1963 yılında “Jale’nin horozları” adlı ilk sergisiyle, parıltılı sanat hayatına ilk adımı atan seramik sanatçısı ve ressam Jale Yılmabaşar, büyüleyici yolculuğu boyunca, çamuru yoğurarak seramiklere hayat verdi. Önemli binaların cephelerini süsleyen büyük duvar panolarıyla devam eden seramik serüveninin ardından resme yöneldi. Her dokunuşu tuvallerinde etkileyici renklere dönüştü. Hitit İdol’leri, Horoz’lar, Kuş’lar, Göz’ler, köprüler ve Çatalhöyükleriyle tanındı. Sanatında 50 yılı geride bırakan Jale Yılmabaşar, Promat’ın üstü baskı tekniğiyle basılmış fotoğraflı biyografik kitabında, yurt içinde ve yurt dışında aldığı ödüllerle dopdolu 53 yıllık sanat hayatını, başarılı yolculuğunu ve anneliğini anlatıyor.
“Jale’nin Horozları”ndan sonra kızı Sedef Yılmaşar da, tuvale imzasını büyüleyici kedileriyle attı; o da “Kedici Sedef “olarak annesinin yanı başında yerini aldı. Jale Yılmabaşar, Vakko fabrikasının giriş panosunu 1969 yılında, 6 ay geceli gündüzlü çalışarak yaparken, kızı Sedef henüz bebekmiş. Annesinin atölyesinde boya kokularıyla büyüyen Sedef Yılmaşar, bugün tuvaldeki büyüleyici kedileriyle adından söz ettiriyor. “Jale Yılmabaşar” isimli kitabın her sayfasında; başarıya ulaşmak için verilen emeğin, çalışmanın, azmin, özverinin renklerle nasıl “usta”laştığına tanıklık ediyoruz. Seramikle sanat hayatına başlayan, sonrasında resme yönelen Yılmabaşar’ın bu konuda çok ilginç bir anısı var: Çok takdir ettiği biri olan Rahmi Koç’un, “Seni ressam olarak görmek istiyorum” sözlerinden sonra, 1985’te Münih’e gidip resim akademisine giren Prof. Yılmabaşar, tıpkı bir öğrenci gibi herşeyi yeni baştan öğrenmek için Münih Akademisi’nde profesör olduğunu gizlemiş. “Eğer söyleseydim bana hiçbir şey öğretmezlerdi.
Seramik profesörü olduğumu 3 yıl sonra diplomamı alınca öğrendiler, o zaman ‘sen bizim meslektaşımızsın sana ne öğretebiliriz ki’ dediler” diyor. Kitabın sayfalarında, Yılmabaşar’ın hayat verdiği seramik, resim ve heykeller, duvar panoları, cam çalışmaları, halı ve kilim desenleri, Vakko kumaş desenleri, eşarp ve kravatları bir sanat şöleni olarak geçit yapıyor. Kitap, Jale Yılmabaşar'ın, tüm eserlerinin, sergilerinin, başarılarının, sanat tekniklerinin bir koleksiyonu olarak görülebilir. Yılmabaşar, bir bakıyorsunuz iskeleler üstünde montaj ustası, bir bakıyorsunuz, emekleri uluslararası altın madalyalarla ödüllendirilen, Türk bayrağını gururla göndere çektiren ünlü bir sanatçı, güzellik yarışmasında birinci olan bir kraliçe, dünyanın 5 kıtasında en ünlü sanatçılarıyla aynı mekanlarda sergi açmış, ünlü müzelerinde koleksiyonları olan, bir Devlet Sanatçısı, bale öğretmeni, Picasso Müzesi’ndeki pianellerde jüri üyeliği yapmış, devlet başkanları, ünlü sanatçı ve iş adamlarının alkışladığı bir yıldız.
Kitapta hakkında dış basında ve ülkemizde çıkan tüm övgü dolu eleştiri ve röportajlar yer alıyor. Jale Yılmabaşar'ın kullandığı objeler sadece horozlar değil. Sanatçı, kuşlar, gözler, balıklar, köprüler, alemler, Çatalhöyük’ten motifler, Anadolu Yörük kadınları, gibi birçok motif kullandı. Bunları başta seramik pano ve resimlerinde kullanırken, halı desenleri, Vakko kumaş desenleri, kravat ve eşarplarında da kullandı. Hatta araba üzerine, T.E.G.V. yararına, hiçbir ücret almadan resim çalışması da yaparak, arabayı sanat eserine dönüştürdü. Başarısını, ödüllerle taçlandırdı.
Bunlardan biri de 1971 yılında İtalya’da “Perugia” Seramik Yarışmasında ödül kazanan heykeli idi. Kızı “Kedici Sedef” o günlerde henüz 4 yaşındaydı ve boyu, henüz heykelin boyu kadardı. Jale Yılmabaşar, “İtalya’daki bu yarışma sonunda bana geri yollanan heykelim gümrükte kayboldu. Bana ulaşamayan bu heykelim 17 Nisan 2011 yılında müzayede satılmış” diyor. Yılmabaşar, önemli binalara, seramik duvar panolarıyla imza attı. Turkuvaz ve kobalt hayranı olan Yılmabaşar, “insana huzur veren, samimi, geometriyi ve Türk motiflerini çok iyi uyumlu bir şekilde bağdaştıran” seramik duvar panolarıyla binaları güzelleştirdi. Sanatı yurt içinden ve dışından saygın ödüllerle taçlandırıldı. 1968 yılında İtalya’nın Faenza şehrinde yapılan 26. Uluslararası Seramik-Sanat Yarışmasında 29 ülke sanatçısı arasında Altın Madalya ile ödüllendirildi. Yılmabaşar, “Seramiğim müzededir. Faenza’da çok başarılı seramikler var. Ekseriyetle endüstriyel seramikler yapmışlardı. Dökümle yapılan porselen formları seramik pano olarak kullanılıyordu” diyor.
Yılmabaşar için büyük boyutlu eserlerini taşımak hiç de kolay değildi. 1999 yılında Paris’te Salon d’Automne sergisine katılırken bu güçlüğü yaşadı. “Paris’e eser götürmek hiç kolay olmadı” diyor. Fransız jürisi “Çatalhöyük 2”adlı eserini seçmişti. 160 cm’ye 160 cm. boyutlarındaki resmi uçakta taşıyamadığı için rulo haline getirdi. Ressam kızı Sedef de kendisine yardım etti. Paris’e indiklerinde Eyfel Kulesi’nin önünde şiddetli rüzgara rağmen, kızıyla birlikte eserinin montajını kendisi yaptı. Sanat yaşamı boyunca New York, Sydney Paris, Zürih, Bangkok, Moskova gibi birçok önemli şehirde sergi açmış olan Jale Yılmabaşar, 2007 Temmuz’unda Münih şehrinde, Münih Devlet Etnoloji Müzesi’nde de sergi açtı. ”Simge Dünyasından Esinlenme Sanatı” isimli sergisini, Münih Başkonsolosuyla iş birliği içinde açmıştı. “Münih’teki sergimde ilk kez 3 metre yüksekliğinde ‘Binbir Gece’ isimli yağlıboya tablom da sergilendi en çok ilgi gören eserlerden biri oldu” diyor.
Münih Güzel Sanatlar Akademisi Dekanı Prof. Jürgen Reipka ise Yılmabaşar hakkındaki övgü dolu yazısında “Jale Yılmabaşar Anadolu geleneklerini büyük bir ustalıkla modern resme yansıtmış çağdaş, enerji dolu bir sanatçıdır.” diyor. Yılmabaşar’ın pano desenleri Vakko’nun ipek eşarplarına yansıdı. “Jale’nin horozları”, tavus kuşu, ve göz motifleri Vakko’nun ipek kravatlarında yeniden hayat buldu. Desenleri Vakko ipek ve koton üzerine uygulanan bluzlere uygulandı. 1982 yılında açtığı Belçika sergisinde, kendi desenlerini yansıtan pelerinini giydi.
Modacı Vural Gökçaylı, Vakko’da basılan Yılmabaşar desenli ipek kumaşlardan tasarladığı kıyafetlerini, Japon konsolosluğunda sergiledi. Her bir seramik panosunun onun için anısı var. Yılmabaşar “Maslaktaki Çarşı binasında en büyük el çalışması ile yaptığım 80 metrekarelik panomun plastikten “Çarşı” yazılı tabela ile üstü kapanınca kompozisyonu bozulmuştu. 1985’te yaptığım bu pano, 30 yıla yakın zaman geçti hala pırıl pırıldır. Torunum Yağmur’a Maslak’da gittiği Işık anaokulunun karşısındaki panoyu gururla gösteriyorum. Yağmur’un da resme ve seramiğe kabiliyeti var. Kızım Sedef Yılmabaşar’la yaptığı kedi resimleriyle Paris’te Almanya’da anne- kız sergisi açtığım gibi inşallah torunumla da beraber de sergi açmayı düşünüyorum” diyor.
Röportaj: Zülal ÜNALDI