Nişantaşı Teşvikiye’deki Türker Art, Türk İzlenimci kuşağının en önemli ressamlarından Ayhan Türker’in “Sanatta Yarım Asır” adlı sergisini 14 Mayıs - 14 Haziran 2015 tarihlerinde sanatseverlerle buluşturuyor. İstanbul’u kendine özgü şiirsel ve romantik bir estetikle resmettiği için, eskimeyen görünümlerini büyüleyici bir atmosferde ele alarak düşsel bir yorumla tuvaline aktardığı için ona “İstanbul İzlenimcisi” diyorlar. İstanbul peyzajını turistik ve hikayeci anlayış yozluğuna düşmeden, gerçek resim soyluluğu ile yorumlaması , Ayhan Türker’in sanatını farklı kılıyor. Yakın dostu Mustafa Pilevneli’nin, Şeker Ahmet Paşa’ya gönderme yaparak “Şeker Ayhan Paşa” ünvanını taktığı usta ressam Ayhan Türker, yeni sergisini Türker Art’ta sergiliyor. Ayhan Türker çifte mutluluk yaşıyor: Çünkü Türker’in sanatçı dostlarının, yani döneminin usta ressamlarının buluştuğu atölyesinde sanat sevgisiyle büyüyen çocukları Pınar ve Barış Türker’in açtığı Türker Art Galeri, baba Türker’in sergisine ev sahipliği yapıyor. Yüksek iç mimarlık eğitimi aldıktan sonra resme yönelen ve 50 yılını tutkuyla resme adayan Türker’in “Sanatta Yarım Asır” sergisi, doğa peyzajı ve natürmort temalarını kendine özgü ustalıkla ve İzlenimci yorum çerçevesinde sunuyor. Sergi , Türker’in son dönem eserlerinden oluşuyor. “Resim 50 yılı aşkındır hayatımın vazgeçilmez parçası” diyen sanatçı, eserlerinde moda akımlara kapılmadan estetik kaygıları ön planda tutuyor. Türker’in, ‘iyimser ve duygusal bakışı’ baskın ifade biçimi olarak eserlerine yansıyor , ışığın ve renklerin büyülü dansı izleyicide mutluluk hissi uyandırıyor. Türker, yağlıboya ve suluboya teknikleriyle resmettiği peyzaj ve natürmortlarında, lekesel değerleri ön planda tutarak, günün değişken ışığında var olan renk değerlerini ustaca saptıyor. Geniş kesimler tarafından izlenen Türker’in tabloları uzun yıllardır önemli kuruluş ve şahıs koleksiyonlarında yer alıyor. Ayhan Türker ‘le yeni sergisi ve sanatta 50 yılı üzerine bir söyleşi yaptık. Oğlu Barış Türker de babasını ve Türker Art Galeri’deki yeni projelerini anlattı.
Ayhan Bey, günümüz İzlenimci (Empresyonist) ekolünün en başarılı temsilcilerinden biri olarak sanata bakışınızı ve üslubunuzu nasıl tanımlarsınız? Bizden ve batıdan beslendiğiniz ressamlar var mı?
Benim resim anlayışım ve çalışma tarzım, izlenimciliğe giriyor. Cezanne’in ‘Sanat, tabiata paralel gider’ anlayışını sanatımda benimsiyorum. Tabiata sadık kalarak fakat tabiata birebir değil… Sanat tabiattan ne ayrılır, ne de çakışır. Ben de edindiğim estetik kaygılar, renk armonisi ve kompozisyon değerleri ile kendi resmimi kuruyorum. Monet’yi çok incelemişimdir ve tesirinde kalmışımdır. Bizde de Avrupa’ya tahsile giden çok değerli ressamlarımız izlenimciliği benimsemişlerdir ama biraz daha klasik anlayıştadırlar. Ben de onların sanat anlayışını ve disiplinini sanatımda devam ettiriyorum. 1914 Çallı kuşağından etkilenmişimdir ama illaki o ekole bağlı kalacağım diye bir kaygım yok, aynı endişe birliğinde fakat içimden geldiği gibi resimlerimi kurguluyorum.
Doğa peyzajlarınız, İstanbul’un güzel köşelerinde zamanı durduruyor. İstanbul ve doğa peyzajı yaşamınıza nasıl girdi?
Sanatçı içinde yaşadığı ortamın da sanat temsilcisidir, dolayısıyla yaşadığım ve içinde bulunduğum çevre İstanbul olunca ve doğası yönünden fevkalade pitoresk değerler taşıdığından ister istemez İstanbul peyzajlarımın konusu. Şayet başka bir şehirde yaşasaydım o ortamı resmederdim. Ayrıca, eşim Canan Türker’in Kandillili oluşu ve gençliğimde Kandilli’de çok zaman geçirmiş olmam bütün Anadolu yakasını karış karış gezme ve tanıma imkanı verdi.
Renk paletinizdeki sıcak, insanın içini ısıtan tonlar, seyredene mutluluk duygusu veriyor, renk dünyanız nasıl oluşur?
Resimlerimdeki renk armonisinin mutluluk hissi uyandırma sebebi sıcak-soğuk ton ahenginin tuvalde dengeli bir şekilde kullanılması ile oluşuyor. Tabiatın renkleri sanatçıyı motive eder ancak bu renkler sanatçının süzgecinden geçmeden tuvale aktarılırsa başarılı olunmaz.
Sizi daha önceki İstanbul ressamlarından ayıran farklar var mı?
Her sanatçı birbirinden ne kadar farklıysa benim de onlara olan mesafem o kadar farklıdır. Konu birliği, estetik endişeler, malzeme birliği gibi unsurlar bu farkı ortadan kaldırmaz. Aslında ben İstanbul ressamı olarak da anılmak istemiyorum, içinde bulunduğum çevre İstanbul olduğu için İstanbul’u resmediyorum. Eserlerimde özellikle turistik ve hikayeci bir anlayıştan uzak kalarak İstanbul’u istismar etmekten kaçınıyorum.
Çalışma süreciniz nasıl olur ? Tuvaldeki serüveninizin bittiğini nasıl anlarsınız?
Bir resmi zaman mesafeleri koyarak çalışırım. Aradan kısa bir süre bir zaman geçtiğinde resme baktığımda değerlendirmesi çok daha sağlıklı olur. O bakımdan başladığım bir resmi aynı seansta bitirmem, ebat küçük de olsa büyük de farketmez. Hiçbir sanat eseri bitmez, resim de bitmez. Bittiği düşünülen bir resmi 3 ay sonra karşınıza aldığınızda değiştirmek isteyeceğiniz noktalar bulabilirsiniz. Bu gereksiz bir titizliğin neticesi değildir, sanatın normal akış serüvenidir.
Çalışmaya iç mimarlıkla başlamışsınız; resim hayatınızda da 50 yılı geride bıraktınız. Sanatınızda 50 yılı geride bırakırken resim sizin için hala ne ifade ediyor?
1960 senesinde DGSA (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) yüksek iç mimarlık bölümü mezunuyum ancak resim serüvenim lise yıllarında resim hocam ve dostum, usta sanatçı Turan Erol’un yeteneğimi farketmesi ve teşvikiyle başladı. Esasında iç mimarlığı tercih edişimin sebeplerinden biri de resimdir. Mimarlık faaliyetinde bulunduğum süre zarfında (bugünkü yoğunluk olmasa da) resimden hiçbir zaman kopmadım. Resim hayatımın başından bu yana ne ifade ediyorsa, bu yaşımda da aynı şeyi ifade ediyor. Benim için resim, yaşam biçimidir.
Türk resim sanatının temel taşlarından biri olarak değerlendirilen Şeker Ahmet Paşa’ya gönderme yaparak, size ‘Şeker Ayhan Paşa’ diyorlar, bunun hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Çok değerli ressam dostum Mustafa Pilevneli’nin resimlerimdeki klasik havadan esinlenerek bana karşı duyduğu sevgiyi ifade edecek şekilde, bana takmış olduğu bir lakap bu. Ben bunu bir ünvan olarak severek kabul ettim.
50 yılı geride bırakırken, sanata yeni başlayacak gençlere nasıl bir anlayışla sanata yönelmelerini önerirsiniz?
Klasik resmi çok iyi incelemeleri , etüd etmeleri lazım. Temel eğitimi çok ciddiye almaları gerekir. Modern sanatın da temeli klasik resime dayalıdır. Kolay ve aceleci biçimde gel-git moda akımlara kapılmadan çalışmalarını öneririm. Ayrıca yalnız resim sanatıyla değil bütün sanat dallarıyla ilgilenmelerini ve resimdeki gelişimlerinde diğer sanatlardan beslenmelerini tavsiye ederim.
OĞLU BARIŞ TÜRKER
Barış Bey hayatının uzun bir dönemini resme adamış bir babanın oğlu olarak büyümek nasıl bir şey anlatır mısınız? Sanatsal ortam ruh dünyanızı nasıl etkiledi?
Hayatım boyunca sanat konuşulan, paylaşılan, galeri ortamını çağrıştıran bir evde büyüdüm.. .Hem görsel hem de işitsel sanat beni zaten tanımlayan en büyük unsurlar… Tüm çevremde de bu böyle bilinir zaten.. .Ruh halime gelirsek genelde duygularımı yoğun yaşayan bir insanım, bir eseri veya müziği beğenirsem bana bir duygu veriyorsa bunu çok yoğun şekilde yaşarım, inanırım ve benden bir parça olur, bir şey vermiyorsa da hiç alakam olmaz, biraz uçlardayım diyebilirim…
Babanızın sanatı size neler hissettiriyor? Babanızın atölyesinde çocukluğunuzdan hayli anılarınız vardır.
Babam Ayhan Türker inandığı şeyi yapan, taviz vermeyen, çok prensipli, titiz ve çalışkandır… Başarısı zaten çok çok gurur verici, yerine göre resimlerindeki duygu, ışık, dinamizm, nostaljik hava ve hakim olan pozitif duygular beni günün o anına götürür… Mutludur resimler ama her zaman ciddiyetini ve ağırlığını korur... Babam özellikle pazar günlerini ya doğada resim yaparak ya da ev ortamında kurduğu atölyesinde geçirirdi. Çocukluğumda ona portre modelliği yapmış olmam ve bazen bana da tuval üzerinde denemeler yaptırması unutamadığım hatıralardan…
Babanızın 50. Yıl sergisinden bahseder misiniz?
“Sanatta Yarım Asır” sergisi, uzun yılların birikimiyle son dönemlerde üzerine yoğunlaştığı doğa peyzajı ve natürmort eserlerden oluşuyor. Eserlerinde İstanbul’un estetiksel güzelliklerini ön planda tutup, bizi şehrin karmaşasından uzak tutuyor.. .Babam her zaman iyi bir empresyonistin, yaşadığı şehrin güzelliklerini ön plana çıkarması gerektiğini düşünür… Bu yüzdendir ki İstanbul’da yaşadığından dolayı Boğaz’ın en güzel köşelerini resmeder… Emirgan Çınaraltı, Kanlıca, Mihrabat, Göksu, İstinye, Yeniköy, Bebek sırtları vazgeçilmez konuları…Bu sergide de yağlıboya ve suluboya ile çalışılmış 30’a yakın eser bulunmakta…Tabii Çallı kuşağı temsilcisi olarak da ‘Manolyalar’, serginin göze çarpan konularından..
Kardeşiniz Pınar Türker’le Teşvikiye’de açtığınız Türker Art, çocukluğunuzdan bu yana ev ortamında soluduğunuz sanat ortamını devam ettirme arzusu mu, ne dersiniz?
Büyük bir rolü var şüphesiz. Ayrıca Pınar’ın sanat sektöründe uzun yıllara dayalı tecrübeleri, beni motive edişi, yurtdışından döndükten sonra Türkiye’de gelişen ciddi sanat ortamına yakınlaşmam Türker Art’ı hayata geçirmemizin başlıca nedenlerinden...
Kendinizden bahseder misiniz? Eğitiminiz ve Türker Art’la ilgili projelerinizi. Babanızdan farklı olarak çağdaş sanata ilginiz ?
Bahsettiğim gibi sanat benim için bir yaşam tarzı, ayrıca 20-33 yaşları arasında yurtdışı ve içerisinde profesyonel DJ’lik de yapmış bulunmaktayım, artık hobi olarak yapsam da müzik de beni tanımlayan unsurlardan.. .Amerika’da University Of Hartford’da Mimarlık eğitimi alıp bir kaç yıl New York’da restorasyon üzerine çalıştım bu tabii ki sanatla çok paralel. Şu andaki vizyonumun oluşmasında o zaman almış olduğum eğitimin çok büyük etkisi var… Türker Art’ta gelecek sezon için, galeri sanatçılarımızın yeni projeleri dışında yurt dışında belirli piyasası oluşmuş farklı teknikleriyle dikkat çeken yabancı sanatçılara da yer vermeyi amaçlıyoruz. Çağdaş sanat günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle yenilenmekte ve ilerlemekte… Plastik sanatın temel ögelerinin ön planda olması şartı ile üretilen farklı teknik ve materyal içerikli çalışmaları beğeniyor ve takip ediyorum. Bunlar arasında üç boyutlu eserler, enstalasyon ve dijital sanat da yer alıyor.
Melis BAYRAKTAROĞLU-Alem.com.tr
Fotoğraflar: Oğuz BİRKARDEŞLER
Mekan sponsoru Avantgarde Collection Hotels'e teşekkür ederiz.