Cadılar Bayramı İçin Mitlerin Kökenleri

Gotik korku hikayelerine ilham olan Frankenstein'dan Dracula'ya, kurt adamlardan cadılara ve efsanevi canavarlara, ünlü korku mitlerinin kökenlerini araştırıyoruz.

YAZAR: Çisem Danacı
12 Ekim 2022 Çarşamba 11:08 | Son Güncellenme:
26 dakika okunma süresi

Frankenstein

Mary Shelley'nin, bir iddia sonucu kaleme aldığı, 1818'den beri en iyi korku hikayelerinden biri kabul edilen "Frankenstein"ın ilham alındığının düşünüldüğü pek çok gerçek hikaye var. Bunlardan biri de Almanya'daki Odenwald'da yer alan Frankenstein Şatosu. Frankenstein Şatosu'nun bulunduğu dağ bölgesi olan Odenwald, karanlık ormanları, gizemle örtülmüş dar vadileri olan ve birçok efsaneye konu olan bir yer. Frankenstein Şatosu hakkında birçok halk hikayesi ve efsane olsa da hiçbirinin gerçek olduğu doğrulanmadı, ancak hepsi, bölgenin kültürünü ve geleneklerini etkiledi. Bunlardan biri de Dippel'ın hikayesi. Daha sonra profesyonel bir simyacı olarak çalışan Johann Konrad Dippel, 1673 yılında bu şatoda doğdu. Dippel, "Dippel's Oil" olarak bilinen, "yaşam iksiri" ile eşdeğer olmasını planladığı bir hayvansal yağ yarattı. Dippel'ın Frankenstein Şatosu'nda kaldığı süre boyunca sadece simya değil, aynı zamanda anatomi de çalıştığı ve mezarlarından çıkardığı cesetler üzerinde deneyler yapmış olabileceğine dair söylentiler de var. Bununla birlikte Shelley'nin döneminde bilim insanlarının, ölü bedenler ve hayvanlar üzerinde çeşitli anatomik ve elektriksel deneyler yaptığı da bilinmekte. Tüm bunların, Mary Shelley'e ilham vermiş olabileceği düşünülse de kesin olarak kurulan bir bağ yok.


Dracula

Bram Stoker'ın 1897 tarihli Gotik romanı "Dracula"ya ilham olan Kont Drakula efsanesini hemen herkes duymuştur. Stoker, ölümsüz anti-kahramanı Kont Drakula'yı yaratmak için Orta Avrupa halk masallarından yararlanmış. Ayrıca karakterin, 15. yüzyıl Rumen Prensi Vlad Tepes ya da diğer ismiyle Kazıklı Voyvoda Vlad'den ilham aldığı düşünülüyor. Asilzade 2. Vlad Dracul'un oğlu olarak Transilvanya'da doğan prens, "Dracul'un oğlu" anlamına gelen Dracula ismini almış. Dracula, düşmanlarına uyguladığı korkunç işkencelerle tanınıyor, Kazıklı Voyvoda ismi de buradan geliyor. 1462'de Osmanlılı işgalcilere karşı yürüttüğü sefer sırasında Vlad'in, Tuna kıyılarında 20.000 kişiyi kazığa bağladığı bildirilmekte. Daha sonra Macar kuvvetleri tarafından yakalanıp hapsedilmiş, 1476'da tahtını geri alsa da aynı yıl savaşta ölmüş. Vlad'in tarihindeki kanlı ayrıntılar, Bram Stoker'ın "Dracula"sından bile daha ürkütücü olmasıyla birlikte birçok akademisyen, Stoker'ın romanında kısmen Kazıklı Voyvoda'dan ilham aldığı konusunda hemfikir. Bununla birlikte ilk vampir hikayesi ise John William Polidori'nin kısa öyküsü "The Vampyre" (1819). Polidori, bu hikayeyi Mary Shelley ile aynı iddiada Lord Byron'ın evinde yarattı. Yani oldukça verimli bir korku hikayesi yarışması olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Mary Shelley'nin "Frankenstein"ının başta kocası tarafından yazıldığı düşünülüp, daha sonra gerçek yazarına hakkının verilmesi gibi Polidori'nin vampir hikayesinin de övgüsü, başta Lord Byron'a verilmiş. Byron, yazarın kendisi olmadığına insanları ikna etmeye çalışsa da "The Vampyre"in gerçek yazarının John William Polidori olduğu ancak yazar öldükten sonra anlaşılmış.


