Erol Tabanca ve İdil Tabanca ile Sanat Üzerine

Bir sanat mekanı olmanın ötesine geçen Odunpazarı Modern Müze'nin kurucusu Erol Tabanca ve kızı OMM Yönetim Kurulu Başkanı İdil Tabanca ile müzenin beş yıllık yolculuğundan başlayarak baba-kızın vizyoner hayallerine uzanan bir sohbete daldık.

4 Eylül 2024 Çarşamba 11:19 | Son Güncellenme:
29 dakika okunma süresi

İlk günden itibaren vizyonu ve bakış açısı ile Türk sanat dünyasında yeni bir alan açan Odunpazarı Modern Müze, beşinci yılını kutluyor. İlk beş yılınıza nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?

Erol Tabanca: Odunpazarı Modern Müze'nin ilk beş yılı, bizim için sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda büyük bir gelişim süreci oldu. Müze olarak sanat eserlerini sergilemekle kalmayıp, sanatı yaşamın içine entegre eden dinamik bir platform olmayı hedefledik. Bu süreçte Eskişehir halkının ve ziyaretçilerin gösterdiği ilgi, müzemizin toplumla ne kadar güçlü bir bağ kurabildiğini gösteriyor. İlk beş yılımız, hayallerimizin önemli bir kısmını gerçekleştirdiğimiz ve geleceğe dair umutlarımızı pekiştirdiğimiz bir dönem oldu. Ancak hala sanatı daha geniş kitlelerle buluşturmak ve kültürel zenginliği paylaşmak için büyük bir alanımız var.

İdil Tabanca: Beş sene gibi kısa bir sürede yüz binlerce insanın çağdaş sanatla buluşmasına vesile olmaktan OMM ailesi olarak gurur duyuyoruz. Müzede ziyaretçiyle buluşan yüzlerce eser, bambaşka perspektifler sunan farklı sergiler, özellikle gençlerin ve çocukların yaşamında çok etkili bir role sahip olduğunu düşündüğüm eğitim programları Anadolu'da çağdaş sanatın etkileşim gücünü birçok insana tattırdı. Farklı sebeplerden İstanbul'a ve İstanbul'un sunduğu imkanlara ulaşımı mümkün olmayan, Eskişehir ve çevre kentlerde yaşayan birçok insan bizim kurumumuzun faaliyet ve etkinliklerinden yararlanabildi. Eskişehir'in yeniliklere açık ve kültürel olarak zengin yapısı, müzemizin de etkili bir şekilde büyümesine ve toplumla güçlü bir bağ kurmasına olanak tanıdı. İlk yola çıktığımızda, Odunpazarı Modern Müze'yi sadece bir sanat müzesi olarak değil, aynı zamanda dinamik bir kültürel platform, sanat odaklı bir buluşma noktası olarak hayal etmiştik ve bunu başardığımızı düşünüyorum.

Beşinci yılınızı, "Ehlikeyif" sergisi ile kutluyorsunuz. Serginin isminden seçkiye uzanan sürece ve yaratmak istediğiniz izlenime kadar, "Ehlikeyif" ile nasıl bir hikaye yazmayı planladınız?

İ.T.: "Ehlikeyif", sanat ve tasarım arasındaki geleneksel sınırları aşan uluslararası sanatçı ve tasarımcıları bir araya getirerek Türkiye'de eksik olduğunu düşündüğüm tasarım birikimini ziyaretçilere sunmayı amaçlayan bir proje. Sergi, dört yıl süren titiz bir planlama sürecinin ürünü. 21'inci yüzyılda zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz iç mekanlarda doğaya duyduğumuz özlemi gidermek amacıyla doğal materyalleri ve doğadan ilham alan formları domestik alanlarımıza entegre eden çalışmalar yer alıyor. Sergide yer alan sanatçı ve tasarımcılar günümüzün çağdaş tasarım dünyasına yön veren isimlerden oluşuyor. Seçki, tasarımları aracılığıyla günümüzde dominant Bauhaus akımlarına baş kaldıran bir grup sanatçıya yer veriyor. Neden mobilya derseniz, obje tasarımı çok önemli bir sanat dalı, çünkü ev eşyaları kültürlere açılan pencerelerdir. Bu sergide ise pandemiler ve iklim değişikliğinin tehditleriyle yüzleştiğimiz günümüzde, doğaya duyduğumuz özlemi gidermek için tasarlanan, doğanın kentsel hayatlarımıza tekrar girmesi için alan açan eserleri inceliyoruz. Sergide yer alan sanatçılar yapıtlarına doğadan unsurlar ve insani/ hayvani nitelikler katarak işlevsel nesnelere ruh kazandırıyorlar. Serginin adı "Ehlikeyif" çünkü bu mobilyalar, doğadan izole yaşadığımız iç alanlarımızda bize keyif arkadaşlığı yapıyor.

