çevirmiş olması. Dapdar Orta Çağ sokaklarından bu meydana çıktığınızda, böyle devasa eserle karşılaşmak Roma’nın hoş bir sürprizi.

Roma’yı bir açık hava müzesi olarak gezmeniz lazım. Her yerinde antik çağlardan kalma bir eser, çeşmeler, her biri bir sanat eseri olan kiliseler var. Hazır bu bölgeye gelmişken Roma’nın lüks otellerinden biri olan Holiday Inn Crown Plaza’nın ( Piazza della Minerva, 69. Tel: 695 201. www.hotel-invest.com) muhteşem manzaralı terasında bir kokteyl için. Post modern mimar Portoghesi’nin Fonseca Konağı’nı otele çevirmek için yaptığı tasarım görülmeye değer.

Nicola Salvi sadece Türklerin “Aşk Çeşmesi” diye tanımladığı Trevi Çeşmesi’ni 1762’de tamamlamış. O zamanlarda sanat eserlerinde tabiatı ve mitolojiyle ilgili konuları yansıtmak modaymış. Trevi bunun en güzel örneklerinden biri. Buraya gelen herkes Roma’ya yeniden dönmek için sırtını çeşmeye dönüp sağ eliyle sol omuzunun üstünden çeşmeye parayı atıyor.

Gelen Türkler ise aşk ile ilgili dilek tutup para atıyor.

Trevi’den çıkıp İspanyol Merdivenleri’ne gitmek üzere Barberini Meydanı’ndan geçin ve Via Veneto’ya çıkın. İtalya Birliği’nin kurulmasından sonra Roma’ya gelecek önemli şahsiyetleri misafır edecek çok güzel oteller bu caddede inşa edilmiş. En şık lokantaların ve otellerin bulunduğu Via Veneto özellikle 1950-60 yıllarında ‘’Dolce Vita’’nın merkeziymiş. Roma’nın gece hayatı, sinema dünyasının meşhurları ve onların peşini bırakmayan paparazileriyle dünyaca meşhurmuş! Akşam buraya gelip, Fellini’nin gözdesi Doney Cafe’de (Via Veneto, 141. Tel: 470 82 805. ya da Harry’s Bar’da (Via Veneto, 150. Tel: 484 643. www.harrysbar.it) müzik eşliğinde bir şeyler atıştırıp içkinizi içebilirsiniz. Bulunduğu cadde şehrin göz bebeği. 1958’den kalma bu restorana, ”Ben de oradaydım” demek için gidenler bile var. Akdeniz Mutfağı da var uluslararası seçenekler de.

İspanyol Merdivenleri’nin tam karşısında moda dünyasının merkezi sayılan Via Condotti gezilebilir.

Üç bin yıllık bir tarihe sahip Roma’ya aşık olmamak imkansız gibi. Hele sonbaharda her yer kızıl ve sarı renge bürününce, insanın içinden “Seviyorum seni’’ diye haykırmak geliyor! Roma’yı tersinden okuduğunuzda bir sürprizle karşılaşıyorsunuz: Amor yani AŞK...

Cebelitarık Gezilecek En Güzel Yerler Listesi

Ülke çok önemli bir stratejik pozisyonda ve Akdeniz’in girişini kontrol ediyor, o yüzden tarih boyunca savaşların kurbanı olmuş. Batı dillerinde Gibraltar olarak geçen Cebelitarık 1713’teki Utrecht Anlaşması ile İngiliz kolonisi olmuş. 1967’deki referandumla İngiliz kolonisi olarak devam etme kararı almışlar.

Ülkedeki en yüksek pozisyonda Kraliçe II. Elizabeth var. Vali kraliçe tarafından atanıyor. Dört yılda bir yapılan seçimlerle Parlamento’nun 17 üyesi belirleniyor, onlar 18. üyeyi seçip sözcü yapıyorlar.

İspanyollar yapılan anlaşmalarla Cebelitarık’ın hava sahasını kısıtlamamaya, gümrük işlemlerini hızlandırmaya karar verdiler, karşılığında da Cebelitarık’ta çalışan İspanyollar için bazı haklar kazandılar. Cebelitarık’ın İspanya ile 1,2 kilometrelik sınırı var. Cebelitarık’ta gemi hizmetleri ve kıyı bankacılığı ekonominin can damarları.

Cebelitarık’ta görülecek yerler arasında Rock of Gibraltar (Tarık Dağı), St. Michael Mağarası, Apes Den’deki Avrupa’nın yegane yabani maymunları, Mağribi (Moorish) Kalesi ve Kuşatma Altındaki Şehir (City under siege) sergisi var. 18. yüzyıldaki bir kuşatma esnasında ülkede tüneller kazılmış. II. Dünya Savaşı esnasında tünellerin uzunluğu 53 kilometreyi bulmuş. Europa Point, deniz fenerinin olduğu yer ve buradan Cebelitarık Boğazı’nı görebilirsiniz.