Zombi

"Yaşayan ölü" olarak da bilinen zombi efsanesi, Haiti folkloründeki vudu (voodoo) gibi farklı sihir ve metodlarla yeniden hayata dönen ölü mitinden geliyor. Ancak modern yapımlarda gördüğümüz zombiler, çoğunlukla büyüden kaynaklı oluşmaz. Bazen açıklanmayan bazense bir virüs nedeniyle ortaya çıkan bir salgın hastalık olarak yansıtılır. Zombi mitini popüler kültüre taşıyan ise George A. Romero'nun kültleşmiş filmi "Night of the Living Dead" (1968). Film, kısmen Richard Matheson'ın 1954 tarihli "I Am Legend" romanından ilham alıyor. Ardından "Dawn of the Dead" (1978) ve Michael Jackson'ın müzik videosu "Thriller" (1983) gibi işlerle zombi miti giderek sinema ve televizyon dünyasında yayıldı. "Resident Evil", " 28 Days Later" filmleri ve "The Walking Dead" dizisi gibi oldukça popüler örnekleriyle birlikte Matheson'ın romanının aynı adlı filmi de çekildi.


Kurt Adam

Avrupa folkloründe oldukça yaygın olarak görülen kurt adam miti, geçmişten günümüze pek çok dizi ve filme de konu oldu. Kolonicilikle birlikte bu efsane, Avrupa'dan Amerika'ya da sıçradı. Bu mite göre kurt adam, kendi tercihiyle ya da bir lanet sonucu dolunayda kurda dönüşen ve insan etiyle beslenen bir adam. Kurt adam hikayeleri, 15. yüzyıl başlarında ortaya çıkarak, cadı efsaneleriyle paralel olarak yayılmaya başlamış. 16. yüzyıl boyunca Avrupa'da genişlemiş ve 17. yüzyılda iyice yaygınlaşmış. Bugün İsviçre olan topraklarda aynen Cadı Mahkemeleri gibi Kurt Adam Mahkemeleri de kurularak, kurt adam olduğundan şüphelenilen erkekler yargılanmış. Bu mahkeme ve cezalandırmalar, Cadı Mahkemeleri kadar büyük çaplı ve yaygın değilmiş ancak yine de 18. yüzyıl başlarına kadar sürmüş. Kurt Adam Hastalığı olarak bilinen, bütün vücudun yoğun kıllarla kaplandığı tıbbi durumun, bu mitin temellerini oluşturabileceği düşünülüyor. Ayrıca Kurt Adam Sendromu veya Klinik Likantropi (Lycanthropy) olarak bilinen nadir bir psikiyatrik sendrom da bulunuyor. Bu sendroma göre kişi, bir hayvana dönüşebileceği veya dönüştüğü sanrısına sahip oluyor. Bununla birlikte, bir hayvan gibi davranarak uluyup, dört ayak üstünde hareket edebiliyor.


Cadı

Orta Çağ'da Avrupa'da ortaya çıktığı düşünülen cadı miti, belki de listemizdeki en trajik tarihe sahip. Cadılar, genellikle yaşadıkları toplulukların üyelerine zarar ve talihsizlik vermek için büyü kullandığına inanılan kadınlardı. Cadılık, ahlaksızlık olarak görüldü ve cadıların Şeytan'la anlaşma yaptığına inanıldı. Avrupa'da gerçekleşen cadı avları ve mahkemelerinin, çoğunluğu kadın olan on binlerce insanın idamına yol açtığı düşünülüyor. Ancak yüzlerce yılı kapsayan bir süreç olması nedeniyle kesin kayıtlara ulaşılamıyor. Avrupa'nın cadılığa olan inancı, Aydınlanma Çağı ile birlikte giderek azaldı. Bu mitin, pagan dönemden gelen şifacılara karşı Hristiyan geleneklerine zarar verme nedeniyle ortaya çıkmış olabileceği düşünülüyor. Cadı Mahkemeleri, modern cadı hikayelerine ve popüler kültüre ilham oldu. İyi ve kötü cadı hikayelerinin anlatıldığı "Sabrina, The Teenage Witch" (1996), "Charmed" (1998), "Bewitched" (1964), "American Horror Story: Coven" (2013), "A Discovery of Witches" (2018) dizileri ve "Bell, Book, and Candle" (1958), "The Witches" (1990), "Hocus Pocus" (1993), "The Witch" (2015) ve "Suspiria" (1977) filmleri, en bilinen örneklerden.