"Ehlikeyif" sergisinin sizi en heyecanlandıran tarafı nedir?

İ. T.: Türkiye'de mobilya tasarımının henüz bir sanat dalı olarak irdelenmediğini düşünüyorum. Bu konuda gerek müze gerek eğitim programları olsun yeterince destek gören proje yok. Türkiye'de bu işe daha çok zanaat, marangozluk gibi bakılıyor. Ama mobilya, araç-gereç tasarımı çok heyecanlı bir sanat dalı çünkü mucitlik, sanat ve zanaatı bir araya getiriyor. Klasik bir tasarımı beklenmedik malzemelerle modifiye ederek çağdaş bir tasarıma dönüştürebilirsiniz. Yüzlerce yıldır kullandığımız objeleri yeni bir perspektifle ele almak, onlara ikinci bir hayat vermek aslında ulvi bir sanat dalı. Ne yazık ki ülkemizde bu dala yönelen sanatçı düşük sayıda. Bu vizyonun gelişmesinin ilk adımı ise kanımca, ziyaretçilerin ve geleceğin potansiyel yaratıcılarının bu dünyanın öncü isimlerinin ilham verici eserleriyle buluşması. Aynı zamanda bu konuda eğitim programları ve konferanslar düzenlemek, diyalog başlatmak. Mesela bu sergide işlerini sergilediğimiz sanatçıların bir kısmı tasarımlarını sanal gerçeklik üzerinde tasarlayıp üç boyutlu yazıcılar ile üretiyorlar. Bu konuda ziyaretçilerimizin katılabileceği kurslar, sanatçılarla buluşmalar ve çocuklar için maket yapma dersleri düzenliyoruz. Bunların hepsi beni çok heyecanlandırıyor. Geleceğin mobilya tasarımcılarının tohumlarını atmak, insanların gündelik sorunlarına çözümler getirebilecek objeler üretmelerine yardımcı olmak heyecan verici.

Seçkinin çok özel olduğu aşikar ancak yine de eserler içinde özellikle sizi en çok etkileyenleri hangileri?

İ.T.: Özellikle Misha Kahn, Hannah Levy ve Max Lamb'in işleri beni çok etkiliyor. Misha Kahn sanal gerçeklik, robotikler ve üç boyutlu baskı gibi günümüzde sanatçılar tarafından kullanılmaya yeni başlanan teknolojileri kullanarak tasarlıyor. Fikirleri kadar kullandığı yöntemleri de çok enteresan buluyorum. Stüdyosu sanki bir oyun parkı, deneysel birçok üretim metodu, robotlar resim yapıyor, farklı boyutlarda 3B yazıcı ürünleri basıyor. Asistanlar VR gözlükleriyle elleri havada çizim yapıyor. Tam gelecekten fırlamış bir atölye gibi. Hannah Levy çok genç olmasına rağmen hem fikir ve görsel olarak çok yaratıcı hem de kendi üstlendiği metal işçiliği klinik bir doktor titizliğinde temiz ve detaylı işleri görsel olarak çok katmanlı. Zariflik ve kuvvet, sterillik ve vahşilik gibi duygu ve ögeleri, aynı anda bir nesne üzerinden çağrıştırıyor. Max Lamb ise dünyayı dolaşarak bulduğu özel taşları çok eski oyma tekniklerini bir araya getirerek modern mobilyalara dönüştürüyor. Taş devrinden zaman yolculuğu yapmış modern bir iç mimar edasıyla tasarlıyor objelerini.

E.T.: Tasarım dünyasını takip etsem de derinlikli olarak İdil ile birlikte yeni isimleri ve günceli takip etme olanağı buldum. Misha Kahn ile yıllar önce İdil ile atölyesini ziyaret etme fırsatı bulduğumda tanışmıştım. O zaman da beni çok etkilemişti, yıllar içinde takibe aldığım isimlerden biri oldu. Sergide yer alan her bir çalışma çok etkileyici, gündelik hayatımızda yer alan objelerin tasarımcılar tarafından yaşam alanlarımızı nasıl zenginleştirip dönüştürdüğünü görmek heyecan verici. Max Lamb'in malzeme ile olan ilişkisi, Pesce'nin sanat ve tasarım arasında kurduğu güçlü ilişki ile ürettiği cesur tasarımları beni çok etkiledi.

Sürdürülebilirlik ve doğaya saygının sizin için önemini biliyoruz. OMM'un ilk gününden itibaren, her bir köşede buna yönelik adımlar attınız. Bu elbette günümüz şartlarında kolay bir yol değil. Sürdürülebilirlik konusunda hedeflerinizin ne kadarına ulaşabildiniz?

E.T.: Sürdürülebilirlik, Odunpazarı Modern Müze için en başından beri temel bir prensip oldu. Bu alanda belirlediğimiz birçok hedefe ulaşmayı başardık, ancak bu sürecin sürekli bir gelişim gerektirdiğini de biliyoruz. OMM INN, Green Globe Sertifikası alarak sürdürülebilirlik alanında önemli bir adım attı. OMM INN'de tek kullanımlık plastiklere kesinlikle yer vermiyoruz ve bu uygulamamızla SUP-Free sertifikası alma sürecine girdik. Bu sertifika, otelimizin tüm operasyonlarında tek kullanımlık plastiği tamamen ortadan kaldırdığını belgeleyen bir göstergedir. Hayvan ürünleri kesinlikle kullanmıyoruz. OMM bakkalda, sömürüsüz ve doğal ürünlerden oluşan bir seçkimiz var. Amacımız, müzemizin her köşesinde doğaya saygıyı ve sürdürülebilirliği daha da güçlendirmek.

İ.T.: 2020 yılında açtığımız "Günün Sonunda" isimli sergi, bu konudaki en önemli girişimlerimizden biri oldu. Dünyanın kaynaklarının kar ve konfor adına gezegenin döngüsü göz ardı edilerek kullanılmasının insanlık için oluşturduğu tehdit konusunda bir diyalog başlatmayı amaçlıyordu bu sergi. Sürdürülebilirlik temalı özel programlarımızda ise hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap ediyoruz, insanları dünya kaynaklarını yeniden değerlendirmeye teşvik ediyoruz. Özellikle çocukların bu atölyelerde çevre dostu malzemelerle yaratıcılıklarını kullanmayı öğrenmesini önemsiyoruz.

Amerika'da geçen yıllarınızın ve çalışmalarınızın sanatsal bakış açınıza nasıl katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?

İ.T.: Film ve dijital medya üzerine eğitim aldığım üniversite yıllarım sanatla ilişkimde tohumların atıldığı ilk yılları oluşturuyor. Sanatın farklı disiplinleri üzerine eğitim gören birçok insanla bir arada geçirdiğim zaman dilimleri, birlikte üretilen projeler ve diyaloglar sonrasında oldukça farklı bakış açıları edinerek vizyonumun geliştiğini söyleyebilirim. Ancak vizyonumu asıl şekillendiren süreç New York'ta yaşarken yayın yönetmenliğini yaptığım BULLETT dergisi ve buradaki deneyimlerim oldu. Sanat, sinema ve moda dünyasından öne çıkan birçok insanla aynı havayı solumak, söyleşi yapmak, onlarla fikir alışverişinde bulunmak perspektifimi genişletti ve farklı sanat sektörlerinde çevre edinmemi sağladı. Bu uluslararası bakışaçısı ve edindiğim network, OMM'da aldığım sorumluluklar açısından benim için önemli bir yol haritası oldu.

Hedef kitleniz arasında şehrin dinamiğini de düşününce elbette gençler de var. Z kuşağının sanata bakışı ve onları bu alana yönlendirmek konusunda nasıl adımlar atıyorsunuz?

E.T.: Gençleri sanata yönlendirmek ve onlara ilham vermek, OMM'un öncelikli hedeflerinden biri. Sergilerimizde genç sanatçılara yer vererek onların görünürlüklerini destekliyoruz. Kuşkusuz her alanda olduğu gibi sanatta da gelişmeleri takip edebilmek ve bunlara adapte olabilmek önemli. Teknoloji ve sanat ilişkisi bunlardan biri. Gözlemlediğim kadarıyla interaktif sergiler, projeler, disiplinlerarası geçişler, daha dinamik yapılar gençlerin sanatlaolan ilişkisini daha sıcak tutuyor ve sanata olan ilgilerini destekliyor. Her yaş grubu için sanatın disiplinleri arasında dolaşabilecekleri atölyeler, alanın uzmanları ile bir araya gelebilecekleri eğitim programları, gençler için pratiklerinden ilham alabilecekleri isimler ile geniş içerikli programlar düzenliyoruz.

Genç kuşak sanatçılar arasında şu sıralar takipte olduğunuz özellikle kimler var?

E.T.: Pek çok sanatçıyı takip ediyorum, tek tek isim vermem çok zor aslında. Ancak Nicolas Party renk kullanımı ve portreleriyle beni heyecanlandıran isimlerden biri. Zoe Paul yeni tanıdığım genç sanatçılardan; Frieze Fuarı'nda görüp koleksiyona dahil ettiğim ressam ve heykeltıraş. Heykel, disiplin olarak çok sevdiğim bir alan. Genç kuşaktan değil belki ama Antony Gormley'nin 2019 yılında Londra Royal Akademi'de gezme fırsatı bulduğum sergisinden çok etkilendiğimi anımsıyorum. Hakan Çınar, Ahmet Doğu İpek, Yağız Özgen, Yağmur Çalış, Alpin Arda Bağcık, Guido Casaretto, Mustafa Boğa, Erol Eskici gibi isimlerin üretimlerini takip etmeye devam ediyorum. BASE ve MAMUT vasıtasıyla tanıdığım genç sanatçılar var. Önümüzdeki dönemlerde daha çok stüdyo ziyaretleri planlıyorum.

İ. T.: Sümeyra Yüce, Mustafa Boğa, Merve Morkoç, Berkay Beker, Ece Gökalp aklımdaki dinamik yerli genç sanatçılarımız arasında. Yabancılardan ise Brittany Shepherd, Charlotte Fox, Georg Wilson, Clara Schweers gibi isimler son zamanlarda radarımda.

Küratör olarak yaratım motivasyonunuzu nasıl sağlıyor, nelerden besleniyor, nelerden ilham alıyorsunuz?

İ.T.: Yaratıcılığımı besleyen en önemli unsurlardan biri, sanatı toplumla buluşturmanın getirdiği tatmin duygusu. Sanat eserleri, yalnızca estetik birer obje değil, aynı zamanda insan deneyimlerinin, tarihinin ve kültürünün birer yansıması. Bu nedenle, her bir sergide yeni bir hikaye anlatma fırsatı buluyorum. Kişisel olarak, sanatın toplumsal değişim üzerindeki gücüne inanıyorum ve bu da projelerime yön veren temel motivasyonlardan biri oluyor. Bunun yanı sıra, farklı disiplinlerden sanatçılarla iş birliği yaparak, sanatın sınırlarını zorlayan yenilikçi projeler üretmek beni oldukça heyecanlandırıyor. Müze ziyaretçilerinin sergilerle kurdukları ilişkiyi gözlemlemek de benim için önemli bir motivasyon kaynağı. Aynı esere bakan iki ziyaretçinin okuması ve o eserle ilişkisi birbirinden çok farklı olabiliyor. Onların geri bildirimleri, sanata verdikleri tepkiler ve sergilerden aldıkları ilham, beni daha anlamlı ve etkileyici sergiler yaratmaya yönlendiriyor.

Dijital sanatın Türkiye'deki gelişimi konusunda neler düşünüyorsunuz?

E.T.: Dijital sanatlar ülkemizde ve tüm dünyada hızla gelişen bir alan. OMM'un açılış projelerinden birisi olan, Türk bir sanatçı tarafından başlatılan ve dünyanın önde gelen deneyimsel sanat kolektiflerinden biri olan Marshmallow Laser Feast'in müzede yer verdiğimiz projesi çok değerli bir projeydi. Yapay zekanın gelişimi de sanata yön verecek faktörlerden. Henüz gelişme aşamasında ama yakın bir gelecekte sanata farklı şekillerde entegre olacağından eminim, hem Türkiye'de hem de globalde.

Yapay zekanın yakın zamanda pek çok mesleği ve iş kolunu sonlandırabilecek yapıya sahip olduğu konuşuluyor. Yapay zeka tarafından üretilen sanatı baz alırsak ise, insani olması gereken sanatın bu anlamda yeri doldurulamayacak bir alan olduğunu söylemek de mümkün. Siz sanatı bu bağlamda nasıl konumlandırıyorsunuz?

E.T.: Sanatın insani ve duygusal bir boyutu olduğu kesin. Yapay zeka tarafından üretilen sanat, teknik anlamda ilgi çekici olsa da, insanın duygusal ve düşünsel derinliğini yansıtmak konusunda her zaman aynı etkiyi yaratamayabilir.

İ.T.: Katılıyorum, teknik olarak birçok konuda becerikli olsa da yapay zeka; melankoli, merak, keder, aşk, korku, önyargı, toplumsal travmalar gibi birçok insana has duyguyu yaşamadan, nasıl eserler üzerinden his yansıtabilir bilemiyorum. Bir teknoloji aracı olarak, duygular üzerinden kavramsal işler yaşatan sanatçıların elinde kullanıldığı zaman en iyi sonuçların alınacağını düşünüyorum. Sanatçının elinde bir araç olarak fonksiyonu değerli olabilir ama sanatçının kendisi olarak yapay zeka ne kadar başarılı olabilir bilemiyorum.

Koleksiyoner olmak sizin için nasıl bir anlam taşıyor?

E.T.: Sanat, üniversite yıllarımdan itibaren bir tutku oldu benim için. Zaman içinde genişleyen bir koleksiyona sahip oldum. Beğendiğim, yakınımda görmek istediğim eserlere yöneldim her zaman. "Şu tarzda eserler olsun", "Yatırım dönüşü getiren sanatçılar olsun" gibi motivasyonlarım olmuyor. Benim için sanat, günlük rutinin dışına çıkaran, sağaltıcı, dönüştürücü, heyecan verici bir alan. OMM bu heyecanıma bir başka boyut daha kattı; toplumla sanatı buluşturabilmek, yenilikleri izlemek, adapte edebilmek, paylaşmak, birlikte gelişmek, öğrenmek, bunlar heyecan verici adımlar.

İ.T.: Koleksiyonerlik benim için stratejik bir kariyer adımı ya da statü sembolü değil. Ben kitap da biriktiriyorum, müzik de, yemek tarifleri de. Sanat da bunlardan bir tanesi. Keyif aldığı şeyleri aynı çatıda toplamak her insanın doğasında var bence. Taş çok seviyorum mesela. Gittiğim her yerden doğal taş topluyorum. Onların bin bir çeşit renkleri ve güzelliği bana gezdiğim yerleri ve doğanın çeşitliliğini anımsatıyor. Aynı şekilde bana heyecan veren tablolar, heykeller, mobilyalar da benim kimliğimin bir uzantısı olarak benimle aynı evde yaşıyorlar.

Hayal çerçeveniz beş yılın sonunda nereye doğru evriliyor? Sanatın, teknolojinin ve hayatın getirdiği gelişmeler, yenilikler, müzede nasıl yankılar bulacak?

İ.T.: Odunpazarı Modern Müze, kurulduğu günden bu yana sadece bir sanat mekânı olmanın ötesine geçmeyi hedefledi. Beş yılın sonunda, bu vizyonu gerçekleştirme yolunda önemli adımlar attık. Ancak, OMM'un geleceği için hayalimiz çok daha büyük. OMM, sanatın farklı disiplinleriyle etkileşimde bulunarak sürekli evrilen bir platform haline gelmeyi amaçlıyor. Teknolojinin sanat üzerindeki etkisini yakından takip ediyor ve dijital sanatın yanı sıra yapay zeka, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi yeni medya araçlarını da müze deneyimine entegre etmek için çalışmalar yürütüyoruz. Ziyaretçilerimize yapay zeka ve üç boyutlu yazıcılar kullanarak tasarım ve üretimi deneyimlemelerini sağlayacak atölyeler tasarlıyoruz.

E.T.: Bunların yanı sıra, sürdürülebilirlik odaklı projelerimiz de OMM'un gelecekteki yolculuğunun merkezinde yer alacak. Bu, hem fiziksel müze mekânında hem de dijital platformlarımızda sürdürülebilir sanat uygulamalarını teşvik etmek anlamına geliyor. OMM'un geleceği, sanatı yaşamın bir parçası haline getirme vizyonuyla şekillenecek. Hem Eskişehir halkına hem de tüm ziyaretçilere ilham verecek projelerle, sanatı daha erişilebilir ve etkileyici kılmaya devam edeceğiz.

  1. Genel Yayın Yönetmeni: Gözde Yörükoğlu ERSU
  2. Röportaj: Filiz ŞEREF KULU
  3. Fotoğraflar: Zeynel Abidin AĞGÜL

EN ÇOK OKUNANLAR

Bir Tenorun Hikayesi: Mario Frangoulis'in Sanatla Geçen 35 Yılı

Bir Tenorun Hikayesi: Mario Frangoulis'in Sanatla Geçen 35 Yılı

20 dakika okunma süresi
Oz Büyücüsü'nün Yakut Ayakkabıları Rekor Kırdı

Oz Büyücüsü'nün Yakut Ayakkabıları Rekor Kırdı

1 dakika okunma süresi
Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı

Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı

2 dakika okunma süresi
Modanın Şapka Dehası: Stephen Jones

Modanın Şapka Dehası: Stephen Jones

4 dakika okunma süresi
Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları

Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Nostaljik Yolculuk: Rüya Büyüktetik ve Ece Tuncel'in Düğün Detayları

Nostaljik Yolculuk: Rüya Büyüktetik ve Ece Tuncel'in Düğün Detayları

Pozitif Enerjisiyle Parlayan Sinem Kobal ile 2025'e İlham Dolu Bir Başlangıç

Pozitif Enerjisiyle Parlayan Sinem Kobal ile 2025'e İlham Dolu Bir Başlangıç

Begüm Kıroğlu'nun Yeni Yıl Dilekleri

Begüm Kıroğlu'nun Yeni Yıl Dilekleri

Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine

Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine

“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler

“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler

Buse Terim'in Bilinmeyenleri

Buse Terim'in Bilinmeyenleri

Ege Özyeğin'in Yeni Yıl Dilekleri

Ege Özyeğin'in Yeni Yıl Dilekleri

Reto Moser: "Lüks, Konfor Değil, Deneyimdir"

Reto Moser: "Lüks, Konfor Değil, Deneyimdir"

Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine

Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine

Buse Terim'in Yeni Yıl Dilekleri

Buse Terim'in Yeni Yıl Dilekleri

Hamid Merati-Kashani'den Unutulmaz Parfümlerin Sırrı

Hamid Merati-Kashani'den Unutulmaz Parfümlerin Sırrı

Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine

Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine