Dida Kaymaz 9 buçuk yıl kanserle savaşmış hayatın değerini bilen bir kadın. Aynı zamanda Kansersiz Yaşam Derneği'nin yapıtaşı ve çocukların mutluluk sebebi. İç güzelliği ve pozitif enerjisiyle hep yaşama tutunmuş Dida Kaymaz... Derneğin kurulacağı sırada aradığı isim Zeynep Ilıcalı olmuş. Ilıcalı’nın da hayatından babasının kanser mücadelesi geçtiğinden bu duygularla nasıl başedebileceği hakkında kendisi önemli bilgiler veriyor. İki zarif isimle bir araya geliyor ve keyifli olduğu kadar içten söyleyişimizde sizi çocukların hayat mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz.
Kansersiz Yaşam Derneği nasıl kuruldu ve süreç nasıl ilerledi?
Dida Kaymaz: Ben 9,5 yıllık bir kanser hastasıydım. Kanser hastalığımın 4. yılının sonunda İtalya’da yaşıyordum. Sonrasında Türkiye’ye döndüm. Kanser hastalığının İtalya’da ve Türkiye’de çok farklı yaşandığını söylemek mümkün. Hastalara yaklaşım açısından iyileşme disiplinine kadar gözlemlerim daha iyi koşullarda olmasına yönelikti. Sadece iyi bir doktor ya da iyi ilaçlarla bunu yapamazsınız. Psikolojik tarafından beslenme şekline hasta yakınlarından hasta psikolojisine kadar uzun bir yolunuz var. Ben burada bocaladığımı gördüğümde, kanserin hayatına dokunduğu çok küçük bir çevreyle birlikte derneği kurmaya karar verdik. 5 senelik süreçte hızlı bir ilerleme kaydettik. İtalya’yla da iş birliğimiz var ve ben eski İtalya Sağlık Bakanı Umberto Veronesi’nin Vakfı'nın Türkiye temsilciyim. Bu vakfın arkasında Arpan Koleji Enstitüsü var. Yaptıkları her projenin bilimsel bir altyapısı var. Bahsettiğim Bilim Günleri, Alışveriş Yaşatır Projesi bu altyapıyla geliyor. Bununla birlikte Zeynep’le sosyal tarafı geliştirirken bilim komitesiyle de bilimsel çalışmaların devamlılığını sağlıyoruz.
Zeynep Ilıcalı: Aslında kanser çoğumuzun hayatından teğet geçmiş ya da uğramış bir hastalık. Benim de babam mide kanserinden vefat etti. Bu durumdan dolayı bu dernekte yer almak istiyordum. Bunun dışında birçok dernekte yer alıyorum ama bunun önemi kendimden de bir şeyler bulduğum için daha farklı. Tabii ki kimsesiz çocuklara da veya engelli hastalarına da destek vermek lazım ama kanser olduğunda ekonomik şartlarından, psikolojik şartlara kadar her yönden güçlü olmanız gerekir. Dida’yı arkadaşım olarak tanıyordum ama aynı proje içerisinde olduğumuzda bana farklı bir enerji verdi. Bu dernekte aktif olarak yer almaktan dolayı çok mutluyum. Düzenlediğimiz aktivitelerin gelirleriyle tır organizasyonunu yapabildik. Bu sefer hastaneye gidemeyen hastaların yanına biz gittik. Çünkü kanserde en önemli şey, erken teşhis konulması.
Sizce kanseri yaşamayan ya da yakın çevresinde görmeyenler yeterli ilgide bulunuyorlar mı?
D.K: Derneğe bu sene ‘Yaşayan Bilir’ sloganı yaratıldı. Tabii kanseri yaşayanlar daha duyarlı. Bunu yaşamayanlar çok etkilenip, üzüldükleri için buna cesaret edemiyorlar. Sağlıklı çocuğu olan bir anne hastaneye gidip onkoloji hastası bir çocuğu görmek istemiyor. Bir kere cesaretinizi kırdığınızda ne kadar farklı bir durumun içerisinde olduğunuzu göreceksiniz. Ben her zaman söylüyorum ‘Geçmişe öfkemiz gelecekten korkumuz var.’ Çocuklarda böyle bir bilinç yok. Onlar anda yaşıyorlar. O yüzden çocuk kanserlerinde yetişkinlere oranla iyileşme oranı daha yüksek. Siz bir kere onların elini tuttuğunuzda onların dünyası değişiyor. Çocukların bizim gibi öfkeleri yok, sadece yalnızlıkları var. Çocuk komitesi başkanımız Beytullah 15 yaşında. 11 yıldır ilik bekliyor, çocuk gelişimi 10 yaşında ve yüzde 85'i görmüyor, yüzde 50'si duymuyor. Geçenlerde konuşurken, hastaneye yatmak istediğini söyledi. ‘Neden?’ diye sorduğumuzda arkadaşlarını özlediğini, dışarıda hiç arkadaşını olmadığını söyledi. Onkoloji hastası çocuklar çok yalnız. Dışarıda hayatlarını devam ettirirken de zorlanıyorlar. Şöyle ki; dışarda tuvalete giremeyeceklerinden, insanlara yaklaşmasına kadar her şey onlar için zorluk demek. Sinemaya gidemiyorlar. Dolayısıyla hastanede kendi gibi çocuklarla beraber olduklarından onlarla vakit geçirmek istiyorlar. Hastanede onlar için yaptığımız bir alan daha geliştirmek istedik ve bu da yataklı bir servis oldu. Ama hastanenin durumu buna hiç elverişli olmadığında her şeyi baştan yıkıp yapmak zorundaydık. Şişli Etfal Hastanesi’yle çok yakın bir bağ kurduk. Uzun bir süreçten geçiyorlar ve çocukların yüzde 90’ını maalesef yoğun bakımda kaybediyoruz. Eklem ağrıları, ateşin yükselmesi gibi rahatsızlıklarla yani kemoterapinin yan etkileriyle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla acil servis de çok önemli. Kanser artık beraber yaşanabilir hatta iyileştirilebilir bir hastalık. Tedavi koşullarını ve yaşam kalitesini yüksek tuttuğumuz sürece aşılamayacak bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla projeyi daha fazla büyütmek istedik. 2 kat bize ayrılmışken, 3 kat daha bizim sorumluluğumuza girdi. Baş hekim de bize yeni bir alan verdi. Öncesinde misafirhane olarak kullanılan yer derneğe katılmış oldu. En geç Eylül ayında kurdeleyi kesmek istiyoruz. İçerisinde çocuk yoğun bakım, çocuk ameliyathaneler, çocuk acil servisi, poliklinik, çocuk onkoloji yataklı servisi ve hematoloji yataklı servis olacak.
