FRANSIZ SANATÇI LAURENCE JENKELL

Dünyanın birçok şehrinde meydanlara, saraylara, sokaklara bonbon heykelleriyle renk katan Fransız sanatçı Laurence Jenkell ile bir araya geldik. Laurence Jenkell ile sanat anlayışından rutinine, bonbon tutkusundan yeni çalışmalarına değin pek çok konuyu konuştuk.

17 Mart 2016 Perşembe 11:29 | Son Güncellenme:
14 dakika okunma süresi

Sevil Dolmacı Art Consultancy, dünyanın birçok şehrinde meydanlara, saraylara, sokaklara renk katan Fransız sanatçı Laurence Jenkell’in bonbon heykellerini ağırlıyor. Bunu bir fırsat biliyor ve sanatçının Pop Art’a kişisel güncel yorumumu sunan çalışmalarını görmek için soluğu galeride alıyoruz. Sadece eserleri görmekle yetinmiyor, sanat yaşamını bonbonların yeniden yorumlanmasını adayan Laurence  Jenkell ile bir araya geliyoruz. Devasa boyuttaki bonbon ve DNA sarmalı çalışmalarıyla tüm dünyanın dikkatini üzerine çeken Laurence Jenkell ile sanat anlayışından rutinine, bonbon tutkusundan yeni çalışmalarına değin pek çok konuyu konuşuyoruz.


Çağdaş sanat sizin için ne ifade ediyor?
Çağdaş Sanat hayattır. Aynı zamanda bu alan yaşama nedenim. Günlük olarak Çağdaş Sanat’tan beslenmem şart. Diğer yandan Çağdaş Sanat başkalarına açılmaktır, farklı kültürleri anlamaktır. Çağdaş Sanat önceki sanat sürecine göndermedir. Her şeyin bir var olma nedeni vardır. Tesadüf yoktur. Her şeyin mantıklı bir süreci vardır...


Klasik ve geleneksel sanat akımlarıyla aranız nasıl?
Sanatsal anlamada kendi kendimi yetiştirmiş biriyim. Bu süreçten önce normal bir profesyonel hayatım oldu; ama her zaman sanat ve sanat kursları hayatımın bir parçasıydı. Gördüğüm her şeyden besleniyorum. Aslında geçmişten günümüze yayılan sanat anlayışı, günümüzün çağdaş sanatına ışık tutuyor.


Sanat yaşantınızda şeker formlarıyla kendinizi ifade ediyorsunuz. Neden şeker formları?
Annem ve babam çocukken şeker yememizi yasaklamışlardı ancak dedem, annemlerden gizli şeker verirdi. Çocuklarımın babası ise şeker sevdiğinden çocuklara fazlasıyla alırdı. Dolaplar dolup taşardı. Bu yüzden şekerleri sanatsal süreçten geçirmeyi seçtim. Şekerin kıvamı, renkleri, kokusu tüm duyulara hitap eden bir nesne olması beni cezbediyor. Her kültürde, her seviyede, her yaşta sevilen, asla “hayır” denilmeyen  bir obje. Bunun yanında hiç bir siyasi anlatımı da yoktur. Şeker evrenseldir!


Şeker paketi formalarıyla ilk kez çalıştığınızda ve ilk eserinizi yarattığınızda tam olarak aklınızdaki neydi? Sanatseverlere, insanlara nasıl bir mesaj vermek istiyordunuz?
Şeker hoşgörüdür. Çok sade bir şekil “Bonbon”. Aynı zamanda da herkesin belleğinde onunla ilgili  bir şey var. Çocukluk, özel günler gibi, mutlu anılar ve doğum günlerini anımsatan Bonbon, her anlamıyla olumlu bir nesne. Ve tabii aile büyüklerinle çocuklar arasında bir köprü, bir bağ ve paylaşım unsuru. G20 zirvesinde de bu yüzden “Bonbon”larım tüm projeler arasında kabul gördü.

 


Sizce bir sanatçı üslubunu yaratırken (şeker formları gibi) takıntıları ya da ısrarcı olduğu formlar, konular olmalı mı? Bu anlamda farklı yollar ve üsluplar denemeyi hiç düşündünüz mü?
Sanatçı olmak özgür olmak demek. Yapmak ya da yapmak istemediğiniz bir şeye zorlanmamalısınız. Diğer yandan Bonbon ile hapis olmuyorum tam tersine gelişiyorum. Benim devamım gibi, seyahatlerimden aldığım ilhamımı yansıtıyor işlerim. Bonbonlar aynı şekilde beni yarınlara taşıyor. Düşüncesi sade ama bir o kadar da mânalı. Göze renkleriyle biçimiyle hitap ediyor... Tada hitap ediyor. Dokusu, kokusu ve de kağıdından çıkardığınız zamanda hışıltısı... Bonbonlar ile 5 duygularımız da anında devreye giriyor.


