Londra’nın en ünlü Türk’ü Hüseyin Özer, Kraliyet Ailesi’nin üyelerini, İngiliz hükümetinin bakanlarını ve Hollywood yıldızlarını ağırladığı ‘Sofra London’ restoranlarından birini de Türkiye’de açıyor. Hedef ise İstanbul’da 10 organik restoran açmak. Tokat Reşadiyeli Hüseyin Özer, Londra’da kazandığı yeme-içme alanındaki başarılarıyla dünya çapında tanınan bir şef ve diyetisyen. Özer, çok yakında Türkiye’de de bir ‘Sofra London’ açacak. Nişantaşı’nda açılacak olan restoranda sadece organik ürünlerin kullanılacağını söyleyen Hüseyin Özer ile Avantgarde Collection Taksim Square Hotel’de buluşarak Türkiye’deki planlarını konuştuk.
Yıllar önce İngiltere’ye gidiş nedeniniz neydi, neden İngiltere’yi tercih ettiniz?
13 -14 yaşımdan beri yurtdışına gidip bütün dünyaya Türklerin iyi olduğunu anlatmak istiyordum. İngilizce öğrenmeye karar verdim. İngilizce kurslarına gitmeye başladım. İngiltere’ye de İngilizcemi pekiştirmek amacıyla gitmiştim.
İngiltere’de mutfak yönetmekle Türkiye’de bir mutfak yönetmek birbirinden farklı şeyler mi?
Hiç farklı değil, İngiltere’de de eğlenceli burada da eğlenceli. Aslında ikisi de aynı şey; ikisi de zor. Zor olunca eğlenceli oluyor benim için. Zor olan şey kıymetlidir.
Her şubenizdeki yemeğin tadı aynı mı? Londra’daki menü ile Türkiye’deki menü arasında farklılıklar olacak mı?
Aynı olmak zorunda yoksa insanlar hayal kırıklığı yaşarlar. Dolayısıyla Türkiye’deki menü İngiltere’dekiyle aynı olacak.
Türk mutfağını dünya ölçeğine taşımak için sizce ne yapmak gerekiyor?
Ben Türk mutfağını dünya ölçeğine taşıdığıma inanıyorum ve taşımaya da devam ediyorum. Londra’nın göbeğindeyim ve bütün dünya ligine oynuyorum. Gelip benim yanımda çalışıp öğrensinler. Benim bütün yemeklerimin yazılı garantisi var: “Beğenmezseniz ben yerim!” Burada pizza satmaya kalkışırsam olmaz. İtalyanlar kendi ülkelerinde Türk kebabı mı satıyor; ben neden İtalyan pizzası satayım? Bizim kendi yemeklerimizi geliştirmemiz gerekiyor.
İngiltere’de başlayıp bütün dünyanın duyduğu bir başarı var ortada. Bu başarının püf noktaları nelerdir?
Yurtdışında Türklerin itibarı çok iyi, fakat lokantacılıkta maalesef batırmışız ortalığı. Londra’da aslında başka işler yapmayı düşünmüştüm fakat baktım ki bu konuda büyük bir sıkıntı var ortada, ben de lokantacılığın kalitelisini yapmaya karar verdim. Dünya liginde bir Türk markası var artık; o da Sofra’dır. Bu başarının püf noktası ise yemeklerime Türk insanını, Türk kültürünü ve Türk dizaynını yansıtmış olmamdır.
İngiltere’de Türk lokantaları hakkında itibar nasıl?
Aslında, genel konuşursam çok kötü… Eskiden Amerikalılar kuyruk oluyordu benim lokantamın önünde. Şimdi Amerika’da da Türk lokantaları açıldı, insanların fikirleri değişti. Örnek vereyim Londra’da geç saatte bir çift lokanta arıyordu. Dedikleri lokanta kapalı olunca bizim lokantamızda ağırlamak istedik, güzel bir Türk yemeği yesinler istedim. O saatten sonra gelenlerden asla para alınmaz. Fakat Türk lokantası olduğunu öğrenince girmediler. Ben de Türk lokantasının itibarını değiştirmek için çalışmaya devam ediyorum.
Bir röportajınızda “Çalışanlarım benim evlatlarım” diyorsunuz…
Evlatlar diyorum, insan evladı diye hürmet ediyorum ben çalışanlarıma. Daha önce yeğenlerim diyordum, o zaman ben çok gençtim. Çok saygı gösteriyorum ben onlara, aynı şekilde onlar da bana saygı gösteriyor, kucaklaşıyoruz, eğleniyoruz.
Genellikle yurt dışı müşterilerinizin en çok beğendiği Türk yemeği hangisi?
Eğer yemekler genelde kötüyse ve bir tanesi iyiyse sadece onu beğenirler. Bizde durum farklı. Hepsi beğeniliyor çünkü hepsi için iddialıyız dediğim gibi, beğenmediğiniz yemek varsa ben yerim. Her misafir kesinlikle damak tadına göre yemek bulur; garanti veriyorum.
Türk şefleri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Beğendiğiniz Türk şefleri var mı?
Türk şeflerini beğeniyorum fakat burada örneğin İtalyan yemekleri yapan şefler var; hatta Türk televizyonlarında bile bunlar var. Türk şefler kendi yemeklerini yapmalıdır ve kendini burada geliştirip öyle yurt dışına açılmalıdır. Sevgili meslektaşlarıma duyurulur.
Türk yemek kültürünü İngiltere’ye taşıdınız. Bunun gibi planlanan yeni projeleriniz var mı?
Tabii ki var. Ölmedikçe yeni plan, yeni proje bitmez bende. Buraya restoran açmaya gelmedim aslında; proje kendiliğinden oluştu. Fakat çok istek var, birkaç tane daha açacağım. Benim restoranlarım aslında bir okul. Ben de okulu dört duvar arasında istemiyorum. Türkiye’deki yemek okulları Fransa temelli. Fakat Sofra’nın okulları Türk temelli. Her millet kendi yemeğini yapıyor. Bizimkiler tam tersi. Ben bu durumu düzeltmeye geldim. Amacım lokantamda Türk misafirperverliğini en iyi şekilde gösterebilmek, onun için buradayım.
Avantgarde Collection Hotelleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
Avantgarde Collection Taksim Square için konuşmak gerekirse yeri çok güzel. Bir tarafı Boğaz’a diğer tarafı yemyeşil harika bir manzaraya bakıyor. Çalışanları da candan servis yapıyorlar, çok güleryüzlü insanlar ve bu hizmet sektöründe en önemli şeydir…
Röportaj: Büşra ŞAHİN
Fotoğraflar: Uğur ÇÖKDÜ
Mekan sponsoru Avantgarde Collection Taksim Square Hotel'e teşekkür ederiz.