Peter Camille Borer ile The Peninsula Istanbul

Otelcilik sektöründe sihirli kelimelerin başında misafirperverlik geliyor. The Hongkong and Shanghai Hotels Limited Operasyonlardan Sorumlu Başkanı Peter Camille Borer ile grubun Türkiye'deki ilk oteli The Peninsula Istanbul'da bir araya geldiğimizde sıcak karşılaması ve keyifli sohbeti bunun önemini bir kez daha hatırlattı. Kısa bir süre önce misafirlerini ağırlamaya başlayan The Peninsula Istanbul'un şehrin yeni buluşma adreslerinden biri olacağına hiç şüphe yok. İç mimarisini Zeynep Fadıllıoğlu'nun, sanat danışmanlığını Çağla Saraç'ın, peyzaj mimarlığını Enzo Enea'nın üstlendiği ve üniformalarını Arzu Kaprol'un tasarladığı otelde iki Michelin yıldızlı şef Fatih Tutak, The Peninsula Istanbul'un teras restoranı Gallada'nın Direktör Şefi rolüyle yenilikçi bir Türk-Asya mutfağı yaratacak. Otelin öne çıkanlarını Peter Camille Borer'den dinledik.

Otelcilik sektörüne nasıl adım attınız, çocukluk hayaliniz miydi?

Ailem İsviçre'de otelcilik sektöründe çalışıyordu, üç çocuğun en küçüğü olarak otelciliğin içine doğdum. Ablam aile işiyle ilgileniyordu, abim diş hekimi oldu. Ben otelciliğe adım atmak istediğimi ama bunu yerelden ziyade uluslararası sahnede yapmak istediğimi biliyordum. O yüzden genç bir yaşta odaklandım, babam da bana seyahat etme ayrıcalığı tanıdı. Oldukça genç bir yaşta dünyanın her yerine gitmeme izin verdi ki bu 1960'larda sıra dışıydı. Bu benim iştahımı daha da kabarttı, uluslararası bir hayat sürmemi sağladı ve böylece bu rüya gerçekleşti.

Aile işi devam ediyor mu?

Hayır, otel satıldı ve ben 41 yıldır Hong Kong'da çok mutluyum. École Hôtelière de Lausanne'dan mezunsunuz. Eğitiminizin kariyer yolculuğunuza olan etkilerini sizden dinleyebilir miyiz? Aslında her zaman kötü bir öğrenciydim. Eğitimi çok ciddiye almadım. Ama bence hayatta bir işe girebilmen için diploman olmalı. Bana göre hangi okula gittiğin ya da sahip olduğun ayrıcalıklardan ziyade hayatın kendisi en büyük eğitim. Okulun yönetim kurulunda uzun yıllar görev yaptıktan sonra geçtiğimiz yıl ayrıldım; bana göre École Hôtelière de Lausanne'ın en harika yanı 60'tan fazla farklı millletten gençleri bir araya getirmesi. Gerçekten global bir buluşma noktası. Bu da bana göre iyi diyaloglara imkan veriyor ve ömür boyu sürecek arkadaşlıklara zemin hazırlıyor. 50 yıldan fazla oldu mezun olalı, orada edindiğim arkadaşlıklarım devam ediyor. Bana göre okulun en büyük avantajı ağ kurmanıza ve global bir vatandaş olmanıza imkan vermesi.

Uzun yıllardır aynı grubun üyesi olmak neler hissettiriyor?

Peninsula ile yolum nispeten erken kesiştiği için şanslıydım. Zaman içinde başkanım Sir Michael (Kadoorie) ile saygı dolu bir iş ilişkisi kurma ayrıcalığım oldu. Uyum içindeyiz, birbirimizi anlıyoruz ve saygı duyuyoruz. Bana harika bir kariyer için büyük bir fırsat verdi ve ben de sanırım ona hayatımı verdim. Bu da adil bir anlaşma. Dürüstlüğe ve karşılıklı saygıya dayanan bir anlaşma; bu da büyük bir ayrıcalık.

Her otel yeni bir heyecan ama The Peninsula Istanbul, grubun Türkiye'deki ilk oteli olduğu için çok özel. Neler söylemek istersiniz?

Her otel adeta çocuk sahibi olmak gibi. Uzun yıllar onun doğmasını bekliyorsun ve sana çok yakın büyüyorlar. Bu otelin lokasyonu bize ilk gösterildiğinde bunu yapmak istediğimiz son derece açıktı. Dışarı bakarsanız bundan daha iyisi olamaz. Bu üç binaya sahip olmak ve dördüncü binayı inşa edebilme imkanının olması harika bir fırsattı. Ve böylece aşık olduk ve bu oteli hayata geçirdik. Umarım zaman içinde İstanbullular da ona aşık olacak. Çünkü bu otel ancak İstanbullular'a mutluluk verirse başarılı olabilir. Buraya gelip arkadaşları ya da aileleriyle buluşurlar, misafirlerini getirirlerse o zaman bu otel başarıya ulaşır.

Otelin öne çıkan özelliklerini sizden dinleyebilir miyiz?

Lokasyonun dışında bence dört binanın benzersizliği ile İstanbul'un dünyayla ve dünyanın İstanbul'la buluşacağı ikonik bir nokta olacağını umduğum lobisi çok özel. Gerçek bir mikro iklim türü olan bahçede 250'den fazla ağaç var. Yüzme havuzu, son derece geniş bir açık olana sahip, kaldırabilen cam cephesiyle içeride ve dışarıda parti yapabileceğiz balo salonu da görülmeye değer. Dört numaralı binanın tepesinde kendi sebzelerimizi yetiştireceğimiz çok kapsamlı bir sebze bahçesi var. Bir numaralı binadaki süit bence dünyadaki en iyilerden; kendi terası ve havuzu var. Gün batımında süitteydim ve inanılmaz bir manzaraydı. Sonra Fatih Tutak ile çalışacağımız teras restoranımız var, çok geniş bir terası var. 80 nar ağacının altında oturacağız. Herkes SPA'dan bahsediyor ama kapalı havuzumuzun son derece dikkat çekici olduğunu ve fotojenik olduğunu da söylemem gerekiyor. Eski binalarımız olduğu için farklı birçok oda tipi var yani hiçbir oda diğerine benzemiyor ama hepsinde aynı manzara var. Yani oteli özel kılan birçok nokta var.

Otel şehre dair neler yansıtıyor?

Bence burada yapmaya çalıştığımız kültürünüze gerçekten son derece saygılı olmak. Bu oteli hazır hale getirirken çalıştığımız ekibin yüzde 90'ı Türk'tü. Dekorasyon Zeynep Fadıllıoğlu'nun imzasını taşıyor, üniformaları Arzu Kaprol tasarladı. Oteldeki eserlerin hepsi Türk sanatçıların; kullanılan kumaşlar ve porselenler yerel. Zengin kültürünüze ve mirasınıza saygı göstermek bizim için çok önemli. Ve İstanbul'a bir Asya oteli değil, Asya misafirperverliğinden bir dokunuş getirmeyi istiyoruz. The Peninsula neredeyse oranın yerelini yansıtmaya çalışıyoruz. Tokyo'dakine gittiğinizde Japonya'da olduğunuzu hissedersiniz. Paris'teki otel 1925'te Le Majestique olarak inşa edilmişti biz onu The Peninsula yaptık; Fransız tarzı büyük ve şık bir otel oldu. İstanbul'da da aynı şekilde Türk kültürüne son derece saygılı olmak istiyoruz. Umuyorum ki buraya daha sık geldikçe, odaları ve açık alanları gördükçe bunu hissetmeye başlayacaksınız. Unutmayın oteli açtıktan sonra kültürü oluşturmak ve doğru hizmeti almak en az bir sene sürer. O yüzden bize zaman verin; hatalarımız olabilir, onları telafi ederiz ve sonunda birbirimize alışırız.

Grubun otellerinin benzer noktaları neler?

Ortak nokta detaylara gösterilen özene gerçekten odaklanmamız ve misafir odalarındaki elektronik cihazlarımızla gurur duymamız. Odanızdaki tabletlerden perdeleri, klimayı ve ışıkları istenilen dilde kontrol edebilirsiniz. Bunu Hong Kong'da kurum içi geliştirdik. Oteli inşa ederken kullandığımız malzemelerin kalitesiyle de gurur duyuyoruz. Masalar ya da halılardan bahsetmiyorum sadece onları seçmek nispeten daha kolay. Binanın iç yapısına, borulara, havalandırma sistemine bakarsanız çevreye duyarlı bir iş ortaya çıkardığımızı görürsünüz. Lüks, kurumsal sosyal sorumluluk ve çevreyi koruma birlikte iyi gider. Biri diğerini dışlamıyor, benim çok önem verdiğim bir nokta ve bütün otellerimizde bunu çok ciddiye alıyoruz. İyi bir işveren olmaya çalışıyoruz. Benim için dünyanın her yanındaki meslektaşlarımın onlara saygı duyduğumuzu hissetmeleri çok önemli. Kendilerine iyi bakıldığını ve saygı duyulduğunu hissederlerse çalışma saatlerinde rahat hissederler ve bu da misafirlerimize yansır. Otelcilik sektöründe hafta sonları, pazarları, uzun saatler çalışıyoruz ve ekibin çalışmalarının buna değdiğini hissetmeleri gerekir. İstanbul'a geldiğimizde de kendimizi ayrıcalıklı hissettik; 700'e yakın pozisyona 1000'in üzerinde başvuru oldu. Günümüzde herkes personel bulamadığını söylüyor ama insanlar onlara iyi davrandığımızı biliyor.

The Peninsula Istanbul'u ilk gördüğünüzde neler hissettiniz?

İstanbul'a daha önce geldim ve Boğaz'da kaldım. Ama buraya ilk görüşte aşık oldum.

Açılacak yeni oteller var mı?

Londra'daki otelimiz de açılacak, o da bir diğer büyük projemiz.

İdeal otel deneyiminizi bizimle paylaşır mısınız?

İster inanın ister inanmayın ben yalnız kalmaktan hoşlanan biriyim. Benim için lüks alan demek. Huzurla, sakin geçirebileceğim, derinlenmesine düşünebileceğim günler... Herkesin farklı ihtiyaçları var. Otelci olarak misafirlerimizin beklentilerinin yüzde 80'ini karşılamayı denemek bizim için bir meydan okuma. Asla yüzde 100'e ulaşamayız ama eğer yüzde 80'e ulaşıyorsak başarıyoruz demektir.