Çocukların eğitimleri için neler yapıyorsunuz?
D.K: Çocuklar için bilgisayar odası hazırladık. Uzaktan eğitim göremiyorlar ama okula öğretmen atayabileceklerini söylediler. Başvurduğunuzda aslında eve öğretmen gönderiyorlar. Ailede bilinç sağlanırsa, prosedürlerden geçilebilirse yapılabilir. ‘Gülümse Sen’ diye projemiz var. Moral ve motivasyonlu yapılan bütün organizasyonlarla biz ‘Gülümse Sen’ diyoruz. Bunların gençlik komitesiyle birlikte haftalık aktiviteleri oluyor. En son Sezen Aksu’nun yazdığı bir tiyatroya gittiler. Bunun dışında alışveriş merkezlerindeki oyun odalarından sinemalara kadar çeşitli organizasyonlar verebiliyoruz. Şimdilerde bir mandala atölyesi ve Rotary Kulübü ile birlikte yemek pişirme atölyesi yaptılar.
Gençlik komitesinde kimler var?
D.K: 16-29 yaş arası 65 genç var. Bunlar üniversite veya lise öğrencisi, sınava hazırlanan, yüksek lisans yapan içinde travma psikoloğundan radyo ve televizyon okuyup prodüksiyon şirketinde olana kadar geniş bir gençlik komitemiz var. Mustafa Ceceli büyük destekçimiz olduğu için onları sevenler de katılımda bulunuyorlar. Bunun yanında Serenay Sarıkaya da tişörtlerle destek veriyor. Senede iki kere ‘Gülümse Sen Çocuk Karnavalı’ yapıyoruz. Şişli Etfal, Çapa, Okmeydanı ve Beylikdüzü Devlet hastanelerinde tedavi gören onkoloji hastaları aileleriyle birlikte karnavala katılıyorlar. Gençlik komitesi ve gönüllü yardımda bulunmak isteyenler oyun ablası veya oyun ağabeyi rolüyle onların o günkü bütün ihtiyaçlarından eğlence aktivitelerine kadar birlikte oluyorsunuz. Bu onları çok mutlu eden bir şey.
İş, cemiyet, sanat ve spor dünyasından derneğe katkı sağlayan ünlü isimler var, size nasıl destek oluyorlar anlatır mısınız?
D.K: Toplamda 2 bin metrekareye yerleşen alandayız. Alana bu sefer organik bir pazar da koyduk. Bize göre kanserin artmasının sebebi her şeyin doğallığından uzaklaşmak. Bu pazara 2006 laboratuvar sonuçları olanları kabul edip, bir ürünün doğal olması için gerekli sertifikalarla çalıştık. Bunun yanında organik beslenmenin eğitimini vermemiz gerekiyordu ve Meleklerle Yaşamak'ın yazarı Beki İkala Erikli gönüllü eğitmenimiz oldu. Onun dışında pazarda fuaye alanımız var. Yiyecek ve içecekle ünlü şeflerden Arda Türkmen, Mehmet Gürs, Murat Bür, Dilara Koçak, Danillo Zanna gibi isimler bize bu çalışmada destek verecek. Ece Zayim de damla çikolatasıyla ün kazandığından onun da bu pazarda bir yemek standı olacak. İçerdeki alanda 116 tane firma, 160 tane stant olacak. Hülya Avşar tişörtleriyle destek verirken, Onur Arduç, Sinem Ceceli de bu isimler arasında bizimle olacak. Bunun yanında Şişli Etfal’deki çocuklar da tasarladıkları heykel stantlarında arkadaşlarına destek olacaklar. Ardından Mayıs ayında Zeynep Ilıcalı’nın desteğiyle balo yapacağız.
Röportaj: Gülşah ÖZGEN
Fotoğraf: Nuri YÜKSEL