Röportaj: Petek KIRBOĞA
Fotoğraf: Semih KANMAZ
Styling: Ebru GÜLÇEK
Styling asistanı: Ece ŞİŞİK
Saç-Makyaj: Görkem ÖZDEMİR / Jonat's couture
Yarım yüzyıl önce yaşanan gerçek bir öyküye dayanan, Astsubay Süleyman Dilbirliği ve Kore savaşında ölümden kurtardığı minik Ayla’nın hayatından kesitler sunan Ayla filmi Türkiye’nin Oscar adayı oldu. Savaşın en acılı halini evrensel ve zamansız bir sevgi diline dönüştüren Ayla filmi, hepimizin sıkça duyduğu ama detaylarını bilmediğimiz Kore Savaşı’na çok farklı bir açıdan mercek tutuyor. 1950 Kore Savaşı’nda astsubay Süleyman Dilbirliği soğukta donmak üzere bir kız çocuğu buluyor. Bu küçük kıza babalık yapan astsubayın gençliğini başarılı oyunculuğu ile İsmail Hacıoğlu canlandırıyor. İlk uzun metrajlı filmiyle karşımızda olan Can Ulkay yola çıkış hedeflerinin iyi bir film yapmak olduğunu söylüyor.
İSMAİL HACIOĞLU
Rolünüze hazırlanırken nasıl bir yol izlersiniz?
Her role hazırlanırken şunları yaparım dediğim belirli bir yöntemim yok aslında ama bu role hazırlanmak farklı bir deneyim oldu benim için. Canlandırdığım kişi olan Süleyman Dilbirliği ile tanışmamla şekillendi her şey.
Süleyman Dilbirliği’ni yakından tanımış biri olarak neler söylersiniz?
Koca yürekli bir insan, onu tanımak benim için çok özeldi.
Onunla ilk tanıştığınızda aklınızdan neler geçti?
Çok heyecanlandım. Filmimizin gerçek kahramanı o. O olmasaydı bu film de olmazdı. Ellerinden öpüyorum.
Oscar Ödülleri’ni takip eder misiniz?
Bizim saatimize göre geç saate denk geldiği için canlısını etmesem de daha sonra banttan takip etmeye çalışıyorum.
Ödül almanın sizin için anlamı nedir?
Ödül almanın bir anlamı var mıdır bilemiyorum bunu hep birlikte göreceğiz. Biz ekip olarak iyi bir film yapmak üzere yola çıktık. Oscar yolu kendiliğinden açıldı Ayla filmine ve biz de bu film sayesinde buralara geldik. Oscar’ı alır mıyız almaz mıyız bilemem ama bundan sonra Amerika pazarına filmlerimizi nasıl gösterebiliriz adına birilerine örnek olabildiysek bu bizim için çok büyük bir adım olur.
Filmin çekim sürecinde yaşadığınız zorluklardan ve keyifli anlarından bahseder misiniz?
Filmin çekiminin 6,5 ay sürmesinin sebebi filmi kış mevsiminde çekmek istememizdi. Kış şartlarının zor olacağını biliyorduk. Geçtiğimiz kış da en soğuk geçen kışlardan biri oldu biliyorsunuz. Çekim süreci çok heyecanlı ve güzel geçti. Bir de çocuk oyuncumuz var biliyorsunuz Kim Seol, çocuk oyuncu ile çalışmanın zorlukları vardır ama biz bunu hemen hemen hiç yaşamadık. Diğer oyuncular ile çok iyi bir ekip oldular. Türkiye’de yapılmamış büyük bir prodüksiyon gerçekleşti. Filmin zor yanı çok iyi bir ön çalışma istemesiydi. Böyle bir filmi iyi bir ön çalışma olmadan yapamazsınız. Çok profesyonel ekipler ile çalıştık, oyuncularımız hepsi çok başarılı isimler. Savaş sahneleri çekmek çok zordur biz bunun altından başarı ile kalktığımızı görünce çok keyif aldık. Türkiye’de prodüksiyon anlamında bir ilki gerçekleştirdik ve oyuncularımız bu sette olmaktan çok keyif aldılar.
Filmin konusunu bir de sizden dinleyebilir miyiz?
1950 yılında Kore savaşına katılan Türk astsubay Süleyman Dilbirliği bir gün ormanda küçük bir kız çocuğu buluyor. Kızın ailesi çeteciler tarafından yok edildiği için ona bakıyor. Ülkesine dönüşünde Ayla’yı yanında götürmesine izin vermiyorlar. Savaş bizim filmimizin fonunu oluşturuyor ama hikayemiz sevgi ve vicdan üzerine. Film benim için üç bölümden oluşuyor; sevgi, ayrılık ve umut. Bu üç tema filmimizin en zengin malzemesi. Filmimizi de bütün dünyaya böyle lanse ediyoruz.
Gerçek bir hikaye çekmenin zorlukları ve avantajları nelerdi?
Filmdeki iki ana karakter hayatta olduğu için onlardan her türlü belgeyi edinebildik. Anılarını dinledik bu bir avantajdı. Gerçek bir hikaye yapmak aynı gerçek duyguyu yeniden yaratabilmekten geçiyor. Nasıl bir kitabın gerçek hikayesini yapmak zorsa daha önce belgesel olmuş bir hikayeyi yeniden yapmak zor. Duyguları olabildiğince yalın ve gerçek yansıtmaya çalıştık. Hikayenin gerçekliğinden kopmadan filmimizi çektik.