Risk almayı sever misiniz yoksa çizgisinin dışına çıkmayanlardan mısınız? Stilimi tanımlarken konfor ve şıklığı ön planda tuttuğumu söyleyebilirim. Temelde rahat hissettiğim kıyafetleri tercih etsem de zaman zaman renkleri ve yeni trendleri denemekten çekinmem. Ayakkabı seçimlerimde ise bazen cesur adımlar atarak farklılık yaratmayı severim. Her zaman kendimi yansıtan ve aynı zamanda rahatlık sunan parçalarla dolu bir gardıroba sahibim.
Stil, kişinin kendini ifade etme biçimidir fakat sadece giyimle sınırlı değildir. Aynı zamanda yaşam tarzı ve duygularla da bütünleşir. Stil; kişisel öykülerimizi, ruh halimizi ve dünyayla olan etkileşimimizi dış dünyaya yansıtan bir ayna gibidir. Kendimi sürekli geliştirme ve keşfetme yolculuğumda, stilim de bu evrimin bir parçası olarak değişiyor diyebilirim.
Benim için en değerli stil tavsiyesi; gerçekten sevdiklerimizi giymemiz gerektiği fikri ve tarzımızı toplumsal beklentilerden ziyade kişisel zevklerimize göre şekillendirmek oldu. Kendi seçimlerinizle rahat hissettiğinizde, bu sadece dış görünüşünüzü değil, iç dünyanızı da olumlu yönde etkiler.
Gardırobumun vazgeçilmezleri arasında deri ceketler ve pantolonlar başı çekiyor. Triko elbiseler, bluzlar ve jean'ler de benim için vazgeçilmezler arasında.
Carven, Loewe, Farm Rio ve Christopher Esber'in yanı sıra Türk tasarımcılardan Zeynep Arçay ve Siedres'i de bu dönemde beğeniyle takip ediyorum.
En çok ayakkabı, pantolon ve jean satın alırım.
Stilimde sınırlar koymaktan kaçınsam da kapri pantolon ve balon eteklerin asla geri dönmemesini diliyorum.
Gösterişten uzak, incelikli ve zamansız parçaların tercih edilmesini savunan Silent Luxury yani "Sessiz Lüks" trendi, benim favorim haline geldi.
Yüzükler kesinlikle vazgeçilmezim. Her bir yüzük, bir hikaye anlatır ve kişisel bir ifade sunar. Bu da bence, onları tasarlamayı ve takmayı özel kılıyor.
Zendaya, Rosalia, Harry Styles, Lupita Nyong'o ve Cher bana kalırsa ilham veren tarzlara sahipler.
Markamı kurma kararı, yıllar süren bir düşünce ve hayalin sonucuydu. Moda tasarımı alanında eğitim alıp, beş yıl boyunca moda endüstrisinde tasarımcı olarak çalıştıktan sonra, içimdeki sesi dinlemeye karar verdim ve 2018 yılında harekete geçtim. Mücevher tasarımcısı annemin yaratıcı yolculuğuna şahit olmam, kendi markamı yaratma fikrini kuvvetlendirdi. Böylece, her bir mücevherde evrenin mucizesini ve kişisel hikayelerimi anlatma amacı taşıyan Sim and Roz doğdu.
Sim and Roz'u yaratırken en büyük hayalim, sadece güzellik ve zarafet sunan bir mücevher markası oluşturmak değil, aynı zamanda her parçanın taşıyan kişiye özel anlamlar ifade etmesini sağlamaktı. Tasarımlarımızın, kişisel hikayeleri ve keşifleri simgeleyen talismanlar olarak kullanılmasını ve her koleksiyonumuzun, evrenin mucizelerinden ilham alarak modern kadının duygularıyla bağ kurmasını arzuladım. Her bir tasarımın, bireyin yaşam yolculuğunda karşılaştığı derinlikleri ve keşifleri yansıtmasını ve onları kişisel bir keşif yolculuğuna çıkarmasını istedim. Ayrıca, markamı küresel bir boyuta taşıyarak dünya genelinde daha fazla insanla buluşturmayı ve onların da bu özel deneyimi yaşamalarını sağlamak istiyorum.
Doğanın muhteşem manzaraları ve evrenin büyüleyici yapısı, tasarımlarıma yön veren unsurlar arasında. Ayrıca, yıldızların ve gezegenlerin göksel hareketleri gibi astronomik olaylar ve hayatın sonsuz yolları boyunca yaşadığımız kişisel hikayeler de yaratıcılığımı tetikliyor. Bu doğal, kozmik ve kişisel deneyimler, her bir tasarımımda estetik bir derinlik ve manevi bir boyut sunmamı sağlıyor. Her koleksiyonum, bu ilham verici unsurları modern ve zamansız bir çerçevede yorumlayarak, taşıyan kişiye hem görsel hem de duygusal bir zenginlik katmayı amaçlıyor.
Mücevher, stilin en güçlü ifade araçlarından biri bence. Kişisel tarzı tamamlayan ve zenginleştiren, aynı zamanda bireyin kendini ifade etme şekline derinlik katan unsurlardan biri. Kıyafet ve aksesuarlarla uyumlu bir şekilde kullanıldığında, mücevher sadece bir moda ögesi değil, aynı zamanda taşıyanın karakterini, zevklerini ve hatta bazen yaşam tarzını yansıtan bir simge. Her bir mücevher, giyen kişinin kişisel öyküsüne eşlik ediyor ve sıklıkla aile içinde kuşaktan kuşağa aktarılan bir miras olarak değer kazanıyor.