Ülkede altı tane plaj bulunuyor yüzmek için doğru zamanı kaçırdıysanız da paçalarınızı kıvırıp yazdan kalan ılık kumsallarda dolaşıp, sularında ıslanabilmek için hiç de geç değil. Tarık Dağı’nın doğusunda Doğu (Eastern), Katalan (Catalan), Kumlu (Sandy), batısında ise Batı (Western), Kamp (Camp) ve Küçük (Little) plajları var. Su sporları, dalma, yelken ve yunusları seyretmek için Cebelitarık ideal bir nokta. Sheppard’s, Marina Bay ve Queensway Quay isimli marinalar da ülkedeki en hareketli yerlerden.

Cebelitarık’a Nasıl Gidilir?

İspanya’daki sınır kasabasının adı La Linea ve Cebelitarık’ın merkezinden beş dakikalık yürüyüş mesafesinde. Buraya Sevilla’dan 6, Madrid’ten 7 saatte gelebiliyorsunuz. Cebelitarık Madrid’den 500 km. uzaklıkta bulunuyor. Fas’ın Tangier kentinden kalkan feribotlar da bir saatte Cebelitarık’a geliyorlar.

Cebelitarık’ta Alışveriş Yerleri

Biz Türklerin olmazsa olmazıdır alışveriş. Size bir sır vereyim. Cebelitarık’ta vergi olmadığı için Main isimli caddedeki dükkanlarda uygun fiyata parfüm, elektronik eşya, saat, gözlük, deri eşya ve mücevher alabilirsiniz. Her ne kadar vergisiz diye de geçse bazı mallar diğer Avrupa ülkelerine göre daha pahalı olabiliyor. Ana caddede Marks & Spencer, Dorothy Perkins ve Body Shop gibi İngiliz mağazaları var. Perşembe günleri dükkanlar geceleri de açık.

Cebelitarık Tarihi - Tarık Dağı

Cebelitarık, Tarık Dağı demek. 711 yılında, Tarık bin Ziyad, Akdeniz’in Atlas Okyanusu’na açıldığı bu Boğaz’dan peşinde ordusuyla İber Yarımadası’na geçmiş. Sonra da dönmek yok deyip gemileri yakmış. Karşısına çıkan Rock of Gibraltar’a da adı verilmiş.

Berlin Gezilecek En Güzel Yerler Listesi

Sonbaharda yolunuz bu başkente düşerse şehrin en hareketli kısmı Mitte’de (orta ya da merkez anlamında) dolaşın. Berlin Hayvanat Bahçesi ise yeşili bol bu şehirde sonbaharın tadını çıkarmak için ideal. Berlin’de kısaca Ku’damm dedikleri Kurfürstendamm Caddesi şehrin ana merkezini oluşturuyor. Eğer hava soğuksa ve dışarıda dolaşmanıza izin vermiyorsa dükkanları gezin. Cadde üzerindeki Kaiser Wilhelm Kilisesi savaşın yarattığı acıların sembolü olarak restore edilmemiş bir biçimde duruyor. 1943’te bombaların kurbanı olan binanın yanına modern bir çan kulesi dikmişler. Berlin’in eski bölündüğü dönemi gösteren dört borudan oluşan Berlin heykeli de Ku’damm’ı süsleyenler arasında.

Berlin’deki en ünlü bina hiç şüphesiz Parlamento Binası (Reichstag). Fransızlardan aldıkları savaş tazminatlarıyla 1894’de yapılan binanın cephesine 1916 yılında “Alman Halkına” yazısını ilave etmişler. 1945’te binaya çekilen Rus bayrağı biten II. Dünya Savaşı’nın ve Alman yenilgisinin göstergesi olmuş. Geçtiğimiz yıllarda ünlü İngiliz mimar Sir Norman Foster’ın binaya yaptığı modern bir cam kubbe Parlamento’ya bambaşka bir hava kattı. Para ödemeden binanın tepesine çıkıp %30’u yeşilden oluşan ve sonbaharda bir başka güzel olan bu şehrin manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.

Parlamento’nun yanında bulunan Başbakanlık binasının üzerinde Berlin’in yetiştirdiği ve Nazi döneminde Almanya’dan ayrılmak zorunda kalan ünlülerden Albert Einstein’ın bir sözü var: “İnsanlar devlet için değil, devlet insanlar için vardır.”

1795’te tamamlanan ve Atina’daki Akropol’ün girişindeki yapıyı anımsatan Brandenburg Kapısı şehrin en önemli sembollerinden biri. Üstünde, dört atlı arabasıyla Zafer Tanrıçası Nike’nin heykeli var.

Berlin’de, II. Dünya Savaşı’nda biri hariç tüm büyükelçilikler yıkılmış, son on beş yılda hummalı bir şekilde tüm ülkeler şehri yeni binalarla donatmışlar. ABD büyükelçilik binası ünlü Brandenburg Kapısı’nın yanındaki Pariser Platz’da inşa edildi.

Kapının hemen yakınında 2700 kolonun değişik boylarda sıralanmasından oluşan Yahudi Anıtı (www.stiftung-denkmal.de) var. Nazi döneminde Berlin’de 170 bin Yahudi varmış, sadece 5 bini kurtulabilmiş. Şehirde bulunan Yahudi Müzesi ise insanoğlunun bazen ne kadar acımasız olduğunu gösteren en can alıcı örneklerden biri, mimar Daniel Libeskind başarılı bir iş çıkarmış.

