Yazı: Berrin OKÇU
Puglia tek kelimeyle olağanüstü...Peki onu olağanüstü kılan ne? Bana göre bu bölgeyi olağanüstü kılan, zamanın adeta 1970’lerde durmuş olması. Ayağınızı bastığınız anda, bir dönem filminin platosunun ortasına düşmüş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Hayat sanki yavaşlatılmış...Sanki hiç kimsenin acelesi yok, bir yerlere yetişmeleri gerekmiyor. Cep telefonu henüz icat edilmemiş de insanlar mesajla değil eski usul sohbet ederek anlaşıyorlar sanki buralarda. İletişimsizliğin tavan yaptığı bir şehirden gelince bu duygu öyle iyi geliyor ki insana, bankta oturan yaşlı teyzenin yanına oturup, ne dediğini anlamasanız da saatlerce onu dinleyesiniz geliyor.
Gösterişli restoranlar, lüks arabalar, şaşalı butikler bu güzergahta neredeyse hiç karşınıza çıkmıyor. Dar sokaklarında bakkallar, bakkallarda fileler içinde satılan toplar görünce gözlerim doluyor. Çocukluğuma ve o naif günlere dönmek öyle kıymetli bir duygu ki... Güney’in bereketli topraklarında gezerken, engel olamadığınız bir tebessüm, bir mutluluk konuyor yüzünüze. En genci 300 yaşında olan zeytin ağaçlarını görünce heybetli gövdelerine sarılmak, gölgelerine ve o şefkatli kudretlerine sığınmak istiyorsunuz. O çok havalı görünen, dalgalı ve kayalıklardan bin bir güçlükle girilen kıytırık antin kuntin Avrupa plajları yerine samimi ve doğal insanların bulunduğu halk plajları, kristal berraklığındaki suları, enfes kumsalları ile kalbinizi fethetmek için kollarını açmış sizi bekliyor. Porto Cesareo bu plajların en güzellerine ev sahipliği yapıyor.
PUGLIA’DA NERELERE GİTMELİ?
Puglia’nın her bir şehri kendine özgü sürprizleriyle size göz kırpıyor. İçinizdeki çocuğu saklıyorsanız, çocukken okuduğunuz masalları gülümseyerek hatırlıyorsanız Alberobello’ya düşmeli yolunuz. Konik çatıları, beyaz gövdeleriyle bakana mutluluk vaat eden büyülü Trulli evlerine ev sahipliği yapan şirin bir kasaba burası. Gerçek bir Alberobello tecrübesi yaşamak isteyenler merkeze 10 dakika mesafedeki Le Dieci dei Porte’deki köy evinde kalabilirler. Akşam yemeği için Fidelio’da rezervasyon yapmayı unutmayın. Polignano-a-Mare, Puglia’nın bir başka güzel köşesi. Hakiki İtalyanların sokaklarında dolaştığı bir sayfiye kasabası. Manzaralı balkonuna gidip havalı bir fotoğraf çektirmeyi ihmal etmeyin. Öğle veya akşam yemeği için, bu mütevazı kasabada olmasına çok şaşıracağınız Hotel Grotta Palazzase’nin restoranına rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Canlı saksafon müziği eşliğinde, romantik bir manzaranın keyfini çıkaracağınız, etkili bir ortam. Yemekleri oldukça alengirli ve her damağa hitap etmiyor. Fiyatlar da oldukça yüksek ancak böyle şahane ve etkileyici bir manzarayı sunan bir başka restoran bulma olasılığınız pek yok o yüzden gerekirse önden karnınızı doyurup gidin ama gidin. Polignano-a-Mare’de konaklamak isteyenler otel kısmı Eylül ayında açılacak olan Grotta Palazzase’de kalabilirler. Kasabanın gürültüsünden uzaklaşmak isteyenlere ise merkeze 10 dakika mesafedeki Mazzarelli Creative Resort’u tavsiye ederim. Çok sade ve şık detaylarla donatılmış bu butik otel keyif ve huzurun mabedi adeta. Lecce’yi nasıl buraya sığdırabilirim hangi kelimeleri bulup hakkını vererek anlatabilirim bilmiyorum. Elbette bu kişiye göre değişir ama Ferzan Özpetek filmlerini sevenler bu şehri de çok severler diye düşünüyorum. Roma’nın şık sokaklarından, Floransa’nın aristokrat havasından buralarda eser yok. Yeşilçam’ın fakir ama yakışıklı ve gururlu genci gibi Lecce. Öğle saatlerinde sadece dükkanlar değil şehir de uykuya yenik düşüyor sanki, adeta terkedilmiş gibi. Ama öğleden sonra sokaklara yayılan çocuk cıvıltıları, sokak müzisyenlerinin tınıları, şehri bir açık hava müzesine dönüştüren muhteşem binalarıyla Lecce’de mihrap her daim yerinde.
NELER TATMALI?
Cafe Alvino’da içebileceğiniz, soğuk badem sütüyle hazırlanan bu şehre has Caffee Leccese’yi tatmayı unutmayın. İçi muhallebi dolgulu kurabiyesi pasticciotta öyle güzel ki eve dönünce bulamayacağınız düşüncesiyle yediğinizin sayısını şaşırtıyor size. Puglia’da alıştığımız İtalyan lezzetleri pek karşımıza çıkmıyor. Neredeyse turistik restoranlarda bile öğlen pizza bulamıyorsunuz. Bu bölgede İtalyanlar pizzayı sadece akşam yiyor öğlen ise Trattoria’lardaki yerel lezzetler sizi bekliyor. Domatesli orecchiette bunların başında geliyor. Küçük bir kulağı andıran bu makarnayı yerel halkın kadınları sokak aralarında yapıp satıyorlar. Yerel lezzet deyince bu bölge mutfağının olmazsa olmazı taze balığı da yazmadan geçmeyelim. Makarnaların büyük bir bölümü deniz mahsulleri ile hazırlanıyor.
GÖRÜLMESİ GEREKEN KASABALAR
Bari, Otranto, Ostuni, Gallipoli, Monopoli, Trani... Araba kiralayarak rahatlıkla dolaşabileceğiniz ve hayran kalacağınız Puglia’nın birbirinden güzel diğer kasabaları. Hediyelik eşya satan dükkanlarında keyifle gezebilir, Pumo denilen ve şans getirdiğine inanılan seramik tomurcuklardan satın alabilirsiniz. Bu bölgede konaklamaların hakkını vermek için Masseria denilen butik çiftlik evlerinde kalmak en güzeli. Sütün, yumurtanın, sebzenin en tazesini bulabileceğiniz, huzuru gerçek anlamda yaşayabileceğiniz bu evler, otellerin soğuk ve sahte havasının aksine çok samimi ve doğal bir konaklama imkanı sunuyor. Bu bölgenin en keyifli konaklaması için Borgo Egnazia’yı tercih edebilirsiniz. Oldum olası İtalya’yı çok sevmişimdir ben ama Puglia’yı bir başka sevdim.