“The Batman” Film İncelemesi

Robert Pattinson ve Zoe Kravitz'in başrollerinde yer aldığı “The Batman”, son yılların en çok beklenen filmlerinden biriydi. Matt Reeves'in yönetmenliğini yaptığı “The Batman” filmini, senaryosundan atmosferine, oyuncularından kostümlerine ve Christopher Nolan'ın Batman serisi ile karşılaştırarak, derinlemesine inceliyoruz.

YAZAR: Çağatay Odabaş
21 Mart 2022 Pazartesi 14:03 | Son Güncellenme:
20 dakika okunma süresi

Son yılların en çok beklenen ve bu yılın en çok konuşulacak filmi "The Batman"e sonunda kavuştuk. Geçtiğimiz iki yıldan beri süre gelen pandemi durumu sinema sektörüne oldukça zarar verdi. "No Time To Die" gibi son derece başarılı bulduğum bazı filmlerin gösterimi pandemi engeline takılarak, geç de olsa gösterime girdi, ancak izlenme sayıları beklentilerin altında kaldı. "The Batman" ise gösterim tarihi açısından pandeminin biraz daha soluk aldığı bir zamana denk geldi ve inanıyorum ki çıkış ivmesini de sürdürecektir. Açılış haftasında 248 milyon dolarlık gişe yapıp, 200 milyon dolarlık bütçesini karşılayarak yoluna devam ediyor. Peki Christopher Nolan ile adeta bambaşka bir boyuta taşınan ve kimselerin onun üzerine bir Batman filmi yapmaya cesaret edemediği "The Batman", Matt Reeves'in dokunuşlarıyla başarılı mı? Öyleyse başlıyoruz.

"The Batman"in Yönetmeni Matt Reeves:

Yazının bundan sonrası spoiler içermektedir. Filmi henüz izlemeyenler ve bu konuda hassas olan okurlarımızı uyarmak isterim. Öncelikle kısaca filmin yönetmeni Matt Reeves'den bahsetmek istiyorum. Son yıllarda "Dawn Of The Planet Of The Apes" (2014) ve "War For The Planet Of The Apes" (2017) gibi filmler ile adını duyurdu. Fakat bence bugüne kadar en dikkat çekici filmi 2008 yapımı "Cloverfield"dı. Atmosfer hakimiyeti ve izleyiciyi olayın içine sokabilme konusunda başarılı bir örnek olan bu filmiyle kendisini hatırlayabilirsiniz. Filmin görüntü yönetmeni ise bu yıl "Dune" ile Oscar'a aday gösterilen Greig Fraser. "Star Wars Rouge One" ve "The Mandalorian" gibi yapımlarda da görüntü yönetmenliği yapan Fraser'ın bence en başarılı işi 2012 yapımı "Zero Dark Thirty".

Matt Reeves'in "The Batman"i vs Christopher Nolan'ın "Dark Knight"ı:

"The Batman"de Matt Reeves'in karşılaşacağı en büyük zorluk Christopher Nolan'ın yaptığı Batman üçlemesinin çıtayı inanılmaz derecede yukarı taşımasıydı. Öyle ki yeni bir Batman dünyası yaratabilmek artık eskisi kadar kolay değildi. Senaryonun gücünü doğallık ile harmanlayan Nolan, gerçek dünyaya ait, hayalden uzak bir Batman evrenini karşımıza çıkarmıştı. Eski fantastik çizgisinden uzak son derece inandırıcı ve sağlam temeller üzerine kurulu bu evren adeta sinema dünyasında da çığır açmıştı. Günümüze kadar baktığımızda üç ana Batman serisi olarak şöyle bir gruplama yapmak doğru olacaktır. 1989 yılında Tim Burton "Batman", 2005 - 2012 yılları arasındaki Nolan'ın "Dark Knight" üçlemesi ve 2022 Matt Reeves'in "The Batman"i. İşte Reeves bu noktada kendinden önceki Batman serilerinden güzel bir harman yapmış diyebiliriz. Tim Burton'ın o yıllar için sunmuş olduğu müthiş karanlık Gotham atmosferi ve Nolan'ın doğal, gerçekçi dünyası. Tabii bunu yaparken sinema dünyasının diğer başarılı örneklerinin de etkisini filme katmış. Filmi seyreden herkesin hem fikir olduğu, benim de büyük hayranı olduğum David Fincher'ın "Se7en", "Zodiac", "Mindhunter", "Fight Club" gibi benzersiz yapımlardaki karanlık hava bu filmde yoğun olarak hissediliyor. Gotham şehri, karanlık, huzursuz, korku verici, sürekli yağmurlu ve güneşten yoksun bir hava ile tasvir edilmiş. Müziğin de etkisiyle karakterin gücü gösterilmek istense de aslında o karanlık huzursuz edici sokaklarda olmanın korkusunu yaşayan bir Batman'i de hissediyorsunuz. Tıpkı Western filmlerinde kovboyların çizmelerindeki toz, kir ve çöl sıcaklığını hissetmemiz gibi Batman'in de çizmelerindeki ıslak karanlığı, tekinsizliği iliklerimize kadar hissediyoruz. Aslında burada Batman'in de bir 'super hero' değil insan olduğunu ve korkularıyla yaşadığını görüyoruz. Filmin bence en güzel yönlerinden biri de bu. Batman'in kostümünün içinde bir insan olduğunu üstüne basa basa izleyiciye sunması, filmdeki gerçeklik duygusunu oldukça arttırıyor. Dövüş esnasında darbe aldığında canı yanan, yüksek düşüşlerde sert bir biçimde yere çakılan ve hatta filmin son sahnelerinde yaralandıktan sonra kendisine adrenalin vererek ayağa kaldıran bir Batman var.

Geçmişten Günümüze Batman'i Canlandıran Oyuncular ve Robert Pattinson:

Karakterlere gelecek olursak, Christopher Nolan'ın üçlemesinde Christian Bale'in canlandırdığı Batman daha sonra Ben Affleck ile tekrar beyazperdeye dönmüş fakat Affleck'in rolü bırakmasıyla yeni Batman arayışları başlamıştı. Robert Pattinson, Bruce Wayne / Batman rolü için seçildiğinde açıkçası ben de önyargılı yaklaşmıştım fakat rolün altından başarıyla kalktığını söyleyebilirim. Toy ve zayıf görüntüsü herkesin aklında bir soru işareti bırakmıştı. Fakat Matt Reeves'in kurduğu dünyaya ne kadar uyumlu olduğunu filmin atmosferini hissedince anlıyorsunuz. Film, Batman günlüklerinden anlatımlarla başlıyor ve henüz iki yıldır Batman olan bir Bruce Wayne görüyoruz. Henüz çömez ve tecrübeleri az. Fakat her zaman olduğu gibi hırslı. Çocukluğundan beri yalnız kalmış olması, teslim olduğu bu karanlık kahramanı ve onun dünyasını anlatıyor. Neredeyse iki yıldır geceleri yaşamasından dolayı güneş ışığına karşı hassaslaşmış olduğunu görüyoruz. Hatta içinde bulunduğu karanlık kahramana artık o kadar teslim olmaya başlamış ki yardımcısı Alfred, böyle devam ederse iflas edeceğini ve işleriyle ilgilenmesi gerektiğini söylüyor. Nolan filmlerinde Christian Bale'in başarıyla canlandırdığı zengin, havalı, milyarder, hazır cevap, kendini beğenmiş 'playboy' havasındaki Bruce Wayne yerine bu filmde, hırslı ve yalnız bir Bruce Wayne izliyoruz. Bale'in oyunculuk geçmişine baktığımız zaman 2000 yapımı "American Psycho" filmindeki New York'lu zengin psikopat karakteri değiştirerek nasıl başarıyla Bruce Wayne'e dönüştürdüğünü belirtmek isterim.

"The Batman" Filminde Catwoman, Alfred, The Penguin ve The Riddler:

Catwoman rolünde Zoe Kravitz'i izliyoruz. Ancak olsa da olurmuş olmasa da. Hikayeye çok büyük katkısı olmayan bir karakter bence. Nolan üçlemesinde de olduğu gibi bu filmde de Catwoman kostümü maalesef başarısız. Sinema tarihindeki Catwoman kostümlerine bakacak olursak yine en başarılısı Tim Burton'ın, "Batman Returns"deki (1992) Michelle Pfeiffer'ın canlandırdığı karakterin kostümü. Bu maske ve kostüm olayına değinmişken şunu belirtmeden geçemeyeceğim, önceki Batman filmlerinde Batman'in maskesinin altında gözlerinin etrafındaki siyah boyayı ilk defa bu filmde yönetmen bize gösteriyor. Küçük gibi görünse de yıllardır dikkatli izleyicileri hep rahatsız etmiştir. Çünkü Batman, gözlerinin etrafı boyalıyken maskeyi çıkarttığı anda göz çevresini pırıl pırıl görüyorduk. Matt Reeves, bu detayı fark etmiş ve onu da avantajlı bir duruma çevirerek, Batman'in maskesinin altındaki boyaları akmış depresif portreyi bize sunarak artı bir puan daha kazanmış. Colin Farrell'ın canlandırdığı The Penguin karakteri ise başarılı makyajının önüne geçecek bir oyunculuk ile karşımıza çıkmıyor. Makyaj sayesinde Farrell'ı tanımak nerdeyse imkansız! Bence filmin Batman'den sonra yıldızı ise kesinlikle ve kesinlikle The Riddler karakteriydi. "There Will Be Blood"da (2007) canlandırdığı Eli Sunday karakteri ile hafızalara kazınan Paul Dano, hem fiziksel görünüm hem de hareket, konuşma, mimik gibi performansı ile muhteşemdi. Filmdeki bu kıyaslamaları sürekli yapıyoruz ancak The Riddler karakteri "Se7en"daki John Doe ve "Saw" serilerindeki Jigsaw karışımı bir karakter olmuş. Daha filmin ilk sahnelerinde karşımıza çıkan bu karakter, hareket ve mimikleri ile filmin atmosferinde harika bir biçimde harmanlanıyor. The Riddler karakteri için tasarlanan kostüm de şahane olmuş bence. Bu karakteri daha önce 1995 yapımı "Batman Forever"da Jim Carrey canlandırmıştı. Batman serilerindeki en kötü filmlerden biri olan "Batman Forever"da Jim Carrey bile ne filmi ne de bu karakteri kurtaramamıştı. Batman filmlerinin vazgeçilmezi olan Wayne ailesinin sadık yardımcısı Alfred karakteri ise filmde çok az görülüyor. Karakteri filmde Andy Serkis canlandırmış. Görüntü itibariyle önceki Alfred'lere göre daha güçlü bir yapı oluşturulmuş. Sanki bu görüntüdeki güçlü Alfred karakteri, Nolan filmlerinde olsaydı; Nolan filmlerindeki Michael Caine'in canlandırdığı daha yaşlı Aflred de bu filmde olsaydı daha iyi olurdu. Çünkü Nolan üçlemesi daha abidevi güçlü bir tarzda, bu film ise 'noir' ve depresif bir tarzda.

"The Batman" Filminde Atmosfer:

Filmde Gotham şehri muhteşem bir biçimde tasvir edilmiş. Kamera şehrin karanlık sokaklarında gezerken adeta gözlerim, Batman çizgi romanlarındaki kareleri sırayla gezip, sonraki sayfaya geçiyormuş gibi bir duyguya kapıldım. Gotham'ın karanlık duygusunu yansıtması için Londra, Liverpool gibi daha gotik görünümlü şehirlerde çekimler yapılmış. Nolan, daha fazla gökdelenlerin olduğu New York tarzı bir Gotham'ı bize sunarken; Matt Reeves, yine tercihini atmosferden yana kullanıp, yarattığı Batman karakteri gibi karanlık, yalnız ve tekinsiz bir Gotham'ı biz izleyicilere adeta altın tepside sunmuş.

"The Batman" Filminde Batmobile:

Batman filminden konuşup 'Batmobile'den bahsetmeden olmaz. Önceki Batman filmlerinde bambaşka tasarımlarla karşımıza çıkan Batmobile, Nolan filmlerinde yine fütüristik bir tasarımla, basık bir Hummer'a benzer bir tarz ile karşımıza çıkmıştı. "The Batman"de 'film noir' havasına uygun olarak Dodge Charger, Camaro ve Plymouth Barrcuda karışımı modifiye edilmiş bir araç olarak yaratılmış. Görüntü itibariyle "Mad Max" filmlerindeki araçlara çok benziyor. Filmin yüksek tansiyonlu takip sahnesinde ortaya çıkan Batmobile, içinde bulunduğu otoyol kovalamaca sahnesiyle de 2015 yapımı "Mad Max Furry Road"a adeta selam veriyor.

"The Batman" Filmi Senaryosu:

Filmin senaryosundan kısaca bahsedelim. Nolan'ın "Dark Knight"ı ile yarışamaz, bu imkansız. En azından bu yapımın devam filmlerinde bunu göreceğiz. Ama bu film, "Batman Begins"e göz kırpar. Yazının tümünde de pek çok kez vurguladığım gibi bu, iddialı bir senaryo ile sunulmuş bir Batman filmi değil. Bu film, bize çizgi roman dünyasının karanlık hissini gerçekçi olarak sunan bir Batman filmi. Batman'in anne-babasının, çocukken gözleri önünde öldürüldüğü aşırı dram yüklü sahne gibi klişe öğeleri senaryo içinde sunmuyor olması; bunun yerine Bruce Wayne'in ailesinin de çeşitli suçlara karıştığı, aslında pek temiz bir geçmişe sahip olmadıkları, bu filmde hoşuma giden bir detaydı. Nolan filmlerinde olduğu gibi senaryoda zirve noktalar yok, fakat üç saatlik en uzun Batman filminde bu, beni hiç rahatsız etmedi. Filmi özel gösterimde izledim ve ara olmadan sunulan bu üç saatlik akış beni sıkmadan tatmin etti. Bu arada ben, filmi Türkiye'deki Batman çizgi romanlarının yayıncılık haklarına sahip JBC Yayıncılık'ın sahibi, dostum Ertan Ergil'in düzenlediği galada izledim. Filmin sinemada, gala gösterimi için ışık kalibrasyonu çok iyi ayarlanmıştı. Bu organizasyondan dolayı bir kez daha kendilerine teşekkür ederim. Bazı sinemalarda bu ayarların düşük tutulması neticesinde zaten karanlık olan filmin daha da karanlık bir hale gelerek seyir zevkinin düşmemesi için yönetmen Matt Reeves, sinema salonlarına genel bir mektup yollayarak projeksiyon cihazlarının 14fl değer elde edecek şekilde ayarlanmasını rica etmiş.

Bütün bunlar ışığında konuyu toparlarsak kendimize sormamız gereken şu olabilir mi; Nolan'ın kusursuz bir senaryo ile son derece gerçekçi olarak sunduğu Batman mi, yoksa Matt Reeves'in sinema dehalarının dokunuşlarını kullanarak yarattığı kusursuz karanlık atmosferli Batman mi?


Geçmişten Günümüze Batman'i Canlandıran Oyuncular

"Dune: Part One" Filmi Üzerine

"Don't Look Up" Filmi Üzerine

EN ÇOK OKUNANLAR

Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

1 dakika okunma süresi
Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

1 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
New York'ta Türk Gecesi

New York'ta Türk Gecesi

1 dakika okunma süresi
Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

2024 Ağustos Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Ağustos Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

Leros Adası: Eşsiz Doğa ve Kültürel Aktiviteler

Leros Adası: Eşsiz Doğa ve Kültürel Aktiviteler

Eylülde Sanat ve Müzik Şöleni

Eylülde Sanat ve Müzik Şöleni

2024 İstanbul Tiyatro Festivali'nde Dikkat Çeken Oyunlar

2024 İstanbul Tiyatro Festivali'nde Dikkat Çeken Oyunlar

BMW i5 Flow NOSTOKANA Contemporary İstanbul'da

BMW i5 Flow NOSTOKANA Contemporary İstanbul'da

2024 Temmuz Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Temmuz Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

Piyanonun Parlayan Yıldızı: İlyun Bürkev

Piyanonun Parlayan Yıldızı: İlyun Bürkev

2024 Paris Olimpiyatları Hakkında Merak Edilenler

2024 Paris Olimpiyatları Hakkında Merak Edilenler

Seren Ojalvo, Ece Duran ve Heper Sayar ile Mamut Art Project Üzerine

Seren Ojalvo, Ece Duran ve Heper Sayar ile Mamut Art Project Üzerine

Jennifer Lopez, Simu Liu ve Sterling K. Brown ile “Atlas” Filmi Üzerine Sohbet

Jennifer Lopez, Simu Liu ve Sterling K. Brown ile “Atlas” Filmi Üzerine Sohbet

2024 Contemporary Istanbul Edisyonunda Neler Oluyor?

2024 Contemporary Istanbul Edisyonunda Neler Oluyor?

Fırat Neziroğlu ile Dokuma Sanatı Üzerine

Fırat Neziroğlu ile Dokuma Sanatı Üzerine