Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi
1 dakika okunma süresi
68.000 nüfuslu sakin Zamora şehri, Madrid'den kalkan yeni hızlı trenle ulaşımın bir saate düşmesi nedeniyle turizmde bir artış görmeye başladı. Ancak yine de İspanya'nın en popüler şehirlerinden Barselona ve Madrid gibi bir kalabalığın ortasında kalmanız mümkün değil. Zamora'nın 12 ve 13. yüzyıldan kalma muazzam mimari yapıları ve modernist sanat yapılarının en önemli merkezlerinden biri olması, şehrin büyüleyici manzarasını yukarı taşıyor. Kentin geleneksel yemeklerinden fırında pişen etli ve jambonlu pilavı "arroz a la zamorana"yı da denemek şart. Zamora, İspanya'nın en iyi meyve bahçelerine sahip olduğu için etrafta gezerken küçük bir marketten veya pazardan biraz meyve alabilirsiniz, ayrıca domatesleriyle de meşhur. Toro şarap imalathenelerinin şarapları da oldukça övülüyor.
Çoğu turist, Güney Fransa'ya gittiğinde ya Toulouse ve çevresini ya da doğrudan Montpellier gibi şehirleri gezer. Ancak Güneybatı Fransa'daki Narbonne'un gizli kalmış cennet gibi küçük bir şehir olduğunu pek bilen yoktur. Bununla birlikte plaja yakınlık, estetik mimari yapılanma ve yeme-içme seçeneklerinin güzelliğiyle bolca artısı olan bir yer. Gerard Bertrand'ın sahip olduğu Chateau l'Hospitalet Wine Resort, Beach and Spa, şarap ve konaklama konusundan bölgenin en sevilen yerlerinden. Üstelik Fransa'daki şarapçılığın da öncülerinden. Fransa'nın da dünyanın şarap öncülerinden olduğunu düşünürsek, şarapla aranız iyiyse Chateau l'Hospitalet'yi ziyaret etmek konusunda daha net olabilirsiniz. Orta çağdan kalma tarihi şehir merkezine ve antik denizcilik başkentinin Roma tarihine odaklanan Foster + Partners tarafından tasarlanan yeni bir müze olan Narbo Via'ya da uğramayı unutmayın.
Küçük bir adada bulunan Trogir şehri, Hırvatistan'ın en iç ferahlatıcı bölgelerinden biri. Dar ve antik sokakları, orta çağdan kalma şehir evleriyle dolu bir labirenti andıran merkezi Eski Şehir, sahil kısmının aydınlık ve renkli yapısıyla harika bir kontrast yakalıyor. Kafe ve restoranların sıralandığı sahil şeridi, yaz günlerinde hareketli olsa da rahat rahat hareket etmenize olanak sağlayacak bir özgürlük alanına sahip. Şehir 13 ve 15. yüzyıllardan kalma birçok güzel ve iyi korunmuş binaya sahip. Bu Romanesk ve Rönesans dönemi binaların çoğu, 1997 yılında UNESCO Dünya Mirası statüsüne girdi. Riva boyunca yürüyüş yapıp, sevimli pazar yerini keşfedebilir, bir Venedik kalesini gezebilirsiniz. Ayrıca Trogir, daha büyük bir şehir olan Split, tarihi sahil kasabası Sibenik, Krka Milli Parkı ve Solin antik kalıntılarına da kolaylıkla ulaşım sağlanabilir bir konumda.
İngiltere'nin West Sussex bölgesinde yer alan Petworth, South Downs Ulusal Parkı'nın kalbinde mükemmel bir şekilde korunmuş bir İngiliz kasabası. Bölge, antika dükkanlarıyla ünlü. Yani antika sevdalısıysanız buradan eli boş dönme olasılığınız yok gibi. Arnavut kaldırımlı sokakları ve sevimli kafeleriyle tipik bir İngiliz kasabası. Petworth'teki en geniş bölgelerden Cowdray Park, İngiliz polosu sporunun evi olarak biliniyor. Kasabada 17. yüzyıldan kalma görkemli Petworth House, çağdaş moda uzmanlarının en sevdiği duraklardan Twenty ve çikolatalı kekleriyle meşhur The Hungry Guest gibi mutlaka uğranması gereken mekanlar var.
