Tarzımı urban fun olarak tarif edebilirim. Son derece klasik ve ciddi bir elbise giyebilirim ve her zaman fark yaratacak bir parça eklerim. Bu bir saç aksesuarı, bir ayakkabı ya da çanta olabilir ama mutlaka kişiliği olan bir parça olmalı. Farklı tarzları denemeyi seviyorum, bazen vintage bazem bohem… Festivallere çok gidiyorum, o yüzden her zaman farklı ilhamlar alıyorum.
Hiçbir şeye aşırı bağlanmıyorum. Aslında bir tasarımdan sıkıldığım zaman, onu arkadaşlarıma veriyorum. Çantalardan elbiselere, sıkıldığım ne varsa elden çıkarıyorum. Böylece dolabımda yeni şeylere yer açılmış oluyor!
Gözde markalarınız hangileri?
Givenchy, Proenza Schouler, Philip Lim, Alexander Wang, Elie Saab, Rick Owens, Iro ve farklı ülkelerdeki butiklerde bulduğum az bilinen birçok marka. Ünlü tasarımcıların çoğu bir sezon harika bir koleksiyona imza atarken, bir başka sezon tamamen farklı bir koleksiyon hazırlıyorlar. O yüzden kimseyi sadık bir şekilde takip etmemeye çalışıyorum.
Günümüzde sokak stili büyük önem kazandı. Sokaklar kendi stil yıldızlarını yaratıyor. Bu durum hakkında siz neler düşünüyorsunuz?
Sokak stilinin moda üzerindeki etkisini eleştiren çok sayıda insan var. Ama hiç kimse bu etkinin ne kadar büyük olduğunu inkar edemez. Blogger’ların kendi moda markaları var ve çoğu ünlü moda dergilerinin kapaklarını süslüyor. Model olmayı ve milyonlarca kişi tarafından takip edilmeyi hiç hayal etmemiş normal bir kızın başkalarına ilham verme şansına sahip olmasının harika olduğunu düşünüyorum. Sokak stili, birçok kişiye yaptıkları işi dünyaya göstermek için kapı açmış oldu.
Moda haftalarının yakın takipçilerinden biri olarak siz de sokak stilinin yıldızlarından biri olarak adlandırılıyorsunuz. Sizin tarzını beğendiğiniz isimler var mı?
Dışarıda harika tarzı olan birçok kişi var. Benim favorilerimin başındaki isim Giovanna Battaglia, muhteşem bir tarzı ve kişiliği var. Rusların da sokak stili konusunda adından söz ettirmeye başladıklarını düşünüyorum. Miroslava Duma ve çevresindeki bazı kızları gerçekten beğeniyorum.
Modanın farklı birçok alanında çalıştınız. Size en çok keyif veren hangisi oldu?
Modellik en az heyecan verendi, satın alma harikaydı ama çok uzun süre yapmadım. En çok heyecan veren ise tasarım! Şu anda benim tarzımı ve kişiliğimi yansıtan ürünler yaratmak için markalarla işbirliği yapıyorum.
Around in Style adlı blog’unuzdan biraz bahsedebilir misiniz?
Her şey benim seyahat merakımla başladı. Arkadaşlarım sürekli bana ziyaret ettiğim farklı yerlerde nereye gideceklerini, nerede yiyeceklerini ve ne giyeceklerini soruyorlardı. Ibiza, Milano, İstanbul, Paris, Atina ve Beyrut… Bütün bu yerler hakkında seyahat rehberi hazırlamaya başladım. Daha sonra kendi kombinlerimi paylaşmaya başladım ve insanlar çok sevdi. En çok sevdiğim iki şeyi, seyahat ve stili buluşturdum ve Aroundinstyle.com’u yarattım.
Modadan sonraki bir diğer tutkunuz da seyahat. Gözde tatil rotalarınızı öğrenebilir miyiz?
Yaz tatilleri için İtalya’yı çok seviyorum, bütün kıyı muhteşem ve Capri benim bugüne kadar bulunduğum en büyüleyici yer. Yaklaşık sekiz yıldır her yaz Ibiza ve Formentera’ya da gidiyorum. Birçok kişi Ibiza’nın sadece bir parti yeri olduğunu düşünüyor, ama bu adanın sunacağı daha çok şey var. Her yaz Mikonos’a da gidiyorum, oradan bir tekneye binip adaları geziyorum. İstanbul’u saymıyorum, bir tatil yeri değil ikinci bir ev gibi benim için.
Miami’de mi yaşıyorsunuz?
Bu soruya ne cevap vereceğimi her zaman şaşırıyorum. Yılın beş-altı ayını Miami’de geçiriyorum ve geri kalan zamanda New York’a, Brezilya’ya ve moda haftaları zamanında da Avrupa ülkelerine seyahat ediyorum.
Brezilyalı bir marka için fitness koleksiyonu hazırladınız. Koleksiyondan bahsedebilir misiniz?
Brezilya’da büyüdüğüm yerde en iyi fitness giysileri yapılıyor ve farklı ülkelere ihraç ediliyor. Brasil Sul ilk gençlik günlerinden beri sevdiğim bir marka ve bana bir işbirliği teklifiyle geldikleri zaman gerçekten onur duydum. Moda tutkunları için gym kıyafetleri hazırlamak istedim. Spora giderken, çocukları okuldan alırken ve öğle yemeğinde giyebilecekleri giysiler… Bu yüzden şeffaf detaylı parçalar yarattım, kusursuz kesimli tişörtler ve inanılmaz baskılara sahip bodysuit’ler tasarladım. İlk Brasil Sul by Martha Graeff koleksiyonu çok başarılı oldu ve ikinci koleksiyon çok yakında çıkacak.
Lidyana.com için de bir aksesuar koleksiyonuna imza attınız. Bu işbirliği hakkında neler söylemek istersiniz?
En başından beri Lidyana’yı hayranlıkla takip ediyorum ve Türkiye’deki farklı insanlarla yaptığı ortak çalışmaları çok beğeniyorum. Geçen yıl iş için İstanbul’a geldiğimde Lidyana ekibi bana bir işbirliği teklifinde bulundu ve gerçekten çok mutlu oldum. Konseptini ve sattıkları markaları çok seviyorum. Benim her gün kullanacağım tarzda parçalardan oluşan bir aksesuar koleksiyonu yapmayı önerdim. Hiçbir yerde bulamadığım ama şimdi kendi tasarlayabileceğim aksesuarlar. Ekip o kadar harika ki, birlikte bir rüyayı gerçeğe dönüştürdük.
İlerleyen dönemde kendi markanızı yaratmayı düşünüyor musunuz?
Yaratmayı çok seviyorum ve hiçbir projem yoksa gerçekten çok sıkılıyorum. O yüzden sürekli kafamda yeni bir şeyler oluyor.
İstanbul ile özel bir bağınız var. İstanbul’u sizin gözünüzde özel kılan özellikler neler?
Yaklaşık altı yıl İstanbul’da yaşadım. Uçaktan indiğim ilk anda aşık oldum. İlk olarak İstanbul benim bugüne kadar gördüğüm en sihirli yer. Boğaziçi, eski şehir merkezi, mimari inanılmaz. İkincisi kültürüne ve bana göre Brezilyalılara çok benzeyen yardımsever ve nazik insanlarına aşık oldum. Buradaki hayata adapte oldum, Türkçe öğrendim ve yarı Türk gibi hissettim. Bu anlatılamayacak türde bir bağ…
Sizi tanıdığımız günden beri aynısınız. Formunuzu nasıl koruyorsunuz. Güzellik sırlarınız var mı?
Teşekkür ederim. Egzersiz yapmak benim için bir zorunluluk değil bir yaşam biçimi. Eğer uzun süre egzersiz yapmazsam kendimi iyi hissetmiyorum. O yüzden gittiğim her yere koşu ayakkabılarımı da götürüyorum ve hiçbir bahanem kalmıyor. Bu vücuduna özen göstermekten öte bir şey, aynı zamanda zihnini dinlendirmek. Brezilyalı hocamla Muai Thai yapmak da hoşuma gidiyor ve Miami’deyken tenis, boks ve pilates gibi farklı sporlarla ilgileniyorum. Diyet yapmıyorum ve hatta Türkiye’de yaşadığım dönemde neredeyse her gün simit, menemen ve sucuk yiyordum. Ama zamanla daha hafif, sağlıklı beslenmeyi öğrendim ve cildimde, vücudumda ve enerjimde büyük bir fark gördüm. Her sabah yeşil meyve sebze suları içiyorum ve akşamları hafif yemeye çalışıyorum.
Blog’unuz ve hazırladığınız özel koleksiyonlar dışında neler yapıyorsunuz?
İşim vaktimin çoğunu alıyor. Sürekli yazıyorum, araştırma yapıyorum, sözleşmeler okuyorum ve moda haftaları için valiz hazırlıyorum. Çok yoğunum ve çok seyahat etmem gerekiyor. O yüzden çalışmadığım zamanlar nişanlımla eğleniyorum. Birlikte seyahat ediyoruz ya da Miami’de kalıyoruz. Brezilya’da yardım çalışmaları yapıyorum. Denge çok önemli; o yüzden iş, aile ve kendime gereken özeni göstermek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Röportaj: Ayça Barut TANMAN
Fotoğraflar: Özge ÖZTÜRK
Fotoğraf Asistanı: Metin ÇETİN
Kıyafetler: Raisa VANESSA
Styling: Opia İletişim
Mekan: Veranda Pera
Saç & Makyaj: Göktuğ Gökhan YÜKSEL