Umm Al Duwais Cini

Umm Al Duwais, Birleşik Arap Emirlikleri'nde doğan, oldukça ünlü kötü bir cin. Ayakları, eşek ayağı; gözleri, kedi gözü; elleri, bıçak gibi; saçları, gece kadar siyah bir kadın olarak tasvir edilen Umm Al Duawis, 2013 yapımı "Djinn" filmine de ilham oldu. Erkekleri kendine çeken güzel bir kadın gibi görünen Umm Al Duawis, büyülediği erkekleri yiyor. Erkekleri büyüyle etkisi altına alıp, yiyen veya öldüren kadın miti, küresel ölçekli pek çok efsanede karşımıza çıkıyor. Kötü denizkızları olan Sirenler de aynı şekilde denizcileri kendilerine çekip boğduğuna inanılan deniz yaratıkları olarak Yunan mitolojisinde karşımıza çıkıyor. Göreni taşa çeviren yılanbaşlı kadın Medusa da aynı şekilde Yunan mitolojisinde çok bilindik bir figür. Böyle pek çok mitolojide birçok kötü kadın karakter gösterebiliriz.


Bloody Mary

İngiltere tarihinde kendi başına imparatorluğu yöneten ilk kadın olan 1. Mary, tarih notlarının daha sonradan ortaya çıkardığı üzere tahta geçtiğinde halk, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kutlamayla kraliçeyi karşılamış. Buna karşın tarih, uzun bir süre 1. Mary'i "Bloody Mary / Kanlı Mary" olarak andı ve onun vahşiliği bir şehir efsanesine dönüştü. 1516'da doğan Mary, 8. Henry ve Aragonlu Catherine'in uzun zamandır beklediği oğlu değildi. Ancak halkın sevdiği bir prenses olarak büyüdü. Babası, Anne Boleyn ile evlenmek için annesinden boşandığında, ülkeyi Katolik Kilisesi'nden ayırdı ve önceki evliliğini feshetti. Bu durum da Mary'i gayrimeşru konumuna getirerek, prenseslik unvanının elinden alınarak 'Lady'lik verilmesine neden oldu. Mary, ebeveynlerinin boşanmasının geçerliliğini veya babasının İngiltere Kilisesi başkanı statüsünü kabul etmeyi reddetti. 1536'da, Anne'nin infazı ve Henry'nin Jane Seymour'la evlenmesinden sonra Mary, sonunda babasının şartlarını kabul etti. Mary'nin babasından sonra tahta geçen üvey kardeşi 6. Edward, altı yıl sonra öldüğünde tacı, kendisi gibi Protestan kuzeni Lady Jane Grey'e bıraktı. Katolik olması nedeniyle Mary ve üvey kız kardeşi Elizabeth, taht verasetinden muaf tutuldu. Mary, Avrupa'daki aile üyelerinin yanına sığınmak yerine İngiltere'de kalıp, savaşmayı seçti. Bu durum, 2018 yapımı başrollerinde Mary rolünde Saoirse Ronan ve Elizabeth rolünde Margot Robbie'yi gördüğümüz "Mary Queen of Scots" isimli filmde anlatılan büyük savaşa neden oldu. Sonunda tahta geçen Mary, Katolik kilisesinin gücünü İngiltere'ye geri getirdi ve daha sonrasında ona "Bloody Mary" unvanını verecek bir kararla 280 Protestan'ın yakılmasını emretti. Zaman ilerledikçe Bloody Mary, ismi söylendiğinde aynada beliren korkunç bir hayalet miti olarak efsaneleşti.


La Llorona

Meksika kökenli bir şehir efsanesi olan La Llorona, "Ağlayan Kadın" veya "Beyazlı Kadın" olarak da biliniyor. Şelale, göl gibi su kenarlarında ortaya çıktığına inanılan bir hayalet olan La Llorona, genellikle çocukları korkutmak için anlatılıyor. İspanyol sömürgecilik dönemine dayanan bu efsane, kendisini terk eden zengin bir İspanyol adamdan olan çocuklarını öldüren yerli bir kadının hikayesi. La Llorona, tahmin edebileceğimiz gibi sömürgeci devletler tarafından, sömürge altına aldıkları topraklardaki yerlileri kötücül göstermek için yaratılmış hikayelerden biri. Bu tarz efsanelerinin benzerlerini, Amerika'nın işgali sürecinde Amerikan Yerlileri için üretilenleriyle de görebiliyoruz. Bununla birlikte La Llorona mitolojisinin Aztekler'e kadar uzandığı da düşünülüyor. Ancak burada La Llorona'nın kökenlerinin, Aztek annelik tanrıçası Chihuacoatl'a dayanabileceği düşünülerek, çocukları için feryat eden bir anne hayalet figürü çiziliyor.


Slender Man

Slender Man efsanesinin, birçok versiyonu var ve günümüz bilgisayar oyunlarına ilham olacak kadar popülerleşmesine rağmen en bilinen versiyonu; ormanda yaşayan ve çocukları avlayan oldukça uzun boylu, sarkık kollu korkunç bir adam. Slender Man, 2009 yılında Eric Knudsen tarafından internette yaratılan bir efsane. Böylece listemizdeki 21. yüzyılda doğan tek canavar olarak yerini alıyor. Bilginin bu kadar hızlı ve detaylı olarak ulaşılabildiği bir çağda korku efsanelerinin ortaya çıkmayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Muhtemelen internet çağı, tam tersine bu tarz hikayelerin çok daha hızlı yayılmasına yardımcı oluyor. Bu sahte hikaye de o kadar hızlı ve şiddetli bir şekilde şehir efsanesine dönüştü ki çocuklar, onun gerçek olduğuna inanmaya başladı. Slender Man'e atfedilen birçok suç bulunuyor. Bunlardan biri de sınıf arkadaşlarını onun adına bıçakladığı iddia edilen iki küçük kızın yüksek profilli davası.


Yeti

Nepal'de yaşayan bir etnik grup olan Şerpa (Sherpa) halkı, Yeti'nin Himalayalar'da yaşayan kar adam canavarı olduğuna inanıyor. Everest Dağı'na çıkmak için bölgeye gelen turistlere yardım edenler genellikle Şerpa halkı olur çünkü bölgenin yerlileri oldukları için dağcılık konusunda inanılmaz gelişmişlerdir. Bununla birlikte Yeti efsanesi de dahil olmak üzere oldukça zengin bir kültüre ve tarihe sahipler. Şerpalar, Yeti'yi kocaman ayakları ve kılıç benzeri dişleri olan devasa, tüylü ve saldırgan maymun adamlar olarak tanımlıyor. 1.80 civarı boyları olduğu ve 30-35 cm uzunluğunda ayak izleri bıraktıkları söyleniyor. Hatta bir hikayeye göre bir Şerpa köyünün bir grup Yeti tarafından saldırıya uğradığı anlatılıyor. Yıllar geçtikçe kaşifler, canavarın kanıtlarını bulmak için Himalayalar'a akın etti. Ancak kesin bir sonuca ulaşılamadı.


Chupacabra

İlk olarak 1995 yılında Porto Riko'da görüldüğü düşünülen Chupacabra, listemizdeki günümüze en yakın doğan canavar efsanelerinden. İspanyolca "keçi emici" anlamına gelen "chupacabra" kelimesinden ismini alan bu canavarın, keçi ve benzeri küçük canlıların kanını emen bir vampir türü olduğuna inanılıyor. Mart 1995'te Porto Riko'da, göğüslerinde üç delik yarası ile kanları çekilmiş ve ölü olarak bulunan sekiz koyun, Chupacabra hikayesinin doğuşuna neden oldu. Beş ay sonra 150 kadar çiftlik hayvanı aynı şekilde ölü bulundu. Efsane hızla yayılarak Latin Amerika ve Güney ABD'de daha fazla benzer olayın görüldüğü haberler ile yaygınlaştı. 2000'lerde Chupacabra yeniden ortaya çıktı. BBC'nin haberine göre "dört ayak üzerinde hareket eden tüysüz, yanık bir cilde sahip gibi görünen ve sıska, köpek benzeri bir hayvan" olarak tanımlandı. Bununla birlikte bilim insanları, Chupacabra cesedi olduğu söylenen birkaç hayvanı inceledi ve onların, sarkoptik uyuz nedeniyle öldüğünü tespit etti, ciltlerinin bu hale gelmesinin nedeni de bu hastalıktı. Ancak tabii ki çoğu efsane gibi Chupacabra da bilimin açıklamalarıyla sonlanmayarak, yoluna devam etti.