6.937 kişilik mini minnacık nüfusuyla tatlı mı tatlı Skanör-Falsterbo, İsveç'in daha büyük şehir ve kasabalarına odaklanma eğilimindeki turistler tarafından genellikle gözden kaçırılır. Yaz aylarında günün her saati yüzmek ve güneşte uzanıp dinlenmek için harika plajlara sahip. Plajlara gidip gelirken bölgenin yerel takunyalarını ve plaj kıyafetlerini deneyebilirsiniz. Muhtemelen İsveç Rivierası'nın en keyifli denizi ve en renkli evleri bu bölgede yer alıyor. Sabah denizde yüzme, ardından taze pişmiş tarçınlı rulo ile küçük bir ödül, yerel pazarda hoş bir gezinti, Skanör Plajı'nda kürek sörfü, sonrasında Badhytten'ın çatı terasında gün batımını izlerken lezzetli bir yemek ve içki ile tüm bir günü geçirebilirsiniz. Bölgenin diğer sevilen restoranları arasında Kust Cafe, Skanors Fiskrogeri, Lindas Fingermat yer alıyor, J. Persson Hotell Gasslingen da konaklama için ideal seçeneklerden. Kopenhag ve Malmö de arabayla bir saatten daha kısa bir mesafede, yani bir taşla birkaç şehir birden...
42 bin kişilik nüfusuyla Kuzey Makedonya'nın en büyük sekizinci şehri olsa da Ohri, Avrupa'nın en az bilinen yerlerinden. Ancak kesinlikle keşfedilmeye değer, bu nedenle de listemizde yer alıyor. Balkanlar'ın sahil kasabalarının güzelliği bilinmekte, yine de bölgenin göz alıcı göllerini ve bu göllerin etrafındaki şehirleri de göz ardı etmemek gerek. Avrupa'nın en eski ve en derin göllerinden biri olan Ohri Gölü, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk'u birbirine bağlıyor. İsmini bu gölden alan Ohri şehri de tatlı suda yüzme ve güneşlenmeyi sevenler için mükemmel bir doğa tatili sunuyor. Bölge, Bizans dönemi tarihi ve mimarisiyle göz dolduran bir görünüme sahip. Potpesh ve Kaneo plajında deniz kenarında dinlendirici bir sabahın ardından, UNESCO tarafından koruma altına alınan şehrin tahta kaldırımını ve büyüleyici Arnavut kaldırımlı sokaklarını dolaşabilirsiniz. Kaneo'da uçurum kenarındaki St. John Kilisesi'ni, çarpıcı manzarasıyla hayran kalınan Antik Makedon Tiyatrosu'nu ve Çar Samuel Kalesi'ni mutlaka görmek gerek. Tabii ki gölde, büyüleyici Saint Naum Manastırı'na doğru bir tekne gezisi de yapılması gereken aktivitelerden.
Genellikle turistler tarafından gözden kaçan Cork, samimi ve yerel bir havası olan hareketli bir şehir. İrlanda mutfağının başkenti olarak kabul edilir. Yoğun bir restoran ortamına, benzersiz barlara, içki fabrikalarına ve Avrupa'nın en iyi gıda pazarlarından biri olan İngiliz Pazarı'na sahip. Cork'ta yürüyerek gezinmek oldukça kolay ve görülecek çok sayıda galeri, müze, katedral ve tarihi mekan var. Yani yemek ve kültür turu olarak kesinlikle doyurucu bir şehir. Ayrıca büyüleyici sahil kasabası Kinsale'e, Blarney Kalesi ve Bahçeleri'ne, Old Head golf sahasına ve ünlü Titanik gemisinin son uğradığı liman Cobh'a günübirlik geziler için mükemmel bir konumda. Crok'u Haziran'da ziyaret ediyorsanız Midsummer Festival'a, Ekim'de ziyaret ediyorsanız da Cork Jazz Festival'a denk gelebilirsiniz.
Genellikle yolcu gemilerinin kıyı turu rotalarından biri olan Gdansk, birkaç günlük harika tarihi gezilere ve oldukça lezzetli yemeklere ev sahipliği yapıyor. Nazi döneminde Polonya'nın da fazlasıyla zorlu zamanlar geçirdiğini de göz önünde bulundurursak, şehirdeki İkinci Dünya Savaşı Müzesi'nin ne kadar kapsamlı ve derinlikli olduğunu tahmin edebiliriz. Arazi olarak dünyanın en büyük kalesi olan Malbork da Avrupa'nın en iyi korunmuş kalelerinden biri olarak mutlaka ziyaret edilmeli. Ayrıca Baltık Denizi'nde günübirlik tekne turları yapabilirsiniz. Şehir merkezinde yenilikçi mutfağı, kırsal kesimde ise rüstik mutfağı merkezine olan mükemmel restoranlar bulunuyor.
Mostar, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı mimarisinin karışımına sahip göz alıcı bir orta çağ şehri. Kentin adını aldığı ikonik Stari Most köprüsünü görmeme şansınız yok. Dolma, kıymalı sebze, pilav, sarma, lahana dolması ve taze ekmek gibi geleneksel, oldukça doyurucu ve bizim damak zevkimize de fazlasıyla benzeyen yemekler sunan birçok restoran var. Yemek kültürünün benzerliği, farklı tatları denemekten kaçınanların bile aç kalmamasını sağlayacaktır. Rakı kültürü bile bizdekine oldukça benziyor. Şehrin rahat enerjisi, zamanı acele acele değil de keyifle geçirmeniz için sizi teşvik ediyor. Nehrin rahatlatıcı sesini dinleyerek sokaklarda gezebilir, leziz yemeklerle karnınızı doyurup, gerçek bir keyif tatili yaşayabilirsiniz.
Avusturya'daki Innsbruck, 132 bin nüfusuyla oldukça küçük bir şehir olmasına rağmen kültürel etkinliklerinin aktifliğiyle Viyana veya Salzburg'dan asla geri kalmayan bir yer. Kayak tatili için oldukça ideal bir rota. Şehrin en ünlü oteli ise aynı zamanda Avusturya'nın en iyi resort otellerinden biri olarak bilinen Astoria Resort Seefeld. Şehrin hemen dışındaki Swarowski fabrikasını ziyaret etmenizi tavsiye etmezsek olmaz. Ayrıca tüm vadinin panoramik manzarasını gören Nordkette'de piknik yapıp yürüyüşe çıkarak kendinizi şımartabilirsiniz.
Litvanya'nın başkenti Vilnius'un Avrupa'nın keşfedilmeye değer şehirleri listesinde olması sizi şaşırtabilir. Ancak gerçekten de turistlerin henüz tam da radarına girmediği için rahat rahat gezilebilecek ve kesinlikle görülmeye değer bir yer. Şehrin merkezindeki Eski Kent, detaylı bir restorasyondan geçti. Tarih ve günümüzü oldukça eğlenceli ve yaratıcı bir şekilde birbirine bağlayan Vilnius, sanat ve mutfağı konusunda kendine çokça güveniyor. Sanatçıların yaşamak ve çalışmak için tercih ettiği, nehrin öteki tarafındaki Uzupis Mahallesi mutlaka görülmeli. Kale kalıntıları, ikonik Vilnius Katedrali çan kulesi, Gediminas Tepesi ve St. James Kilisesi'nin çan kulesi de görülmeye değer yerlerden. Vilnius, modern Litvanya mutfağının tadını çıkarmak için de ideal bir şehir. Geleneksel yemeklerin yeniden tasarlanmış ve hafif versiyonları, ülkenin birçok şefinin Michelin yıldızlı mekanlarında servis ediliyor.
