HOLLANDA BAŞKONSOLOS’U ROBERT SCHUDDEBOOM

Hollanda Başkonsolosu ile buluşarak İstanbul’daki yaşamını ve konut olarak da kullandıkları Hollanda Sarayı’nı konuştuk.

28 Mayıs 2015 Perşembe 11:24 | Son Güncellenme:
13 dakika okunma süresi

İki senedir Türkiye’de Hollanda Başkonsolosu olarak görev yapan Robert Schuddeboom eşi ve oğluyla birlikte İstiklal Caddesi’nde bulunan Hollanda Sarayı’nda yaşıyorlar. Gezmekten ve yeni yerler keşfetmekten çok keyif aldığını söyleyen Başkonsolos Hollanda Sarayı’nda misafirlerini ağırlamaktan büyük keyif aldığını vurguluyor.

 

Hollanda ile diplomatik ilişkilerimiz Osmanlıya dayanıyor çok eskiye dayanan bir bağımız var diyebiliriz değil mi?

Evet, 400 yıllık bir geçmişimiz var. 1612’de başlıyor diplomatik ilişkilerimiz. 1612 yılında Babıali’ye gelen ilk Hollanda Temsilcisi Cornelis Haga olmuş. O zamanlar şu anda Hollanda Başkonsolosluğu’nun bulunduğu yerde ya da yakınında bir evde kalmış. 1700’de bugünkü Hollanda Sarayı’nın bulunduğu arsa satın alınmış. Bugün şu anda içinde bulunduğumuz bina İstiklal Caddesi 197 numarada yer alıyor. 400 yıldır Hollanda diplomatik temsilcilerinin ikamet yeri olmaya devam ediyor. Bugünkü Hollanda Sarayı 1612’de Hollanda Büyükelçiliği iken 1947’den itibaren Başkonsolosluk olarak hizmet vermeye başladı. Ahşap binalar 19. yüzyılda yangınlarda zarar görerek kaybolmuş 1859’de bugünkü bina taştan yapılarak kalıcılığı sağlanmış.

Hollanda Sarayı Hollanda Devleti’nin yurt dışındaki en eski binalarından biri değil mi?
Evet, öyle. 1612’de yerleşen ilk temsilcilerle başlayan tarihi bağın somut bir göstergesi oldu bu bina. O dönemde birçok elçilik aynı bölgede yani Pera’da toplanmıştı.

Binanın mimarı kimdi?
19.yy’ın ortalarında İstanbul’da pek çok İtalyan mimar çalışıyordu, Hollanda Sarayı’nın mimarı Giovanni Battista Barborini idi. Böylece sarayın mimarisi o dönemde Pera’da olan pek çok bina gibi İtalyan villasını andırıyordu. Binanın bulunduğu arsa yamaçta olduğu için evin ön kısmı iki arka kısmı üç kat olarak tasarlanmış. Sarayın ana girişinde dört iyonik sütun bulunuyor.

 

Sarayın içini, odaların nasıl konumlandığını anlatır mısınız?
Binanın anıtsal özelliği bugüne kadar korunmuş. Ana girişten itibaren zemin kat ve kabul bölümleri bulunuyor, büyük bir holden geçiliyor ardından balo salonu, kabul salonu ve Boğaz’a bakan bir balkon geliyor. Balo salonunun sol tarafında bir yemek odası, sağ tarafında ise bir büyük bir de küçük salon bulunmakta. Altındaki katta sarayın mutfağı yer alıyor. Bu kattaki diğer mekanlar görevli memurların ofisi olarak kullanılıyor. Yine bu kat arka taraftan geniş bir balkona açılıyor. Balkon bahçe kısmında yer alan ‘deve koridoru’ olarak adlandırılan koridorun üzerinde bulunuyor. Burası kemer biçimindeki eski taşlardan yapılmış mahzen geçidi oluyor. Sarayın en üst katı başkonsolos ve ailesinin kalabilmesi için ev olarak düzenlenmiş.

Bahçede bulunan ‘Beyaz Gül’ heykelinin hikayesini anlatır mısınız?
18. yy da görev yapan Büyükelçi Cornelis Calkoen bir gönül ilişkisi yaşamış, elçilik görevi gereği başka yere atanınca İstanbul’da yalnız kalan sevgilisi çok üzülmüş. Onun anısına heykeli, deve koridorunun başlangıç kısmına yerleştirilmiş. Cornelis Calkoen Amsterdamlı asilzade olan bir aileye mensuptu.

 

Bahçenizde bir de tarihi küçük kilise var ondan bahseder misiniz?
1711 yapımı, dört köşe taştan bir kilise. Bu kilise İstanbul’da “The Dutch Chapel” Hollanda Kilisesi olarak bilinir. Elçiliğin eski ibadet yeri olan kilise 1857’den itibaren İngiliz Dili Union Church of İstanbul’un yönetiminde bulunuyor. Hala her pazar burada ayin düzenleniyor, 150 kişi alabiliyor kilise. Burası bir Protestan Kilisesi. Bu kilisenin İstanbul’un bir parçası olarak kullanımda olması beni çok mutlu ediyor.

Evlilik törenleri oluyor mu?
Geçen seneye kadar benim evlendirme yetkim vardı ama artık maalesef yok. Burası özel bir kilise olduğu için bu mekanda evlenmek isteyenler oluyordu. 

Bahçenizin güzelliği de görenleri büyülüyordur değil mi?
Bahçemiz sakin ve huzurlu bir bahçe. İstiklal Caddesi'nin o hareketli halini biliyorsunuz, binanın önünden geçen biri içeride bu kadar sessiz bir bahçe olduğunu tahmin edemez.

Böyle tarihi bir mekanda yaşamak nasıl bir duygu?
Gerçekten değerinin biliyorum, Hollanda Devleti’nin dünyanın pek çok yerinde tarihi birçok binası var, bizim işimizin güzel yanlarından biri buralarda konaklıyor olmak. Biliyorsunuz Napolyon İstanbul için “Dünya tek bir coğrafya olsaydı başkenti İstanbul olurdu.” demiştir. Bu kadar güzel bir şehirde bu sarayda yaşamanın anlamı büyük. Bu binada en üst katta yaşıyoruz. Sabah uyandığımda ve akşamüstü Boğaz’a bakıyorum. Her sabah 10 gibi Boğaz nasıl bu kadar sakin oluyor şaşırıyorum. Gece de çok sessiz ve sakin görünüyor. Eşim ve büyük oğlum da burada benimle birlikte yaşıyorlar. Bir de köpeğimiz var. 

 

Hollanda Sarayı’nda davetler veriyor musunuz?
Evet, bu güzel binayı misafirlerle ağırlamak bizi çok mutlu ediyor. Geçen sene burada 160 etkinlik gerçekleştirdik. İçinde bulunduğumuz “Balo Salonu” etkinliklerde her zaman kullandığımız salonumuz. Burada Türk misafirlerimizi sıklıkla ağırlamaktan memnunuz. Zaman zaman Hollandalı iş adamlarını da ağırlıyoruz. Bizim ulusal günümüz olan King’s Day Resepsiyonu ve partisini her zaman misafirlerimizle kutluyoruz. Ülkemizde coşkuyla kutlanan bu günde herkes turuncu renkte kıyafetler giyer. Kraliyet ailesi de bu kutlamalara katılır. 

Türk mutfağından hangi yemekleri seviyorsunuz?
Pek çoğunu seviyorum. Özellikle Türk kahvaltısı tam bana göre. Türk mutfağının en güzel yanı bence doğal ürünlerle yemeklerin yapılıyor olması. Burada pek çok ürünün taze bulabiliyoruz. Kıymalı pide yemeyi çok seviyorum, gözleme de sevdiğim yemekler arasında.

Sizce Türk ve Hollanda kültürünün birbirine yakın kısımları nelerdir?
Birçok yönden farklıyız aslında,  siz daha duygusalsınız biz biraz daha sessiziz, biz genelde beyazız siz daha renklisiniz, değişik yönlerimiz çok olsa da çok iyi anlaşıyoruz. Pek çok başarılı Hollanda ve Türk evliliği ve iş birliği var. Belki de iyi anlaşmamızın sırrı farklılıklardan kaynaklanıyordur. Biliyorsunuz Fenerbahçe kulübünde Hollandalı futbolcu Dirk Kuyt’ta Fenerbahçe ile kadar iyi anlaştığını geçen yaz Hollanda’da verdiği bir röportajda dile getirmişti.

 

İstanbul’da iş dışında nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Gezmeyi çok seviyorum, diplomat olacaksanız zaten gezmeyi sevmelisiniz çünkü bu işinizin bir parçası oluyor. Gittiğiniz ülkeyi daha iyi tanıyabilmek için merakınız olmalı. Eşimle birlikte pek çok yere gezmeye gidiyoruz. Fatih’e, Fener’e gitmeyi seviyoruz. Birçok önemli turistik yeri var İstanbul’un ama biz daha küçük yerleri ziyaret etmeyi seviyoruz. Küçük kiliseler, küçük camiler hoşumuza gidiyor. İstiklal’de her yürüdüğümüzde yeni bir sokak keşfediyoruz. İnsanlar çok yardımcı ve ilgililer. İstanbul dışına da seyahat ediyoruz. Geçenlerde Büyükçekmece’ye gittik orada Mimar Sinan’ın yaptığı köprüyü keşfettik. 16. yy.’dan kalma bir köprü. 500 metre uzunlukta taş köprü etkileyici bir tarihi eser. Pamukkale’ye gittik. İzmir’e uçakla giderek oradan araba kiraladık, İzmir-Pamukkale yolunda en azından 50 tane tarihi mekan tabelası gördük. Türkiye tarihi mekanlar açısından çok zengin bir ülke. Orada Likya antik bölgesini ziyaret ettik. Bir iki Japon ve Alman turist bir de biz vardık. Eğer bu antik yerler Fransa ya da İtalya’da olsa orada binlerce turist olurdu. Buradaki ziyaretimin sonunda bir kitap yayınlamak istiyorum gördüğüm tarihi ve turistik alanlarla ilgili.

Hollanda ve Türk iş adamlarına ortak iş yapmaları için destek oluyor musunuz?
Evet, bir network’ümüz var. TÜSİAD, İSO ve YASED ile ortak çalışmalarımız oluyor. Türkiye’nin teknoloji anlamında desteğe ihtiyacı var, biz de bunu sunabiliriz. Buradan bazı iş adamlarını Hollanda’ya iş gezisine götürüyoruz. Orada Hollandalı iş adamlarına da Türkiye’yi tanıtıyoruz.

 

Kendi kültürünüzü burada tanıtmak adına çalışmalarınız oluyor mu?
Bu çok önemli bir alan, bence bu alanda daha çok çalışmalar yapmalıyız. Dünya büyük bir hızla değişiyor. Türkiye’de her yıl 2 milyon öğrenci üniversiteye giriyor ama Hollanda hakkında çok bilgiye sahip değiller. Türk iş adamları ile konuştuğumda iş yapmak için öncelikle akıllarına gelen ülkelerin Almanya, Fransa, İngiltere ve İsviçre olduğunu söylüyorlar ama Hollanda’nın akıllarına gelmediklerini söylüyorlar, bu iki taraf içinde kayıp. Türkiye nüfusuna kendimizi daha iyi tanıtmak için çalışmalar yapmalıyız.

Röportaj: Petek Kırboğa
Fotoğraflar: Ferhat Kaan ŞAHİN

EN ÇOK OKUNANLAR

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

4 dakika okunma süresi
Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

1 dakika okunma süresi
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

6 dakika okunma süresi
Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

7 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI

ŞAMPİYON BABALAR

ŞAMPİYON BABALAR

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI

MÜCEVHERİN DAHİ İSMİ SEVAN BIÇAKÇI

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN