Dilara TAŞKIN – dilara.taskin@alem.com.tr / Fotoğraf: Ertan DEMİRBİLEK
Hırvatistan’ın başkenti olan Zagreb’te doğup büyüyen Dr. Ivana Zerec, daha küçük bir çocukken diplomat olma arzusu ile büyümüş. Yüksek lisansını yaparken Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başlayan Zerec, bir yandan tamamladığı doktora ve MBA ile kendini her gün geliştirmiş. Son görev yeri olan İstanbul’a henüz dört ay önce gelen Hırvatistan İstanbul Başkonsolosu Dr. Ivana Zerec ile bir araya gelerek buradaki yaşamını onun gözünden dinledik.
Ne zamandır İstanbul’da yaşıyorsunuz?
Aslında buraya yeni geldim. Dört aydır İstanbul’da yaşıyorum. Böyle bir metropoliste olmak benim için çok büyük bir onur. Şehir sanki büyülü gibi, bunu her yerde hissedebiliyorsunuz. Buradaki her saniye bir filmdeymişim gibi hissediyorum, sanki gerçek değilmiş gibi. Çok güzel.
Buradaki yaşamınızdan bize biraz bahsedebilir misiniz?
Nişantaşı’nda konsolosluğa yakın bir yerde yaşıyorum. Böylece trafik de sorun olmuyor. Nişantaşı’nı da çok seviyorum çünkü İstanbul’a geldiğimde şehir hayatını yaşayabileceğim bir yer arayışındaydım. Sokaklarında yürürken şehrin kültürüne tanık olabiliyorum. İstanbul, hayat dolu ve oldukça enerjik bir şehir. Bu yüzden benim de günlerim öyle geçiyor.
İstanbul’da en çok nereleri seviyorsunuz?
En sevdiğim yer Boğaz, benim için kesinlikle bir numara. Boğaz’ı her gün görsem sıkılmam. Tabii ki Ayasofya’yı da çok seviyorum. Beni ziyarete gelen herkes ile Ayasofya’ya gidiyorum çünkü bence eşsiz bir yer. Orada gece turuna katıldığımda adeta büyülendim. İstanbul’a ilk gelişim bundan 20 yıl önce henüz öğrenciykendi. O zaman Dolmabahçe’yi ziyaret etmiştim ve çok sevmiştim. Mutlaka tekrar gideceğim.
İstanbul’daki yaşamınız diğer şehirlerden nasıl farklı?
İstanbul çok dinamik bir yer. New York’ta olduğu gibi çok sayıda diplomat var burada da. Yani aslında herkes yılda iki kere etkinlik düzenlese her gününüz çoktan dolmuş oluyor. İş insanları ve yatırımcılar ile yakın ilişkiler kurmak istediğim için bu tür etkinliklere de çok önem gösteriyorum. Oldukça yoğun geçiyor burada günlerim bu yüzden.
Boş zamanlarınızdaki favori aktiviteleriniz neler İstanbul’da?
İstanbul’un caddelerinde yürüyüşe çıkmak, yeni arkadaşlarım ile vakit geçirmek, muhteşem manzaralı yerlere gitmek… İstanbul’un her köşesini gezmekten zevk alıyorum, şehri tanımaya çalışıyorum yani. Pera’yı da çok seviyorum, buradaki küçük restoranlarda vakit geçirmek ve Türk yemeklerini tatmak çok güzel.
Türkiye’de başka nereleri ziyaret ettiniz?
Kapadokya’yı ziyaret etme fırsatım oldu. Üç günlük bir geziydi, çok sevdim orayı da. Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri benim sorumluluğum altında. Bu yüzden İstanbul’da gerçekleştireceğimiz etkinliklerin benzerlerini özellikle yaz aylarında başka şehirlerde de düzenlemek istiyorum. Yani daha fazla yeri ziyaret edeceğim. Mümkün olduğunca çok insana ulaşmak istiyorum Türkiye’de birbirimizin kültürlerini daha iyi tanımak ve tanıtmak için.
Kültürlerimiz sizce benzer mi?
Türkiye de Hırvatistan da Akdeniz ülkesi. Bu sebeple de kültürlerimiz çok benzer aslında. Evimde annem ile hep Türk kahvesi içerek büyüdüm mesela. Hala onları ziyaret ettiğimde hep Türk kahvesi içeriz. Akdeniz kültürü bizim aramızda bir köprü görevi görüyor ve bunu tanıtmalıyız. Mutfak, kültür ve misafirperverlik açısından çok benzeriz yani.
2019’da etkinlik takviminizde neler var?
Bu sene birçok kültürel etkinliğimiz olacak. Hırvatistan’ı turistik açıdan tanıtmak istiyoruz Türkiye’de. Yakın zamanda Akdeniz kültürünü yansıtan resimler ile kültürlerimizin benzerliğini görebileceğiniz bir sergi olacak Taksim’de. Bu sergi İstanbul’dan sonra İzmir ve Antalya gibi şehirlerde de görülebilecek. Bunun dışında Türkiye ile aramızda daha çok öğrenci değişim programı olmasını istiyorum. Bunun için çalışmalara başladım bile, şimdiden bazı üniversiteleri ziyaret ettim. Avrupa Birliği Çalışmaları alanında çalışmak isteyen öğrencilere yönelik bir burs programı da başlatmak istiyoruz Zagreb Üniversitesi’nde. İki ülkenin turist ve öğrencilerine yönelik birçok çalışmamız olacak yani 2019’da.