Ayşegül ve Nezih Yeşilnil birlikte müzik yapan ve 33 yıldır mutlu evliliklerini devam ettiren iki sanatçı. Seçkin caz repertuarları ve sıra dışı yorumlarıyla dikkat çeken çiftle özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Müzik serüveniniz nasıl başladı ve gelişti?
Hangi okullarda okudunuz. Ayşegül Yeşilnil: Sanırım doğmadan önce başladı. Müzisyen bir ailem vardı. Annem muazzam şarkı söylerdi. Puccini, Cole Porter, vb. önemli müzisyenleri çalan ve söyleyen bir ailede doğmak benim için büyük şanstı. Ailemizde herkes bir enstrüman çalardı. Onların güzel sesleriyle büyüdüm. 2.5 yaşında caz şarkıları
söylermişim. Bu seslerin kaydedilmiş olmaları ise en büyük şans. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü - Tekstil Tasarımı Ana Sanat Dalında öğrenci iken, Müzikoloji bölümünün çok sesli korosundaydım. Sonrasında caz müzisyeni ve benim de eğitmenim olan Nezih Yeşilnil ile evlendikten sonra yoğun olarak caz müziğinin yorumlandığı bir dünya içerisine girdim. Nükhet Ruacan’dan şan eğitimi aldım. 1987 yılından itibaren, ülkemizin önde gelen caz müzisyenleriyle birlikte, profesyonel olarak caz söylemeye başladım. Birçok konser, caz kulübü ve uluslararası festival etkinlikleri gerçekleştirdim. Nezih Yeşilnil: 6 yaşında mandolin, 13 yaşında gitar çalmaya başladım. 17 yaşında İzmir’de Maça Beşi Topluluğu’nda bas gitar çalmaya başladım. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldum. 1974’te Grup Doğuş’u kurduk. Tanju Okan Orkestrası ve çeşitli dans müziği topluluklarınla konserler verdik. 1980’de edindiğim kontrabas, çok ilgilendiğim caz müziğini hayata geçirmeme neden oldu. Aynı yılın yaz aylarında Emin Fındıkoğlu üçlüsü ile çalmaya başladım. Birlikte çaldığım müzisyenler benim için bir caz okulu oldu. 1986’da İstanbul Caz Dörtlüsü’yle
Sibiu’da çaldım. Uzun yıllar çalıştığım Neşet Ruacan Orkestrası ile 1989 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nde konserlerine katıldım.1996 yılında Norveç’ in Oslo Şehrinde yapılan Eurovision Şarkı yarışmasında Türkiye’yi temsil eden grupta yer aldım. Birçok ülkede uluslararası festival konserlerine katıldım. Dünyaca ünlü birçok caz müzisyeni ile çalıştım.
Ayşegül Hanım, Caz sanatçısı ve Ressamsınız. Ülkemizi uluslararası platformlarda temsil eden bir sanat elçisisiniz. Her iki mesleği profesyonel olarak yapan dünyadaki ender insanlardansınız. Gelişim süreci ve başarı sırrınızı nasıl açıklıyorsunuz ?
Gelişimin sürekliliğinin önemine inanıyorum. Bilgi çok değerli. Öğrenmek, üretmek ve bunu paylaşmak muhteşem! Başarının sırrına gelince, “Yapmaktan en büyük mutluluk duyduğunuz her ne ise onu yapmak.” olduğunu düşünüyorum. Severek, elbette çok çalışarak ve çok emek vererek yapıldığında, başarı zaten gelir. Yaşamınızdaki, insanların manevi desteği de çok önemli. Kalbinizden çıkanlar içtenlik, hakikilik ve tevazu yüklü ise diğer kalplere doğrudan ulaşır. Tevazu ise yetkinlik ile beraber büyür. Asıl olan, özümüze yapacağımız içsel yolculuktur. Ve ego anlamındaki “ben” değil gerçek “ben” ile tanışmak ve onu “biz”e dönüştürmemiz halidir.
