Dünya çapında çok iyi bilinen başyapıtları, halka açık alanlarda tekrar resmeden Málagalı sanatçı Julio Anaya Cabanding, adeta bir illüzyon yaratarak seyirciyi ‘kandırıyor’. Klasik sahneleri ve onların süslü çerçevelerini kimi zaman grafiti dolu duvarlara çizen sanatçı, kimi zamansa deniz kenarındaki bir duvarı veya çökmek üzere olan bir binayı tercih ediyor. Çok değerli bir tablonun replikasını ‘uygunsuz’ yerlere resmederek geleneksel sanat müzelerine kafa tutan Anaya Cabanding, resimlerinin ana hatlarını sprey boyayla ortaya çıkarırken, geri kalan tüm detayları akrilik boya ile tamamlıyor. Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğrenciyken mekana özgü işlerle beraber göz aldatma (trompe l’oeil) sanatına da ilgi duymaya başlayan Anaya Cabanding, bir arkadaşının teşvikiyle sanatını stüdyodan sokağa taşıdığını belirtiyor. Replika eserlerini orijinallerinden ayırmakta zorlanan ve çoğu zaman ‘Photoshop’ harikası olduklarını düşünen izleyiciler, sanatçının ne kadar başarılı olduğunu kanıtlıyor.
Kentsel performanslarına 80’li yılların ortasında başlayan Madridli sanatçı SpY, kısa bir süre içerisinde grafiti sanatının önde gelen figürlerinden biri oldu ve sanat aracılığıyla sokakta alternatif iletişim kurma yöntemlerini keşfetmeye başladı. Bilbao, Berlin, New York, Londra ve daha pek çok şehrin sokaklarında eserleri sergilenen sanatçı, aktif olarak üretmeye devam ediyor. Dikkatli bir gözlemci olarak şehrin bileşenlerini ele alan sanatçı, kentsel mekanlara esprili ve düşündürücü müdahalelerde bulunuyor. Şehirlilerin eylemsizlikleri ve otomatikleşmiş davranışlarına bir ‘parantez’ açmayı hedefleyen SpY, eserleriyle insanların karşısına beklenmedik bir şekilde çıkarak onları şaşırtıyor. Sanatçının hem ironi hem de mizah içeren işleri, yanından geçenleri gülümsetirken, bir yandan da iç dünyalarını yansıtıyor.
JR, bundan seneler önce sadece grafiti tutkusu olan bir gençti. Grafitiyi çok seviyor ve yakından takip ediyordu ancak 2001 yılında Paris metrosunda bulduğu bir kamera, sokak sanatına olan bakış açısını tamamen değiştirdi. Avrupa’ya seyahat eden sanatçı, duvarlar aracılığıyla kendini ifade eden insanlarla tanıştı ve onların portre fotoğraflarını Paris’in sokaklarına, yeraltına ve hatta çatılarına yapıştırdı. 2004 yılında banliyölerde patlak veren ayaklanmaları fotoğraflayan JR, ayaklananların fotoğraflarını şehrin dört bir yanında sergileyerek ilk büyük çaplı projesine imza attı. Sokakları sanat galerisine dönüştüren JR, tipik bir müze ziyaretçisi olmayan insanları hedef alıyor ve onların sanatına dahil olmasına izin veriyor. Daha önce pek çok kez uzak ve tehlikeli yerlere giden sanatçı, eserlerini Fransa ve Brezilya’nın gecekondu mahallelerine, Orta Doğu’daki duvarlara ve Afrika’daki yıkık köprülere taşıyor.
1997’den beri dünyanın dört bir yanındaki binalara yaptığı renkli müdahaleler ve heykelleriyle ön plana çıkan multidisipliner sanatçı Okuda San Miguel, tren yolları ve terk edilmiş fabrikalara çizdiği eserleriyle tanınıyor. Çok renkli geometrik desenleri ile şehrin gri silüetine hayat veren sanatçı, eserleri aracılığıyla ‘varoluşçuluk’, ‘evren’, ‘sonsuzluk’, ‘hayatın anlamı’ ve ‘kapitalizmin yanlış özgürlüğü’ hakkında çelişki yaratırken, modernite ve köklerimiz arasındaki çatışmayı da gözler önüne seriyor. Benzersiz bir ikonografik dile sahip olan Okuda San Miguel’in büyük ölçekli işleri, Hindistan, Mali, Mozambik, Amerika, Japonya, Şili, Brezilya, Peru, Güney Afrika, Meksika ve pek çok Avrupa ülkesinde karşınıza çıkabilir.