Loch Ness Canavarı

Loch Ness Canavarı, İskoçya'nın ve hatta belki de tüm zamanların şehir efsanelerinin en ünlüsü olabilir. Nessie olarak da bilinen Loch Ness canavarı, İskoçya'nın en derin ikinci gölü olan Loch Ness'in derinliklerinde yaşadığına inanılan bir su canavarı. Loch Ness Canavarı efsanesinin, İskoçya'da yaşayan eski insanlar olan Pict dönemine kadar uzandığı söyleniyor. Bu dönemden kalma gizemli bir yüzgeçli canavarın, taş oymalarına ulaşıldı. 1933 yılında ziyaretçilere, Loch Ness'in net bir manzarasını sunan bir yol tamamlandıktan sonra Nessie'nin görüldüğüne dair ihbarlar hızla arttı. Loch Ness canavarının ünlü fotoğrafı da ortaya çıktıktan sonra efsane giderek büyüdü. Daha sonradan fotoğrafın sahte olduğu açıklanmış olsa da canavar avcılarının İskoçya'ya akın etmesine engel olmadı. Nessie'nin, İskoçya turizmine yıllık 40.7 milyon sterlin getirdiği tahmin ediliyor. Bu da efsanenin neden bu kadar uzun süre devam ettiğini açıklıyor gibi görünüyor.


Gjenganger

İskandinav mitolojisinde kendine yer bulan gjenganger, hayalet-zombi hidridi bir canavar. "Gjenganger"ın tam çevirisi "ölümden sonra yürümek". Geleneksel olarak gjengagner'ler hayalet ile zombi birleşimi yaratıklar. Ölümden sonra canlanan beden, zombi; ölen kişinin zihnine ve anılarına sahip olmasıyla da hayalet mitinden kaynağını alıyor. Ölen kişinin, bitmemiş bir işi olduğunda ya da vahşice öldürüldüğünde, gjenganger olarak uyandığına inanılıyor. Bu efsane, Vikingler'e kadar uzanıyor.


Vampir Dizi ve Filmlerini Sevenler İçin Öneriler

Tüm Zamanların En Korkutucu Film ve Dizi Önerileri

Yapay Zeka Tarafından Yazılmış İlk Korku Filmi Netflix'te

EN ÇOK OKUNANLAR

Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

1 dakika okunma süresi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

1 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
New York'ta Türk Gecesi

New York'ta Türk Gecesi

1 dakika okunma süresi
Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

2024 Ağustos Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Ağustos Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Paris Olimpiyatları Hakkında Merak Edilenler

2024 Paris Olimpiyatları Hakkında Merak Edilenler

British Museum'da Köklü Değişiklikler

British Museum'da Köklü Değişiklikler

Leros Adası: Eşsiz Doğa ve Kültürel Aktiviteler

Leros Adası: Eşsiz Doğa ve Kültürel Aktiviteler

2024 Ekim Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Ekim Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

Jennifer Lopez, Simu Liu ve Sterling K. Brown ile “Atlas” Filmi Üzerine Sohbet

Jennifer Lopez, Simu Liu ve Sterling K. Brown ile “Atlas” Filmi Üzerine Sohbet

2024 Emmy Ödülleri Adayları Açıklandı

2024 Emmy Ödülleri Adayları Açıklandı

Musée d'Orsay'da Bir Gece

Musée d'Orsay'da Bir Gece

2024 Eylül Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

2024 Eylül Etkinlik Ajandası: Şehirde Neler Oluyor?

Piyanonun Parlayan Yıldızı: İlyun Bürkev

Piyanonun Parlayan Yıldızı: İlyun Bürkev

Tan Sağtürk ile “Carmina Burana” Oyununu İnceledik

Tan Sağtürk ile “Carmina Burana” Oyununu İnceledik

Eylülde Sanat ve Müzik Şöleni

Eylülde Sanat ve Müzik Şöleni