BAŞARILI OYUNCU KENAN ECE “ERTUĞRUL 1890” FİLMİNİ ANLATTI

Türkiye ve Japonya arasındaki dostluğun pekişmesinde büyük rol oynayan iki tarihi olayı beyazperdeye taşıyan “Ertuğrul 1890” filmini konuşmak üzere filmin başrol oyunculardan Kenan Ece ile bir araya geldik.

21 Ocak 2016 Perşembe 09:28 | Son Güncellenme:
11 dakika okunma süresi

Türkiye ve Japonya arasındaki dostluğun pekişmesinde büyük rol oynayan iki tarihi olayı beyazperdeye taşıyan “Ertuğrul 1890” gerçek hikayeleri ve dostluk mesajının yanı sıra, etkileyici görüntüleri, güçlü kadrosu ve başarılı oyunculuklarıyla çok konuşuluyor. Vizyondaki yolculuğunu devam ettiren, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen Türk-Japon ortak yapımı filmin yönetmen koltuğunda Mitsutoshi Tanaka, oyuncu kadrosunda ise Masaaki Uchino, Kenan Ece, Shiori Kutsuna, Alican Yücesoy ve Uğur Polat bulunuyor. Hem Türk-Japon dostluğu adına hem de Türk sineması açısından şimdiden önemli bir yer edinen, “insanın yüreğini ısıtan” filmi konuşmak üzere filmin başrol oyunculardan Kenan Ece ile bir araya geldik. Televizyon, sinema ve tiyatro dünyasının başarılı oyuncularından biri olan Kenan Ece ile oyunculuk kariyeri, Ece Ailesi’nin sırlarının yanı sıra “Ertuğrul 1890” filminin perde arkasını konuştuk. 


Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz, kendinizi bu alanda nasıl geliştirdiniz?
Oyunculuk bende içgüdüsel ortaya çıktı. İlkokul çağlarımda sınıfta Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinin Milli Piyango reklamlarını taklit etmeye başlamıştım. Annemle evde sahneler kurup oynardık. Daha sonra Avusturya Lisesi’nde tiyatro koluna yazılıp lise hayatım boyunca çeşitli tiyatro oyunlarında rol aldım. Profesyonel olarak oyunculuk yapmak istediğimden emindim fakat ailem oyuncu olursam hayatımı nasıl idame ettireceğim konusunda endişe duyuyordu. Amerika’da Davidson College’da çift dal olarak tiyatro ve ekonomi okudum. Ardından Dublin’e taşındım ve bir enerji şirketinde finans bölümünde çalışmaya başladım. Bu sırada Gaiety School of Acting’de part-time oyunculuk derslerine devam ettim. Sonunda bir menajerle çalışmaya başladım ve çok geçmeden “Fair City” dizisinde oynayarak profesyonel oyunculuk hayatıma adım atmış oldum. Bu arada şirketteki işimi de bıraktım. 2 yıl İrlanda’da oyunculuk yaptıktan sonra Türkiye’ye döndüm ve Yusuf Kurçenli’nin yönettiği, çok gurur duyduğum, ilk sinema filmim “Yüreğine Sor”da  başrol oynadım. 


Dedeniz Galatasaray’ın eski idari menajerlerinden Turgan Ece, halanız Keriman Halis ise 1932’de Belçika’da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmiş bir isim. Ece Ailesi’nin bu başarılı isimleri hakkında neler söylemek istersiniz? Onların başarılarından feyiz aldığınızı, etkilendiğinizi söyleyebilir miyiz?
Ne şanslıyım büyükbabam ve büyük halamı tanıyıp onlarla vakit geçirme imkanım oldu. Başka bir dönemin güzel insanlarıydılar. Beni sevgiyle beslediler, hayatta zarif duruşlarıyla ilham verdiler. Gözlerinin içine bakıp çok hikayelerini dinledim, şimdi onları kendimde keşfediyorum.


Ertuğrul 1890 filmini kariyerinizin neresine konumluyorsunuz?
“Ertuğrul 1890” benim için bir dönüm noktası oldu. Beni hem oyuncu hem insan olarak dönüştüren, geliştiren bir film oldu. İki milletin dostluğunu anlatan bir filmin parçası olmak bana gurur veriyor. Aynı zamanda son derece profesyonel bir sinema seti tecrübesi kazandım. Gizemli ve derin bulduğum Japon kültürüyle tanışmam beni zenginleştirdi. 

 


Biraz çekimlerden söz edebilir misiniz? Çekim süreci nasıl geçti, kamera arkasında neler yaşandı?
Çekimler beş aylık bir sürece yayıldı. Ocak 2015’de 20 kişilik bir ekiple İstanbul’dan Japonya’ya hareket ettik. Japon yapım şirketi Toei’nin Kyoto stüdyolarında tamamı Japon bir ekiple çekimlere başladık. Daha sonra dış sahneler için Ertuğrul Firkateyni’nin açıklarında battığı Oşima Adası'na geçtik. Burada Ertuğrul Şehitleri Anıtı’nı ziyaret etme şansımız oldu. Yerel halk çok misafirperverdi, bize yemek aralarında kendi elleriyle yaptıkları Türk yemeklerini sundular. Hatta bir keresinde Japon teyzelerden oluşan bir folklor ekibi bizim için kaşık oynadı. Japonların Ertuğrul’un anısına bu denli sahip çıkıp, 125 yıldır bu dostluğu yaşatmalarını görmek çok güzeldi. Türkiye’ye döndüğümüzde çekimler İstanbul ve Antalya’da bu kez Türk bir ekiple beraber iki ay kadar daha sürdü. Filmin en can alıcı sahnelerinden olan Ertuğrul’un tayfuna yakalanıp batma sahneleri Antalya Film Stüdyolar’nda çekildi. Fırkateynin devasa dekoru çok etkileyiciydi. Son haftayı sırılsıklam geçirdik. Tayfun efekti için mürettebatın üstüne 6 ton su fışkırtıldı. Bu sahnelerde ortaya çıkan sonucun sinemamız için önemli olduğunu düşünüyorum.


Japon  bir yönetmenle çalışmak nasıl bir deneyimdi? Oyuncularla iletişiminizi nasıl sağladınız?
Japon yönetmenle tercüman aracılığıyla iletişim kurduk. Proje üstünde yıllarca çalışmış, filmi kafasında çekmiş, ne istediği konusunda çok net bir yönetmendi. 
Çok detaylı bir storyboard eşliğinde çalışıyordu. Japonya’ya gitmeden önce endişelerim vardı ama çekimler boyunca ciddi bir iletişim sorunu yaşamadık. Japon oyuncular Shioli Kutsuna ve Seiyo Uchino’yla genelde İngilizce anlaştık. Onlarla oynamaktan büyük zevk duydum. 


Sizin canlandırdığınız karakteri anlatır mısınız? Role hazırlanırken neler yaşadınız, ne tür çalışmalar yaptınız?
Filmde oynadığım ana karakter Yüzbaşı Mustafa. Mustafa ailesine bağlı, önemli bir Osmanlı paşası olan babası tarafından çok disiplinli yetiştirilmiş bir subay. Kazadan sağ çıktıktan sonra çok ağır bir travma yaşıyor. Hayatta kalmasına isyan edecek kadar acı çekiyor. Hiç bir karşılık beklemeden kazazedelerin yardımına koşan, onlara sahip çıkan Japon köylüleri Mustafa’yı tekrar hayata bağlıyor. 


Role hazırlanmak için ise Ertuğrul Fırkateyni’yle ilgili elime ne geçtiyse okudum. Özellikle Behçet Necatigil’in “Ertuğrul Faciası” adlı radyo oyunu beni çok etkiledi. Kılıç, güreş ve at binme dersleri aldım. 

 


Filmde iki farklı dönemde, iki farklı karakterle izleyici karşısına çıkıyorsunuz. Bu anlamda neler yaşadınız, bu durumun avantajları ve dezavantajları hakkında neler söylemek istersiniz?
Filmin ikinci kısmında oynadığım konsolosluk görevlisi Murat aslında tek başına bir karakter değil. Yani “Mustafasız” bir Murat yok. Murat, Mustafa’nın doğumuna bizzat şahit olduğu dostluk ruhunun zaman içinde şiirsel bir tezahürü. Mustafa ve Murat’ı farklı dönem insanları olarak fiziksel açıdan elimden geldiğince uzak tuttum. İkisi de İngilizce konuşuyor, aksanlarının farklı olmasına dikkat ettim. Murat’ı ruhen daha olgun, yaş olarak daha genç bir karakter olarak ele aldım. 


Film aynı zamanda bir dönem filmi olmasından dolayı dekor ve kostüm çalışmalarıyla da dikkat çekiyor.  Bu anlamda kimlerle çalıştınız, geçmişe ait kostümleri giymek nasıl bir histi?
Kostümler Gamze Kuş tarafından tasarlandı. Tarihi kostümler gerçeğe uygun hazırlandı. Yüzbaşının kostümünü ilk giydiğimde Mustafa’ya doğru ilk adımımı atmıştım. Kostüm oyuncuyu tamamlayan en önemli unsurlardan. 


Filmin konusu özellikle işlediği Japon-Türk ilişkisi adına neler söylemek istersiniz?
Birbirinden bir çok yönden çok farklı iki kültürün, insan olmanın ortak değerleri üzerinden dostluk kurması, bu dostluğa değer vermesi ve kuşaktan kuşağa aktarması hepimize bugünlerde çok ihtiyacımız olan değerleri hatırlatan bir ilişki. İnsanların birbirine düştüğü bu dünyayı; barış, dostluk ve sevgi dengede tutabilir. 


Gelecek planlarınızdan bahsedebilir misiniz? Hayalinizde ve tutkularınız arasında yer alan roller hangileri?
Hayata dair yeni ipuçları keşfedip anlatabildiğim her rolü oynamak isterim. Gelecek heyecan verici, hayatın beni nerelere götüreceğini bilmiyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret gösteriyorum. 

 

Röportaj: Beyza Özel

EN ÇOK OKUNANLAR

Cupra City Garage 10. Lokasyonuyla İstanbul'da

Cupra City Garage 10. Lokasyonuyla İstanbul'da

1 dakika okunma süresi
Kesintisiz Mobilite için Yeni Adım

Kesintisiz Mobilite için Yeni Adım

2 dakika okunma süresi
Merve Tüfekçi Emre'nin İlk Sergisi

Merve Tüfekçi Emre'nin İlk Sergisi

1 dakika okunma süresi
Türk ve İngiliz Zarafetinin Yansıması: Lion Diamond

Türk ve İngiliz Zarafetinin Yansıması: Lion Diamond

1 dakika okunma süresi
Tohum Otizm Vakfı'ndan 2025'e Umut Dolu Başlangıç

Tohum Otizm Vakfı'ndan 2025'e Umut Dolu Başlangıç

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

MÜZİĞİNİN ZİRVESİNDE NİLÜFER

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

BERRİN OKÇU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

GIS PROJECT 2017 İLHAM VEREN ROL MODELLER

ŞAMPİYON BABALAR

ŞAMPİYON BABALAR

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

İDİL FIRAT ALEM ÖZEL RÖPORTAJI

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

GALERİ SELVİN 30 YILI GERİDE BIRAKIYOR

FİKRET ORMAN KIZLARI ONUNLA GURUR DUYUYOR

FİKRET ORMAN KIZLARI ONUNLA GURUR DUYUYOR

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

YONCA EBUZZİYA İLE KAPALIÇARŞI'DA BİR GÜN

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GELİNLİK TASARIMCISI GALIA LAHAV: “SOPHIA LOREN’İ GİYDİRMEK İSTERDİM”

GÜL AĞIŞIN LUG VON SIGA HİKAYESİ

GÜL AĞIŞIN LUG VON SIGA HİKAYESİ

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

İLHAMINI RENKLERDEN ALIYOR

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI

DELFINA DELETTREZ FENDI İSTANBULDAYDI