Oyuncu olmaya nasıl karar verdin, hep istediğin bir şey miydi?
Çocukluğumdan beri sahneye büyük ilgim vardı. İlkokul birinci sınıfa başlarken Spice Girls yazılı ayakkabılar giyiyordum. Britney Spears ve Madonna takip ederdim, konser CD'lerini bulur izlerdim. Tiyatroya çocuk oyunlarına, yetişkin komedilerine gidiyordum. Müjdat Gezen'in çocuk drama sınıfına gitmeye başladım, o günden beri istiyordum. Lise dönemi gelince de güzel sanatlara gitmek istedim ve ailemi de ikna ettim. Güzel Sanatlar Lisesi'nde okurken okuldaki öğretmenlerimin yönlendirmeleriyle önce Dot'un "Karatavuk" oyununda oynamaya başladım, sonra da Galataperform'un "Liseli Gençler Oyun Yazıyor!" atölyesine katıldım. Böylece profesyonel tiyatro hayatım başladı.
"Sadakatsiz" ile hatırı sayılır bir izleyici kitlesine ulaştın. Dışarıda tepkiler nasıl?
Birçok insan şu anda final yapmamızla ilgili biraz tatlı bir sitem halinde. Nil çok sevildi ve sahiplenildi, özellikle kadın seyirci tarafından büyük şefkat görüyorum. Karakterimin hikayesinin finali de mutlu oldu, seyirci de memnun. Sokakta karşılaştığımızda beni sonraki işlerimde de izleyeceklerini söylüyorlar, diğer oyuncu arkadaşlarıma da selam gönderiyorlar. Bu kadar çok insanın dizimizle ve dolayısıyla bizimle de böyle sahiplenici bir bağ kurmuş olmaları harika bir duygu. İki sene boyunca bizimle oldukları için teşekkür ediyorum.
Kamera karşısına ilk geçtiğinde ne hissetmiştin bizimle paylaşır mısın?
İlk kamera önü tecrübem Ümit Ünal'ın yazaryönetmenliğinde oldu. Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunuyum ben, o zaman birinci sınıftaydım. Star'ın iç yapımı "Çıplak Gerçek" isimli mini dizide, önemli de bir rolü oynuyordum. Derya Alabora, Mustafa Uğurlu, Yetkin Dikinciler, Tülay Günal gibi önemli oyuncularla bir kastı paylaşıyordum. Hem çok mutlu hem de çok heyecanlıydım. İlk sahnem Yetkin Dikinciler ile birlikteydi, durduğum yerde döneceğim ve ona bakacağım, sahne bu kadar, birinci bölümün de finali... İlk tekrarda ben dönüp birden ona değil, kameranın içine baktım, yani seyirciye. Beni mahçup etmemeye çalışarak köşesine bakmam gerektiğini söyledi, lensin üstündeki noktayı gösterdi. Ümit Ünal da bunun da bir tercih olabileceğini söyledi, uygun açıya kurulup bir de öyle çektik. Bunun gibi zarafetleri hatırladığımda hala gülümsüyorum. Özel bir setti gerçekten, tüm oyuncuların senaryo üstünde nasıl çalıştıklarını, sahneye nasıl hazırlandıklarını seyrederdim merakla, Ümit Ünal'a bir sürü soru sorardım. Orada bu işin adabına dair de, setin ideal yaşam enerjisine dair de çok şey öğrendim.
Senin gibi kamera önünde olmak isteyen ama nereden başlayacağını bilemeyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersin?
Uzun yıllar Haluk Bilginer ile çalışma şansım oldu, o hep yanına gelen gençlere gerçekten en mutlu olacağı meslek buysa yapmasını öğütler, öyle gerçekten. Böyle hisseden kimse vazgeçmemeli. Kendine bir alan açmak her zaman kolay olmayabiliyor. Bundan dolayı motivasyon kaybetmeyip kendine yatırım yapmaya devam etmek gerek. Eğitimin önemli olduğunu düşünüyorum, oyunculuk okulları başka sebeplerden eleştirilebilir, herkes kendine uygun eğitimi, eğitmenleri hemen bulamayabilir ama sistemli çalışma ancak bu mesleği sürdürülebilir kılıyor.
Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nde ödül aldın. Nasıl hissediyorsun?
Uçan Süpürge bu sene 25. yılını kutluyor. 25 yıldır kadınların toplumdaki yeri için çalışan bu değerli insanlarla kurduğum iletişim çok özel oldu benim için. Ankara'ya ödül gecesine gittiğim süreç de inanılmaz keyifli ve onore ediciydi . Genç Cadı ödülü sinemaya genç yaşında katkıda bulunmuş kadınlara verilen bir ödül. Benim yapımcılığını da üstlendiğim "Büyük İstanbul Depresyonu" da festivalde gösterilecek. Çok mutlu oldum, sinemayı çok seviyorum, daha da büyük bir motivasyonla çalışma isteği uyandırdı bu ödül benim için.
Dizide canlandırdığın Nil karakteriyle benzer yönlerin var mı?
Nil ile temelde çok farklıyız. Sokakta da iletişim kurunca fiziksel ya da duruş olarak farklılık görüp şaşıranlar oluyor. Ama sıcaklığımız ve insana yaklaşımımız çok benzer. Sadakatli ve vefalı biri Nil. Ben de hep böyle olmaya gayret ederim. İkimiz de çalışkanız ve kendi ayakları üstünde durmayı önemsiyoruz. En farklı noktamız şiddete ikinci şansı verip vermemek. Benim için söz konusu bile değil. Bu tabii ki kurmaca bir hikaye olduğu için ve zaman atlamalarının da yardımıyla hikaye bu aşkın arkadaşlık kısmıyla da ilgilenerek bir dayanışmaya evrildiği için ve tabii Nil'in arka planı benden bambaşka olduğu için onunla empati kurmaktan duyduğum keyif hiç azalmadı. Ama bunun bir kurmaca olduğunu hatırlamak gerek, naçizane. Taro (Tarık Emir Tekin) da bunun altını çizmişti birkaç kez. Benim de önemsediğim bir farkındalık.
Modun düşük olduğunda kendini iyi hissetmek için neler yapıyorsun?
Köpeklerimle vakit geçiririm, müzikten yardım alırım, yürüyüş yaparım, yakın arkadaşlarımı ararım.
İstanbul'da nerelerde vakit geçirmekten keyif alırsın?
Beyoğlu, Maçka, Galata, Nişantaşı, Şişli. İstanbul'un belki en kalabalık ve bazı insanlar için bu yüzden zor yerleri ama ben hiç kopamadım. Aslında Anadolu Yakası'nda büyüdüm. Bu yüzden Kadıköy ve Bostancı'ya kadar sahil hattı daha derin kişisel tecrübelerimin olduğu yerler ama vaktimi çoğunlukla Avrupa Yakası'nın merkezinde geçiriyorum. Ajansımın ofisine ya da müze ziyaretine gitmek haricinde pek yolum düşmese de Emirgan'ı da çok severim. İstanbul büyülü bir şehir. Burada büyümüş olmaktan ve yaşıyor olmaktan dolayı şanslı hissediyorum. Metropol kaosunu seviyorum biraz, zorluklarına rağmen. Berlin'i de bu kaos dolayısıyla sevmiştim.
Tiyatro da senin için ayrı bir tutku. Sahnede nasıl hissediyorsun?
Hayatımda sahneye çok az ara verdim. Üniversite boyunca Galataperform'da seyirciyle buluştum, tiyatro üstüne çalıştım. Mezun olduğum sene Oyun Atölyesi'nin "Köprüden Görünüş" oyununda oynamaya başladım. Bitiminden iki yıl sonra da "Kral Lear" başladı. Dört sene de bu oyunla sahnedeydim. Sahnede özgür hissediyorum, gündelik hayatımın hiçbir yerinde deneyimleyemeyeceğim kadar yaşadığımı hissediyorum. Çok tuhaf, yoğun bir şey sahne. Ve çok eğlenceli.
Yoğun bir çalışma temposundan çıktın. Yaz için planların neler?
Yeni işlerin senaryolarını okumaya başladım, yapımcılıkla alakalı da çalıştığım iki film var. Çoğunlukla çalışıyor olacağım gibi duruyor. Evimde yapmak istediğim düzenlemeler var, boş zamanımı bunlarla değerlendireceğim. Bir de minik bir bahçem var. İkinci köpeğim büyüdüğünden beri ikisi burada çok koşturmaya başladı. Hem onlara uygun hem de bitkilerimi bu hareketten koruyarak çoğaltabileceğim bir düzen yaratacağım orada da. Konserlere daha çok gitmek istiyorum, açık hava oyunlarını takip edeceğim. Deniz Seviyesinde Tiyatro Festivali'nde liselilerle yapılacak atölyede mentör sanatçılardan biri olarak yer alacağım. Sezonda kaçırdığım oyunları seyredeceğim. Bu da beni çok heyecanlandırıyor.
Çocukluğundan yaza dair aklına gelen bir anını bizimle paylaşır mısın?
Yazları babaannem ve dedemle Bodrum'da geçirirdim çoğunlukla. Babaannem her sabah şeftali soyup dilimlerdi bana kahvaltıda. İlk aklıma gelen o tabak ve Bodrum'daki sabahlarım.
Yazın dinlemekten bıkmadığın üç şarkı?
Kokoroko- Abusey Junction, EsintiGevende ve La Yergos-Viene de Mi.
Bu yaz için alışveriş listende neler var?
Bu yaz trendlerinde hep sevdiklerim var; keten ve örgü kumaşlar, pötikare desenler, canlı renkler. Elbiseler yazın en sevdiğim yanı. Bu parçalara bakıyorum bir de sanırım bu yıl boks öğrendiğim için kas oranım daha önce de spor yapıyor olmama rağmen arttı, yeni bikini-mayo ihtiyacım doğdu. Ama en çok kitap alacağım. Kışın az roman-öykü okudum, daha çok kuramsal, teorik yazınlar ya da kısa okumalar yaptım. Tatilim başladığından beri roman okumanın da daha çok keyfini çıkarmaya başladım, liste yapıyorum şimdilerde yenileri için.
Çok sık hayal kurar mısın, en büyük hayalin nedir?
Genelde o an çalıştığım şeye dair büyük hayaller kuruyorum. Seyahat hayalleri kurmayı ve planlar yapmayı seviyorum. Çok sık hayal kurarım; işimle ilgili de hayatımla ilgili de, o yüzden tek bir hayal seçmek de kolay değil.
Önümüzdeki sezon için sürpriz projeler var mı?
Sinemada da, dizide de, tiyatroda da var olacağım konuşmalar, okumalar, tanışıklıklar içindeyim. Şimdiye kadar yaptıklarımdan ayrılacak, kendimi şaşırtacak iş ve rollerin peşindeyim.
Doğada olmak nasıl hissettiriyor, kaçış durakların nereler?
Yakın zamanda Phaselis yakınlarında özel bir yerdeydim. Kışın Patara'yı ziyaret ettim. Yazın çok sıcak olduğu için çekindiğim böyle özel yerlere başka mevsimlerde gitmeyi seviyorum. Hissi başka oluyor. Doğayla yakınlaşmayı seviyorum; böcek, kurbağa, kuş seslerinin hayatımda çoğalmasını... Ormanla denizin birleştiği alanlar hoşuma gidiyor. Ege'de vaktim çok geçti ama sevdiğim pek çok yer büyüdü ve yapılaşma çoğaldı. Arada eğlenmek için, arkadaşlarla vakit geçirmek için gitmek çok keyifli olsa da bakir yerleri daha çok kovalıyorum. Bu yıl Türkiye'yi, görmediğim yerleri gezmek istiyorum.
Mekan için Radisson Blu Hotel Ottomare'ye teşekkür ederiz.