Bonbonlardan DNA’lar ürettikten sonra şimdi aynı malzeme ile robotlar yapıyorsunuz. Bu insanlığın evrimine yapılan bir eleştiri olarak görülebilir mi?
Aslında amacım insanlığın evrimine değinmek ya da eleştirmek değil. Amacım sanat yoluyla kendimi özgürce ifade edebilmek, beni en iyi şekilde yansıttığını inandığım malzemeler ile çalışmak. Bu işlem esnasında tabii ilgimi çeken bir diğer unsur  bir nevi simyacı ruhu taşıması. Ben dünyayı anlamaya çalışıyorum. Sürekli sorgularım kendimi, çalışmalarım bu sorgulamanın bir parçasıdır. Ama amacım kesinlikle bilimsel değil her ne kadar da bilim dünyası ile de örtüşüyorsa. Toplumun içinde yaşarken bazı şeylerin birbirleriyle yankı yapması gayet doğal bir şey hele hele iletişim bu kadar uç noktalara gelmişken.


Bazı eserleriniz “Sokak sanatı” olarak değerlendirildi... Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?  Sanat ve sanat eserleri sizce daha ulaşılabilir olmalı mı?
Beni sanat eleştirmenleri, uzmanlar bir üsluba bağlasalar da ben kendimi özgür bir elektron olarak görüyorum. Ben paylaşmak, iletişimde olmak ve aktarmak istiyorum. Sokakta olmak (Street Art) toplum ile bir paylaşım demek. İnsanlara doğru gitmek demek... Çünkü şu veya bu sebepten tüm insanlar müzelere ya da galerilere gidemiyor. O halde eserlerim genelde insanların toplandığı ya da geçtiği yerlerde sergilendiğine göre, “evet sokak sanatçısıyım” diyebilirim. 


Peki, ilham kaynaklarınız neler? Sanatınızı ne tür mottolarla besliyorsunuz?
İlham kaynağım genelde sohbet ya da tartışma esnasında oluşmakta; yani dergilerden, seyahatlerimden, televizyondan... Bildiklerimi paylaştıkça ilham alıyorum; aslında kendi kendimi yetiştirdiğim için pek az şey biliyorum. Mesela sanattaki genel tarihi gelişmeleri bilsem de akademik bir geçmişim olmadığından daha çok kendi deneyimlerimden yola çıkan bir üslubum var. Ama sanat uzmanlarına haksızlık etmeden şunu da belirtmem gerek Pop Art akımına ya da Yeni Realistlerin başarılı devamı olarak önemli kaynaklarda adım geçiyor. Dünya da yayılan “Bonbonlarım” birbirleriyle iletişime giriyor ve inanılmaz bir bağ oluşturuyor insanların arasında.


Bugün dünyanın hemen hemen tüm merkezlerinde tanınan bir sanatçısınız...  Böyle ulusal çapta tanınıyor ve takip ediliyor olmak size nasıl hissettiriyor? Diğer yandan sanat dünyasının küreselleşmesi hakkında  ne düşünüyorsunuz?
Bugün düşünecek olursanız bir şekeri yemek için kağıdından çıkarıyoruz, yiyoruz ve kağıdını atıyoruz. Tüketim toplumu... Fakat Laurence Jenkell’in şekerleriyle tam tersine atılmış kağıtları topluyoruz ve yeniden şekeri oluşturarak, bonbon kağıdını büzüp tekrar kullanıma hazır bir hale sunuyoruz. Tüketim toplumunda hepimiz para sahibi olmak isteriz. Bu durumda iki çözüm mevcut: ya paraya doyamazsınız açgözlü ve cimri olursunuz ya da bizim gibi para ikinci plana geçer. Çalışmalarınız, yaşamınız bir sanat yapıtı ve bir sanatçı aşkına titrersiniz. Bonbon ile çağdaş sanatı anlatmak belki daha anlaşılır. Bonbon diğer eserlerin arasından geçip amacına ve insanlara ulaşan bir şeker.


Belki bu bağlamda işlerim herhangi bir figüratife ya da soyut heykelden daha başarılı olabilir. Bonbon sağduyuyu uyandırıyor, saf, yapıcı ve çocuksu bir hal alıyor. Bonbonlar köşeli olmamamızı sağlıyor. Bu nedenler evet sanatın küreselleşmesi çok önemli ve sanat insanları birleştirir.