Listemizdeki bir diğer keşfedilmeye değer başkent ise Letonya'daki Riga şehri. Riga için "Kimsenin duymadığı en güzel şehir" denmekte ve bunun nedeni, bir ziyaretle çok net bir şekilde anlaşılabiliyor. Arnavut kaldırımlı Eski Kent, Avrupa'nın en Art Nouveau binalarını barındırıyor. Bu nedenle, mimari manzaraları sevenler için nefes kesici bir bölge. Geleneksel yemeklere yeni yaklaşımlar getiren restoranlar da harika duraklar sağlıyor. Riga Merkez Pazarı ise herkesin öneri listesinde yer alıyor. Burası, Avrupa'nın en büyük pazarlarından biri olmanın ötesinde UNESCO Miras Alanı olarak da korunuyor. Bunun nedeni ise pazarın, İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma eski bir zeplin hangarında konumlanması. Nazi dönemi toplama kamplarından biri olan Salaspils Anıtı, mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Orijinal kampın büyük bir kısmı yıkılmış olsa da anıtın üzerinde yükselen Sovyet tarzı dört mermer heykel korunmuş.
Başkentlerden devam edersek sırada Gürcistan'daki Tiflis var. Aslında Balkanlar'daki çoğu başkenti ziyaret etmeyi tercih edebilirsiniz çünkü hem Avrupa'ya gelen turistlerin radarına pek girmiyor hem de tarihi güzellikleri ve gelişmiş eğlence ve yeme-içme rotalarıyla oldukça keyifli yerler. Tiflis, yemek-şarap, İpek Yolu tarihi ve inanılmaz müzeleri konusunda oldukça ilgi çekici bir şehir. Gürcistan'ın ulusal yemeği, taze otlar eşliğinde taş fırında pişmiş peynirli ekmek 'khanchapuri'yi mutlaka denemelisiniz. Dört farklı stilde yapılıyor ve hepsi de denenmeye değer. Gürcistan Ulusal Müzesi'ndeki eski altın hazinelerinden Sovyet döneminin zorluklarını konu alan sergilerine kadar, her şeyiyle görülmesi gereken bir yer. Şehrin hemen dışında bir şarap tadım turu ve mahzenlerde öğle yemeği mutlaka listeye yazılması gereken etkinliklerden. Osmanlı döneminden kalan tarihi Türk hamamları bugün hâlâ iyi bir şekilde korunuyor ve işletiliyor.
İsviçre'nin beşinci büyük şehri Bern, gözden kaçsa da sevimli ve cana yakın bir kent. Jungfraus Bölgesi gibi yerlere yapılacak geziler için bir merkez olarak değerlendirilebilir. Yani Bern'ü gezmeyi bitirdiğinizde burada kalmaya devam edip, çevre bölgelere günübirlik turlar yapmak için ideal bir konumda. Demiryolu ulaşımı için çok uygun olduğundan gezileriniz de daha keyifli bir hal alıyor. UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alan orta çağdan kalma şehir merkezi, sıra dışı mağaza ve butikler, zanaatkar atölyeleri ve üç mevsim hareketli açık hava restoran-bar ve kafelerine ev sahipliği yapıyor. Genç nüfusun Cenevre ve Zürih'e göre daha yoğun olduğu Bern, oldukça enerjik bir atmosfere sahip. Yazın en favori Bern aktivitesi ise Aare Nehri'nde yüzmek. Hatta yerli halkın çoğunu, iş çıkışında iş kıyafetlerini bir torbaya koyup, eve yüzerek dönerken görebilirsiniz. Zümrüt rengi su, temiz, soğuk ve ferahlatıcı.
12 bin kişilik küçük nüfusuyla Appingedam, 13. yüzyıldan kalma sevimli ve oldukça çekici bir şehir. Son yıllarda popülerleşmeye başlayan Appingedam, tabii ki Amsterdam kadar kalabalık olmasa da dünyanın dört bir yanından turistlerin dikkatini çekmeye başladı. Güzel kanalları, binalarda nehrin üstüne doğru asılan mutfakları ve Hollanda'nın en eskisi olan 135 yaşındaki De Vijgenhof Sinagog görülmesi gereken yerlerden. Ayrıca eski bir kiliseye yapılmış muhteşem bir restoran olan De Basiliek'i de mutlaka ziyaret etmeniz gerek.