Sanatla Büyüyen Bir Koleksiyoner: Ayda Elgiz Güreli
41 dakika okunma süresi
Ouchhh nasıl ortaya çıktı ve bugünlere geldi?
Yaklaşık 10 sene önce Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde ikinci sınıf öğrencisiyken ortaya çıktı Ouchhh. O dönem Santral İstanbul kampüsünde "Uncharted" gibi zamanın ötesinde yeni medya sergilerinde çalışma imkanı bulmuştuk. Her şey, bilim, sanat ve teknoloji ekseninde projeler geliştirmeye dair obsesiflik derecesinde oluşan bir tutkuyla başladı. Şu ana kadar 52'den fazla ülkede sanat yerleştirmeleri, kamusal alan deneyimleri gerçekleştirdik. Bütün bu projelerde Ouchhh adı altında 50 kişiye yakın mimar, araştırmacı, bilim insanı, yazılımcı, yapay zeka kodlayıcısı, veri bilimci ve 3D animasyon tasarımcılarından oluşan kalabalık bir ekip ile eserlerimizi sergiledik. NASA, CERN, Google, Intel, Amazon gibi şirketler ile çalışma imkanı bulduk. Tüm bu olanaklara sahip olmamızın en önemli sebeplerinden biri, isimlerin değil de sanatımızın önde olduğu bir yaklaşımı daha doğru bulmamız.
Ouchhh olarak kendinizi düzenin içinde nasıl konumlandırıyorsunuz?
Geçen 10 yıl zarfında Ouchhh ismini sabit tutarak ajans, stüdyo, laboratuvar gibi çeşitli kavramları kullandık. Bu kavramların bulanıklaşıp birbirinin içine geçtiği bir çağda yaşıyoruz. Bir projenin eser mi yoksa ticari bir iş mi olduğu konularına dair sorgulamalar yapmıyoruz. Bizim için asıl önemli olan şey, proje ile kurduğumuz mental ve duygusal bağ. Eserimize inanıyorsak bahsedilen tanımlamalar, sadece eserin hayata geçmesi için gereken detaylara dönüşüyor. Ayrıca eğer bütçe anlamında sanat eseri projemizi değerlendirecek olursak en ticari projeden daha ticari olduğu çıkarımında bulunabiliriz.
Yeni medya sanatçısının tanımını nasıl yapıyorsunuz?
Dijital sanatın kodlama eğitim ve bilgileri gerektirmesi sanattaki dengeleri değiştiriyor. Sadece fikir ya da yetenekten daha fazlası gerekiyor yeni medya sanatçısı olabilmek için. Hiçbir zaman bir veriyi olduğu gibi görselleştirerek eser üretmedik. Fikrin, alt metnin, konseptin, sanatsal animatik içeriğin, yaşayan mimari tasarımın önemli olduğu bir evren bizimkisi. En son teknolojiyi kullanarak eserler üretsek de aslında teknoloji odaklı bir stüdyo değiliz. Fikir, teknolojiden önce gelir. Eserimizin fikrine göre yeni teknolojiler ve hibrit deneysel yapılar inşa etmeyi önceliğimiz olarak görüyoruz.
Dijital sanatın nereye doğru, nasıl evrildiğini düşünüyorsunuz?
Dijital sanat kavramı, bizim için sanatın sınırları ve belirli alanları olmadan farklı birçok aracı kendi alanına dahil ederek bir sanat akışına dönüştürmesidir. İzleyici artık kullanıcıya dönüştü diyebiliriz. Kullanıcıların aktif rol üstlenerek resme dokunarak katılmaları için yeni fırsatlar sunan sanatçılar veya tasarımcılar, yeni medya işlerinde onlara dijital boyutlar arasında gerçek ve sanal sınırlarla oynamak için fırsatlar sağlıyorlar. Böylece dokunma eylemini, fiziksel katılım ve sosyal etkileşimin temel nitelikleri haline getiriyorlar. Dokunamadığımız eserler ve işler, izleyicinin fiziksel katılımıyla gerçekleşen deneyimlere dönüşüyor. Kendinizi tamamen farklı bir dünyanın içinde buluyorsunuz. Yeni medya, teknolojiye entegre olduğumuz, yaşamı kolaylaştıracak farklı mecraları da yakın gelecekte beraberinde getirecektir.
Sanat eserleriniz deneyim vadediyor. Bu da sanata yeni bir perspektiften bakmamızı sağlıyor.
Ounchhh'un yola çıkma amacını gerçekleştirdiğini düşünüyoruz. Çünkü başlangıçta da anlattığımız gibi biz hiçbir zaman eserlerimizin sadece izlenip geçilebilecek unsurlar içermesini istemedik. Zaman zaman içinde kaybolacağınız ve sanat eserinin güzelliğini izlerken; içerisinde yarattığımız mesajın da izleyiciye geçeceği eserler yaratma kaygısı taşıyoruz. Çoğu eserimizin alt metninde görebileceğiniz gibi kodlar, ressamlar, bilim adamları gibi dünyayı ve geleceği değiştirip şekillendirmiş insanların eserlerinden yola çıkıyoruz ve bunlara seyirci kalmak yerine içinden bir parça olma fırsatını izleyicilerimize sunuyoruz. Bu perspektifle baktığımızda sadece bir sanat eseri yaratmakla kalmıyoruz onu izleyen, dinleyen herkesin kendinden, geçmişten ve gelecekten parçalar bularak bunları keşfetmenin hazzının yaşanmasını sağlıyoruz. Örnek aldığımız ve işlerini konu ettiğimiz büyük sanatçıların da her zaman imgelediği gibi sanat, hiçbir zaman durağan olmamıştır. Bu gelişmeye de bir parça katkı sağlayabilmek bizim en değerli ödülümüz.
Eserlerinizle aranızdaki nasıl bir duygusal bağ kuruyorsunuz, anlatır mısınız?
Başlangıçta sadece zihinde yer alan bir dünyayı büyük emek ve zaman harcayarak herkesin büyük hayranlıkla izlediği bir sanat eserine dönüştürmek, bizim için büyük bir gurur kaynağı. Her eserin arka planında, büyük bir mental ve duygusal süreç var. Ve bu süreci hep birlikte hissettiğimiz bir ekiple yönetiyoruz. Sadece iş yaptığımız yer veya kişilerin değil; kendi içimize de sinen ve kendimizin de en büyük hayranı olacağı işler üretmek için çalışıyoruz. Yaptığımız çalışmalar sanat eseri olduğu kadar sosyal sorumluluğa da hizmet eden imgeler içermekte. Bu tarz projeler bize ayrı bir çalışma şevki veriyor.