Türkiye dışında en fazla Türk’ün yaşadığı şehir olan Berlin’de yaklaşık 200 bin vatandaşımız bulunuyor. Kreuzberg ise “Küçük İstanbul” olarak geçen ve dükkanlarda Türkçe tabelaların olduğu, tek kelime Almanca bilmeden tüm hayatınızı idame ettirebileceğiniz bir yer. İşin ilginç tarafı Kreuzberg şehrin marjinal sanatçılarının bulunduğu semt. Medeniyet beraberinde hoşgörüyü de getirmiş, kimse kimseye karışmadan gül gibi geçinip gidiyorlar.

Checkpoint Charlie “Soğuk Savaş” döneminde Doğu ve Batı Berlin arasındaki sınır geçiş noktası olup dramatik olaylara şahitlik etmiş. Doğu’dan o dönemde 5.000 kişi kaçmış, 180 kişi vurulmuş, Kaçanların en genci 16 en yaşlısı ise 80 yaşındaymış. 1961 yılında yapılan ve 9.11.1989’da yıkılan, 155 kilometrelik Berlin Duvarı’nın 45 kilometresi şehrin göbeğinden geçiyormuş. Buradaki müze, kaçmak isteyenlerin ürettiği araçların da sergilendiği bir yer. Günümüzde bu noktaya gidip asker üniforması giymiş gençlerle hatıra fotoğrafı çektirebiliyorsunuz.

Berlin’de Müzeler Adası denilen yerde şehrin katedrali (Berliner Dom) ile önemli müzeleri bulunuyor. Bu alan UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi’nde yer alıyor. Bunlardan biri olan Bergama (Pergamon) Müzesi (museen-berlin.de ) ise sadece şehrin değil ülkenin de gözbebeği. Karl Humann isimli Alman 19. yüzyılın ikinci yarısında Hellenistik döneme ait şaheserlerden birini padişahın da izniyle Bergama’dan Almanya’ya taşımış. Zeus Altarı (Sunak) olarak geçen bu 2200 yıllık eser inanılmaz bir hazine.

Berlin Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Hitler’in başkent için biçilmiş kaftan olarak gördüğü Berlin 1237’de kurulmuş ve adı bataklık anlamına geliyor. 1989’da yıkılan duvarın ardından birleşen iki Almanya’nın yeni başkenti olan Berlin, gün geçtikçe cazibesi artan bir dünya şehri ve turistler için sürprizlerle dolu bir mücevher kutusu. Geçmişte Prusya’ya da başkentlik yapmış olan Berlin her zevke hitap eden, modadan kültüre, politikadan sanata değişik alanlarda öne çıkan bir şehir. 

Salzburg Seyahat Notları - Salzburg Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Patagonya Seyahat Notları – Gitmeden Önce Bilmeniz Gerekenler

St.Tropez Tarihi Yerleri ve Gezi Notları

EN ÇOK OKUNANLAR

Modanın Şapka Dehası: Stephen Jones

Modanın Şapka Dehası: Stephen Jones

4 dakika okunma süresi
Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları

Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları

1 dakika okunma süresi
Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı

Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı

2 dakika okunma süresi
Bir Tenorun Hikayesi: Mario Frangoulis'in Sanatla Geçen 35 Yılı

Bir Tenorun Hikayesi: Mario Frangoulis'in Sanatla Geçen 35 Yılı

20 dakika okunma süresi
2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

16 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Vizyondaki Rota: Seyahatlerinize İlham Kaynağı Olacak 7 Film

Vizyondaki Rota: Seyahatlerinize İlham Kaynağı Olacak 7 Film

Kopenhag'da Mutlaka Yapmanız Gerekenler

Kopenhag'da Mutlaka Yapmanız Gerekenler

Londra Gezi Rehberi: Keşfedilecek 10 Muhteşem Yer

Londra Gezi Rehberi: Keşfedilecek 10 Muhteşem Yer

Eylül Ayında Tatil Listenize Eklemeniz Gereken Dünyadan Rotalar

Eylül Ayında Tatil Listenize Eklemeniz Gereken Dünyadan Rotalar

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğanın İçinde Yer Alan En İyi Otel ve Restoranlar

Doğanın İçinde Yer Alan En İyi Otel ve Restoranlar

Seyahat Rehberi: Balkanlar

Seyahat Rehberi: Balkanlar

Mavi ile Yeşilin Dansı: Garda Gölü

Mavi ile Yeşilin Dansı: Garda Gölü

Bodrum'un En Yeni Destinasyonu: Bvlgari Resort Bodrum

Bodrum'un En Yeni Destinasyonu: Bvlgari Resort Bodrum

Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

Tatil ve Gastronomi Deneyimi Bir Arada: Susona Bodrum

Tatil ve Gastronomi Deneyimi Bir Arada: Susona Bodrum

Kapadokya'nın En İyi Otelleri

Kapadokya'nın En İyi Otelleri