Avrupa Gezilecek Yerler - Avrupa Seyahat Rehberi

Prag gezi rehberi, Budapeşte'de Yaşam. Size iki güzelden bahsedeceğim bu seyahat ekinde... Hangisinin daha güzel olduğuna karar vermek çok zor. Yazın ayrı, kışın ayrı, aslında her mevsim ayrı güzeller. Mağrur mu desem, asil mi desem, zarif mi desem bilemedim. Her türlü hoş sıfatı hak edecek türdeler özetle.

YAZAR: Serda BÜYÜKKOYUNCU
4 Kasım 2020 Çarşamba 13:31 | Son Güncellenme:
22 dakika okunma süresi

Budapeşte Gezilecek Yerler - Budapeşte’de Yaşanır mı? - Prag Gezilecek Yerler - Prag’da Yaşam

Geç keşfedildi her ikisi de. Birisi Macaristanlıydı, diğeri Çekoslavakyalı. Avrupa’nın doğusundaydı evleri, sarayları. Sonradan keşfedilmeleriyle değişti hayatları. Artık dünya geliyor akın akın kendilerini görmeye. Burunları bir havada ki sormayın gitsin. Aa söylemedim değil mi isimlerini? Tanıyorsunuz aslında sizler de. En azından adlarını biliyorsunuz. Birinin adı Budapeşte, diğerininki Prag. Evet, bu kısa tanışmadan sonra başlayayım anlatmaya…

Budapeşte Gezilecek Yerler

Romalılar bugünün Macaristan’ında hüküm sürüyormuş ilk sakinleri olarak. 451 yılında Hunların lideri Attila ve Kardeşi Bleda buna son vermiş, “Durun” demiş. “Artık buralar bizim, işiniz yok buralarda sizin.” Attila’nın ele geçirdiği Roma kolonisi (Acquincum), 9. yy’da Macarların başkenti olmuş. 1000 yılında Macaristan’ın ilk kralı olarak Stephen (Istvan) taç giymiş, ardından da aziz ilan edilmiş. Kanuni, 1526’daki Mohaç Savaşı’ndan sonra şehri Osmanlı topraklarına katmış. Kız bir o yana bir bu yana gelin gidiyormuş anlayacağınız. Türkler Buda’dan 1686 yılında çıkmak zorunda kalmışlar, devreye Habsburglar girmiş. Ülke I. Dünya savaşı sırasında topraklarının üçte ikisini kaybetmiş. II. Dünya Savaşı’nda kayıplarını telafi etmeye kalkışmışlar ama olmamış, Alman işgaliyle sonuçlanmış. Dünya savaşları sırasında tahrip olan ülkeye, bu kez de 1947 yılında Sovyetler Birliği ağabeylik yapmaya başlamış. Önce savaşlar, ardından 1956’da komünist yönetime karşı bir öğrenci gösterisiyle başlayan, daha sonra askeri birliklere ve işçilere sıçrayan ayaklanma sırasında devreye Rus tankları girmiş. Tarihi binalar, caddeler harap edilmiş, üstelik de 25.000 kişi öte dünyaya gönderilmiş. 1990’da ülkede ilk demokratik seçimler yapılmış, son Rus birlikleri de Haziran 1991’de ülkeyi terk etmişler. Macaristan 1 Mayıs 2004’te AB’ye üye olmuş. Macaristan’ın batı dillerindeki adı (Hungary, Ungarn gibi), Türkçe’deki On Ogur’dan (On kişi) geliyor. Macarların Karpat Dağları’nı geçmeden önce Türklerin yakınında yaşadığı ve On Ogur Kavimlerarası Birliği’nin parçası olduğu düşünülüyor. Dillerimizin aynı kökten gelmesinin sebebi de bu. Budapeşte, Prag gibi iki bölümden oluşuyor, tek fark bu iki bölüm arasındaki iş dağılımı. Tuna Nehri’nin bir tarafındaki yüksek ve ağaçlıklı kısım olan Buda, geçmişte devlet idarecileri ve soylulara ev sahipliği yapmış. Diğer taraftaki Peşte ise, önce tüccarların bir araya geldiği, daha sonra da sanayinin geliştiği bölüm olmuş. Buda mutlak hükümdarlığı temsil ederken, Peşte anayasal rejimlere ait kurumların merkezliğini üstlenmiş. Büyük Pannonia Ovası’nın karşısında konumlandığı için, tarihte de birçok yolun birleşme noktasında yer almış. Bu özelliği sayesinde tarih boyunca düşmanların hareketlerini kontrol edebilen Buda, sırtını Buda Tepeleri’ne ve Gellert Dağı’na yaslamış, ‘savunma şehirlerine’ de güzel bir örnek oluşturmuş. 18. yy’da koşulların değişmesi ve daha çok kamu ve idari yapılara ev sahipliği yapmasıyla Buda’nın ‘savunma’ görevi kaybolmuş. Buda’nın karşısındaki daha çok ticari roller üstlenen Peşte’de, ilk ticaret merkezi eski şehrin içinde kurulmuş, daha sonra şehir halka halka dışarıya doğru genişlemiş. Budapeşte, tarih boyunca Viyana’nın gerisinde kalmanın ezikliğini yaşamış, şimdi ise güzelliğinin bilincinde ve başkaldırıp meydan okuyor, en büyük destekçisi ise her yıl sokaklarını arşınlayan milyonlarca turist. Şehir gündüz çok güzel ama Tuna Nehri’nin iki yakasını birleştiren köprülerde karşılaştığınız manzara, gecenin ışıltısıyla birleşince, Budapeşte peri masallarının başkentliğine soyunuyor. Nehrin iki yakasında her mevsim farklı renklere bürünen güzellikleri, tarihin doğayla dansını seyretmek çok keyifli. Nostalji, geçmişin bugüne yansıyan gücü ve değişimin hüznü aynı anda sarabilir sizi. Evet, bu kadar anlattıktan sonra içine girelim biraz Budapeşte’nin!

GÜL BABA TÜRBESİ

Gül Dede olarak da tanınan Bektaşi Dervişi Cafer’in türbesidir. 15. yy sonu ve 16. yy başlarında yaşamış bu Bektaşi dervişi. 1541 yılında Buda’nın Osmanlılar tarafından fethi sırasında da şehit düşmüş. Evliya Çelebi’nin dediğine göre, adını 12 dilimli Bektaşi kavuğunda sürekli taşıdığı gülden alıyormuş Gül Baba. Şehit düştüğünde cenaze namazına Kanuni Sultan Süleyman da katılmış. Cenaze namazı o zamanlar camiye çevrilen Matthias Kilisesi’nde kılınmış. Macarlar tarafından da ziyaret edilen Gül Baba’nın hikayesi Danimarkalı Andersen tarafından yazılmış ve daha sonra senfonik eser olarak da bestelenmiş.

ST. STEPHEN BAZİLİKASI (SZENT ISTVAN BAZILIKA)

İsim babası Macaristan’ın ilk kralı Stephen. 8500 kişi kapasiteli, şehrin en büyük kilisesinde zaman içinde birçok değişiklik yapılmış. Yunan hacı şeklinde olan kilise, 1905 yılında takdis edilmiş. Sağdaki kulesinde, ülkenin dokuz tonluk en büyük çanı var. Kubbesinin yüksekliği 96 metre, kapladığı alan ise 4.000 m2’den fazla. Kilisede ayrıca kralın mumyalanmış elini saklayan kutsal emanet kutusu da var.

ZİNCİR KÖPRÜSÜ (LANCHID)

Buda ile Peşte’yi bağlayan ilk köprü Zincir Köprüsü. St. Stephen Bazilikası’na da çok yakın. Budapeşte’nin sembolü sayılıyor günümüzde. Kont Istvan Szechenyi tarafından 1839-1849 yılları arasında yaptırılmış. II. Dünya Savaşı sırasında bombalanmış ama 1949’da aslına uygun olarak yenilenmiş. Turistlerin ilgi odaklarından biri olan Kale Tepesi’ne buradan fünikülerle çıkabilirsiniz.

KALE TEPESİ (BUDAI VAR)

Peşte’nin Moğollar tarafından saldırıya uğramasının ardından Kral IV. Bela, sağ kalanları etrafı duvar ve kale ile çevrili Buda tarafına geçirmiş. 15. yy’dan itibaren kraliyet sarayının genişlemesi ve etrafında başka saray ve evlerin yaptırılmasıyla birlikte bölge hızla gelişmiş. Osmanlılarla yapılan savaşlarda yıkılan bu binaların onarılması ve bölgenin Barok tarzına bürünmesi 18.yy ortalarını bulmuş. Ancak 1944-1945 yıllarındaki bombardımanlar sırasında yine ağır tahribat olmuş. Başı dertten kurtulamamış anlayacağınız. Bölge, bugün bir sanat, kültür ve turist merkezi. Kraliyet Sarayı’nın dışında gezilmeye değer birçok galeriyi de yine burada bulabilir, ayrıca lokanta, kafe ve gece kulüplerinde vakit geçirebilirsiniz. Kale Tepesi’nde arabaların girişine izin verilmemesi rahatça gezmenize yardımcı olacak.

GELLERT TEPESİ

Tuna Nehri’nin Buda tarafındaki en güzel tepelerden biri Gellert Tepesi. Eğer üşenmeyip çıkarsanız yukarı, muhteşem bir manzara sizi bekliyor orada. Macaristan’ın ilk Hristiyan kralı Stephen’in taç giymesinin ardından, papa Hristiyanlığın yayılmasını sağlamak için Kardinal Gellert’i göndermiş, sonrasında adı tepeye verilmiş. Tepede yer alan Özgürlük Anıtı (Szabadsag Szobor), II. Dünya Savaşı’nda ölen Sovyet askerlerin anısına yaptırılmış.

MACAR DEVLET OPERA BİNASI (MAGYAR ALLAMI OPERAHAZ)

1884 yılında Viyana Opera Binası örnek alınarak Neo-rönesans tarzında inşa edilmiş opera binası. Dünyanın en güzel opera binalarından biri olarak kabul edilen ve imparatorluk zamanında kraliyet operası olarak hizmet veren bina hala kullanılıyor. Macar sanatçılar tarafından dekore edilmiş, odalarında da ünlü Macar ressamların eserleri var görebileceğiniz.

HEYKEL PARKI (SZOBORPARK MUZEUM)

Komünist dönemde Macar halkının hayatına dair ipuçlarını bulabileceğiniz Peşte tarafındaki park, Sovyet sisteminin ne kadar güçlü olduğunu halka anlatmak için yapılmış. 1989’da komünist sistemin yıkılmasıyla birlikte heykeller buraya taşınmış ve bu sayede eşsiz bir müze oluşturulmuş. Lenin, Karl Marx, Friedrich Engels gibi komünist liderlerin yanı sıra, Bela Kun gibi Macar komünist liderlerin heykellerini de görebilirsiniz.

ACQUINCUM MÜZESİ VE ROMA KALINTILARI

Roma dönemine ait, yaklaşık 2000 yıllık ören yerinde göreceğiniz mozaik ve taş oymalar muhteşem. 1951 yılında ortaya çıkarılmasına rağmen yer olmadığından sergilenmeye çok yakın zamanda başlanmış. Günümüzde müze olarak kullanılan Acquincum’daki mozaiklerden sadece beşte üçü orijinalmiş. Kalanı Roma çağındaki yapım tekniklerine sadık kalarak onarılmış.

Prag Gezi Rehberi

Çek Cumhuriyeti’nin 1993’ten beri katettiği mesafe gerçekten takdire şayan. Eh bu durumda Vltava Nehri’nin iki yakasındaki Prag, ülkenin başkenti olmayı hak etmiş doğrusu. Ayrıca kendisinin bir lakabı var. ‘Köprüler Şehri’ diyorlar bu büyülü diyara. Tarihi, M.Ö. 4000’li yıllara dayanıyor. O dönemde Alman ve Kelt boyları yaşıyormuş buralarda. Ama 600’lerde Slavlar yerleşmiş. Büyük Moravya İmparatorluğu’nun bölgeyi ele geçirmesiyle Hristiyanlık halk arasında yayılmaya başlamış. Noel şarkılarında adı geçen Kral Wenceslas ülkenin koruyucu azizi kabul edilmiş. Ülkenin Altın Çağı’nda adı geçen iki kral var: IV. Charles ve II. Rudolf. IV. Charles döneminde Prag, devrin en önemli şehri haline gelmiş. Prag’daki Charles Üniversitesi, Charles Köprüsü ve St. Vitus Katedrali gibi bazı önemli eserler de bu dönemde yapılmış. 10. yüzyıldan itibaren İtalyan, Fransız ve özellikle de Alman tacirler buraya yerleşmiş, 13. yy’da şehir olarak kabul edilmiş. Sonra da surlarla çevrilmiş. Zaman içinde şehirdeki Almanlar için yeni bir merkez, Mala Strana (Küçük Şehir) kurulmuş. 14. yy’da ise Çeklerin yaşayacağı, Yeni Şehir (Nove Mesto) inşa edilmiş. Diğerine ise Eski Şehir (Stare Mesto) demişler o yüzden. II.Rudolf Prag’ı, 16. yy’da Habsburgların başkenti yapmış, ünlü sanatçılar ve bilim insanları şehre gelmişler. Şehir 18. yy’daki Barok Çağ’da daha da ihtişamlı bir görüntü kazanmış. 19. yy’da Çek milliyetçiliğinin merkezi haline gelmiş. I. Dünya Savaşı’ndan sonra 1918’de kurulan Çekoslovakya’nın başkenti yapmışlar Prag’ı. II. Dünya Savaşı’nın ardından, 1948’de yapılan seçimlerle idareyi komünist hükümet ele geçirmiş. 1968’deki Prag Baharı Sovyet işgali ile sona ermiş. 1989 yılında ise Kadife Devrim ile komünizm devri kapanmış. Prag, 1993’te Çekoslovakya’nın Kadife Boşanma ile ikiye ayrılmasının ardından bu kez de Çek Cumhuriyeti’nin başkenti olmuş. Ülkedeki nüfusun yüzde 95’i Çeklerden oluşuyor. Franz Kafka, Milan Kundera ve eski cumhurbaşkanı Vaclav Havel, Çeklerin edebiyat alanındaki gurur kaynakları. Biblo gibi bir şehir Prag. Görkemli tarihinden aldığı güçle, gösterişli Prag Hitler’i de etkilemiş, Hitler’in savaşta bombalatmadığı iki şehirden biri olarak, güzelliklerini günümüze taşımış. Haydi şimdi de Prag’ı gezdireyim biraz size.

STARE MESTO (ESKİ ŞEHİR)

Şehrin batı yakasında Stare Mesto. Tarihi merkez olarak kabul ediliyor. Daracık, Arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken Orta Çağ’ın gizemini, efsununu ve yoğun karamsarlığını hissediyorsunuz. Sekiz muhteşem kulenin çevrelediği meydanın tam ortasında ülkenin en ünlü ilahiyatçısı, Jan Hus’un heykeli var. Meydanda aynı zamanda II. Dünya Savaşı sırasında hasar görmüş Eski Belediye Binası ile onun karşısında Tyn Kilisesi var. Dışı gotik, içi Barok tarzda inşa edilmiş. Asimetrik kuleleri yeryüzünün dişi ve erkek özelliklerini temsil ediyormuş. İçinde ünlü gökbilimci Tycho Brahe’nin mezarı var.

ST. NICHOLAS KATEDRALİ

14. yy’ın ikinci yarısında, IV. Charles tarafından yaptırılan bu küçük katedral, kristal avizesi ve zarif tavan freskleriyle büyülemek için sizi bekliyor. Bahçesinde dolaşırken, Prag’da olmanın ayrıcalığını hissedeceksiniz.

ASTRONOMİK SAAT

Hazır Eski Şehir meydanına gelmişken, 15. yy’da Jan Hus tarafından inşa edilen, üzerinde 12 havari heykeli bulunan, zamanı hem Bohemya usulü (Gotik numaralarla) hem de günümüz rakamlarıyla gösteren astronomik saati hatırlatayım size. Hemen hemen her hediyelikçide bir modelini bulacaksınız bu saatin. Saatin en büyük özelliği, saat dışında ayları, günleri ve burçları da göstermesi.

CHARLES KÖPRÜSÜ (KARLUV MOST)

Prag’ın görülmezse olmazlarından. Kral IV. Charles tarafından 13. yy’da şövalye dövüşleri için yaptırılan köprüden geçmek tarihte yolculuk gibi. 19. yy’a kadar şehrin tek köprüsüymüş. Üzerinde tam 33 heykel ve kabartma bulunuyor. Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği köprüde göreceğiniz müzisyenler, ressamlar ve hediyelik eşya satıcılarının görevi, sizi geçmişten günümüze döndürmek.

MALA STRANA (KÜÇÜK ŞEHİR)

Kalenin eteklerinde Barok tarzı evler ve zarif bahçelerden oluşan bölge, dönemin zengin ve aristokratları için kurulmuş. 1500’lü yıllarda çıkan bir yangınla çok hasar görmüş. Tek amaçları krala yakın olmak olan asillere ev sahipliği yapmak için tekrar inşa edilmiş. Meydanında (Malostranske Namesti) küçük butikler, kiliseler, yerel Çek pub’ları ve lokantaları bulabileceğiniz Mala Strana, aynı zamanda harika bir nehir manzarası da sunuyor. Küçük Şehir, 1419’daki savaşta ve 1514’teki büyük yangında zarar görmüş, harap olan binaların yerini Rönesans tarzı yapılar almış. Mala Strana cazibesini büyük ölçüde 17. ve 18. yüzyıllardan kalan eserlere borçlu.

PRAG KALESİ (PRAZSKY HRAD)

870 yılında inşa edilen kale, Prag’da yerleşimin ilk başladığı yer varsayılıyor. Yapımına kale olarak başlanmış ama zamanla bir şato haline dönüşmüş, sonra da Çek krallarının ikametgahı olmuş. Rönesans, Barok ve Neo-klasik tarzların güzel özelliklerini bir arada taşıyan kalede, Prag’ın dillere destan güzellikteki bahçelerini de ziyaret edebilirsiniz. Sanatı desteklemesiyle tarihe geçen II. Rudolf’un koleksiyonu da burada...

WENCESLAS MEYDANI (VACLAVSKE NAMESTI)

1929’da öldürülen ve sonraki yıllarda Çek milliyetçiliğinin sembolü haline gelen Bohemya Kralı Wenceslas’tan adını alan tarihi meydan, günümüzde son derece hareketli. Ulusal Müze’nin de bulunduğu meydan, 1918’de Çekoslovakya’nın ilanı, 1968’de Sovyet tanklarının gelişi, 1989’daki kadife devrim gibi birçok önemli olaya ev sahipliği yapmış. 1939’da Nazilerin yönetimine geçen şehirde, 120 bin kadar Yahudi’nin hayatını toplama kamplarında kaybettiği biliniyor.

PINKAS SİNAGOGU (PINKASOVA SYNAGOGA)

Duvarlarında, Auschwitz ve diğer kamplardaki gaz odalarına gönderilen yaklaşık 77.000 Çek Yahudisi’nin isminin yazılı olduğu sinagog, bugün Naziler tarafından öldürülen Yahudilerin anılarını yaşatıyor. Yönetim komünistlere geçtiğinde, içindeki her şey yok edilmiş ve sinagog kapatılmış. 1989’daki kadife devrimin ardından açılan sinagogda tüm isimler elle yeniden yazılmış.

Yeni Zelanda Seyahat Rehberi

Dünyanın En Popüler Adrenalin Rotaları

En Güzel İlkbahar Rotaları

EN ÇOK OKUNANLAR

Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları

Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları

1 dakika okunma süresi
Modanın Şapka Dehası: Stephen Jones

Modanın Şapka Dehası: Stephen Jones

4 dakika okunma süresi
Bir Tenorun Hikayesi: Mario Frangoulis'in Sanatla Geçen 35 Yılı

Bir Tenorun Hikayesi: Mario Frangoulis'in Sanatla Geçen 35 Yılı

20 dakika okunma süresi
Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı

Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı

2 dakika okunma süresi
2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

16 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Seyahat Rehberi: Dubai

Seyahat Rehberi: Dubai

Büyüleyici Göller: Keşfetmeniz Gereken 9 Doğa Harikası

Büyüleyici Göller: Keşfetmeniz Gereken 9 Doğa Harikası

2024'ün En İyi Otelleri

2024'ün En İyi Otelleri

Doğanın İçinde Yer Alan En İyi Otel ve Restoranlar

Doğanın İçinde Yer Alan En İyi Otel ve Restoranlar

Vizyondaki Rota: Seyahatlerinize İlham Kaynağı Olacak 7 Film

Vizyondaki Rota: Seyahatlerinize İlham Kaynağı Olacak 7 Film

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Bodrum'un En Yeni Destinasyonu: Bvlgari Resort Bodrum

Bodrum'un En Yeni Destinasyonu: Bvlgari Resort Bodrum

Mavi ile Yeşilin Dansı: Garda Gölü

Mavi ile Yeşilin Dansı: Garda Gölü

Güney İtalya'nın Saklı Cenneti: Puglia'nın En Güzel Köyleri ve Restoranları

Güney İtalya'nın Saklı Cenneti: Puglia'nın En Güzel Köyleri ve Restoranları

Tatil ve Gastronomi Deneyimi Bir Arada: Susona Bodrum

Tatil ve Gastronomi Deneyimi Bir Arada: Susona Bodrum

Dubai'de Festival Sezonu

Dubai'de Festival Sezonu

Seyahat Rehberi: Balkanlar

Seyahat Rehberi: Balkanlar