Günümüzde Türkiye'nin en tanınan sanatçılarından birisiniz. Sizce bunu, sanatsal yaşamınızdaki hangi karara veya gelişmeye borçlusunuz?
Kararlar zinciri desek daha kolay olur ama hala bir Tarkan değilim. İş disiplinim ve çalışkanlığım, konsantrasyon ve odaklanmam, yeteneğim, sanatı hayatımda birinci sıraya koymam ve asla yerini oynatmamam bu sorunuzun belli başlı cevapları olabilir.
2008 yılında ilk solo sergisini açan Ardan ile bugün, hem yurt içi hem de yurt dışında pek çok solo sergi gerçekleştirmiş, birçok uluslararası ve yerel karma sergiye katılmış Ardan arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
Kamburum çıktı. 2008'de daha dik yürüyor ve daha dik duruyordum. Sıkı çalışmanın verdiği yorgunluk, sürekli mücadele, mükemmeliyetçilik ve sanat dünyasının acımasızlıkları...
New York'taki dördüncü solo serginizi açtınız. Dünyanın sanat merkezlerinden birinde sergi açmak sizin için artık yeni bir deneyim sayılmasa da nasıl bir his, bize tarif edebilir misiniz?
Umarım her iyi sanatçı bunu hayatında bir kere yaşar. O kadar güzel bir his, o kadar bambaşka duygular barındırıyor ki... Gökyüzünde kanatlanmış uçuyorsunuz gibi düşünün. Öncesinde bir yere çakılmanız var ama.
New York sergileriniz ile İstanbul'dakiler arasında belli başlı farklılıklar oluyor mu? Koleksiyoner ve sanatseverlerin yaklaşımları, ilgileri gibi konularda iki şehir birbirinden ayrılıyor mu?
Sanatçı ve eseri bir bütün, bunun yeri, zamanı gibi farklılıklar yok. Sadece ilham aldığınız şeyler farklılaşıyor o kadar. Eğer ürettiğiniz eser iyiyse, bu bir kitap olabilir veya bir heykel olabilir, onu nerede sergilerseniz sergileyin, iş iyiyse hep iyi olarak kalacaktır. Bunun izleyici farklılığıyla da bir ilişkisi yok aslında. İyi bir sanat eseri muhakkak kendi yerini buluyor. New York seyircisi orijinalliğin peşinde ve bunu bulduğu zaman peşini bırakmıyor.
New York'taki Fremin Gallery'de 3 Kasım-31 Aralık 2022 tarihlerinde gerçekleşen yeni serginizden bahsedebilir misiniz? Nasıl bir sergi oldu, gösterilen ilgiden memnun musunuz?
Farklı ülkelerde sergi açmak sizi başka izleyicilerle tanıştırıyor. Bu çok sevdiğim bir tecrübe; eserlerimi başka ülkelerde ve başka insanlarla paylaşmak. İzleyicilerle buluşma, bence bir sanatçının yaşadığı en heyecanlı ve bir o kadar romantik anlardan biri. Sergim 3 Kasım'da açıldı ve Aralık sonuna kadar devam edecek, şu ana kadar aldığım izlenimler serginin etkileyici olduğu yönündeydi.
Bu serginizin adı: "İşlerimi beğendin mi?" Geçmişteki sergi isimlerinize baktığımızda "It's either Istanbul conquers me or I conquer Istanbul", "I'm not a Biennial Artist", "I was born in Ankara", "Bu işin sonu yok" gibi cevabı size ait cümlelerin, seçkilerinizin başlığını oluşturduğunu görebiliyoruz. Ancak bu sefer dışarıya yöneltilmiş bir soru var. Bu bakış açısının, öncekilerden farklı olarak yeni serginizde bir yansıması var mı?
Sergi adlarına çok önem veririm, bence sergi isimleri sanatçının o dönemiyle birebir ilişkili. Ben daha çok günlük hayata bir boyut katan ama aynı zamanda büyük soruları basitçe soran eserler üretmekten heyecan duyuyorum. İzleyici ile aramda özel bir dil oluşturuyorum, birbirimizi eser aracılığıyla anladığımızı düşünüyorum. Bu sergi adıyla aslında beğenip beğenmediğinizi sormuyorum, beğendiğinizi biliyorum ve bu durum hoşuma gidiyor.
İşlerinizin beğenilmesinin, bir sanatçı olarak sizdeki karşılığı nedir? Negatif bir dönüş aldığınızda sizi nasıl etkiliyor?
Eğer eserlerim beğeniliyorsa, ilgi görüyorsa, bundan daha mutluluk ve tatmin veren başka bir duygu olmadığını söyleyebilirim. Eseri bazen bir kişi bile anlasa size yetiyor. Sanatta negatif bir dönüş çok olmuyor, olmamalı da aslında, bir eseri ya beğenirsiniz ya da ilginizi çekmez. İzleyicinin bir esere nefret beslemesi veya negatif dönüşte bulunması bence gereksiz (sanat eleştirmeni değilseniz). Sanatçı bir şeyler düşünüp, üretip, bunu cesaretle ortaya koymuş, daha ne diyebilirsiniz ki. Okumazsınız, izlemezsiniz, bakmazsınız, hepsi bu.
Malzeme ve eser ilişkisini göz önünde bulundurduğumuzda üretim sürecinizde hangisi, hangisini tetikliyor? Malzemeden ilham alarak mı eser fikri doğuyor, yoksa bir fikir zamanla gelişerek malzemesini mi belirliyor?
Eserin fikri medyumuyla beraber geliyor, hatta rengiyle bile. Bu durumu tarif edebileceğim kelimeler yok. Bu oluyor kafamda, hayal dünyamda bitmiş eseri görüyorum.
New York'un ardından bir sonraki solo serginiz, 17 Şubat 2023'te Ankara'daki Galeri Siyah Beyaz'da açılıyor. Burada karşımıza nasıl bir seçki çıkacak?
Sizinle sadece serginin adını paylaşabilirim; "local artist" yani "yerel sanatçı". Ben hep bir sonraki sergisinde "Acaba Ardan yine ne yapacak?" dedirten bir sanatçı oldum ve umarım bu hep böyle devam eder.
Portre Fotoğraflar: Helga Traxler