Biraz aile yaşantınızdan bahseder misiniz? İki kızını var. Şu an kızlarınız neyle ilgileniyor, işlerinizi düşüncelerinizi ailenizle paylaşır mısınız?
Kızlarım marketing management (pazarlama yönetimi) okuyorlar. Bugün sanat ile ilgileniyorlar ve yaptıklarım çok ilgilerini çekiyor. Ancak bu hep böyle olmadı. Uzun yıllar sanatı sevmeyen ve sanat hakkında hiç bir şey duymak istemeyen biriyle evliydim. Çocuklar tabii bu durumdan uzun yıllar boyunca en olumsuz şekilde etkilendiler. Tabii ki sonuç olarak çocuklarımdan asla vazgeçmeyerek eşimden ayrıldım ve sonunda özgürce sanatımı icra ettim. Öte yandan işime o kadar kendimi kaptırmışım ki kızlarımı, her ne olursa olsun sanatımın önünde yer almadıklarıyla ilgili olarak ikna etmem çok güç oldu. Neyse ki bugün benden oldukça gurur duyuyorlar. 


Atölyeniz Vallauris’da... Yaşam, rutin bir gün nasıl geçiyor Vallauris’da?
Sıra dışı bir sanatsal gelişmem var. Her gün atölyeye gidiyorum. Aslında atölye de rutin bir günüm yok. Her gün birbirinden farklı geçiyor. Ekipte 6 kişiyiz. Ben çok az uyurum. Geceleri çizim yaparım sabahları da ekibimle çizdiğim eskizleri paylaşırım. Eserleri ekipçe hazırlarız. Herkesin malzemeye ve eserin ebadına göre üstlendiği bir süreç var. 


Takip ettiğiniz, eserlerinden esinlendiğiniz sanatçılar kimler? 
Rauschenberg, Fernand Léger, Jeff Koons gibi sanatçıları severim ve de takip etmeye özen gösteririm. Örneğin Jeff Koons’un balonları çok etkileyici.


Yaratırken, nasıl bir ruh hali içine giriyorsunuz? Sizi harekete geçiren, kışkırtan noktalar neler oluyor?
Yaratırken ilk yaptığım iş telefonumu kapatmak. Ellerim reçinenin içindeyken rahatsız edilmekten gerçekten çok sıkılıyorum. Çünkü o sırada, o yapışkan bulamacın içinde tam yaratma işleminin içinde oluyorum. Hayallerimle olmayı istiyorum. Yaratırken ve de ekibimle tam bir fikir alışverişi zamanı oluşuyor ki o da sihirli bir an.


İstanbul ve Türkiye bölgesi Çağdaş Sanat alanında sizin için ne ifade ediyor? Bu coğrafyada etkilendiğiniz, bir araya geldiğiniz sanatçılar var mı?
İstanbul inanılmaz bir yer, tabii Türkiye’nin diğer yerlerini daha görme şansım olmadı. Ama İstanbul gerçekten büyüleyici, ilham verici bir şehir. Bu kadar insanın nasıl bir arada hareket ettiğini düşünmek çılgınca bir şey. Maalesef bu coğrafyada etkilendiğim veya bir araya geldiğim sanatçılar yok ama bundan sonra olacağına inanmak istiyorum. Umarım burada güzel projelere imza atarak sık sık buraya gelmek ve her seferinde bu coğrafyayı daha iyi tanımama vesile olur.

 

Röportaj: Beyza Özel
Fotoğraflar: Nuri Yüksel

EN ÇOK OKUNANLAR

India Mahdavi'den Yılbaşına Özel Şık Bir Dokunuş

India Mahdavi'den Yılbaşına Özel Şık Bir Dokunuş

1 dakika okunma süresi
Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

1 dakika okunma süresi
Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

1 dakika okunma süresi
Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

4 dakika okunma süresi
Antik Mimariden İlhamla Yaratılan Mistik Mücevherler

Antik Mimariden İlhamla Yaratılan Mistik Mücevherler

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

EMMA SHAPPLIN İLE KAPADOKYADA

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

EN ROMANTİK GÜNÜN MİMARI VİOLA CHAN

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

ASLI PEHLİVANLARIN LÜKSLERİ

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

AURELIE BIDERMANN’IN LÜKSLERİ

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

FİKRET ORMAN KIZLARI ONUNLA GURUR DUYUYOR

FİKRET ORMAN KIZLARI ONUNLA GURUR DUYUYOR

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI