Moda ve reklam sektöründe fotoğraf sanatçısı olarak 24 yıldır çalışan Lara Sayılgan, doğa fotoğrafları ile bugüne kadar gerçekleştirdiği işlerden çok farklı bir çalışmaya imza attı. Doğaya hayranlığını dile getiren Sayılgan, milyarlarca yıldır dünyanın kendini yenilemesine tanıklık eden denizin ve kayaların, insanlarla olan ilişkisini; insanda uyandırdığı tüm duyguları izleyiciye aktardığı sergisiyle Artweeks Akaretler'de sanatseverlerle buluştu. Üç siyah beyaz ve bir video olmak üzere dört işinin yer aldığı Artweeks Akaretler'e, Vision Art Platform'la katılan Sayılgan ile bir araya geldik. Sayılgan ile sanat dolu bir sohbete davetlisiniz.
Sizi birbirinden başarılı moda fotoğraflarınız ile tanıyoruz. Şimdi de Artweeks Akaretler'de serginizle karşımızdasınız. Bu proje nasıl gelişti?
Aslında ben uzun zamandır, moda çekimlerini de bırakmadan sanatsal bir yolda ilerlemek istiyordum. Ağustos 2022'den itibaren Vision Art Platform ile çalışıyorum. Bana güvenen ve benim yanımda duracak galeriyle hareket etmek bu konuda bana ivme kazandırdı. İş tempom çok yoğun olduğu için beni dürtecek "Hadi Lara şu sergiye katılman lazım", "Hadi Lara şunu yapman lazım" diyecek bir galerinin olması gerekiyordu. Ve Vision Art Platform ile yollarımız kesişti. Ben daha önce de esasında farkında olmadan doğa fotoğrafları çekmeye başlamıştım. Bu sene Bennu Gerede ile Ağrı'ya gittik beraber. Oradayken kendimi doğayla, taşlarla haşır neşir olurken buldum. Bu fotoğrafları gören Gerede beni yüreklendirdi. Gerede "Lara bunlar çok güzel. Sen bunlarla bence sergi açmalısın" dedi. Gerede'nin yüreklendirmesiyle Vision Art Platform ile Contemporary Istanbul'da, sonrasında ise kasım ayında Artweeks Akaretler'deki sergide yer aldık.
Sergide yer alan eserlerin yaratım sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Artweeks Akaretler'de yer alan eserler yeni üretimlerim. Ben moda çekimlerim için mekan araştırması yaparken gittiğim bir mekanın fotoğraflarını görüyoruz bu sergide. Bu mekandan çok büyülenmiştim. Dalgalara ve kayalara resmen aşığım. Aynı zamanda da bulutlara. Daha sonrasında bulutlarla ilgili bir çalışmam da olacak. Artweeks Akaretler'deki sergimde az eserim yer alıyor. Esasında daha fazla eserim var. Onları bir bütünlük içinde böldük. Burada aynı zamanda video işim de var. Çünkü ben denizin, insanların bütün sevinçlerine, kederlerine, mutsuzluklarına şahit olduğunu düşünüyorum. Dalgaların da inanılmaz bir gücü var. Bir şeyi anında yok edebiliyor ve sonra dümdüz olabiliyor. Özelikle videoda ses kaydını sonradan yaptım. Dolayısıyla eserler tamamen bilinçli olarak gelişti. Bu eserleri ortaya çıkarmak için planlı bir seyahat gerçekleştirdim ve bu yapıtlar ortaya çıktı.
Bu serginizde çektiğiniz fotoğrafların ilham kaynağı neydi?
Ben 24 yıldır bu sektörün içindeyim ve moda çekimlerine büyük tutkuyla başladım. Hayatımızdaki bu uzun yolculukta elbette dönüşüyoruz, evriliyoruz ve başka şeyler dikkatimizi çekiyor. Başka şeylerin bir parçası olduğumuzu keşfediyoruz. İnanılmaz güzel bir evrenin parçasıyız. Ben gerçekten doğaya hayran bir insanım. Bunun içine hayvanlar, bitkiler de dahil. Kayaların, denizlerin beraber oluşumuna da hayranım. Dolayısıyla bu süreç bilinçli olarak gelişti. Ben o bölgeye kayaları ve denizi fotoğraflamak için gittim. İlham kaynağım tamamen doğaya olan sevgim. Kayaların formu ve güçlü duruşu beni çok etkiliyor. Ben de bu hislerimi fotoğraflamak istedim.
Bu sergi siyah–beyaz fotoğraflardan oluşuyor. Neden siyah–beyaz kareler?
Doğadaki renkler tabii inanılmaz. Fakat ben doğadaki muhteşem renklerin fotoğraf baskısını biraz kartpostal gibi görüyorum. Doğa fotoğraflarının renkli hali belki daha farklı materyalle denenebilirse daha güzel olur. Sosyal medyada ve daha pek çok yerde mekanların renkli halini gördüğümüz için siyah–beyaz, gerçek anlamda onları sanat haline dönüştüren bir form ve renk oluyor. Renkli olsaydı bu kadar muhteşem olacağını düşünmüyorum. Fotoğrafın siyah–beyaz halinde (burada biraz ukala olacağım ama) fotoğrafçı, fotoğrafçılığını konuşturuyor.
Sergi, doğaya saygı duruşu niteliğinde. Doğayla olan bağınızı nasıl tarif edersiniz bu sergi özelinde?
Ben insanın çok bencil bir varlık olduğunu düşünüyorum. Sanırım bu konuda herkes hemfikir. Fakat doğa ve evren içinde bulunduğunuz gezegen milyarlarca yıldır burada. Ve doğa çok genç sayılır. Denizden kayalara kimler tırmanmış, burada daha önce kimler yaşamış. O dağlar, ovalar olduğu yerde duruyor. Çok az form değişikliği oluyor. İnsan kadar hızlı yaşlandığını düşünmüyorum doğanın. Biz doğduktan 50, 60 yıl sonra inanılmaz yaşlanıyoruz. Ama kaya, dalga, deniz öyle değil. Onu daha çok yaşlandıran insan esasında. Dolayısıyla benim tabiata inanılmaz hayranlığım var. "Burada daha önce kimler yaşamış, neler olmuş, neler hissetmiş." diye çok fazla duyguya kapılıyor ve düşünüyorum. Bu yüzden de çektiğim bu doğa nesnelerine hayranım.
Bu sergide çektiğiniz fotoğraflara ve videoya bakanların hangi duygu ve düşünceyi hissetmelerini dilersiniz?
Sergiye gelen insanlar kendi duygularını yaşayacaklar. Ben onlara bir duygu veremem. Ben sadece fotoğraflarken, video yaratırken hissettiğim duyguyu aktarabilirim. Onun dışında herkes kendi deneyimini yaşayacak. Herkesten aynı algı olmasını bekleyemeyiz. Çünkü diğer işlerden daha farklı bir şey. Siz ortaya bir şey koyuyorsunuz ve karşı tarafta bambaşka bir duygu yaratabiliyor. O yüzden izleyicinin hissedeceği duygu çok bireysel.
Sizinle geçmişe yolculuk yapalım ve ilk deklanşöre bastığınız zamanı hatırlayalım. O günden bugüne Lara Sayılgan nasıl bir yolculuğun parçası oldu?
Ben genç yaşta fotoğraf çekmeye başladım. Benim klasik müzik background'um var. Ama hep sanatla iç içeydim. Sanatla iç içe bir evde doğdum. Çok büyük ressamlarla, yönetmenlerle küçük yaştan beri haşır neşirdim. Küçük yaştan itibaren sahneye çıktım, çocuk stardım. Benim sanatla ilgili bir iş yapacağım belliydi. Kariyer yönetimim de sahne önüydü. Ben sonradan bu rotayı arkasına çevirdim. Fotoğrafla tanıştıktan sonra tabii ki herkes büyüleniyor. Karanlık odaya girdiğinizde, çektiğiniz kareyi banyo ediyorsunuz. Sonra o banyoda imge yavaş yavaş ortaya çıkıyor. İnanılmaz heyecanlanıyorsunuz. Bu süreç sizi çok heyecanlandırıyor ve "Ben oldum" diyorsunuz ama kimse bir anda olmuyor. Çok uzun bir süreç bu. Ben tabii ki 19, 20 yaşlarımdaki Lara Sayılgan değilim. Orta yaşları geçmiş durumdayım. Bu sorunun cevabı kendi içinde. Yaptığım işlerin sonunda belli olacak bir yolculuk bu. Buna ben karar veremem.
Sosyal medya araçları vesilesiyle günümüzde herkes fotoğraf çekip, paylaşmakta. Peki size göre fotoğraf çekmenin altın kuralları neler?
Sosyal medyada herkesin fotoğraf çekmesi gerçekten işimizi zorlaştırıyor. Çünkü insanlar orada kendilerini hayal ettikleri kişi gibi görmek istiyorlar. Bu işin başka bir tarafı. Bu bizi gerçekten zorluyor. Çünkü bizim profesyonel kullandığımız programlarda cep telefonlarında olanlar yok. Diğer tarafı ise bir kare ya güzeldir ya da değildir. Siz bunu zorla bir yere kadar güzelleştirebilirsiniz. Bir odanın içinden ışık huzmesi geliyorsa, siz onu yakalayabiliyorsanız fotoğraf güzeldir. Yani bir kare ya güzeldir ya da değildir. Siz oraya bir bulut koyarak, çektiğiniz kişinin ifadesini değiştirmeye çalışarak yapamazsınız bunu.
Mutluluğun karesini nasıl tanımlarsınız?
Mutluluğun karesinin ben fotoğrafla tanımlanabileceğini düşünmüyorum. Buna çok inanmıyorum. İnsanlar yaşarken bile mutluluğun tanımını yapamıyorlar. Mutluluk çok anlık bir şey. Sürekli mutluluğun sürmesi çok zor. Benim son çektiğim işlerde mutlu veya mutsuz yok. Çünkü doğa işlerinde mutluluk olayı yok.
Sanat kariyerinizde ilerleyen dönemlerde ne gibi işlere imza atmak istersiniz?
Çok fazla projem var. Bundan sonra sergiler hep hayatımda olacak. Daha fazla bu yola evrilmek istiyorum. Kafamda çok fazla proje var. Onları hayata geçirmek istiyorum. Bir sanat merkezi projem var, onun müjdesini verebilirim buradan.