TÜRK SİNEMASININ KUŞAKLAR BOYU SEVİLEN YILDIZI HÜLYA KOÇYİĞİT İLE KEYİFLİ SÖYLEŞİ

“Olağanüstü diyebileceğim bir duygu torunumun çocuğunu görmek. Hayal ettiğimden daha güçlü bir duygu ve sevgi sarmalı içindeyim şu anda. Yeniden aşık mı oldum ne?”

1 Haziran 2016 Çarşamba 16:40 | Son Güncellenme:
14 dakika okunma süresi

Ankara Devlet Konservatuarı’nda bale bölümünde yatılı olarak ilk eğitimini alan Hülya Koçyiğit, ailesinden uzak daha fazla kalamadığı için, okulu yarıda bırakıp, İstanbul’a dönmüş. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın çocuk bölümünde sanat hayatına başlayan küçük Hülya’nın içinden, Türk sinemasında unutulmaz rollere hayat veren, saygın ödüllerle yeteneğini kanıtlamış ve kuşaklar boyu sevilen bir star çıkmış. “Türk sinemasının kare ası”nın parçalarından biri kabul edilen Hülya Koçyiğit’le özel yaşamından, Yeşilçam günlerine, torunlarına ve eşi Selim Soydan ile 40 yıllık mutlu evliliğinin sırlarına uzanan keyifli bir söyleşi yaptık.


Çocukluğunuzda, gençlik yıllarınızda ya da kariyerinizin başlangıcında özel bir insan olduğunuzu düşünür müydünüz?
Bu benim düşündüğüm bir şey değildi. Kendime göre şarkı söyler, dans ederdim her çocuk gibi. Okuldaki bütün müsamerelerde yer alırdım. Yeteneğim, öğretmenlerim ve ailem tarafından fark edildi ve yeteneğim doğrultusunda eğitim hayatıma devam ettim.


Yaşarken ışıklı olmanın bir ayrıcalık olduğunu söylüyorlar...  Siz bu ışıklı yanınız adına neler söylemek istersiniz?
Sanatçı yaradılışından, alnındaki ışıkla doğar. Sonradan mesleğini öğrenmek için çok çalışırsın; ama o ışık yoksa bir star olamazsın.


Ankara Devlet Konservatuarı’nda bale bölümünde yatılı olarak ilk eğitiminizi aldınız. Ailenizden uzak daha fazla kalamadığınız için, okulu yarıda bırakıp, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda çocuk bölümüne kayıt oldunuz. Peki bale sizin için o yıllarda ne ifade ediyordu? Eğer Ankara’da kalsaydınız, belki, dünyaca tanınan bir balerin olacaktınız.

O yaşlarda kendimi ifade edebilmemin yolu, müziğin ruhumda yarattığı coşkuyla dans edebilmek olarak kendini gösteriyordu. Balerin olmayı çok istedim. Ama daha sonra tiyatro, dans, müzik ve diğer sanatları da içine alan bir sanat olduğu için tiyatroda karar kıldım.

 

Peki, o dönemdeki sanat dünyasından, bu alanda eğitim almanın zorluklarından bahseder misiniz?
Çok fazla bilinen, ailelerin tercih ettiği, popüler bir sanat değildi. Hatta komşularımız babama “Kızınızı dansöz mü yapacaksınız?” diye soruyorlardı.


Anneniz Melek Hanım, kız kardeşiniz Nilüfer Koçyiğit hayatınızın neresinde? Siz kuşaklar boyu sevilecek bir oyuncu olma yolunda ilerlerken, yanınızda nasıl destek verdiler?
Ben annemin Hülyası idim, o da benim başıma sanat tacını kondurdu. Kendine bunu amaç edindi ve beni yetiştirebilmek için bütün hayatını ortaya koydu. Annemin gözünde bir sanatçı demek sadece iş ile değil, her şeyiyle A’dan Z’ye donanımlı olmalıydı. Sırça köşkte yaşayan bir star, sadece perdeden yansıdığıyla kalan bir sanatçı olmak yerine, halkın içinde, halk ile birlikte yoğrulabilen bir kimliğe sahip olmalıydı.

 

Annem bu bağlamda üzerime çok titredi ve küçük yaşımda başlamış olduğum sinema hayatımda çok büyük sorumluluklar verdi. “Sen bu ülkede kızlar için bir örneksin” derdi ve ona göre yaşamak zorundaydım. Sosyal aktiviteleri kaçırmaz, olmam gereken her yerde olurdum. Ama bunlar kulüp vb yerler olamazdı; çünkü insanların gözü önünde “örnek” teşkil ediyordum. Sürekli bir eğitim alma durumum vardı; çünkü her şeyin en iyisi, en doğrusu olmalıydı. O zamanları belki üzerimde büyük bir baskı hissettim. Ama ne kadar sıktıysa, zorladıysa, ne kadar baskı yaptıysa bana her geçen gün ‘Allah razı olsun. Beni iyi ki böyle yetiştirmiş.’ diye şükrediyorum. Sinema ve Metin Erksan ile tanışmamın sebebi Nilüfer ve annem. Onlar, Metin Hoca ile daha önceden çalışmış olmasalardı, belki de şu an tiyatroya devam ediyor olurdum ki özlemediğimi de söyleyemem.


1963’deki Susuz Yaz filmi Türk sinema tarihinde bir kült ve sizin kariyerinizde bir  dönüm noktası. Dahi yönetmenlerimizden Metin Erksan ile çalışmanın güzellikleri nelerdi?
Susuz Yaz, yer aldığım ilk filmimdi ve Metin Erksan da en büyük şansım diyebilirim. Sinemadaki ilk hocam, mesleğimi bana öğreten, sevdiren, beni fazlasıyla düşündüren, onunla geçirdiğim her vakitte dünyayı başka bir gözle görmemi sağlayan kişidir Metin Erksan. Onun bir dahi olduğunu bilir ve ona hürmet ederdim.


Bu filmde gösterdiğiniz oyunculuk performansınız ise unutulmaz...Bir köylü kızını böyle başarıyla nasıl canlandırdınız? Nasıl bir motivasyonla o dönem çalıştığınızı hatırlıyor musunuz? 
Bu motivasyonu yaratan kişi, yönetmenim Metin Erksan’dır. O güne kadar hayatında köy hayatını bilmeyen bir kızım, Kuzguncuk’ta büyümüşüm. Her ne kadar ailemden uzakta yatılı bir okulda okumayı deneyimlemiş olsam da bir şekilde en azından annemi sık aralıklarla görebilme şansına, ilk filmim için gittiğimiz bu köyde sahip değilim. O zaman telefon falan yok tabii. PTT’den haber gelecek de denk gelebileceğiz. Her şey çok zor. Tek başıma olmamı istedi usta Metin Erksan. Annemin olması durumunda vazgeçme, şımarma, küsme ihtimallerimi düşündü. 2 ay film çekimi sürdü ve ben ilk 1 ay boyunca sadece orada yaşadım. Tarlaları belledim, yemek yaptım, tütün yaptım, sete gidip onları zaten seyrediyordum. Tekniği de anlamaya çalışıyordum. 2. ayda benim sahnelerim için çekimlere başladığımızda artık köy yaşantısını, köyde yaşamanın ne demek olduğunu biliyordum.


“Türk sinemasının kare ası”nın parçalarından biri olduğunuz kabul ediliyor. Türkan Şoray, Fatma Girik ve Filiz Akın ile o dönemler ortak bir yapımda oynama teklifi hiç gelmedi mi? Belki ilerleyen günlerde böyle bir yapım önerisiyle kapınızı çalan olabilir... Buna sıcak bakar mısınız?
O dönemlerde böyle bir teklif gelmedi. Kimsenin aklına bile gelmedi böyle bir şey. Fakat olgun bir yaşımızda, birbirimizi daha çok anladığımız, sevdiğimiz yaşlarımızda bir televizyon dizisi teklifi geldi. Onu da seve seve kabul ettik. Ancak konu yerli değildi, birebir çekiyorduk, en ufak bir uyarlamaya gidiş bile söz konusu değildi. Bu sebeplerden erken veda etmek zorunda kaldık.


Sinemanızda sizin beslendiğiniz alanları merak ediyoruz... Hülya Koçyiğit hangi yönetmenleri, hangi oyuncuları, yazarları, şairleri takip ederek büyüdü? Hayran olduğu isimler var mı?
Çok fazla isim var söyleyebileceğim ancak aklıma ilk gelenleri paylaşayım sizinle.


Yönetmenlerden; David Lean, Ingmar Bergman, Andrei Tarkovsky, Woody Allen, Steven Spielberg, Martin Scorsese. Filmlerden Rüzgar Gibi Geçti, Kazablanka, Kwai Köprüsü, Baba, Guguk Kuşu, Yağmur Adam, Doktor Jivago, Piyanist. 
Oyunculardan; James Dean, Marlon Brando, Al Pacino, Robert De Niro, Jack Nicholson, Robin Williams, Anthony Hopkins… Audrey Hepburn, Natalie Woos, Grace Kelly, Katharine Hepburn ve en çok beğendiğim Ingrıd Bergman. 

Kitaplardan; ilk okuduklarım ve hafızamda yer edenleri söylemek istiyorum: Alice Harikalar Diyarında, Polyanna, Küçük Prens, Güvercin Seyahatleri. 
Yabancı yazarlardan; Dostoyevski, Tolstoy, Oscar Wilde, Balzac, Goethe, Jean Jacques Rousseau, Voltaire, Victor Hugo, Charles Dichens, Emily Bronte…
Türk yazarlardan; Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Ayşe Kulin, Nezihe Aras, Alev Alatlı, İsmet Bozdağ, Hüseyin Cemil Meriç…


Okumayı gerçekten çok seviyorum. İlgi ile takip ettiğim birçok isim var. Çocukluktan bu yana diye düşündüğümde ilk aklıma gelenleri paylaştım.

 


Yeni kuşak hakkında neler düşünüyorsunuz? Son yıllarda beğendiğiniz, severek takip ettiğiniz oyuncular var mı?
Genç oyuncuları gerçekten çok başarılı buluyorum. Iyi oyuncular yetişiyor ülkemizde. Sadece bir dizi ya da canlandırdığı bir karakter ile onlar hakkında hemen fikir yürütmek bana biraz erken geliyor ama gerçekten mesleğine saygı duyan, kendini geliştime gayreti içinde olduğunu hissettiğim oyuncular var. Onları da ilgi ile takip ediyor, takdir ediyorum.


Sinemaya olan tutkunuzu nasıl anlatıyorsunuz torunlarınıza?
Bir insan bir şeyi sever, ona saygı duyar, onu yapmaya niyetlenir. Onu yapmadan yaşayamayacağını anlar; o içine düşen ateşi ancak yaparak söndürebilir ve sadece onu düşünür. En iyisi olmak ister. En etkili olmasını ister ve giderek bunu bir tutku haline geldiğini hisseder. Tabii tutkuyu olumlu yönleriyle anlatmak istiyorum. Aşk olmadan, sevda olmadan yaptığın işte en iyi olman mümkün değil.


Ayrıca yeni jenerasyon demişken torunlarınızdan bahsetmek isteriz... Aranız nasıl? Neslişah ve Aslışah  ile nasıl vakit geçiriyorsunuz? Onlara ne tür öğütler veriyorsunuz? Fikir ayrılıklarınız oluyor mu?
Mümkün olduğu kadar çok zaman ayırıyorum. Onların yetişmesinde benim de payım olsun istiyorum. Onlara çok özeniyorum. Iyi karakterli çocuklar. Çevredeki kötülüklerin onlara dokunmasını istemiyorum. Spor dallarındaki ilgilerini destekliyorum. İyi yetişmiş, özgür düşünceli, fikrini söyleyebilen, dürüst, sevgi dolu, merhametli bireyler olmalarını istiyorum. Hem ülke gerçeklerini, hem dünya gerçeklerini iyi bilsinler istiyorum. Sorumluluk sahibi olsunlar istiyorum. Fikir ayrılıklarımız tabii ki oluyor. Demokrat bir aileyiz. Zaman zaman tartışıyoruz ama herkes birbirinin fikrine saygı duyuyor sonuçta. Kimse kimseyi değiştiremez ama etkileyebilir. Sosyal etkinliklerde bulunuyoruz, sanatsal etkinleri izliyoruz, spor turnuvalarını takip etmeye çalışıyoruz, her fırsatta birlikte seyahat etmek için zaman yaratıyoruz.

 

Röportajın devamını Cuma günü okuyabilirsiniz.

EN ÇOK OKUNANLAR

Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

4 dakika okunma süresi
"Mufasa: Aslan Kral" Galası'nda Beyonce ve Blue Ivy'den Metalik Uyum

"Mufasa: Aslan Kral" Galası'nda Beyonce ve Blue Ivy'den Metalik Uyum

1 dakika okunma süresi
Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

1 dakika okunma süresi
2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

16 dakika okunma süresi
Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI

MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI

ŞAMPİYON BABALAR

ŞAMPİYON BABALAR

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

GÜL AĞIŞIN LUG VON SIGA HİKAYESİ

GÜL AĞIŞIN LUG VON SIGA HİKAYESİ

SERRA KASLOWSKİ "TUTKU DOLU BİR HAYAT"

SERRA KASLOWSKİ "TUTKU DOLU BİR HAYAT"

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER