Röportaj: Dilara TAŞKIN
Fotoğraf: Deniz ÖZGÜN
Styling: Hakan ÖZTÜRK
Saç: Yıldırım BOZUYUK / ART+IST
Makyaj: Zeynep DOMBAYCIOĞLU
Video: Onur ATICI
Fotoğraf asistanı: Batuhan KUMANTAŞ
Styling asistanı: Pınar AKAR
Mekan için Elexus Hotel’e teşekkür ederiz.
Oyunculuğa çok genç yaşta adım atan Alina Boz’un sanata merakı küçükken Rusya’da izlediği tiyatro oyunları ile başlıyor. Türkiye’ye yerleştikten sonra, kendini dizi setlerinde bulan Alina’nın genç bir kızdan güzel bir kadına dönüşmesine ekranlarda tanık olduk desek abartılı olmaz. “Hayatta en büyük hedefim mutlu olmak” diyen Alina, Kıbrıs’ta gerçekleştirdiğimiz keyifli çekimde tüm samimiyetini ortaya koyuyor. Her yanıtında mütevazılığına ayrı bir hayran olduğumuz güzel oyuncunun dünyasını daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Oyuncu olmaya nasıl karar verdin? Hep senin çocukluk hayalin miydi bu?
Aslında bir tesadüf sonucu gelişti. Dokuz yaşımdayken ajansa yazıldım. Reklam ve dergi çekimlerine gittim o dönem. Açıkçası bunun oyunculuğa evrileceğini, günün birinde dizilerde rol alacağımı düşünmemiştim. 2013 yılında bir gün bir dizinin seçmelerine girdim ve kabul edildim. Ama çocukken de tiyatroya merakım vardı hep. Rusya’da yaşarken dedemle tiyatroya giderdik. Tiyatro oyunu seyretmekten büyük keyif alırdım. Türkiye’ye taşındığımızda da tiyatro kursuna yazıldım. Derken yol bir şekilde beni kamera önünde oyunculuğa ve de bugüne getirdi.
‘Paramparça’dan önce bir dizide oynamana rağmen asıl yıldızın bu projeyle parladı. O günden şimdiki zamana nasıl bir süreçten geçtin?
Dizi setlerinde daha profesyonel olmayı öğrendim. O zaman hem daha çocuktum hem de okula gidip geliyordum, insanlarla ilişkilerim daha farklıydı. Zaten dizi setine girdikten sonra ister istemez olgunlaşıyorsun. Çünkü hep senden yaşça ve deneyim açısından daha büyük insanlarla çevrili oluyorsun. Dizi sektörünün disiplinini ve profesyonelliğini öğrenmeye başlıyorsun. Bence böyle bir değişim yaşamışımdır hayatımda. Hem çalışma koşullarına hem de insanlarla iletişim şeklime daha farklı ve olgun bir gözle bakabiliyorum.
Özel hayatında neler değişti başka?
Aslında hiçbir şeyin değişmediğini söyleyebilirim. Tabii ki çalışmak beni, herkesi olduğu gibi finansal anlamda daha özgürleştirdi. Onun dışında hala her şey aynı. Eski arkadaşlarımla çevriliyim yine. Onlar hep hayatımdalar. Hayatıma yeni insanlar da girdi tabii ki; bunun bir değişiklik olduğunu söyleyebilirim.
Yaşın çok genç olmasına rağmen aslında uzun süredir bu sektördesin ve güzel işler yaptın. Bugüne kadar oynadığın roller arasında en zorlayıcı olan hangisiydi?
Aslında her projenin bir zorluğu vardır. ‘Paramparça’ her şeyi daha yeni öğrenme aşamasında olduğum bir projeydi zorlandığım çok nokta olmuştur. ’Bölük’ adında bir sinema projesinde çello çalmayı öğrenmem gerekti o da zorlayıcı bir süreçti çünkü çok kısıtlı bir zaman vardı. Duygusal olarak ise ‘Elimi Bırakma’da canlandırdığım Azra karakteri oldu. Çünkü hiç yaşamadığım duyguları canlandırdım. Hikayede kardeşini ve babasını kaybeden bir karakter Azra. Ama yine de sonucunda çıkan işten çok mutlu oldum hep.
RÖPORTAJIN TAMAMI ALEM'DE!