Ayşegül Hanım ilk Üniversite mezunu Moda Tasarımcısı olmanız aslında ülkemizde moda tarihi ile ilgili çok özel bir durum.. Moda tasarımı eğitimini ilk bitiren öğrenci olarak başladığınız dönemle bugün moda tasarımının geldiğiniz noktayı değerlendirirseniz, neler söylersiniz?
Çok özel bir eğitim oldu çünkü tek başıma okudum.. Benden sonraki yıllarda bu sayı arttı. Hocalarımın ilk göz ağrısı idim. Ve bana bütün bilgilerini yüklediler. Eğitimimi stil yaratmak üzerine aldım. Koleksiyonlarım yurt dışında büyük ilgi görüyor. Çünkü ortaya çıkan her ne ise bu tasarım, resim yada müzik olabilir, kendiniz olduğunuz zaman birisini taklit etmeyi değil kendinizi ifade etmeyi seçtiğiniz zaman, yaptığınız sanattır. 2 yıldır üzerinde çalıştım ve 2 ayrı proje hazırladım.
Birincisi, Kadın ve erkek için tekstil- aksesuar koleksiyonu ve hem endüstriyel tasarıma hem de ev tekstiline uygulanabilir çok yönlü bir koleksiyon. Kahramanlarımı,
dünyada bir eşinin daha olmadığını çok iyi bildiğim, çılgın, çok neşeli, hepimizi gülümsetecek bir konuda ürettim ve yeni bitirdim. Çünkü gülümsemek büyük ihtiyacımız. Şimdi sıra onların dünyaya açılımını gerçekleştirebilecek güce ve vizyona sahip iş dünyası insanları ile bağlantı aşamasına geldi. Onları hak ettiğine inandığım firmayı seçme aşaması çok önemli. Bu konuda çok seçiciyim. Kime kısmet olacaklarını henüz ben de bilmiyorum. Sergi için resim yapmadığım gibi tasarımlarımı da bir şirketin yönlendirmesiyle yapmamayı seçiyorum. Çünkü, özgürlüğün kısıtlandığı yerde sanat biter. İşte bu yüzden her zaman özgür çalışmayı seçtim. Bu yüzden en özgür müzik olan caz müziğine gönül
verdim.
Nezih Bey ; Siz müzisyen , besteci ve aranjör olarak caz müziğine başladığınız yıllarla bugün ülkemizde caz müziğinin geldiği nokta için neler söylersiniz?
1980 yılında caz çalmaya başladım. Her şeyden önce yayınlara ulaşılmanın kolaylaşması…O zaman kaset vardı sonra cd sonra internet…festivallerin yaygınlaşması, caz çalınan kulüplerin olması, dünya çapında müziyenlerin ülkemize gelmeleri ve grupların özellikle İstanbul’a çok sık gelip konser vermeleri. Müzisyenlerin enstrümanlarına kavuşmasının çok kolaylaşması, caza olan ilginin artmasına ve çalmak isteyenlerin çoğalmasına neden oldu. Başarılı genç müzisyenlerin ortaya çıkması, kayıt teknolojilerinin kolaylaşmasıyla müzisyenlerin çalışmalarını kayda geçirebilmeleri de ülkemizde caz müziğinin gelişmesine büyük etken oldu.
Ayşegül Hanım, dünya sanatının zirve ismi olan, UNESCO A.I.A.P. Dünya Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco sizin hakkınızda çok güzel ve bir o kadar da anlamlı
açıklamalarda bulundu...önemli mektubu bizimle paylaşır mısınız?
Rosa Maria Burillo Velasco “Ayşegül Yeşilnil, eserleri dünyanın çeşitli galerilerinde yer almış olan uluslararası bir ressam ve caz sanatçısıdır. Mitolojik ve fantastik temalı koleksiyonlarına ilaveten zen ve caz resimleri ile de meşhur olan bir UNESCO, AIAP/UPSD üyesidir. Öncelikli olarak resim, tasarım, fotoğraf ve müzik alanlarında başarılı bir kadın öncü ve kadınların sanattaki rolünün örneğidir. Yeşilnil, çeşitli ödüllere ve uluslararası üne layık olan çok yönlü ve çok başarılı bir kadın.” demişti.
Ayşegül Hanım sanatın farklı disiplinleri ile ilgileniyorsunuz bu disiplinler birbirini nasıl etkiliyor, birbirlerine katkıları neler?
Onları ikiz çocuklarım olarak tarif ediyorum. Beraber büyüdüler ve birbirlerini her zaman olumlu anlamda etkilediler, geliştirdiler. Birbirlerine her zaman destek oldular, çoğalttılar. Sahnedeyken modellerim dinleyicilerim oldu. Dinleyiciyken ise sahnedeki müzisyenler ve enstrümanlar... Müzik konulu resimlerimde durum böyle…
Resim yaparken mutlaka ruh durumuma göre müzik dinlerim. Sanat bir bütün. Eğer hayata dair söyleyeceğiniz bir şeyler varsa, çekmiş olduğunuz bir fotoğraf bir şarkı sözü yazdırabilir size... Okuduğunuz yazı bir resim yaptırabilir ya da bir resim bir besteyi beraberinde getirebilir. Böylelikle farklı disiplinlerde kendinizi ifade edebilirsiniz. Benimde bu noktadaki en büyük şansım hem müziği hem de resmi bir arada yaşıyor ve yorumluyor olmam.
Nezih Bey Ayşegül Hanım’la nasıl tanıştınız? Ne zamandır birliktesiniz?
35 yıl önce, 1980 yazında yine müziğin sihirli gücü ile, sihirli bir ortamda Bodrum’da tanıştık. Yaz aşkı olmanın ötesindeydi ve 33 yıl önce evlendik. Bildiğimiz kadarıyla caz müziğini icra eden müzisyen çiftlerin içinde en uzun evlilik rekoru bizde.
Ayşegül Hanım birlikte müzik yapmak nasıl bir süreç? Bize “Rüzgara Şarkılar Söyle” adlı albümünüzden bahseder misiniz?
Saygı ve sevgi her şeyin anahtarı. Biz birbirimizle müzik yapmayı gerçekten de çok seviyoruz. Ahenk çok önemli ve bunu çok çalışma ile pekiştirdiğiniz zaman ortaya mutluluk verici sesler çıkıyor. 1995 yılında tüm sözlerini yazdığım, Nezih Yeşilnil’in bestelerini ve düzenlemelerini yaptığı “Rüzgara Şarkılar Söyle” adlı albümümde Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur’un da katıldığı neredeyse bir müzisyen ordusu çaldı, sevdiğimiz herkes. Hala radyolarda çalınıyor. Çok naif ve büyüklere masallar tadında oldu bu şarkılar.
Meksika’da , UNESCO- Uluslar arası Ustalık Ödülü’nü kazandınız. Bu çok önemli ödülü ve konferansınızı bizlere paylaşır mısınız ?
Yakın geçmişte yaşadıklarım film konusu olacak kadar sıra dışı idi. Bir caz şarkıcısının başına gelebilecek en trajik vakayı yaşadım ve işitme duyumu yitirdikten sonra uzun süren tedaviler sonucu yeniden duymaya başladım. Bunu ise sadece müziğe olan güçlü tutkum, iradem ve inancım ile başardım. Bu zor süreçte ürettiğim resimlerim UNESCO tarafından milyonlarca insan içerisinden seçildi. Ve aldığım davet üzerine “Ayşegül’ün Rüyaları “ adlı eserlerimle 2009 yılında UNESCO -A.I.A.P‘ın Meksika -Campeche’de düzenlediği, bir Maya tapınağında gerçekleştirilen, VI. Uluslararası Avrupa ve Amerika Görsel Sanatlar Bienalinde, Türkiye’yi temsil ettim. UNESCO - IAA (Uluslararası Plastik Sanatlar Dernekleri) Dünya Başkanı Rosa Maria BURILLO VELASCO tarafından anında İspanyolca çevirisinin yapıldığı “Mucize” başlıklı bir konferans verdim. Komite tarafından düzenlenen muazzam bir törenle, ”Uluslararası Ustalık Belgesi” takdim edildi.
Nezih Bey, Yeşilnil çifti olarak Dario Moreno Ödülü ‘nü kazandınız. Bize anlatır mısınız ?
Eşim Ayşegül Yeşilnil ile ikili olarak çok özel Türkçe ve yabancı şarkılardan oluşan projemiz “Unutulmaz Aşk Şarkıları” konserleri gerçekleştirdik. Nisan 2013’te dünyaca ünlü İzmirli efsane sanatçımız olan sanatçımız Dario Moreno’nun 92. doğum yıldönümünde “Dario Moreno Ödülü” ne layık görüldük. Ödül töreninde “Sevgili Dario” adını verdiğimiz, unutulmaz Moreno şarkılarından oluşan bir performans sergiledik. İkimizde İzmirli olduğumuzdan, bizler için bu ödülün anlamı çok farklıydı. Dario Moreno ile aynı gün doğduğum için bu ödül hayatımda aldığım en özel doğum günü hediyesi oldu.
Ayşegül Hanım, Eserleriniz ülkemizde ve dünyanın farklı ülkelerindeki koleksiyonerlerde bulunuyor. Tablolarınızı koleksiyonuna dahil etmek isteyen sanatseverler, şirket sahipleri nasıl ulaşabilirler ?
Atölyemi ziyaret edecekler. Çünkü sergilerime koymadığım ya da sosyal medyada paylaşıma sunmadığım resimlerimi sadece atölyemde görebilirler. Nezih Bey, ülkemizi uluslararası platformlarda temsil eden usta müzisyenimizsiniz. Dinleyicinizin adeta büyülenerek izlediği heyecan verici düzenlemelerinden oluşan projeniz olan,
“Nezih Yeşilnil Cinemascope Project” konserlerinizin içeriğini anlatır mısınız?
Müzik ve sinema iki büyülü sanat dalıdır. Çalınan ve çalınmayan notalarıyla müzik, sinemanın etkisini arttıran en önemli faktördür. Hatta zaman zaman filmin önüne
de geçer. Sessiz sinemanın sesi müzik idi. Bu projede, dünya sinema tarihine damgasını vurmuş unutulmaz film müziklerini kendi caz birikimimin süzgecinden geçirerek,
bambaşka bir lezzet ile dinleyicimle buluşturuyorum. Onlara hangi müziğin hangi filmde çalındığıyla ilgili küçük açıklamalar yapıyorum. Her konserimde farklı değerli müzisyenler ile olmak istiyorum çünkü çok farklı tatlar getiriyor.
Nezih Bey, akademilerde ve özel olarak kontrabas, bas gitar, gitar ve ensemble dersleri veriyorsunuz. Yaş sınırı var mı? Size nasıl ulaşabilirler?
Hem başlangıç için hem de ileri seviye için ders veriyorum. Yaş sınırı yok. Yeter ki öğrencim verilen emeği hak edecek çalışkanlığı göstersin. İlginçtir ki ileri yaşta olanlar, mesleğini eline almış işadamları çok büyük ciddiyetle ilerleme kaydediyor. Çünkü, içinde kalmış çocukluğu boyunca..”Önce okulunu bitir sonra müzikle ilgilen” denilmiş. Özel ders, elbette bire bir olacağından daha hızlı gelişme oluyor.
Nezih Bey “Kargalar Kafeste “ grubuna nasıl katıldınız, orada neler yapıyorsunuz?
Kıymetli müzisyen arkadaşlarımdan kurulu olan gruptan aldığım davet üzerine katıldım. Her şeyden önce sahnede kendimiz çok eğleniyoruz ve dinleyicilerimizle bunu paylaşıyoruz. Dünyaca tanınmış yabancı ve Türkçe şarkıları en enerjik şekilde yorumluyoruz. Her geçen gün popüler ve sürpriz isimlerle daha da büyüyen orkestramız ile müzikli bir kabare show sahneliyoruz.